Bölüm 498

avatar
6742 17

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 498


Bölüm 498



Binlerce surat arka arkaya dört bir yana fırladılar. Meng Hao’ya boyun eğmekten başka çareleri yoktu, bu sırada tabii ki Sekiz Dal Birliğinden geriye kalan gelişimciler titremeye başlarken, vücutlarındaki totemler onları yere diz çökmeye ve Meng Hao’ya başlarını eğmeye zorladı.



İki geç aşama da dahil beş Gelişen Ruh Gelişimcisi de sallanıyordu ve Meng Hao’nun önünde diz çökmekten kendilerini alamıyorlardı.



Totemler Batı Çölünde inanılmaz bir güç kaynağıydı ve aynı zamanda Güney Diyarına göre bu kadar fazla sayıda yüksek gelişim merkezine sahip insan barındırmasının nedeniydi. Fakat bu aynı zamanda onların ölümcül bir zayıflığıydı!



Bir totem öldüğünde ona iman etmiş olan birisinin gelişim merkezinde düşüş yaşanacaktı. Dahası, bir totem teslim olduğunda kabile üyeleri de ona bağlı olacaklardı. Bu bir şart, ya da belki bir kısıtlamaydı.



Başka bir açıdan bakmak gerekirse Batı Çölü Gelişimcileri totemlerinin köleleri gibiydi!



Eğer durum böyle olmasaydı zaten Batı Çölündeki muazzam sayıda gelişimci topraklarını çoktan genişletmiş ve Güney Diyarına girmiş olurdu.



Buna en iyi örnek bu olaydı; şu an Meng Hao İblis Silahına sahipti ve totemik suratların kontrolünü eline almıştı. Yani artık Meng Hao’nun Sekiz Dal Birliği Kutsal Antiği olduğu söylenebilirdi!



Kutsal Antik!” diye bağırdı Karga Mabudu Kabile üyeleri. Ona karşı secdeye yatarken yüzlerindeki heyecanlı ifadeler belli oluyordu. Çevredeki on binlerce şeytansı kükreyerek yeri göğü salladı ve auraları canlı bir şekilde parladı.



Şeytan Ruhunu çalmak için gelen diğer kabileler afallamıştı ve yüzleri hayret ve korku ifadeleriyle dolmuştu. Biraz önce Meng Hao’nun savaşına ve Sekiz Dal Birliğinin ele geçirilişine bizzat şahit olmuşlardı.Tüm bunları göz önüne alınca, artık kendilerini üstün bir pozisyonda görmüyorlardı.



Meng Hao elinde İblis Silahıyla birlikte havada duruyordu. Yukarıdaki burgacın yavaş yavaş küçülerek yok oluşunu izledi. Burgaç kaybolduğu anda kadim bir ses duyuldu.



Seni İlkel Ölümsüz Şeytan Düzleminde bekliyorum…



Yukarıdaki rüzgar ve bulutlar alt üst oldu ve burgaç nihayet gitti. Her şey normale döndü. Sadece Meng Hao’nun görebildiği görünmez burgaç şu an tamamen kaybolmuştu.



Meng Hao etrafına düşünceli bir şekilde bakındı, gözleri ışıl ışıl parlıyordu ve İblis Silahını elinde tutuyordu.



Şeytan Ruhu için gelen baylar ve bayanlar, dövüşecek miyiz yoksa dövüşmeyecek miyiz?” Onun soğuk sesi yankılanırken Karga Mabudu üyelerinin öldürme arzuları gün yüzüne çıktı. Şeytansı ordusu kükredi. Tıpkı arbalet gibilerdi ateşlenmeye hazırlardı!



Diğer kabilelerin Büyükbabaları kalplerinin hızlandığını hissettiler. Meng Hao’nu gücü iğneden bile keskin gibi görünüyordu ve onların Meng Hao’ya karşı koymaya cüret etmelerine imkan yok gibiydi. Birbirlerine baktılar ve aralarından bir hemen konuştu: “Yanlış anladın, biz buraya Sekiz Dal Birliğini yok etmeye geldik… Fakat, görünüşe göre onlar senin tarafından özümsendiler Yoldaş Taoist, bu yüzden hemen buradan ayrılıyoruz.



Adam konuşmasını bitirince diğerleri de katılıyormuş gibi sesler çıkarttılar. Kabile üyeleri gizlice geri çekiliyorlardı. Görünüşe göre daha fazla savaş olmayacak gibi görünse de belli olmazdı.



Meng Hao etrafındaki kabilelere baktı ve ardından yavaşça konuştu: “Her kabile arkasında on bin şeytansı bıraktıktan sonra ayrılabilir.” Aniden İblis Mızrağından siyah bir sis yayılmaya başladı.



Büyükbabalar bu sözleri duyunca kaşlarını çattılar ve tereddüt ettiler. En sonunda uzaklardaki bir Büyükbabadan soğuk bir gülme sesi geldi.



Şaka mı yapıyorsun? Eğer benim Işık Eleme Kabilem buradan ayrılmak isterse bizi kimse durduramaz!” Işık Eleme Kabilesinin Büyükbabası aslında yaşlı bir kadındı, ona Büyükanne demek daha doğru olacaktı. Konuştuktan sonra elbise kolunu fiskeledi ve binlerce kabile üyesiyle birlikte ayrılmaya hazırlandı.



Aslında kabile üyeleriyle birlikte oradan ayrılırken onları durdurmak için kimsenin bir şey yapamayacağına inanıyordu. Meng Hao İblis Silahın sahip olsa ve kudretli biri olsa da biraz önce çetin bir savaş vermişti. Onun bu savaştan ciddi yaralar almamış olması imkansızdı, belli ki şu an sağlam görünmeye çalışıyordu.



Bu numarayı gördüğüne inanan kadın on bin şeytansıdan vazgeçmek istemiyordu. Buradan şeytansı kaybetmeden çıkmakla kalmayacak, ayrıca bazı büyük kabilelere bu Şeytan Ruhu haberini vererek onlardan belli bir ücret alabilecekti.



Işık Eleme Kabilesinin bu tepkisinin ardından harekete geçen Meng Hao’nun yüz ifadesi her zamanki gibiydi. İblis Mızrağını kaldırdı ve ileriye doğru fırlattı. Havada ilerlerken bir anda şok edici çığlıklar duyuldu. İçindeki siyah sis kaynadı ve göz açıp kapayıncaya kadar dışarı çıkarak siyah bir buluta dönüştü.



Siyah bulutun içindeki sayısız vahşi surat o esnada geri çekilmekte olan kabileye doğru kükreyerek fırladılar. Büyükannenin yüzü titreşti ve gözleri kocaman açıldı. Fakat sadece soğukça homurdanmakla yetindi ve kabilenin beş Gelişen Ruh Papazıyla birlikte siyah sise doğru atıldı.



Altı gelişimcinin gelişim merkezleri aynı anda patlarken hep birlikte siyah sise tek bir saldırı üzerinde birleştiler.



Kırıl!” diye bağırdı Büyükanne.



Yeri göğü inleten büyük bir gümbürtü koptu. Siyah sis yayılarak altı gelişimciyle sertçe çarpıştı. Beş Papazın yüzleri düştü ve ağızlarından kan fışkırdı. Vücutları ipi kopmuş uçurtmalar gibi geri savruldu. Fakat daha çok fazla ilerleyemeden siyah sis onların etrafını sardı. Çok sayıda vahşi surat onların vücutlarına saldırdı. Isırma ve çiğneme sesleri feryatlarla karışınca, ortaya kan donduran bir sahne çıktı.



Birkaç nefeslik sürede beş Papaz tamamen yiyip bitirilmişti. Kendi kabile üyelerine doğru geri çekilmekte olan yaşlı kadın bir ağız dolusu kan tükürdü. Yoldaşlarının yanına ulaşınca kafasını gökyüzüne kaldırarak kükredi, depolama çantasına vurarak bir kaplumbağa kabuğu çıkarttı.



Kabuğu fırlattı ve üzerine bir ağız dolusu kan tükürdü. Kabuk aniden dönmeye ve genişlemeye başladı, boyutu binlerce metreye ulaştı. Kabuktan kadim, ilkel bir aura yayıldı. Bunun yanı sıra ortaya çıkan sayısız parlak büyülü sembol akışları yayılarak kadının ve kabile üyelerinin etrafını sardı.



Bakalım bunu aşabilecek misin!” dedi boğuk bir sesle, yüzünde vahşi bir ifade vardı.



Kaplumbağa kabuğunun ortaya çıktığını gören diğer kabilelerin Büyükbabalarının yüzlerinde ciddi ifadeler belirdi.Bu kabuğu tanımışlar ve anında şok olmuşlardı.



O totemik bir auraya sahip… Bu bir Totemik Kutsal Antik cesedinin koruyucu bir hazineye arıtılmış hali. Onu bir kez etkinleştirdiğinde hiçbir şey onu aşamaz. Onunla birlikte kabile buradan kolayca çıkabilir!



Işık Eleme Kabilesinin böyle korku verici bir Gelişimciye karşı koymasına şaşırmamak gerek. Demek böyle bir hazineye sah…



Çevredeki gelişimciler bu kaplumbağa kabuğunu tanıdığı sırada İblis Mızrağı ona doğru fırladı. İlk önce ulaşan siyah sis ona sertçe çarparak gökyüzünün gümbürtüyle dolmasına neden oldu. Kabuk hemen canlı bir ışık yaymaya başladı ama yıkılmadı. Siyah sis yayılarak kabuğun etrafını sarmaya başladı.



Işık Eleme Kabilesi üyeleri bunu görünce şok oldular. Bu özellikle Büyükanne için geçerliydi.



“Işık Eleme Kabilesinin bu düşmanı…” Kadın daha sözünü bitiremeden siyah sisin içindeki İblis Mızrağı geldi. Göz açıp kapayıncaya kadar kaplumbağa kabuğuna ulaştı.



Muazzam bir gümbürtü göklere yükselirken rüzgarın ve bulutların çalkalanmasına ve gökyüzünün kararmasına neden oldu. Kaplumbağa kabuğundan bir şok dalgası gürledi ve mızrağın çarptığı alanda çatlama sesiyle birlikte bir yarık yayıldı. Bu olay üç nefeslik sürede devam ettikten sonra müthiş bir gümbürtüyle kabuk yerle bir oldu.



İblis Mızrağı öldürme arzusu ve siyah sis yayarak yoluna devam etti. Doğrudan şok içindeki Büyükanne ve onun arkasındaki kabile üyelerine doğru saplandı. Siyah sis yayılarak binlerce Işık Eleme Kabilesi üyesinin etrafını sardı. Sayısız heyecanlı surat dört bir yana dağıldı, kana susamışlıkları çok belli oluyordu. Tam beslenme işlemine başlayacaklarken aniden görünmez bir kuvvet onlara engel oldu.



Meng Hao parçalanan kabuğun içindeki Işık Eleme Kabilesi üyelerine baktı. “Teslim olun...” dedi yavaşça. “ya da diğer ölülerle birlikte canlı canlı gömülün!



Bir anlık sessizliğin ardından binlerce kabile üyesi teslim olmayı tercih etti. Totemlerinden arındılar, Meng Hao’ya iman ettiler ve Karga Mabudu Kabilesinin yan dalı oldular.



Diğer kabilelerin Büyükbabaları Meng Hao’nun fikrini değiştirmesinden korkarak hemen on biner tane şeytansı teslim ettiler ve ardından olabildiğince hızlı bir şekilde orayı terk ettiler. Talebi karşılanan Meng Hao onları durduracak bir hamlede bulunmadı.



Şu ana kadar hep öldürme yolunu izlemişti. Meng Hao soğuk ve acımasız bir kalbe sahip olsa da, şu an son derece yorgundu.



Diğer kabileler uzaklaştıkları esnada Karga Mabudu Kabilesinin bir alt-kabilesi olan Sekiz Dal Birliği üyeleri oldukları yerde sessizce duruyorlardı. O sırada Karga Mabudu Kabilesinin gücü 10,000 gelişimcinin üstüne çıkmıştı.



Aynı zamanda Meng Hao’nun şeytansı sürüsü de güçlenmişti. Şu an 150,000 şeytansıya sahipti!



Sayıca büyük bir sürü olmasına rağmen çoğu düşük seviyeli şeytansılardı. Şeytani Qi özümseseler bile kısa bir sürede inanılmaz bir gelişim yaşamalarına imkan yoktu. 150,000 şeytansı demek inanılmaz miktarda yiyecek ihtiyacı demekti. Savaşta kullanılacaklar yalnızca 100,000 tanesiydi. Gerisi yiyecek olacaktı.



Sekiz Dal Birliğine ait olan her şey şu an Karga Mabudu Kabilesinin eline geçmişti. Üç tane uçan aracın yanı sıra çok miktarda kaynağa sahiplerdi. Tüm bunlar Karga Mabudu Kabilesini daha da güçlendirecekti.



Günler sonra bütün Karga Mabudu Kabile üyeleri devasa gemi benzeri uçan büyülü eşyalara bindiler. Araçlar havada uğuldayarak bulutların arasından hızla ilerlediler.



Karga Mabudu Kabilesinin şu anki gücü, daha önceki beş Karga Mabudu Kabilelerine göre çok yüksekti. Büyük kabile olmasa da şu an orta boyutlu kabileler arasında zirve güçte sayılırlardı.



Göç başladığından beri şu an yolun üçte birini kat etmişlerdi. Yolun geri kalanında merkez bölgesinden güney bölgesine gideceklerdi. Ve yolun sonu tabii ki Siyah Topraklarla sonlanacaktı!



Papağan, Meng Hao’nun isteği üzerine Karga Mabudu Kabilesine daha önce Altın Işık Kilisesine öğrettiği büyü formasyonunu öğretmeye başlamıştı!



Papağan tabii ki bu fikri hemen kabul etmişti. Aslında Meng Hao’nun dikkat etmediği zamanlarda onlara zaten büyü formasyonunu öğretmeye başlamıştı bile. Şimdi Meng Hao da bunu dile getirince Papağanı bir heyecan sarmıştı.



Küçük Haocuk, endişelenme...” dedi, gözleri ışıl ışıl parlıyordu. “Benim hayalim, Siyah Topraklara girdiğimizde orada Beşinci Lordun ismini bağıracak insanlar olacak. Bunun ardından, iki büyük ordumu tıpkı kanatlarımmış gibi birleştireceğim!”



Bölüm ismi: Sekiz Dalı Özümsemek













Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr