Tam yedi yıl sonra hafta sonu alışverişi sebebiyle hınca hınç dolu bir markette onu görmek..
Zhao Mo Sheng elindeki market arabasını iteliyor ve kalabalığın içinde yolunu bulmaya çalışıyordu. Yurt dışından yeni dönmüştü ve böylesi bir kalabalığa pek alışkın değildi. Yine de bu şekilde enerjik ve gayet insani olan bu ortam şuursuzca bir gülümseme oluşturuyordu yüzünde. Acaba o an orada onun gibi yurt dışından gelen başka birileri var mıydı ?
Tam yedi yıl! Ne uzun bir süre ama!
Fakat, deniz aşırı diyarlardan henüz dönmüştü ve onu nasıl tanıyabilmişti? Hayır, doğrusunu söylemek gerekirse, bu bir yanılgı değildi, bunlar onlar olmalıydı.
Mo Sheng sessizce sebze reyonunun dibine düşen bir çift gölgeye baktı, bir kez daha feleğin sillesini hissedecek gibi oldu. Yedi yıl önce, onu, ayrılığın merhametsiz yüzüyle tanıştıran onlardı.
Şuan birlikte alışveriş yapmak için buradaydılar ve hem de bir aradalar.. Şükür ki hızlıca uzaklaştı oradan, yoksa acısı kat ve kat artacaktı.
He Yi Chen ve He Yi Mei, çok aptalcaydı birbirine benzer isimlere sahip olmak kardeş olmak anlamına mı geliyordu?
'' Aslında biz kardeş değiliz. Önceleri ikimizin de aileleri çok iyi komşulardı. Hepimizin soy isimleri var ebeveynlerimiz birbirine yakın isimler seçti ve sonrasında Yi Chen'in babası trafik kazasında hayatını kaybettiğinde, ailemiz Yi Chen'i evlat edindi.''
'' Yi Chen ile aramızdaki 20 yıllık köklü sevgi ve sadakat bağına karşı savaşıp kazanacağını mı düşünüyorsun?''
''Sana sadece şunu söylemek istiyorum: 'Yi Chen'i seviyorum ve sevgimi gizli saklı yaşamayı istemiyorum. Seninle aleni bir şekilde rekabet etmeye hazırım''
O sene 19 yaşındayken, Mo Sheng'in doğum gününden bir gün önce oldukça sessiz ve içine kapalı bir mizacı olan yakın arkadaşı He Yi Mei cesaretle bu meydan okumayı açıkça dile getirmişti. Bugüne kadar hep nazik ve rekabetçi yanı zerre olmayan Yie Mei, bu şekilde cesaret ve güçlü irade gösterebilmişse, gerçekten Yi Chen'i tutkulu şekilde sevmekteymiş.
Ama onunla bu harbe girse bile kazanmak için neyi vardı ki? Yi Mei'nin savaş ilanı verdiği o gün içerisinde çoktan kayıplara karışmış, yedi yıl dönmemek üzere Amerika'ya uçmuştu.
He Yi Chen - o günki buz kesmiş gözleri ve kaskatılaşmış yürek örseleyen konuşmaları anımsadı. Mo Sheng'in kalbinde anlaşılması namümkün ama gerçekten var olan acı dolu kalp çarpıntıları meydana gelmişti.
Onun tarafına doğru konUşuyorlardı. Mo Sheng'in alışveriş arabasını tutan parmakları heyecandan buz kesilmiş ve soluklaşmaya başlamıştı. Hemen geri dönmek istiyordu ancak market tıklım tıklım olduğundan elindeki arabayla bu kalabalığın içinde hareket edebilmesi zordan öte imkansızdı. Biraz sonra, Neden kaçması gerektiğini sorguladı. Onları gördüğünde sakince ''Merhaba, uzun zaman oldu nasılsınız??'' der ve bir kaç dakika daha orada meşguliyet gösterir ardından şık ve doğal bir tutum ile arkasında sadece bir silüet bırakarak uzar gider yok olurdu..
Kaldı ki belki de kendisini tanımayacaklardı bile. O çok değişti, geçen yıllardaki sırtına doğru şelale gibi akan uzun ve narin saçları artık kısaydı ve açık tondaki teni Kaliforniya'nın sıcağında çoktan kavrulmuş esmerleşmişti. Bol bir tişört, kot pantolon ve spor ayakkabılar giymiş ve geçmişteki halinden oldukça farklı görünüyordu.
Adım adım birbirilerine yaklaşıyorlardı.. Yanından silme geçtiler.
Taşikardi yok..
Taşikardinin anlamını bilmeyen olabilir, bilen bilmeyene çıtlatıversin :)
Sıradan biri konuşuyormuş gibi..
Yumuşak bir ses tonuyla: ''Biraz süt almak istiyor musun??'' dedi Yi Mei.
''......''
Cevabı tam olarak duyamadı. Ah!! Yi Chen'in derinden gelen kısık sesini gerçekten özlemişti. Yurt dışında geçen yıllar içerisinde, o sesin yankısını her yerde işitmişti.
Biraz burukluk ve aynı zamanda rahatlama hissiyle bakışlarını yerden kaldırdı ve oradan uzaklaşmak üzere hareketlendi.
Bir alışveriş arabası, küçük bir tepeyi andıracak şekilde üst üste dizilmiş, indirimde olan sabun yığınına çarparsa eğer, herkesin dikkatlerini üzerine çekecek bir ''gümbürtü'' ortaya çıkarabilir ve de öyle oldu, Bu tahribatın suçlusu olan Mo Sheng her yere dağılmış yüzlerce sabunu sadece masumca izlemekle yetindi.
Hiç bir şey yapmamış gibi davranmaya çalıştı.
Marketin reyon düzeninden sorumlu olan stokçusu ifrit olmuş bir vaziyette hemen çıkageldi ve: ''Aman Tanrım! Bugun bu üçüncü kez oluyor'' diye haykırdı.
Nitekim bu ürünleri ortalık yere konulmasından ötürü kendisi suçlanamazdı. Mo Sheng bu durumdan biraz yakındı ve pişman olduğunu gösterebilmek için çabaladı.
Buradaki kargaşa çevredeki insanların dikkatini çekti tabi o an orada olan He Yi Mei de buna dahil! He Yi Mei- bu karmaşık, gürültülü yere doğru baktı ve küçük dilini yutar gibi oldu, buz kesildi - bu o! gerçekten o! Yi Mei kesinlikle gözlerine inanamıyordu. O geri mi dönmüştü?!?!
''Yi Mei?'' He Yi Chen onun bu tepkisi karşısında şaşırmıştı ne olduğunu sormak istedi ve Yi Mei'nin baktığı noktaya o da gözlerini çevirdi.
Bedeni, vucüt fonksiyonları geçici olarak serviş dışı oldu.
Zhao Mo Sheng!
Suçlu küçük bir çocuk gibi başını önüne düşürmüş, masum görünümlü küçük kadın. Bu kesinlikle Zhao Mo Sheng! Yüz ifadesinde pişmanlık ve merhamet yakarışı vardı ama gözleri nde yaramaz muzip bir kıvılcım ışıldıyordu. Aslında onu tam olarak göremedi ama Yi Chen bundan emindi. Her zaman onun bu tip halleri olduğu ezberindeydi; bazen bir şeyleri berbat eder, hiçbir sorumluluk almadan çeker giderdi: İnatçı, egosantrik, nefret edilesi kadın..
Hakikaten 7 yıl..... Hala evin yolunu biliyordu.
He Yi Chen bakışlarını toparladı. ''Yi Mei, Gidelim artık!''
He Yie Mei Yi Chen'in bu sakin haline şaşırdı. ''Bir merhaba demek istemez misin? Yani sen bilirsin tabi.... ''
'' Uzun zamandır benim hayatımda bir yeri yok'' Ses tonu ruhsuzdu, sanki hiçbir şey olmamış gibi..
Yi Mei dikkatlice cevabını süzdü ama kayda değer herhang bir anahtar kelime bulamadı.
Zhao Mo Sheng'e doğru son kez bakarken, onunda yüzünü ona doğru çevirdiğini ve kendine baktığını gördü. Sert ve yoğun geçen savaşlarda havada çarpışan mermiler gibi, biribirilerine bakışları da aynı şekilde birbirine çarpmış, temas etmişti.
Bu kısmı ilk kez orijinalinden okurken benim de kalbim küt küt olmuştu resmen o anı yaşadım.
Mo Sheng bir süre dona kalmıştı yüzünde çekingen bir gülümseme oluştu ve kafasını sallayarak onu selamladı.
Yie Mei aceleyle döndü ve seslendi ''Yi Chen ...''
''Evet?''
''O ... '' Yi Mei bir sonraki reyona gelene kadar halen şoktaydı. Bir defa daha arkadaki kalabalığa baktığında onun suretini görememişti.
''Ne?''
''Hiç..hiçbir şey'' Yi Mei başını eğdi ama apaçık şelilde onu görmüştü, ama nasıl birden ortadan kaybolmuştu? Yi Chen'de net bir şekilde onu gördü..
Bir gün buraya döneceğini hiç ummuyordu.
Mülakat sırasında Baş Editör sordu: ''Bayan Zhao, Niçin bu şehirde çalışmayı tercih ediyorsunuz?''
Bir den Mo Sheng ne cevap vereceğini bilemedi. Nasıl yani? Çünkü bir yıldan fazla bir süre burada bir üniversitede çalışmıştı? Çünkü onu burada tanımıştı? Çünkü burada zorluklar çekmişti?
En başından beri o da bilememişti. Geriye dönmeden önce adım atacağı yerin burası olacağını düşünmemişti. O gün onunla karşılaşana kadar, yüreğinde onu tekrar görme arzusu taşıdığını fark etti. Hala ona ait olmasa bile, sadece onu görmek istemişti.
Mesele buydu, sadece onu görmek..
''Muhtemelen eve gidemem'' dedi Mo Sheng. Baş editör tuhaf bir şekilde bir süre ona bakti ve birkaç kadın dergisinde çalışmalar yapması için, foto muhabiri olarak onu işe aldı.
Yine de, Baş editörün muazzam dikkati, kendisini bu işi yapıp yapamayacağı konusunda kuşkuya soktu, çünkü bir tecrübesi yoktu.
Mo Sheng Baş Editöre ''İşte altıüstü küçük bir dergi yayıncılığı'' diye cevap verdi.
Kırk yaşlarındaki kadın baş editör samimiyetle seslendi
''Hey! Sheng.'' ''Amerika'daki herhangi bir bilinmedik bir dergi yayınevi hakkında bile sahip olduğum bilgi ve yetkiniğimi mi övdün şimdi?''
Mo Sheng gülmeye başladı ve bir endişe ifadesi oluştu.
Baş editör sert bir şekilde: '' Eh Sheng, Amerika sokaklarında çok büyük zorluklar yaşamış Çinliler biliyorum. Beyaz insanlardan çok daha iyi olmak zorundasın. Onlar her zaman Çinlilerin sanatsal yeteneklerinin olmadığını düşünürler''
İşte böyle, kendini terbiye edilmiş gibi hissetti. Tekrardan süper markete doğru yol aldı ama onlarla rastlaşamadı. Bir an, güvenlik görevlisi kendisini durdurdu.
''Hanımefendi, Güvenlik ofisine gitmek üzere lütfen beni takip eder misiniz?''
Mo Sheng afalladı ve iç güdüleri ona bunun iyi bir sonucu olmayacağını söylüyordı. Gazetelerde güvenlik görevlilerinin zoraki üst aramaları yaptıkları bazen de insanları darp ettiklerine dair onlarca haber gündemi meşgul ediyordu.
Mo Sheng pür dikkat güvenlik görevlisini süzüyordu ve yardımsever bir edayla: ''Efendim mesele bir tehdit veya zarar teşkil etmeniz değil, sadece bir ay önce burada bir şey kaybedip kaybetmediğinizi sorma niyetindeyim?''
Ülkeye bir ay önce dönmüştü lakin bir şey kaybedip kaybetmediği hakkında bir fikri yoktu. Merakını gidermek için, görevliyle güvenlik ofisine kadar gitti. Görevli ona siyah bir cüzdan teslim etti.
Mo Sheng içine bakmaya gerek duymadı, kayıp eşya onun değildi ve gülümseyerek başını salladı : '' Bir yanlışlık olmalı, bu bana ait değil.''
Güvenlik görevlisi ısrarcı bir tavırla: ''İçini açın ve bakın'' dedi.
Cüzdanı açtı içine baktı ve kendi fotoğrafını gördü.
Güvenlik görevlisi kendinden emin bir şekilde: ''Efendim, bu sizin fotoğrafınız öyle değil mi? Eskiye göre mukayese etmek ne kadar zor olsa da şuan da bile sizi bu fotoğraftakine benzetebiliyorum'' dedi.
Fark gerçekten çok fazlaydı, bu fotoğraf üniversiteye yeni başladığı yıllara aitti. Saçları uzun, ve at kuyruğu modeliyle bağlıydı, ve gülümseyişi pekala şapşik görünüyordu.
Ne idüğü belirsiz bir cüzdanın içinde fotoğrafının ne işi vardı?
Mo Sheng cüzdanı güvenlik görevlisine geri uzattı ve : ''Bu gerçekten benim değil'' dedi.
Güvenlik görevlisi ısrarcı tavrinden zerre taviz vermeden: '' Ama fotoğraftaki kişi siz değil misiniz?''
''Evet benim, ama cüzdan bana ait değil.''
''O zaman sizi bilen birine ait. Belki de cüzdanın sahibi size abayı yakmış biridir''
Yok artık bu kadar tesadüf, böylesi rastlantı..
Eh, kim demiş Çinlilerin sıradışı hayal güçleri yok diye.
''Ama...''
''Siz alın bunu, uzun zamandır kimse bunu sormadı soruşturmadı. Bizim için de bununla ilgilenmek ekstra uğraş. Bunu üslerimize verirsek eğer, cüzdana el koyulacak en iyisi mi siz alın bunu. Öyle görünüyorki cüzdan sahibiyle aşikar bir ilişkiniz, yakınlığınız var. Haha belki de şuan yeni bir evliliğin meydana gelmesine yatırımda bulunuyorum.''
Ne hayal gücü be, bu adam çok fazla pembe dizi izliyor olmalı.
Bir ay öncesi, He Yi Chen ve He Yi Mei ile karşılaştığı zamanla aynı zamandı. Acaba cüzdanın sahibi o muydu? Gülünç bir öngörü yaparak, cüzdanı aldı ve eve koyuldu.
Bir gece duşunu aldıktan sonra, yatağında cüzdanı gözlemlemeye başladı. Basit bir tasarım, kaliteli bir marka, ve üç beş kuruş para. Bu şekilde tanımlama yapmak imkansızdı.
Mo Sheng dikkatlice fotoğrafı çıkardı. Fotoğrafta belli başlı çizikler ve ufak çaplı yırtık noktalar vardı büyük ihtimalle bir evrağın üzerinden sökülmüştü.
Fotoğrafın arkasını tesadüfen çevirdiğinde, bir yazı gördü ve nutku tutuldu . Bu şık, net yazı tipini unutmasız imkansızdı.
Bu Yi Chen'in karakalem ile yazılmış yazısıydı.
{{{ MY SUNSHINE }} > GÜNEŞ IŞIĞIM <
Bunaltıcı, kasvetli şehir hayatı aslında basit şekilde de yaşanabilir. Sadece iş, yemek, içmek ve uyku.. başka bir şeye yer yok. Hummalı bir uyum sürecinden sonra, hissiyatsız tekrarlar zinciri, rutin..
''Ah Sheng Ah her yerde seni arıyorum.''
''İhtiyar Bai, hayırdır? ''
İhtiyar Bai, oldukça yaşlıydı ve iş yerinin foto muhabirlerinden bir tanesi. Soyadı Li, ana genelde yanlış telaffuz edildiğibden, herkes ona şakayla karışık ''İhtiyar Bai'' diye hitap ederdi. İkna kabiliyeti iyi olduğundan derginin kapak fotoğrafları ondan sorulurdu.
''Karım doğum yapmak üzere yarın model Xiao Xiao ile fotoğraf çekimini benim yerime sen yapabilir misin?''
Xiao Xiao ?? Mo Sheng'e bu biraz itici geldi. ''Benim için mühim değil lakin model Xiao'nun tavırları biraz tuhaf. Eğer haciz memuru değilsen muhtemelen uysal bir tavır içinde olmayacaktır.''
İhtiyar Bai'de böyle düşünmüştü. ''Pekala git ve bir kez dene, eğer başaramazsan, beni ararsın.''
Ertesi gün Mo Sheng, kuul, şık, göz alıcı aynı şekilde çekici Xiao ile bir araya geldiğinde oldukça etkilenmişti.
Ülkedeki tanınmış kişilere pek aşina değildi ve daha önce Xiao'nun fotoğraflarını da görmemişti.
Aslına bakılırsa üniversiteden tanıdığı bir arkadaşına bile benziyordu. Ancak o arkadaşı bayağı, sıradan, sümsük bir kızdı fakat karşısındaki uzun bacaklı kız oldukça alımlı ve tahrik ediciydi.
Mo Sheng kafasında daha fazla tanımlama yapmakla uğraşmadı. Belki de amaçsız, basit bir benzetmeydi kafasındaki.
Model Xiao Xiao bakışlarını Mo Sheng'e çevirdi ve cazibeli bir şekilde Mo Sheng'e doğru yürüdü. Önünde durdu.
'' Hey beni tanıyor musun? ''
''......Shao Mei??''
''Ah!'' Alaycı bir şekilde kıkırdadı. '' Eğer ben değilsem başka kim olabilir?''
''Ah Sheng, sen ve Xiao Xiao birbirinizi tanıyor musunuz? Bu gerçekten harika!''
''Üniversitenin ilk yıllarında o üst yatakta ben ise alt yatakta yatıyordum. ''
Xiao Xiao'nun da asistanı konuşmaya katıldı: ''Öğrencilik yıllarında aynı ranzayı paylaşan arkadaşlar en iyi arkadaşlardır '' Xiao Xiao sabırsızca : ''Gerçekten fotoğraf karesine girmem mi gerekiyor? Çıkırt!?!? Çıkırt!?!?....
Gerçekten çok değişmişti. Fotoğrafları çekerken, Mo Sheng objektifin karşısındaki kadın sevimli, şapşal Shao Mei olamaz diye düşündü. O zaman kimdi?
Belki de hiçkimse. İyi bir fotoğrafçı objektifin karşısındaki insanların ruhlarını bile fotoğrafa yansıtmalıdır. Ama Mo Sheng bu beceriyi Xiao Xiao'nun ruhu için gösteremiyordu. Belki de onun bedeniyle ilgili bir noksanlık vardı ya da objektifin karşısındaki kişinin ruhu yoktu.
Xiao Xiao boşlukta hissetti kendini bir an. Öyle bir boşluk ki, insanı güçsüz ve umutsuz bırakan bir boşluk. Belki de bu onu şan, şöhret yolunda hızlı bir şekilde uçuran türden bir boşluktu.
Bir part çekimden sonra, Xiao Xiao eliyle işaret etti ve :'' Bugünlük burada bırakalım'' dedi.
Asistani hevesli bir şekilde: ''Ama Xiao Xiao, daha ...... ''
''Bu kadar yeteeer...''
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..