Çevirmen: Wkeey
Yi Chen'in eve erken dönmeyecek olması fikri, Mo Sheng'i dışarıda zaman geçirmeye itti. Eve geldiğinde saat 8'i geçiyordu.
Kapıyı açtı, içerisi zifiri karanlıktı.
Lambanın anahtarını aranırken, derinden bir erkek sesi işitildi.
''Sonunda döndün mü?''
Mo Sheng şaşırdı, bunu beklemiyordu:'' Yi Chen?''
Ses balkondan gelmişti. Silüeti buğulu camın yansımasından belli oluyordu. Arkası dönüktü ve 'Döndün mü' derken yüzünü çevirme gereksinimi duymadı.
Aralarındaki ilişki bir nebze stresli olacak gibiydi.
Yi Chen sakince:'' Telefonu neden açmadın?'' Bir elinin parmakları arasında sigara tütüyordu.
Ne telefonu? Cep telefonu mu? Mo Sheng çantasından telefonunu çıkardı ve kapalı olduğunu gördü:'' Sarjım bitmiş.''
Şarjı mı bitmişti? Sebebi buydu yani. Yi Chen içli bir nefes çekti verdi. Sesinde bir yorgunluk tonu vardı.
'' En iyisi uyu.''
''Tamam.'' bir an düşündü ve kendinden emin şekilde:'' Yi Chen, sana söyleyeceklerim var.''
''Ne konuda?''
Mo Sheng dudaklarını ısırdı mırıltı tonunda:'' Sanki evli bir çiftmişiz gibi yaşamıyoruz. Biz................''
Yi Chen lakayt tavırla:'' Gerçektenmi? Evli çiftler nasıl yaşıyorlar? Bu konuda benden epey çok tecrüben var. Yol gösterebilirsin.''
Bir süre ağzını açan olmadı. Yi Chen sigarasını söndürdü ve ona döndü. Mo Sheng elindeki alışveriş torbalarını bir yana bıraktı. Dudaklarını büzdü yüz ifadesi kasvetli görünüyordu.
Mo Sheng zemine bakaraktan sakince: ''Sana ceket aldım.ama ödemesini senin kartınla yaptım. Denemek ister misin?''
O anda, Yi Chen'in kalbinde saplı acısı, şuursuzca yumruğunu sıkmasına neden oldu.
Tüm o geçen yıllarda bütün hayali, Mo Sheng ile dip dibe, kol kola olabilmekti. Sadece kolundan tutabilseydi, ona dokunmak çok kolay olabilirdi. Şimdi oradaydı ve bu ilüzyon gösterisi ya da serap değildi. İşte tam karşısındaydı, daha ne isteği olabilirdi ki şu dünyada?
Yi Chen'in sesi kadife gibi oldu:'' Sen.........'' Kısa bir sessizlik. Saçlarına bakarken, yüzündeki solgunluğu gördü.
Gözünü ondan alamıyordu, Mo Sheng de ona baktı. Saçlarına mı bakıyordu? Ürkek ruh haliyle:'' Saçlarımı yeni kestirdim.''
''Görüyorum, kör değilim.'' Sesi katılaşmıştı. Arkasını döndü, daha fazla ona bakamayacağını düşündü.
Bir sigara daha çıkardı, yaktı:'' Uyu.''
''Ama......''
Barbarca sözünü kesti:'' Şu anda benimle konuşma.''
Alışveriş çok yormasına rağmen, Mo Sheng uyuyamıyordu. Yi Chen'in balkon ile çalışma odası arasında mekik dokurken ki çıkardığı ayak seslerini dinledi durdu. Bir süre sonra, çalışma odasından misafir odasına geçti. Kapının kapanış sesini işitti. En sonunda, heryeri ölüm sessizliği kapladı.
Mo Sheng neden uyuyamadığına anlam veremedi.
______________________________________________________
Sabah uyandığında, boğazı gıcık tuttu, keyif kaçırıcı. Yıllar yılı tecrübeleri büyük olasılıkla grip olduğunu gösteriyordu.
Yi Chen çoktan evi terketmişti. Mo Sheng bazı ilaçlar buldu, apar topar bir şeyler yedi kendini iyi hissetmiyordu bu yüzden uyumaya çalıştı.
Uyandığında pencereye baktı, dışarısı karanlık görünüyordu. Yi Chen yatağının yanıbaşında oturmaktaydı. Elini alnına koydu, tedirgin görnüyordu.
Mo Shen yüzüne baktı, bir an rüya olduğunu düşündü.
Elini alnından aldı ve nazikçe:'' Kalk hadi, seni hastaneye götüreceğim.''
''Iıhh.....gerek yok, ciddi bir şey değil. Sadece soğuk algınlığı.''
''Ateşin var.''
Mo Sheng direniş gösterdi:'' Bir kaç ilaç yuttum.''
Yi Chen durumu kabulleni gibi başını salladı, bir şey demedi ve yanından kalktı. Mo Sheng daha fazla ısrar edip, onunla ilgilenmediği için hayal kırıklığı yaşadı.
Yi Chen, elbise dolabının yanına gitti, bir kaç elbise çıkardı ve yanına bıraktı.
'' Elbiselerini kendin giyebilir misin, yoksa sana yardım edeyim mi?''
________________________________________________
Mo Sheng hastanede. Başında asılı olan serumdaki sıvı, damla damla hortumdan aşağı iniyordu.
Elbiselerini nasıl giyeceği konusundaki tehditkar tavrını anımsadığında yüzü kırmızıya çalmıştı. Önünde, elinde döküman okumakla meşgul olan adama baktı.
Üzerinde bir çift gözün dolandığını hisseden Yi Chen, hızlıca ona doğru baktı.
Yi Chen aldırış etmedi. Sanki bir şey hatırlamış gibiydi, dışarı çıktı. Geri geldiğinde elinde bir çeşit magazin dergisine benzeyen bir dergi vardı, Mo Sheng'in yan tarafına koydu.
Mo Sheng fark etmemiş gibi davrandı. Yerine, yan tarafında birinin bırakmış olduğu gazeteyi aldı ve okumaya başladı.
Mo Sheng kaşlarını kaldırdı ve vaziyeti akışına bıraktı. Eğer karısı, güvenlik alanında yapılan yatırımları merak ediyorsa, söyleyecek bir şey yoktu.
Mo Sheng gazetede bir yazıya takıldı. Bu nedir?? Bir kaç kısır kelimeden oluşan şemalar, rakamlar, teknik terimler ağır geliyor, zihnini daha da yorgun düşürüyordu.
Pişmanlık!
Renk cümbüşü magazin dergisini eline almak istedi. Başını eğmiş, yoğun dikkat sarf ederek elindeki dökümanları okumakta olan Yi Chen'e tekrar baktı.
Muhtemelen ona baktığını fark etmedi, Dergiye doğru uzandı, neredeyse tutabilecek kadar yaklaşmıştı, o an Yi Chen elindeki dökümanların birinden bir diğerine geçiş yaptı. Dergiyi almaktan vaz geçti, elini geri çekti.
Boş ver! Mo Sheng caydı. Bu boş bulunma durumuna bir saat kadar dayanacaktı.
Mo Sheng'in katlanabileceği şeyler elbet vardı fakat katlanamayacağı tek bir şey vardı. Yarım saat sonra Mo Sheng'de huzursuz, acayip haller görünmeye başlamıştı.
Yi Chen kımıldanışını izledi. Yan tarafında oturan 50 yaşlarındaki ihtiyar kadına dönerek:'' Benim için bir iyilik yapar mısınız?''
Tuvaletten döndükten sonra, Mo Sheng:'' Tuvalete gitmek istediğimi nereden anladın?''
Yi Chen bu konu üzerinde konuşmak hiç istemiyordu:'' Tahmin ettim.''
Eh bu adam!
Hastaneden dönünce, Yi Cheng; Mo Sheng'i yatağına götürdü. Uykuya daldıktan sonra ışıkları kapattı ve çalışma odasında işine koyuldu.
Aldığı serumun etkisi mi yoksa uzun süre uyumasından mıdır, Mo Sheng öğleden sonra kendini çok iyi hissediyordu. Daha fazla uyuyamadı. Yatakta bir sağa bir sola döndü durdu, birden aklına bir şey geldi ve yataktan fırladı.
Ah hayır! Yarın Hong Kong'a gidecekti ve hiç bir hazırlık yapmamıştı. Böylesine önemli bir seyahati nasıl unutabilmişti..
Valizini çıkardı, eşyalarını içine doldurmaya başladı.
Çok hızlı hareket ediyordu, o esnada yere düşen bir kaç evrak oldu. Almak için çömeldi. Diğer eliyle de işini bırakmadı.
Hı?
Doğrulduğunda, Yi Chen birden kolundan sıkıca yakaladı. Elinde çalışma dosyaları vardı biraz kızmış görünüyordu:'' Ne yapıyorsun sen?''
Yi Chen'in kolunu tutması, acı veriyordu ve bundan kurtulmak istiyordu:'' Eşyalarımı valizliyorum.''
Ağzına kadar dolmak üzere olan valize baktı, gözlerinde belirgin bir gerilim vardı:'' Nereye gidiyorsun?''
Bu seyahatten Yi Chen'e bahsetmedğini hatırladı. Uysal ve sakin üslupla:'' Hong Kong'a.''
Hong Kong?
Yi Chen'in siniri bir miktar daha kabardı. Ya tesadüfen onu yakalamasaydı...Hayır aslında tesadüf değildi. Uyuyup uyumadığını kontrol etmek için odaya gelmeseydi, tıpkı 7 yıl önce yaptığı gibi ona haber vermeden sessiz sedasız sırra kadem basacaktı.
Hala bir adamın kocası olduğunun farkında değil miydi? Onun resmi nikahlı karısı olduğunu kafasına sokamamış mıydı? O yüzden, daha önce yaptığı gibi, terk edemez, ayrılamazdı. Böyle bir lüksü kalmamıştı.
Zor bela kapanma gayreti gösteren eski yaralar o an tekrardan açılır gibi oldu. Kolunu sıkarken ki sarfettiği güç daha da arttı, suçlayan gözlerle gözünin içine baktı:'' Güzel. Söyle bana bu defa kaç yıllığna gitmeyi planlıyorsun?''
Ne demeye çalışıyordu? Mo Sheng yine bitkin düşmüştü. Kolundaki acı gitgide artıyor katlanılmaz boyutlara ulaşıyordu:'' Yi Chen önce kolumu bırakır mısın?''
Bırakmak?
Olanaksız!
Kurtulmak için hamle gösterdiğinde, kendini kollarının arasında buldu. Yi Chen öfke ve tutkuyla dudaklarına yapıştı.
Öpme şekli, bütün bedenini yutacak gibiydi. Nefes alabilmesi için neredeyse hiç hava boşluğu bırakmamıştı. Elleriyle vahşice belini kavradı, zulmediyorcasına kendi bedenine çekiyordu. Öyle bir çekiş ki, sanki onu kendi bedenine zerk edecek, ondan bir parça olacaktı.
Mo Sheng bu kuşatmadan kurtulmak istiyordu:'' Yi Chen.......'' Bu davranışının öfkesinden kaynaklandığı biliyordu ama sebebi neydi....
Sıcak ve soft iniltisi Yi Chen'in tutkularını daha da ateşliyordu. Mo Sheng'i kanapeye itti, Mo Sheng altında, birbirilerinin üstüne kapaklandılar, bu dalaşın kontrolü tamamen Yi Chen'in kontrolüne geçti. Yoğun mana taşıyan kıvılcımlı gözleri, Mo Sheng'in gözlerine kilitlendi. O bu hayatta sahip olmak istediği tek şeydi.
''Mo Sheng, bu; evliliğin olması mecburi yükümlülüklerinden.''
Narin tenini emmeye, somurmaya başladı. Teninde tahriş olmuş izler bırakıyordu. Bunu güç kullanarak yapıyordu, Mo Sheng korkmuş ve titremeye başlamıştı.
''Canımı acıtıyorsun.....''
Yi Chen kendini toparladı ve buna bir son verdi. Can acıtmak mı? Onun canı yanabiliyor muydu?
Asıl acı, bir gece yarısı uyurken korkuyla rüyadan uyanıp onun artık yaşamında olmadığı gerçeğiyle yüzleşmektir. Onun çocuksu gülümselerini bir daha görememektir. Asıl acı, kazanılan büyük davaların yapmacık kutlamalarından sonra hissedilen o berbat yalnızlık duygusudur.
O bunları nerden bilecek?
Mo Sheng o zamanlar başka bir adamın kolları arasındaydı.
Pijaması bir karış kadar belinden aşağı indi, Yukarı çekti. Elleri birbirine sarmaş dolaş karışmış, Mo Sheng'in kıpırdamaya imkanı yoktu, Tek seçeneği vardı ne isterse yapmasına müsade etmek.
Gördükleri ve sarhoşvari tutkusu Yi Chen'in daha çok ruh sağlığını kaybedip çıldırmasına neden oluyordu. Gözlerinde cehennem ateşi yanıyor bu ateş Mo Sheng'i bile yakıyordu. Bu an, hayatında delicesine arzuladığı şeydi. Bunu belki binlerce kez hayal etmiş hep hasretini çekmişti. Yedi yıl içinde biriken bu özlem, bu yangın körüklenmiş, kontrol altına alınması imkansızlaşmıştı.
Elleri ahlaksızca o bedende sahip olmak istediği her noktada dolaşıyor, engel tanımaz şekilde her noktaya dokunuyordu. Buna aynı tutkuyla, ateşli öpücükleri refakat ediyordu. Bu ihtiraslı,vahşi,davranışları;kaçışın, kurtuluşun namümkün olduğu bu kapanın içinde çaresiz kalmış Mo Sheng'in zihninde; yılların biriktirdiği öfkenin acısını çıkarmak olarak yorumlanıyordu. Bu bir kabus mu yoksa güzel bir rüya mıydı?
O an telefon çalmaya başladı, bu durumdan kurtulabilmesi için bir fırsat doğmuştu. Çalan ton, Xiao Hong'un numarasına editlenmiş ses tonuydu.
''Telefon.........''
Şimdi telefona bakmanın vakti mi? Yi Chen saldırılarının şiddetini daha da arttırdı, telefon bangır bangır çalıyordu. Biraz sakinledi, bir eliyle telefonu kapatmak için telefona doğru uzandı.
Mo Sheng sonunda rahat bir nefes alabilmek için fırsat edindi, fakat birden hızlıca nefes alıp vermeye çalışında öksürük tuttu. Zaten gribi yeni atlatıyordu, ardıardına gelen öksürük yakasını bırakmadı.
Telefon sustu. Geriye kalan tek ses odada yankılanan küllün küllün öksürüğüydü.
Yi Chen'in bedenin yarısı hala üzerinde abanmış durumdaydı, biraz kendine gelmiş olacak ki bu istilayı devam ettirmedi. Mo Sheng'in pijaması karmançorman yerinden dönmüş, buruşmuştu. Vücüdunda bir çok yerde resmen darp edilmiş gibi kızarıklıklar vardı. Yi Chen ince ince titreyen bedenine baktı.
Kendinden nefret etmişti. Onu bu evliliğe zorlayan da O'ydu. Şimdi de tecavüz eder gibi, onu becermek istemişti.
Buruk ve acı bir gülümsemeyle:'' Hong Kong'a ne sebeple gidiyorsun?''
Mo Sheng temiz bir açıklama yaptı:'' İş seyehati. Firmamız Hong Kong'taki bir magazin dergisiyle iş birliği yapmak istiyor. Yi Chen, Sadece bir kaç günlüğüne gideceğim. Sana söylemeyi unuttum.''
Yi Chen başka bir şey söylemedi.
Az önce ne yapmıştı? Medenice tecavüz girişimi mi?
Yi Chen sakinleşti, nefesi olağan temposuna döndü. Yorgun düşmüş bedeniyle güç bela, ağır hareketlerle Mo Sheng'in elbiselerini düzeltmesine yardım etti. Südyenini düzelttikten sonra elbisesinin düğmelerini iliklerken hala titremesi devam ediyordu, tedirgin oldu.
Sıcak ve masum gülümsemeyle: ''Canını yakmak, sana acı vermek istemem.'' Sonrasında ayağa kalktı ve odadan ayrıldı. Mo Sheng şiddetle çarpan kapının sesini işitti, odada tekrar yalnız kalmıştı.
Telefon yine çalmaya başladı bu kez daha inatçı. Telefona uzandı, Xiao Hong'un heyecanlı sesini duydu:'' Ah Sheng, Satın almayı kesinlikle savsaklamaman gereken bir şey daha var. Hong Kong'ta fiyatı çok ucuz...''
Bir süre konuştuktan sonra telefonu kapadı. Gülmek, gülümsemek istiyordu ama nafile.
Yarın Hong Kong'da olacaktı. Hem de Yi Chen ile arası bu şekildeyken.?
_________________________________________________
Kısa süreli çekimserliğin ardından, kapıyı açtı.
Misafir odasında yanan loş ışıklı bir lamba vardı. Yi Chen kanepede oturuyordu ve tuhaf tuhaf Mo Sheng'e baktı. Önündeki kül tablasında izmaritlerden yığın olmuştu.
Hızlıca kanepenin diğer yanına geçti, kendi yastığını onun yastığının yanına bıraktı. Pikenin bir köşesinden tuttu üzerini örttü, Yanıbaşına uzandı ve gözlerini kapadı.
Yi Chen bir sigara daha yakma gereği duymadı.
Az sonra, Mo Sheng mırıldanarak :'' Işığı kapatabilir misin? Ben..... ''
Cümlesindeki, uyumak istiyorum ifadesi zar zor duyulabildi. Yi Chen kendisine doğru çekti. Koyun koyuna olmuşlardı. Yine onun bedeni üzerinde hapse mahkum olmuştu. Sıcak nefesi boynuna çarpıyordu.Yi Chen'in boğuk sesi, sevgi ve şefkat taşıyordu.
''Bu yaptığının ne anlama geldiğini biliyor musun?
Nasıl bilmesin?
Mo Sheng bakışlarını onun yüzünden alıp gerdanına kaydırdı, parmaklarıya bir şey yazacak gibi elini Yi Chen'in göğsüne götürdü.
Bir kelime....bir kelime daha......yazıyordu..
Yi Chen, yorgun düşmüş ellerinden tuttu. Gözleri onun gözlerine değidiği için tarifsiz duygular içindeydi.
''Bana bu şekilde eziyet etmeyi nasıl becerebiliyorsun?''
O an, Mo Sheng; aralarındaki düşmanlığın sebebi anlamına gelicek bir kelime daha yazdı. Yi Chen, paylaştıkları anın gerçekliğindne emin olmak için, duygu dolu bir öpücük kondurdu.
''Yi Chen biliyorsun ben gribim sana da bulaşmasından endişe duymuyor musun?''
''Farkındayım. Seni zorlamayacağım.''
Yi Chen çaresizce son bir kez sımsıkı sarıldı.
Huh? Onu yanlış anlamış mıdır?
Ama....
''Yani aslında beni zorlayabilirsin.''
Aha! Bunu kim söylüyordu? O olamazdı. Mo Sheng iyice sıkıntıya düştü.
Yi Chen konuşmadı. Onu duymamış mıydı? Mo Sheng biraz oldukça sakinleşmişti, elbisesindeki bazı düğmeleri hala açıktı. Narin ve ak omuzları biraz soğumuştu. Hassas teninde az önceki aşk öpücüklerinin bıraktığı kızarıklıklarla doluydu. Az önce elinden kurtulabilmek için binbir türlü gayret gösteriyordu şimdiyse onu buna yine zorlayabileceğini söylemişti.
Yi Chen'in ateşli-kırmızı dudakları tekrar tenine temas etti, az önce tahrip ettiği noktalara...
Yi Chen fısıltı tonuyla:'' Mo Sheng, gerçekten yanlış mı duydum?''
Mo Sheng cevap veremezdi.Çoktan bitkin düşmüştü. Nasıl cevap versin?
Az önce zor bela söndürdüğü o muazzam yangın tekrar alevlenmeye başlıyor gibiydi. Mo Sheng'i kucakladı, yatak odasına, yatağa bıraktı.
Burası daha iyi.
Fark neydi? Mo Sheng anlam veremedi, şimdi bunu sorgulayacak hali de kalmamıştı. Yi Chen'in kaynar sıcaklıktakı bedeni Mo Sheng'in bedenini sarmaladı. Ateşli dudakları ve dili bedeninin her noktasında volta atıyordu. Mo Sheng daha önce hiç tanık omadığı bilinmez dünyaların sınırlarına girmişti........
Mo Sheng uykuya daldı, birden uyandı gece yarısıydı, yan tarafı boştu. Gözleriyle odayı taradı, Yi Chen pencerenin önündeydi.
Belki karanlıkta iyi göremiyordu fakat Yi Chen çok ciddi, çok efkarlı gibiydi. Kendisini izlediğini fark etmiş olacak ki, ona doğru baktı. Gece karanlığında gözlerindeki manayı okuyamıyordu.
Sigarasını attı, yatağa geldi, pikeyi üzerine çekti usulca O'na sarıldı.
Mo Sheng bir süre sessiz kaldı. Sonra:'' Yi Chen, ne düşünüyorsun?''
Sesinde bir tedirginlik vardı.
''Hiç. Sadece bir kaç bir şey aklıma geldi.''
Ne geldi aklına?? Mo Sheng ne olduğunu sormak istedi, Yi Chen, dudaklarına acil iniş yapmıştı.
'' Mo Sheng, saçlarını uzat.''
''Hı?'' Neden saçlarından bahsettiğini anlayamadı. Yi Chen, onun dikkatini başka yöne çekmek niyetindeydi. Mo Sheng:'' Saçlarım çok mu çirkin?''
Yi Chen gülümsedi.
Hayır.
Çünkü.......
Altı üstü birazcık kısaltmıştı.(Yi Chen'in sevdiği stilden çok daha az kısalmıştı.)
Saçlarından öptü, onu uyuz etmek istercesine:'' Mo Sheng, saçların hakikaten çok çirkin.''
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..