Bölüm 106.3 : Cennetin Yayılma Sarayının Efendisi! (3)

avatar
5880 10

Heavenly Jewel Change - Bölüm 106.3 : Cennetin Yayılma Sarayının Efendisi! (3)


Çevirmen : Clumsy 

 

Zhou Weiqing özgürlüğünü seviyordu; bu düşüncelerine de yansıyordu, zihni kısıtsız bir şekilde, dizginlenmeden özgürce oradan oraya atlardı. Daima bir kuş gibi engin göklere ulaşmayı, bir balık gibi okyanuslarda yüzmeyi, rüyalarını özgürce kovalayacağı bir ömrü hayal ederdi. Bir mekana bağlı kalmaktan ve kısıtlanmaktan nefret ederdi.

 

Eğer Shangguan Tianyang’ın önerisini kabul ederse bu özgürlüğü yitireceğini, Cennetin Yayılma Sarayına bağlanacağını hissediyordu. O saatten sonra daima Cennetin Yayılma Sarayı tarafından kontrol edilecek ve ana yurduna ait olmaktan çıkacaktı.

 

Bunu düşünen Zhou Weiqing anında sakinleşmişti. Tabii ki bu özgürlüğün bedeli büyüktü, ancak değip değmeyeceği başka bir meseleydi.

 

Derinlemesine düşündüğünde yanıt hayır oldu. Çünkü Zhou Weiqing, Cennetin Yayılma Sarayının önerdiği şeyi yoğun çalışma ve çabalar sonucunda bir gün kendisinin de başarabileceğine inanıyordu. O zaman sırf kısa yoldan elde etmek için özgürlüğünü feda etmenin ne anlamı vardı ki? Yavaşça sakinleşerek ikinci ‘Neden sorusuna’ geçti. Shangguan Tianyang neden böyle çekici bir teklifte bulunmuştu? Tam bir Efsanevi Seti tamamlamanın, Cennetin Yayılma Sarayı gibi zengin bir kurumu bile zorlayacağı kesindi.

 

Üstelik onun Yetenek Depolama metodunu öğrenseler bile bunu uygulayabilecek değillerdi. Öncelikle onun garip kaplan kan bağına sahip değillerdi, ayrıca Şişman Kediden yardım almaları da mümkün değildi. Eğer onlara Yetenek Depolama metodunu anlatırsa bunun Şişman Kediye ihanet etmek anlamına geleceğine hiç şüphesi yoktu ki bu da Zhou Weiqing’in asla yapmayacağı bir şeydi. İnden çıkarken bile ne olur ne olmaz diye Şişman Kediyi orada bırakmıştı.

 

Peki Cennetin Yayılma Sarayı neden böyle iyi şartlar sunmuştu? Sakinleşerek düşünen Zhou Weiqing, bu sorunun da yanıtını buldu.

 

Birincisi, Zhou Weiqing Shangguan Tianyang’ın teklifini kabul ederse, o zaman Cennetin Yayılma Sarayı onun Yetenek Depolama metodunu öğrenecekti.Şu anda kendilerinin bunu gerçekleştiremeyeceğinden haberdar değillerdi. Demek ki onlar bu bedele değecek bir metot bekliyordu. Sonuçta bir kişinin çok daha güçlü Cennetsel Canavarlardan Yetenek Depolayabilmesini sağlayan şey nesillerce aktarılabilirse, bu, Cennetin Yayılma Sarayı için akıl dahi edilemeyecek bir hazine olduğu anlamına gelirdi. Bunun yanında tek bir Efsanevi Set bir Büyük Aziz Arazi için önemsizdi. Tabii ki her şey bu metodu kullanabilecek olmalarına bağlıydı.

 

İkincisi, Cennetin Yayılma Sarayının Zhou Weiqing’e tüm set konusunda yardımcı olması demek, tüm Efsanevi Setin dizaynlarını görecekler demekti. Yani Cennetin Yayılma Sarayı da yepyeni bir tam Efsanevi Set dizaynı elde edecekti. Bu gerçek bir Efsanevi Set Ekipmanı kadar değerli görünmeyebilirdi, ancak Ekipmanlar tek bir bireye ait olurdu. Bir Büyük Aziz Arazi içinse dizayn ve ekipman eşit değerdeydi. Sonuçta bu dizaynı kullanarak kendileri için daha fazlasını yaratmaları daima mümkün olacaktı.  

 

Üçüncüsü, Zhou Weiqing için tüm Efsanevi Seti yapmak, onu Cennetin Yayılma Sarayına sıkı sıkıya bağlayacaktı. Sonuçta Efsanevi Set yapmak zordu ve her seferinde yetişimini arttırması gerekecekti. Bu şekilde onları Zhou Weiqing’e bağlayan görünmez bir bağ olacak, kalbi ve ruhu sürekli Cennetin Yayılma Sarayında kalacaktı. Buna Shangguan Bing’er’le olan bağı da eklenince bir süre sonra Zhou Weiqing’in Cennetin Yayılma Sarayına gireceği kesindi. Böyle olursa, bu Efsanevi Set de dönüp dolaşıp Cennetin Yayılma Sarayına ait olmayacak mıydı?

 

Özetle, Cennetin Yayılma Sarayı çok şey teklif ediyor gibi görünebilirdi, ama kazançları daha fazlaydı. Her şey bir yana, ileride iyice güçlenecek mükemmel bir yeteneğe sahip olacaklardı.

 

Bunları etraflıca düşünen Zhou Weiqing, Mu En’e olan minnettarlığının daha da büyüdüğünü hissetti. Paranın her zaman iki yüzü vardı ve kişi ikisini de incelemeliydi. Devasa faydaların olduğu yerde ya bir tuzak ya da zehir olurdu. Zhou Weiqing, ellerinin hafifçe büküldüğünü hissetti…o anda babasının neden  kendisini Tanrı Gözlü Düzenbazdan eğitim almak için gönderdiğini ve neden bu sayede dünyada hiçbir gücü olmasa dahi hayatta kalabileceğini anlıyordu.

 

“Neden hala tereddüt ediyorsun?” diye sordu Shangguan Tianyue.

 

Zhou Weiqing, dudaklarında beliren küçük bir gülümsemeyle yanıtladı: “Bu harika teklif için teşekkür ediyorum Kıdemli Shangguan, gerçekten onur duydum. Ancak ben de bir Birleştirilmiş Ekipman Ustasıyım ve bir gün Muhteşem Birleştirilmiş Ekipman Ustası olabilmeyi ve kendi yarattığım Ekipmanı giyebilmeyi umuyorum. Korkarım ki cazip teklifinizi reddetmek durumundayım.”

 

“Cidden ret mi ediyorsun?!” Shangguan Tianyue, Zhou Weiqing’e bir aptala bakıyor gibi bakıyordu.

 

Shangguan Longyin’in yüzü de şaşkın bir ifadeye bürünmüş ve Zhou Weiqing’e dönük bakışları değişmişti.

 

Shangguan Tianyang ise bir anlık afallamadan sonra ellerini kaldırarak hafifçe alkışladı. “Güzel… güzel… güzel.”

 

Üç ‘güzel’. Ancak bu, Zhou Weiqing’in üç kalp atışını atlamasına sebep olmuştu. Shangguan Tianyang’ın ne düşündüğünü anlayamıyordu.

 

Zhou Weiqing’e doğru başını sallayan Shangguan Tianyang, şöyle dedi: “Bu dünyada az önceki teklifimi kabul etmeyecek başka bir insan daha olacağına inanmıyorum. Weiqing, seni hafife aldığımı itiraf etmeliyim. Bundan sonra sana kendi dengimmiş gibi davranacağım. Tabii ki bu senin imkanların ve geleceğin yüzünden. O zaman anlaşmış olduğumuz takası gerçekleştirelim, Fei Li Mücadele Takımı Lideri için özel yapım bir Muhteşem Birleştirilmiş Ekipman yaptırma şartını da kabul ediyorum.”

 

“Teşekkürler Kıdemlim.” Zhou Weiqing bir kez daha saygıyla eğildi. Saygılı olmaktan zarar gelmezdi, Bing’er’le olan ilişkisi sebebiyle de önündeki bu üç adam kendisinin hem büyüğü, hem de akrabası haline gelmişti. Bir takasla tamamen bağlanmak istememesi bir mevzuydu, onlara hak ettikleri saygıyı göstermek ise başka bir mevzu.

 

“Teşekküre gerek yok, bunu hak ettin. Longyin, gerisini sana bırakıyorum. Weiqing’e anlaştığımız şeyleri verebilirsin.”

 

“Tabii Saray Efendisi.” Shangguan Longyin, Shangguan Tianyang’a doğru saygıyla eğildi. Bir an sonraysa Zhou Weiqing’in önünde belirdi ve altın ışık huzmeleriyle ortadan kayboldular.

 

İkili gittiğinde Shangguan Tianyang, Shangguan Tianyue’ye dönerek gülümsedi: “İkinci Kardeş, ne düşünüyorsun?”

 

Shangguan Tianyue’nin kızgın ifadesi silindi ve gülümseyerek yanıtladı: “Bu çocuğun karakteri… anlaşılan Bing’er iyi bir seçim yapmış.”

 

Shangguan Tianyang’ın yüzündeki gülümseme garipleşti ve hafifçe iç çekerek şöyle dedi: “Ben yalnızca bu çocuk senin gençliğinin aynısı olacak diye korkuyorum.”

 

Shangguan Tianyue doğal olarak abisinin ne kast ettiğini anlamış ve utanarak kızarmıştı: “Abi, geçmişteki o detaylardan bahsetmene gerek yok. Kim genç ve aptal olmadı ki? Bu küçük kerata Zhou Weiqing… o açıdan… hmph, benden bile önde. Bing’er dışında Küçük Cadıyla da bağlantısı olduğunu duydum. Hatta o küçük piç yanlışlıkla Fei’er’i de öpmüş.”

 

Zhou Weiqing yanlışlıkla Shangguan Xue’er’i öptüğünde etrafta kimse yoktu. O da karakteri dolayısıyla gidip kimseye açıklamayacağı için bunu tek bilen Shangguan Fei’er olmuştu. Haliyle iki adam bu gerçekten haberdar değildi.

 

Shangguan Tianyang silik bir gülümsemeyle konuştu: “O zavallı küçük herifi ezmeyi bırakmalısın. Sonuçta ne olursa olsun o senin müstakbel damadın. Bizim için geri kalan her şey ufak detaylardan ibaret… iki tarafın da gönlü olduğu sürece biz ihtiyarlar bu işe karışmamalıyız. Zhou Weiqing biraz kurnaz olabilir, ama içinde kemiklerine kadar işlemiş bir şey var ve ben ondan çok hoşnutum. Dürüst olmak gerekirse, bugüne dek yapacağım teklifi reddedebilecek bir insan çıkacağını hiç düşünmezdim. Onu tamamen kendimize bağlayamadığımız için biraz hayal kırıklığına uğradım tabii, ama çok hoşlandığımı da inkar edemem. Sonuçta, o senin damadın.”

 

Shangguan Tianyue oldukça memnuniyetsiz bir humph sesi çıkardı. “Ne damadı? Önce Xue’er’i yenecek!”

 

Shangguan Tianyang karşılık verdi: “Sen ahh… sen çok inatçısın. Onu onayladığın apaçık ortada, yine de böyle davranıyorsun. Yalnız o çocuk kendisini Cennetsel Cevher Turnuvasında fazla açık etti, bu iyi sonuç vermeyebilir. Neyse ki çoğu yaşıtı gibi düşüncesiz ve fevri değil. En azından çevresinde Cennetsel Şeytan Tarikatı ve Cennetsel Kar Dağı üyeleri varken güvenliği hakkında pek endişelenmemize gerek yok.”

 

Shangguan Tianyue şöyle dedi: “Yeter o küçük veletten konuştuğumuz. Nedendir bilmiyorum ama beni kolayca gaza getirebiliyor. Belki de bu her babanın kızı çalındığında yaşayacağı bir şey. Her neyse, Abi, ben Xian’er’i(Tang Xian) getirmek için Cennetsel Yay İmparatorluğuna gideceğim. Bing’er buradayken ve sonunda esas yerini öğrenmişken onu almadan dönmeyeceğim.”

 

Shangguan Tianyang başını sallayarak onayladı: “Xian’er senin için çok çile çekti. Bir an önce onu geri getirmelisin.”

 

Shangguan Tianyue dedi ki: “Peki ya sınır meselesi? Yardım için birilerini göndermeli miyiz? WanShou İmparatorluğu son zamanlarda saldırıları arttırdı.”

 

WanShou İmparatorluğunu duyan Shangguan Tianyang, kaşını kaldırarak yanıtladı: “Hayır, bir müddet daha o şekilde tutmalıyız. İnsanları savaşa gönderdiğimizde Cennetsel Kar Dağıyla ilişkimiz tamamen kötüleşecek. Toplam güç konusunda üstün olsak da kuzeyde dövüşmek bizim pek hayrımıza olmaz. Ayrıca iki Büyük Aziz Arazinin savaşması tüm anakarada bir dünya savaşı yaratır ve diğer Büyük Aziz Araziler de işin içine çekilir.”

 

Shangguan Tianyue gözlerinde soğuk bir ışıkla cevap verdi: “Ne olmuş savaşa girersek? Cennetin Yayılma Sarayının gücüyle… ve Tutku Vadisi ile Kan Kırmızı Cehennemin desteğiyle Cennetsel Kar Dağını yenemeyeceğimize inanmıyorum.”

 

Shangguan Tianyang acılı bir gülümseyişle karşılık verdi: “Söylediğin kadar basit olsaydı bunca derde girmezdik. WanShou İmparatorluğu tüm kuzeye hakim, ancak orası acı soğuklukta ve dağınık bir arazi. Sıradan insanlar orada hayatta kalamaz. Ve o şartlar WanShou İmparatorluğuyla Cennetsel Kar Dağının savaşması için çok uygun. Üç Büyük Aziz Arazi birleşsek bile orada hakim olamayız. Geçici olarak Cennetsel Kar Dağı güçlerini yensek bile tek yapacakları arazinin daha derinliklerine girmek olacak, peki sonra ne yapacağız? Ordumuz o şartlarda savaşamaz, kişisel gücümüz de sınırlı sonuçta. Bir Cennetsel Tanrı Aşaması güç, bir milyonluk orduya karşı eninde sonunda düşer, kaç kişiyi beraberinde götüreceğinin önemi yok. Üstelik sıradan asker bağlamında WanShou İmparatorluğunun eşi yok, ayrıca onların endişelenmesi gereken bir kuzey sınırı da yok… Üç Büyük Aziz Arazinin tehdidi olmasaydı çoktan Bağımsız Anakaranın geri kalanını işgal etmiş olurlardı. Ne yazık ki defans konusunda iyi olmamıza rağmen ofansif kapasitemiz o düzeyde değil. Cennetsel Kar Dağının Canavarustası Ordularının anlaşmamıza uyup yıllardır savaşmadığını da unutma.”

 

 

#Ne Cennetsel Kar Dağıymış arkadaş! Gerçi Şişman Kedi babasının yetişim anlamında dünyadaki en güçlü adam olduğunu söylemişti. Genel olarak Cennetin Yayılma Sarayını en yukarı taşıyansa sadece zenginlikleri ve beraberinde gelen ekipmanlardı. 
Acaba bir gün iki imparatorluğun büyük bir savaşına tanık olur muyuz? 
Peki böyle bir şey olursa Weiqing hangi tarafı tutar ki? 
Her neyse, okumaya devam!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44237 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr