Bölüm 105.2 : *** (2)

avatar
5973 10

Heavenly Jewel Change - Bölüm 105.2 : *** (2)


Çevirmen :  Clumsy 

 Bölüm 105.2 : Şampiyon! (2)

“En azından şu an bir mucizeyi yaşıyoruz. Sonuçta Cennetsel Cevher Turnuvasına katılmadan önce Fei Li Mücadele Takımımızın bırak şampiyon olmayı, ilk dörde gireceğini bile düşünen olur muydu?”

 

Lin TianAo çok duygusaldı, Zhou Weiqing onu ilk defa böyle görüyordu.

 

“Lider, önümüzde uzun bir yol var. Bana güvendiğin için teşekkürler. Sen benim yalnızca Takipçim değilsin, aynı zamanda da abimsin. Benim yaratacağım mucizelere tanık olmana ihtiyacım yok, aksine benimle birlikte bir mucize yaratmanı umuyorum. Birlikteyken bunu yapabileceğimize inanıyorum!”

 

Zhou Weiqing de bu sözlerle Lin TianAo’ya sarıldı.

 

Şampiyonluk Lin TianAo ve Zhou Weiqing arasındaki son bariyeri de yıkmış, iddianın üzücülüğünü bütünüyle ortadan kaldırmıştı.

 

Lin TianAo’nun en büyük hayalini yerine getiren kişi Zhou Weiqing’ti. Aynı zamanda son birkaç ayda bu genç adama büyük bir saygı beslemeye başlamıştı, yalnızca Cennetsel Cevher Ustası olarak yeteneğini değil, bir insan olarak iradesini, gücünü ve zekasını da takdir ediyordu. Hatta onu koruyup kollaması gerektiğini hissediyordu.

 

Zhou Weiqing şu an yalnızca 3-Cevherliydi, ancak gücü sıradan 5-Cevherli Ustalardan da yukarıydı. Ölümsüz İlahi Tekniği sayesinde mücadele esnasında özellikle güçlü bir hal alıyordu. Buna bir de çok sayıdaki güçlü ve yüksek derecelendirmeli Yetenek, özellikle de 12 Yıldızlı Cennetsel Tanrı Aşaması Yeteneklerine eşdeğer olan Susturucu Ejder Mührü eklenince 6, hatta belki 7-Cevherlilere bile denk olabilirdi. Tam gücüyle Zhan LingTian’la karşılaştığında dahi onu bir müddet tutabilecek haldeydi. Sonuçta tek başına Susturucu Ejder Mührünün bile boğucu ve bastırıcı bir kuvveti vardı.  

 

Tabii ki Susturucu Ejder Mührünün yenilmez olduğunu söyleyemezdik. Zhan LingTian, Zhou Weiqing’le yüzleşirken Mühürlenme sonrasında defans moduna geçerse, günlük 3 mührün toplam 90 saniyesi tükendiğinde Zhou Weiqing’in hiç şansı kalmazdı. Ne yazık ki Zhan LingTian, Turnuvada belki gafil avlandığı, belki de fazla kibirli olduğu için bunu gerçekleştirememişti.

 

Bir musibet bin nasihatten iyiydi, dersini almıştı, ancak ‘Pişmanlık İlacı’ diye bir şey yoktu. Zhan LingTian, Cennetsel Cevher Turnuvasında kötü bir kayıp almış, iş işten geçmişti.

 

Lin TianAo, Zhou Weiqing ile ilk karşılaştığında onu güç bağlamında oldukça zayıf görmüş, kolaylıkla dövebileceğine inanmıştı.

 

Lin TianAo’nun Zhou Weiqing’in gelişimine şahit olduğu söylenebilirdi. Hala 3-Cevherli olsa da gerçek dövüş yeteneği anlamında orijinal gücünün çok üzerine çıkmıştı. Lin TianAo şu anda Weiqing’le karşılaşırsa bir şansı olmayacağını düşünüyordu. Susturucu Ejder Mührü en büyük avantajını, yani Beş Cevherli Birleşim Set Kalkanını elinden alacaktı; Zhou Weiqing’in diğer Yeteneklerine değinmiyordu bile.

 

Lin TianAo, zaman geçtikçe ve Zhou Weiqing’in yetişimi arttıkça onun Beş Büyük Aziz Arazideki herkese rakip olabilecek bir güç olacağına emindi.  

 

Zhou Weiqing tembelce gerindi, bedeni güç doluydu ve keyfi yerindeydi. Sonunda güzelce dinlenmiş, Cennetsel Cevher Turnuvasının stresini ve yorgunluğunu geride bırakmıştı, tam formundaydı.  

 

“Lider, Cennetin Yayılma Sarayı Turnuva ödüllerini ne zaman alabileceğimizden bahsetti mi?”

 

Lin TianAo acı bir şekilde gülümsedi: “Hayır, henüz bahsi geçmedi. Dün döndüğümüzde Cennetin Yayılma Sarayının hiçbir üyesi konuşmadı. Burası Cennetsel Cevher Adası ve biz onların çabalarını baltaladık. Bence bırak ödülü bu adadan sağ salim çıkabilsek bile iyidir. Ne olursa olsun Cennetsel Cevher Turnuvası şampiyonu olma gururunu elde ettik. Bu sonsuza dek sahip olacağımız bir şey.”

 

Zhou Weiqing’in gözlerinde bir ışık parladı. Eğer Cennetin Yayılma Sarayı onlardan intikam almak isterse, adadan kovulmasalar ya da öldürülmeseler bile kayıpları büyük olacaktı. Ödüller dışında Cennetin Yayılma Sarayıyla yaptığı anlaşma da yalan olabilirdi. Sonuçta 3 Muhteşem Birleştirilmiş Ekipman söz konusuydu… ve hepsi Efsanevi Setinin parçaları olacaktı!

 

Zhou Weiqing yine de en ufak bir pişmanlık duymuyordu. Sonuçta bir erkek yaptığı şeylerin arkasında durmalıydı ve faydalarla ölçülemeyecek eylemler olurdu. Kişi gençken ani hamleler yapabilir, dürtülerine uyabilirdi ve anlamsız görünse de, birilerine zarar verse de… verdiği kararın sonuçlarına katlanması gerekirdi. Eğer tüm hayatınız boyunca tek bir amacınız olsaydı, o hayatta nasıl bir renk olabilirdi ki?

 

Zhou Weiqing, Cennetin Yayılma Sarayının kendisiyle olan takası iptal etse bile Turnuva Ödüllerinden vazgeçmeyeceğini düşünüyordu. Sonuçta bir söz verilmişti ve Cennetsel Cevher Turnuvası tüm anakarada bilinen bir müsabakaydı. Büyük Aziz Arazilerin başı olarak böyle temel bir sözü tutmazlarsa nasıl saygınlıklarını koruyabilirlerdi ki. Üstelik olan olmuştu ve geriye dönüş yoktu. Cennetin Yayılma Sarayı Weiqing’ten ya da Fei Li Mücadele Takımından intikam alsa bile, bu onlara kaybettiği şeyi geri kazandırmayacaktı. Bu şartlar altında intikam almanın ne anlamı vardı? Bu yüzden Weiqing’in Cennetin Yayılma Sarayına olan güveni Lin TianAo’ya kıyasla daha sağlamdı.

 

“Lider, endişelenme, sıkıntı çıkmayacak. Olan oldu, bizi öldürseler bile o ejderhayı elde edemeyecekler. Ne manası var ki o zaman? Ayrıca kayıplarının arkasındaki en büyük faktör bendim, yani bu takımın kalanını etkilememeli, hem Bing’er’le ilişkimi değerlendirince bana da sorun çıkarmayacaklarını umuyorum.”

 

Lin TianAo başını sallayarak cevapladı: “Umarım haklı çıkarsın.”

 

O anda dışarıdan Küçük Dört’ün sesi yankılandı: “Patron, Cennetin Yayılma Sarayı personeli geldi.”

 

Lin TianAo’nun ifadesi değişmişti, Zhou Weiqing’e ciddi bir bakış attı ve Weiqing’le birlikte odadan çıktılar.  

 

Cennetin Yayılma Sarayından orta yaşlı iki adam gelmişti. Fei Li Mücadele Takımının kalanı da odalarından çıkmıştı; onlar da Lin TianAo ile aynı endişeye sahipti. Bu yüzden şampiyon olduktan sonra çılgınlar gibi kutlama yapamamışlardı.

 

“Fei Li Mücadele Takımının lideri kim? Lütfen benimle gelip Cennetsel Cevher Turnuvası ödüllerinizi alsın.” Soldaki beyaz giyimli adam konuşmuştu.

 

Lin TianAo cevap verdi: “Merhaba, Fei Li Mücadele Takımının lideri benim, ismim Lin TianAo.”

 

Beyazlı adam onaylayarak devam etti: “Tamamdır, beni takip edin o zaman. Ayrıca takımınıza verilen tüm İhtişamlı Mücevher ve Uzaysal Yüzükleri getirmenizi talep edeceğim.”

 

Lin TianAo kendisine söyleneni yaparak hızlıca İhtişamlı Mücevher ve Uzaysal Yüzükleri topladı.  Ne yazık ki İhtişamlı Uzaysal Alemde çok az bir süre geçirmişlerdi ve hiçbiri bir şey toplayabilmiş değildi.

 

Diğer beyaz giyimli görevli şöyle dedi: “Zhou Weiqing hanginizse o da benimle gelsin lütfen, Saray Efendimiz kendisini görmek istiyor.”

 

Bu sözleri duyan Fei Li Mücadele Takımı üyeleri gerginleşerek bilinçsizce Zhou Weiqing ve Lin TianAo’nun arkasında toplanmıştı. O anda hepsinin kalp atışları hızlanmış durumdaydı. Acaba yalnızca Lin TianAo ve Zhou Weiqing’in çağrılması bir tuzak olabilir mi diye düşünüyorlardı.

 

Zhou Weiqing hafifçe gülümseyerek konuştu: “Endişelenmeyin millet, biz Liderle hemen gidip döneceğiz.”

 

Lin TianAo’nun yüzünde de bir gülümseme belirdi. Kısa bir süre sonra da Zhou Weiqing’in söylediklerinin doğru olduğunu anladı – Cennetin Yayılma Sarayı intikam almaya karar vermemişti, en azından doğrudan bir intikam almayacakları belliydi. Buraya onları almak için birilerini göndermişlerdi, demek ki onların icabına bakmak gibi bir düşünceleri yoktu. Sonuçta burası Cennetsel Cevher Adasıydı ve Cennetin Yayılma Sarayı onlara zarar vermek isteseydi bunun için böyle dalavereler çevirmeye ihtiyaçları yoktu.

 

İkilinin yüzündeki gülümsemeleri gören üyeler rahatlamıştı.

 

Zhou Weiqing ve Lin TianAo ise birer beyazlı adamı takip ederek inden ayrıldı.

 

İki taraf aynı rotayı kullanmamıştı. Cennetsel Cevher Turnuvası sona ermişti ve takımlar bugün ödüllerini alacaktı. Sonrasında ZhongTian Mücadele Takımı dışındakiler Cennetsel Cevher Adasını terk edecekti. Tabii ki kalmalarına bir engel yoktu, ancak burada yaşamanın maliyetini her baba yiğit karşılayamazdı. Turnuva esnasında takım, özellikle de Zhou Weiqing, bahislerde ciddi miktarda para kazanmıştı. Ancak Cennetsel Cevher Adasının Birleştirilmiş Ekipman Tesisi ve Yetenek Depolama Sarayına girdikleri anda kazandıkları paranın denizde bir damla olduğunu idrak etmişlerdi. Cennetsel Cevher Adasının genel konaklama ve yeme içme maliyetleri de başka bir mevzuydu tabii.

 

Zhou Weiqing, kendi beyazlı yetkilisiyle birlikte, çok geçmeden İhtişamlı Uzaysal Aleme girdikleri sisli alana erişti.

 

“Lütfen bunu tutarak içine Cennetsel Enerjinizi aktarın.” Beyazlı yetkili Zhou Weiqing’e altın-kırmızı bir mücevher uzatmıştı.

 

Mücevheri alan Zhou Weiqing, incelemeye başladı. Elindeki mücevher İhtişamlı Mücevherden büyüktü ve içine Cennetsel Enerjisini aktardığında parlak, altın-kırmızı bir renk yayılmıştı. Aynı anda çevrelerini saran beyaz siste de aynı altın-kırmızı parıltı belirdi.

 

Beyazlı yetkili de başka bir mücevherle aynı şeyi yaparak aynı parıltıyla karşılaştı. Zhou Weiqing kıvrak zekalı biriydi ve o anda Cennetin Yayılma Sarayının neyin peşinde olduğunu anlamıştı. Ellerindeki mücevher, doğası gereği İhtişamlı Mücevhere benziyordu ve etkileri de benzer olmalıydı. Ayrıca bedenine yayılan kalın Uzaysal Enerjiyi de sezebiliyordu.  

 

Ve böylece çevredeki beyaz sisin yalnızca Cennetin Yayılma Sarayının kılıfı olduğunu anladı. Yani gerçek Cennetin Yayılma Sarayı muhtemelen farklı bir Uzaysal Alemdeydi. Sahiden de Büyük Aziz Arazi unvanını hak ediyorlardı.

 

Altın kırmızı ışık on saniye daha parladıktan sonra ikili ortadan kayboldu.

 

Zhou Weiqing, bir an sonra yeni bir alanda belirmişti.

 

Çevresini saran altın-kırmızı ışıklar silindiği anda kalbi şokla doldu. Önünde yepyeni, yumuşak maviliklerle sarılı bir dünya yatıyordu.

 

Mavi göğün üzerinde garip turunculukta, ışıkları gözü yormayan bir güneş parlıyordu. Tüm zemin bir çeşit yeşimden oluşuyor gibiydi, ancak ışığı yansıtmıyor gibiydi, kendine ait bir parıltısı vardı yalnızca. Yumuşak mavilik çeşit çeşit nadir ve kıymetli bitkiyle kaplıydı. Ancak esas göz kamaştırıcı olan, gök mavisi renkli devasa Saraydı.  

 

Sarayın önü çimlerle kaplıydı ve ardında ise göklerden akar gibi görünen üç yüz metre uzunlukta bir şelale vardı. Şaşırtıcı olansa hiç ses çıkarmayışıydı.

 

Burası dünyadaki bir cennet gibiydi ve her şey gerçek dışı görünüyordu.

 

Beyazlı yetkili Zhou Weiqing’e kendisiyle gelmesi için bir el işareti yaparak saygılı bir ifadeyle Saraya ilerledi.

 

#Meşhur Cennetin Yayılma Sarayına geldik gibi görünüyor. Yalnız adamlar zaten kimsenin kolay kolay gelemediği Cennetsel Cevher Adasına çıkmışlar, bir de üstüne farklı bir Uzaysal Aleme yerleşmişler. 
Zenginlik ve güç işte, ne diyelim.
Bakalım sarayda bizi kaç 'Shangguan' bekliyor, bir sonraki bölümde görüşmek üzere!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr