Bölüm 473

avatar
7045 21

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 473


Bölüm 473: Ayaz Toprak Başarısı!

O sırada Meng Hao’nun sağ kolundaki burgaç bölgedeki Ayaz Toprak gücünü emiyordu. Her şeyi yok etme gücüyle doluymuş gibi görünen bu Ayaz Toprak, burgacın yavaş yavaş koyulaşmaya başlamasına neden oldu. Şu an Toprak karakteri ortaya çıkmaya başlıyordu.

 

Toprağın antik karakteri netleştiğinde, Meng Hao’nun gelişim merkezi gürlemeye başlarken yeni bir güç Meng Hao’yu aniden daha da güçlendirdi!

 

Kalbinin her atışı vücudunu dolanan damarlara kan gönderiyordu. Bir sınıra ulaşmıştı ve şimdi gelişim merkezi daha güçlüydü; Altın Çekirdeği öncekinden daha kuvvetliydi.

 

Hala yeterli değil… Bu Ayaz toprak aurası gerçekten de Göksel Toprağa göre daha yoğun.” Gözleri kararlılıkla pırıldarken gelişim merkezini deveran ettirdi. Bütün enerjisini daha fazla Ayaz Toprak gücü özümsemeye odakladı.

 

Gerçekten de burada Ayaz Toprak özümseyebilmek benim için iyi bir şanstı… Eğer onu Toprak-tip totem dövmesi yaratmak için kullanabilirsem Göksel Toprak totemine nazaran kim bilir kaç kat daha güçlü olacaktır…?” Gözleri beklentiyle doldu.

 

Gürleme sesleri havayı doldurdu. Buz heykelin içinde sıkışmış olsa da bölgedeki Ayaz Toprak emildikçe buz giderek inceliyordu. Fakat etkisi çok fark edilebilir değildi; nede olsa Ayaz Topraktan oluşan kara kütlesi devasaydı.

 

Zhixiang çok uzak olmayan bir yerde buz heykelinin içindeydi. Bu noktada o da gözlerini Han Shan’dan Meng Hao’ya çevirmeden edemedi.

 

O ne yapıyor?!” diye düşündü. Biraz önceki şok edici sahneden dolayı Meng Hao’nun aurasını fark edememişti. Fakat şu an hissetmişti.

 

Meng Hao’nun deli cesaretinden dolayı gözleri kocaman açıldı ve yüzüne inançsız bir ifade yerleşti.

 

O… Ayaz Toprağı özümsüyor!!

 

Ayaz Toprak tüm Dokuzuncu Dağ genelinde eşsizdir. Efsanelere göre uzun zaman önce, daha gelişimciler bile yokken tamamen beyaz ve inanılmaz soğuk bir kara kütlesi doğdu.

 

Yıllar sonra Dokuzuncu Dağda artık gelişimciler ortaya çıkmaya başladığı zamanlarda o bilinç kazandı. Fakat Ayaz Toprak kütlesi genişleyince en nihayetinde… Bir kişiye dönüştü.

 

Bu kişi yıllar boyunca Dokuzuncu Dağ ve Denizi kasıp kavurdu ve Ayaz Toprak Şeytanı ismini aldı! En sonunda da İmparator olarak çağrılmaya başlandı… Ayaz Toprak Şeytan İmparatoru!

 

Şu an Meng Hao gerçekten de Ayaz Toprağın gücünü özümsüyor! Bu Ayaz Toprak bölgesi Ölümsüz Yürüyüş Köprüsü Ruhu tarafından yaratılmış olsa da, net bir şekilde tüm bu bölge Ayaz Toprak Şeytan İmparatorunun işi! Eğer öyle olmasaydı Ayaz Toprağın ortaya çıkması mümkün olmazdı!

 

“Meng Hao’nun özümsediği gerçek Ayaz Toprak değil, onun dekoratif bir versiyonu. Fakat yine de Göksel Topraktan çok çok üstün. İkisi karşılaştırılamaz bile.

 

Tarikatın antik kayıtlarına göre, Ölümsüz Yürüyüş Köprüsünü inşa eden kişi sadece Lord Li değildi, Antik Ölümsüz Şeytan Tarikatından üç Yüce Şeytan da vardı!

 

O çok fazla miktarda alıp ölebileceğinden endişelenmiyor mu?!?!” Zhixiang günün birinde önemsiz bir Nüve Formasyonu Gelişimcisini kıskanacağı hiç düşünmemişti. Doğru, o Gelişen Ruh Gelişimcilerini öldürebiliyordu, ama onun Ayaz Toprağı özümsediğini görmek son derece sıra dışıydı ve bir Ölümsüzü bile kıskandırmak için yeterliydi.

 

Meng Hao Ayaz Toprağın gücünü özümsemeye devam ederken Han Shan’ın yumuşak bir iç geçirme sesi duyuldu.

 

Yüzünde sıcak bir ifadeyle karısına bakıyordu. Biraz önce karısının sözlerini duymuş ve ayrıca onun ifadesinin artık berrak değil tekrar karmaşık hale döndüğünü görmüştü. Kadının gözlerinin derinliklerinde tıpkı yaşlı adamın gözlerindeki gibi gizemli bir ateş yandı.

 

Benimle gel, tamam mı?” dedi kadın yumuşak bir sesle. Han Shan’a bakarken sesinde çok tuhaf bir şey vardı.

 

Han Shan gözlerini kapattı ve bir an sessizleşti. Ardından gülümsedi, bu sıcak bir gülümsemeydi. Karşısındaki kişinin artık karısı olmadığını biliyordu. O tamamen Köprü Ruhuna dönüşmüştü.

 

Artık yapabileceği tek şeyin karısını öldürmek olduğunu biliyordu. Bu bir serbest bırakma olacaktı; o artık Köprü Ruhu olmayacak ve sonsuz hayata sahip olmayacaktı. En sonunda kendisi olacaktı.

 

Han Shan iç geçirdi. Şu an yaşlıydı ve yüzü kırışıklarla doluydu. Aurası eskisi gibi değildi. O ölümün eşiğindeki yaşlı bir adam gibi görünüyordu.

 

Belki de azur cübbesi onun uzun zamandır hissettiği yalnızlığı gizleyebilirdi, ama aynı şey onun yaşlılığı ya da yorgunluğu için geçerli değildi.

 

Üç bin yıllık bir arayış, üç bin yıllık suçluluk hissi. Fakat en sonunda aradığı şeyi bulduğunda durum bu haldeydi…

 

 

Kafasını sağa sola sallayarak elini dalgalandırdı. Aniden Meng Hao ve Zhixiang’ın üzerindeki buzlar parçalandı. Zhixiang hemen ağzında kanlarla geri çekildi.

 

Attığı her adımda yüzü giderek soluyordu; soğuk bir kez daha üzerine çökmüştü.

 

Meng Hao’nun buz katmanı parçalandığında, bölgedeki Ayaz Toprak hemen ona doğru akın etmeye başladı. Devasa beyaz bir burgaca dönüşerek Meng Hao’nun etrafını sardı.

 

Burgaç dönerken bölgedeki Ayaz Toprak Meng Hao’nun vücuduna çekilerek ortadan kaybolmaya başladı. Soğuk eziciydi ve Toprak-tip bir aura gökyüzüne doğru yükseldi.

 

Bu görüntü Han Shan’ın karısının, yeni Köprü Ruhunun Meng Hao’ya doğru bakmasına neden oldu.

 

Han Shan kafasını çevirerek baktı. Meng Hao’yu görünce aniden güldü.

 

Demek öyle...” dedi. “Görünüşe göre Karmayla birbirimize bağlıyız… Sana biraz daha iyi talih bahşedeyim.” Bununla birlikte sağ elini kaldırdı ve ardından Ayaz Toprak kara kütlesine doğru indirdi. Han Shan’ın vücudundan titremesiyle birlikte mavi beyaz bir aura yayıldı ve kara kütlesine doğru akın etti.

 

Auranın yayılmasıyla birlikte Han Shan sanki Özü emilmiş gibi daha da zayıfladı. Artık biraz daha yaşlıydı.

 

Mavi beyaz aura kara kütlesiyle bütünleşti ve bir anda Ayaz Toprak değişmeye başladı.

 

Artık beyaz değildi, bunun yerine mavi bir ışıkla parlıyordu. Aurası tamamen şok ediciydi ve soğukluğu dışarı doğru patladı. Tüm kara kütlesi bu kadim, antik aura yüzünden titremeye başladı. Bu aura sanki çok çok uzun yıllardır varlığını sürdürüyor gibiydi.

 

Sayısız hayat formu görmüştü ve dünyanın sıcaklığını ve soğukluğunu biliyordu. Hayat ve ölümü tecrübe etmiş ve çağlar boyunca var olmuştu. Sanki… Bu Ayaz Toprak kara kütlesi önceden gerçek Ayaz Toprak değildi ve şimdi aniden bir zamanlar Dokuzuncu Dağda var olan o eşsiz, gerçek Ayaz Toprağa dönüşmüştü!

 

Bu beyaz mavi aura Ayaz Toprak Şeytan İmparatoru klonunun özünün gerçek gücüydü. Şimdi bu gücü dışarı yollamış ve aşağıdaki toprak kütlesini gerçek Ayaz Toprağa dönüştürmüştü.

 

Kara kütlesi aniden kendi kendine yıkılmaya ve küçülmeye başlayarak sarsıldı. Bununla birlikte daha saf ve arıtılmış hale dönüşmeye başladı. Eğer Ölümsüz Yürüyüş Köprüsünün yukarısında olsaydın bu olanları görebilirdin.



Daha önce tüm Ölümsüz Yürüyüş Köprüsü boyunca uzanmış olan Ayaz Toprak birkaç nefeslik sürede büzüldü. Bir anda Meng Hao kara kütlesinin sınırlarını görebilir hale geldi.

 

Sadece tek bir nefeslik sürenin ardından bu devasa kütle yalnızca üç yüz metre genişliğinde mavi bir toprak yığını şekline gelene kadar küçüldü!



Beyazlık gitmişti; artık tamamen maviydi. Bu, Dokuzuncu Dağda Şeytan İmparatoru doğuran gerçek Ayaz Topraktı!



Üç yüz metrelik yığın göz açıp kapayıncaya kadar otuz metreye düştü. Otuz metre üç metre oldu. En sonunda… Üç metre genişliğindeki koyu mavi Ayaz Toprağı yığını doğruca fırlayarak Meng Hao’nun sağ kolundaki burgaç ile bütünleşti.



Meng Hao’nun zihni uğultularla dolarken vücudu yavaşça havada süzüldü. Saçları dalgalandı ve vücudundan giderek artan şiddetli bir aura yükseldi.



Zhixiang yüzünde şaşkınlıkla geriledi. Meng Hao’nun şu an gerçek Ayaz Toprağı özümsediğini görünce tam anlamıyla afallamıştı.



Bu sırada Meng Hao’nun sağ kolundaki burgaç tamamen katılaşarak mavi bir Toprak karakterine dönüştü. Karakter ortaya çıktığı anda Meng Hao’nun arkasında büyülü bir şekilde Ayaz Topraktan oluşan devasa bir kara kütlesi ortaya çıktı.



Bu kara kütlesinin üstünde öfkeli alevlerle yanan büyük bir ağaç vardı. Ağacın üzerinde ise büyük metalik, altın bir nehir. Bu Metal, Ahşap, Toprak ve Ateşin tasviriydi!



Meng Hao’nun gelişim merkezi yükseldi. Şu an Altın çekirdeği tamamen değişmişti. Meng Hao’nun aurası arkasındaki büyülü görüntüyle bütünleşirken vücudunda muazzam bir güç gürledi. Şu an daha önce Meng Hao ile karşılaşan Xu Bai ve Chen Mo gibi Geç Gelişen Ruh Aşaması Gelişimcileriyle kolayca başa baş dövüşebilecek durumdaydı!



Mirasımı, kılıcımı ve alkol sürahimi al.” dedi Han Shan. “Burayı terk et. Eğer gelişim merkezinle bu köprüyü sarsabileceğin günler gelirse, bu iyiliğimi hatırla. Eğer karım ve ben sen geri döndüğünde hala buradaysak, o zaman bizi kurtarmanı umuyorum.” Han Shan bununla birlikte güldü. Şu an yaşlanmış ve kurumuş haldeydi, ama iradesi bir kez daha gürledi, bu irade gök ve yeri aşağılayan bir iradeydi. Elbise kolunu sallayarak azur bir kılıç çıkarttı. Bu kılıç son üç bin yıldır hiçbir zaman onun yanından ayrılmamıştı. Ama şimdi azur bir ışık ışınına dönüşerek Meng Hao’ya fırladı.



Han Shan bir kez daha elbise kolunu salladı ve sonsuz kılıç iradesiyle dolu gibi görünen alkol sürahisi de Meng Hao’ya doğru uçtu. Meng Hao kalbinin titrediğini hissetti. Kafasını kaldırarak biraz sersemlemiş şekilde Han Shan’a baktı.



Gördüğü şey Han Shan’ın sırtıydı. Bu sahne tıpkı onu ilk gördüğü zamana benziyordu. Yalnız, boş ve ıssız…



Han Shan elini salladı ve soğuk bir rüzgar peyda oldu. Ardından Meng Hao ile şok içindeki Zhixiang’ı aldı ve uzaklara doğru taşıdı.



Soğuk rüzgar inanılmaz derecede güçlüydü. Ne Meng Hao ne de Zhixiang bu rüzgara direnemeyerek onunla birlikte uzaklara doğru sürüklendiler. Rüzgarın kuvvetine rağmen Meng Hao kafasını çevirmeyi başardı ve ardına son bir bakış attı.



Han Shan’ın nazik sesi zar zor duyuldu.



Üç bin yıl önce, senin yüzünden bir Köprü Kölesi olmayı reddettim. Üç bin yıl sonra ise senin yüzünden tam tersini yapıyorum. Sana bu hayatta eşlik edeceğim. Bunda ne zarar var…?



Bilincimi kaybedeceğim. Geri dönme şansımı yitireceğim. Fakat, seninle olduğum sürece ölüm yada yaşamın bir önemi yok…



Üç bin yıl boyunca çok düşündüm. Miraslar ve gelişim merkezlerinin bir önemi yok. Önemli olan hayaller… Sen yanında yoksan benim için dünya yok demektir.



Sen benim her şeyimsin.



İstiyorum. İnancımı göstermekten… Son derece mutluyum.



Han Shan gözlerini açtığında gözleri karmaşayla doluydu. Bütün yalnızlığı ve umutsuzluğu gitmişti.



Karısı onun yanında durdu. İkisi döndüler ve uzaklara doğru yola koyuldular. Onları milyonlarca Köprü Kölesi, bir hayalet ordusu takip etti… Giderek uzaklaştılar.



Ölümsüzlük Köprüsü ne zaman yeniden ortaya çıkacak…? Bayım, seni bir kez daha ne zaman görebileceğiz…?



-----













Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44296 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr