Bölüm 474

avatar
6914 18

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 474


Bölüm 474: Bu Nedenle Kuzeyin Seçtin



Kıdemli Han Shan…” diye mırıldandı Meng Hao. Han Shan’ın kılıcına ve sürahisine sahipti ve ayrıca sağ kolundaki totem dövmesi Han Shan’ın Ayaz Toprağından yapılmıştı. Bunlar fiziksel şeylerdi. Fakat Meng Hao’nun kalbinin derinliklerine Han Shan ve karısının görüntüsü kalıcı bir şekilde kazınmıştı.



Bu görüntü yalnız ve ıssız değildi. Herhangi bir kafa karışıklığı yoktu, sadece… Bir karı ve bir koca birlikte uzaklara doğru yürüyorlardı.



Ben, Meng Hao, Köprü Harabeleri Aleminde bütün içtenliğimle yemin ediyorum. Eğer Ölümsüz Yürüyüş Köprüsünü sarsabilecek bir gelişim merkezine sahip olduğum gün gelirse, size iyiliğinizin karşılığını ödeyeceğim!” Meng Hao keskin rüzgarın içinde ellerini kenetledi ve arkasındaki Köprü Kölesi hayaletlerine doğru içten bir baş selamı verdi.



Meng Hao ilkeleri gereği kendisine yapılan iyilikleri karşılıksız bırakmazdı. Yapılan herhangi bir iyilik unutulamazdı!



Meng Hao hayatında ona iyilik yapan insanlarla karşılaşmaya devam etti. Eğer onları unutursa kendisine bir gelişimci diyemezdi. Aynı şey düşmanlık için de geçerliydi… Düşmanlıkların da karşılığı kat kat ödenmeliydi.



Gücüm yettiğince bana iyilik yapanlara yardım edeceğim!



Düşmanlarıma intikamımı kat kat fazlasını tattıracağım!



Eğer insanlar bana saldırmazsa, ben de onlara saldırmam. Ama eğer birisi bana saldırırsa o kişinin ölmesi gerekiyor!



Meng Hao böyleydi.



Konfüçyüsçülükte iki kısma ayrılan adalet yolu konsepti vardı. Bir kısım diğer insanlara karşı nazik ve hoşgörülü olmakla alakalıydı. Diğer kısmı ise gerektiğinde harekete geçmekle alakalı. Meng Hao gelişim dünyasına girdikten sonra aynı zamanda kendi yoluna sahip olmuştu.



Bu yol gelişimle ilgili değildi, tamamen kişisel ilkelerine dayanıyordu. Meng Hao’nun ilkeleri de adalet konseptini içeriyor ve iki kısma ayrılıyordu. Birinci kısım iyiliğin karşılığını vermek. İkinci kısım ise saldırılara ölümle cevap vermek!



Gelişim özgüveni artırmakla alakalıydı.



Gelişim kendini nasıl yöneteceğini öğrenmekle alakalıydı!



Meng Hao ellerini kenetledi ve uzun bir süre baş selamını bozmadı. Yanındaki Zhixiang aniden büyük bir hızla uçarak soğuk rüzgardan çıktı ve uzaklara doğru harekete geçti. Sağ elini kaldırarak aniden bir tane kırmızı çiçeğin çıkmasına neden oldu. Meng Hao’ya saldırmıyordu; bunun aksine kırmızı çiçek bir çiçek denizine dönüşerek bölgede uçmakta olan bir Kelebek Şeytan Ruhunun etrafını sardı!



Her şey göz açıp kapayıncaya kadar oldu. Kelebeği yakalarken kahkahalar attı, gözleri heyecanla doluydu. Aniden çok uzak olmayan bir yerde bir Kelebek Şeytan Ruhu daha göründü. Kelebek Şeytan Ruhu fark edildiğini anladığı anda aniden korkmuş gibi göründü. Kanatlarını çırparak kaçmaya başladı.



Zhixiang’ın gözleri pırıldadı ve takip etmek için fırladı ama daha sonra durdu. Bunun nedeni Meng Hao’nun aniden Dans Eden Kılıç Qi’si ile patlamasıydı. Kılıç Qi’si tehdidi Zhixiang’ın oldukça canını sıkıyordu. Meng Hao’ya doğru baktı. Meng Hao bunu ilk kez yapmıyordu.



Zhixiang kaşlarını çattı, ardından aniden kahkaha attı ve hemen fırlayarak kelebekten uzaklaştı. Bunun ardından Meng Hao’ya doğru seslendi.



“Meng Hao, ortaklığımız sona ermiş olsa da şu an bildiklerinin ışığında, eğer istersen buraya iki yüz yıl sonra İlkel Ölümsüz Şeytan Düzlemine girmek için gelebiliriz!”



Belki orada kıdemli Han Shan’ı kurtarmanın bir yolunu bulursun. Eğer Şeytan Ruhunu istiyorsan alabilirsin, ben ilgilenmiyorum.” Zhixiang’ın vücudu titreşti ve ardından kırmızı bir ışık ışınına dönüşerek boşluğun içinde kayboldu.



Meng Hao Zhixiang’ın gidişini izlerken gözleri titreşti. Onu ne durdurdu ne de cevap verdi. Bunun yerine boşlukta Şeytan Ruhuna doğru fırladı.



Uzaklarda, Zhixiang bir küçük ışınlanma kullanarak Meng Hao’nun konumundan çok uzak bir yerde tekrar ortaya çıktı. Aniden bir ağız dolusu kan tükürdü. Vücudu hafiften titremeye başladı ve aniden yüzünde bir hayalet görüntü ortaya çıktı. Şaşırtıcı bir şekilde bu görüntü özgür kalmak için mücadele eden Zhao Youlan’ın ruhuydu!



Senin ruhunla kaynaşma niyetinde değilim, değerlim. Fakat, anlaşmamıza sadık kalmalısın. Vücudunu iki yüz yıllığına kiraladım. İki yüz yıl sonra geri vereceğim.



“Dahası, vücudunu bedavaya kiralamadım. Gelişen Ruh aşamasının büyük döngüsünde kalacağının garantisini vereceğim.” Bununla birlikte parmağını alnına doğru bastırdı.



Bu hareket Zhao Youlan’ın ruhunun aniden zayıflamasına neden oldu. Korku dolu bir bakış belirdi ve giderek küçülmeye başladı. En sonunda yok oldu ve geriye hayalet görüntüye dair bir iz kalmadı.



Ayaz Toprak tarafından yaralandım ve keskin soğuk iki kez vücuduma girdi. Biraz önce de Şeytan Ruhunu almak için çok fazla Ölümsüz Özü deveran ettim. Bu Meng Hao tilki gibi kurmaz ve şeytani bir zalim.



Eğer oradan ayrılmasaydım, çocuğun bana saldırmayacağının garantisi yoktu.” Zhixiang’ın gözleri pırıldadı. Tam olarak ne zaman başladığını bilmese de artık Meng Hao’yu değerli bir rakip olarak görüyodu.



Fakat, lanetten etkilenmediğini düşününce, iki yüz yıl sonraki İlkel Ölümsüz Şeytan Düzleminde eğer yardım ederse büyük bir avantaj sağlayacak. Şeytan Ölümsüz Vücudunu ele geçirme planım büyük ihtimalle başarılı olacak.” Zhixiang bununla birlikte depolama çantasına vurarak Beş Zehir Kabilesinin Ölümsüzlük Köprü Taşını çıkarttı. Onu kırdı ve aniden vücudu bulanıklaştı. Çok geçmeden tamamen ortadan kayboldu.



Boşluğun uzak bir noktasında Meng Hao yalnız başına yoluna devam ediyordu. Soğuk rüzgar tamamen kaybolmuştu ve boşluğun soğuğu Meng Hao’nun üzerine bastırmıştı. Fakat Meng Hao için bu soğuk aslında sıcak gibiydi.



Onun Toprak-tip totemi benzersiz Ayaz Topraktı. Ona kıyasla çevredeki soğuk hiçbir şeydi.



Meng Hao’nun gelişim merkezi Toprak-tip totem dövmesinin elde edilmesiyle birlikte büyük bir yükselme yaşamıştı. Meng Hao’nun şu anki hızı öncekine göre çok daha yüksekti. Dahası, boşlukta onu engelleyecek hiçbir şey yoktu; buna oldukça alışmıştı.



Meng Hao bir saatlik takibin ardından kelebeği yakaladı ve onu depolama çantasına koydu. Bununla birlikte durdu ve düşünmeye başladı.



İki Şeytan Ruhu. Birini Karga Mabudu Kabilelerini Siyah Topraklara sokmak için kullanabilirim. İkincisini ise… Ne yapacağımı iki yüz yıl sonra İlkel Ölümsüz Şeytan Düzlemi açıldığında düşünürüm!” Bununla birlikte gözleri kararlılıkla doldu ve ileri doğru yola devam etti.



Meng Hao yoluna devam ederken Han Shan’ın kılıcını çıkarttı. Kılıç oldukça sıradan görünüyordu. Ama Meng Hao bu kılıcın gök ve yeri kestiğini, boşluğu biçtiğini ve bir dağ ruhunun şok edici aurasını ortaya çıkarttığına şahit olmuştu.



Bu bir Ölümsüz Kılıç!” Sol elini kılıcın pürüzsüz yüzeyinde gezdirerek monoton bir sesin çıkmasına neden oldu. Bu ses hüzün, veda ve buluşma umudu hisleriyle doluydu.



Bu sesi duyan Meng Hao ister istemez Han Shan’ı düşündü. İç geçirdi.



Kıdemli Han Shan’a kıyasla ben ufak ve zayıfım. Şu an seni kullanamam. Fakat sen bana onun hediyesisin. Şu andan itibaren sen… Benim kılıcımsın!



Kıdemli Han Shan’a gelecekte onu kurtaracağıma söz verdim. Şu an sana da onu kurtarmaya geldiğimde yanımda seni de getireceğimin sözünü veriyorum. Onu kurtarmayı başardığım gün seni kıdemli Han Shan’a geri vereceğim.



Monoton ses kayboldu. Azur kılıç yavaş yavaş sessizleşti. Ardından azur bir ışık ışınına dönüşerek havaya uçtu ve Meng Hao’ya geri fırladı. Meng Hao onu durdurmadı. Azur parıltı ona vurdu ve alnından bir damla kanın düşmesine neden oldu.



Kan damlası azur kılıca düştüğü anda Meng Hao kılıçla arasında bir bağlantı gerçekleştiğini hissetti. Gözleri pırıldadı ve sağ elini açtı. Aniden azur kılıç aurası göklere ulaşırken uzaklara doğru fırladı.



O kadar hızlıydı ki Meng Hao onu net bir şekilde göremiyordu. Hızla oraya doğru yaklaşmakta olan üç bin metrelik bir kayaya doğru fırladı. Göz açıp kapayıncaya kadar kayayı paramparça etti. Bir gümbürtü koptu ve daha kayanın parçaları dışarı doğru dağılmadan kılıç tekrar Meng Hao’ya geri döndü.



Meng Hao şaşkınlıkla baktı ve sağ elini açtı. Kılıç yavaşça küçülerek bir tırnak büyüklüğüne kadar düştü. Meng Hao onunla bütünleşmek için onu yuttu. O artık Meng Hao’nun gizli kozlarından biriydi, böyle bir şeyi depolama çantasında tutarsa kullanılacağı zaman şaşırtma özelliğini kaybedecekti.



Üç bin metrelik kayanın kırıkları ona doğru gelirken Meng Hao onu buraya getiren Ölümsüzlük Köprü Taşını çıkarttı. Onu eliyle kırdı ve aniden yok olarak oradan kayboldu.



Batı Çölünün büyük topraklarının kuzey bölgesi hızla büyük su birikintileriyle dolmuştu. En alçak bölgelerde mor göller görülüyordu. Mor yağmur bardaktan boşalırcasına yağmaya devam ediyordu ve şiddetini giderek artırıyordu.



Gökyüzü karanlıktı ve hiç güneş ışığının olmaması havayı akşam karanlığına benzetiyordu. Tüm manzara ezici bir baskıya dönmüştü. Her yere hayatı yok edebilen bir soğuk yayılmıştı.



Dağlarda şu an ölümcül bir sessizlik vardı. Hiçbir yerde herhangi bir hayat izi görülmüyordu. Batı Çölünün kuzey bölgesi şu anda ruhsal enerjiden mahrumdu. Yağmur suyuyla birlikte çürümüş hayvan cesetleri her yere dağılmıştı.



Uzaklarda havada aceleyle ilerleyen bir grup insan göründü. Bu dört yada beş bin kişilik bir gruptu ve göç ediyorlardı. Hepsi de sessizdi, yüzleri soluktu. Son günlerde böyle göç grupları görmek Batı Çölünün kuzey bölgesinde normal hale gelmişti.



Fakat tam o anda uzaklarda ezici bir aurayla birlikte parlak bir ışık ışını göründü. Havada büyük bir hızla ilerliyor, yüksek gümbürtülerin ortaya çıkmasına neden oluyordu. O son derece agresif görünüyordu.



Işın, göç etmekte olan kabile grubuna doğru inanılmaz bir hızla ilerlerken aniden dikkatlerini çekti. Hepsi de kafalarını kaldırarak ışının içindeki figüre baktılar. Kabilenin beş Gelişen Ruh Gelişimcisinin hepsi de şaşkınlığa uğradı.



Yi Chenzi!!”



O son zamanlarda bölgedeki yedi ya da sekiz kabileyi tamamen katletti! Öldürdüğü insanları kan kurbanı yaparak gelişimini ilerletiyor!



Eğer gökler Kabilemizi yok etmek isterse, tek yapabileceğimiz temkinli olmak olur. Nasıl olur da bu lanet olası Yi Chenzi’ye denk gelebiliriz!



Bu yaklaşmakta olan ışık ışını Meng Hao’nun daha önce Köprü Harabeleri Aleminde karşılaştığı Yi Chenzi idi. Meng Hao onu kovalarken aniden ortaya Köprü Köleleri çıkmış ve büyük bir rüzgarın peyda olmasına neden olmuşlardı. Aksi takdirde bu adam şimdi Meng Hao tarafından öldürülmüş olacaktı.



Adamın kafası çok küçüktü ama oldukça uzundu, tıpkı fareye benziyordu. Onun bu dış görünüşü hemen tanınmasını sağlıyordu. Yüzünde vahşi bir ifadeyle havada uçmaya devam etti.



Yarım ay önce Köprü Harabeleri Aleminden geri dönmüştü. Tekrar ortaya çıktığında kendini ayrıldığı yerde, Batı Çölünün kuzey bölgesinde bulmuştu. Köprü Harabeleri Alemine yaptığı yolculuktan memnun kalmamıştı ve oradan Meng Hao’nun korkusuyla ayrılmıştı.



Bu gerçekten de oradan erken ayrılmasının nedeniydi; Meng Hao ile karşılaşmasını yalnızca bir talihsizlik olarak düşünüyordu. Batı Çölüne döndüğünde Meng Hao’nun hangi kabileden olduğunu araştırmıştı, çünkü bir daha onunla karşılaşmak istemiyordu.



Uzun uzun düşündükten sonra Meng Hao’nun kuzey bölgesinden olmadığı sonucuna varmıştı. Ne de olsa kuzey bölgesindeki kabileler gelişim merkezleri en düşük olanlardı. Bu bölgeden Göklerin Seçilmişi olarak görülen kimse yıllardır çıkmamıştı. Yi Chenzi, ayrıca kuzey bölgesinin kıyametten en çok etkilenen bölge olduğunu ve kabilelerin çoğunun göç edeceğini tahmin etmişti. Bu onun için oldukça uygundu.



Bu nedenle kuzeye gelmişti.












Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr