Bölüm 536

avatar
6486 15

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 536


Bölüm 536: Her Şey Değişmiş!

Meng Hao yavaşça depolama çantasına uzandı. Aniden elinde bir kafa ortaya çıktı. Bu Siyah Yarasanın şekillendiği siyah cübbeli gencin kafasıydı.


  Fakat bu noktada artık bir insandan çok bir yarasaya benziyordu. Gözlerinde boş bir bakış vardı ama hala içinde bir nebze dehşet ve umutsuzluk görülebiliyordu. Ona bakan herhangi biri kesinlikle tarif edilemez, şiddetli bir tepki verecekti.


  Meng Hao bilerek bu kesik başı almıştı çünkü anlaşmazlığı çözmek için ona ihtiyacı vardı. Huyan Qing’in ölümünün suçlusu Meng Hao’ya komplo kurmak amacı güden Siyah Yarasaydı. Meng Hao’nun Patrik Huyan’ın bu konuyla ilgili herhangi bir fikre sahip olduğundan emin değildi. Bu nedenle, kafayı bütün soruları cevaplamak için saklamıştı.


  Döndü ve titreşerek Batı Çölü Mor Denizinin on tane ileri karakolundan birine doğru yöneldi. Onları bilinci denizle bütünleştiği zamanlarda görmüştü.


  Ona en yakın olan yedinci ileri karakoldu.


  “Bütün ileri karakollar Siyah Toprak Gelişimcileri tarafından korunuyor. Belli ki böyle ileri karakollar inşa edebilecek kaynağa sahip olan kişiler Göksel Saltanat Birliği tarafından destekleniyor olmalı.


  “Kesik kafayı orada teslim edeceğim. Orada kafayı Patrik Huyan’a götürebilecek birileri olmalı.” Meng Hao hızla üç gün boyunca ilerledi. Bir noktada uzaklarda suyun üzerinde birbirlerine bağlanmış yüzen gemileri andıran bir topluluk fark etti.


  Üzerlerinde inşa edilmiş çok sayıda ahşap binalar yer alıyordu ve görünüşe göre binden fazla Gelişimciye ev sahipliği yapıyordu. Seslerin ve konuşmaların uğultusu deniz boyunca yankılanıyor ve bu sahneyi son derece canlı bir hale getiriyordu.


  Karakolun etrafında suratlarında soğuk bir ifadeyle devriye gezen bir çok Gelişimci vardı. Üzerlerinde bulutların arasında uçan kelebek motifleriyle süslenmiş siyah cübbeler vardı. Bunlar şehrin muhafızlarıydı.


  Gelişimciler sık sık aralarında ticaret yapıyorlardı. Siyah Topraklardaki güçler bu ileri karakolları sonraki yıllarda yüzlercesini daha yapmak için temel olarak kullanmayı planlıyordu.  


Tabii ki bu ileri karakolları Kutsal Duyulardan koruyan büyü formasyonları da vardı. Meng Hao Birinci Animanın üstüne çıkmadığı sürece Kutsal Duyusunu içeri geçirmek konusunda zorluk çekecekti.


  Meng Hao şehre yaklaşık öğle saatlerinde vardı. Onun gelişi şehirdeki Gelişimcilerin, özellikle şehir muhafızlarının dikkatini çekmiş ve gözlerinin kocaman açılmasına neden olmuştu. Meng Hao’nun büyük döngü Gelişen Ruh aşama Gelişim merkezi onları tetikte olmaya itmişti. Onun yolunu engellemek için bir şey yapmadılar, bunun yerine ona şehre girme konusunda sıkıntı çıkartmadılar.


  Meng Hao şehre girdiği anda bir büyü formasyonu gücünün tıpkı Kutsal Duyu gibi kendisini taradığını hissetti. Güç tüm vücudunu kapladı ve ardından sanki onu olduğu yerde kilitlemek istermiş gibi aniden duraksadı.


  Meng Hao’nun ifadesi her zamanki gibiydi. Buraya Göksel Saltanat Birliği için gelmişti. Eğer insanlar insanlar onu özellikle arıyorlarsa bundan Huyan Qing’in ölümüyle Patrik Huyan’ın ileri düzeyde hazırlık yaptığı ankamı çıkacaktı. Bu aynı zamanda Meng Hao’nun kimliğinin bilindiği anlamı taşıyacaktı.


  Eğer onu özellikle aramıyorlarsa da bu durum başka sonuçları düşündürecekti.


  Meng Hao oraya vardığı sırada, İleri karakolu oluşturan sayısız geminin arasından nispeten görkemli görünen bir uçan gemide iki tane yaşlı adam meditasyonda oturuyordu.


  Onlardan biri geç Gelişen Ruh aşamasındaki uzun kırmızı cübbeli bir adamdı. Diğeri ise siyah elbiseliydi ve vücudunda canlı renklerde totem dövmeleri olan biriydi. Adamın gözleri kapalıydı ve büyük döngüye yakın bir Gelişen Ruh Gelişim merkezi dalgalanmaları yayıyordu.


  Bu iki adam Göksel Saltanat Birliğinin buraya gönderdiği en güçlü uzmanlardı.


  Meng Hao ileri karakola adım attığı anda titrek ve parlak bir ekran aniden iki yaşlı adamın önünde belirdi.


  İkisi de gözlerini açarak ekrana baktılar ve Meng Hao’yu gördüler.


  Ekranda, Meng Hao titreşimli kırmızı ışıklarla çevrelenmişti. Işıklar Meng Hao’dan değil, ileri karakolun büyü formasyonundan geliyordu. Onlar Meng Hao’yu işaretlemişti!


  “Arananlar listesinde kırmızı seviyede…. Bu kişi….”


  “Bu o! Patrik Huyan tarafından bir kaç gün önce bizzat listeye konan herif.” Yaşlı adamların gözleri kocaman açılırken birbirlerine baktılar. İkisinin de yüzlerinde düşünceli ve odaklı ifadeler vardı.


  “Arananlar listesindeki bilgiyi hatırladığım kadarıyla eğer Patrik Huyan’ı bilgilendiren kişi onun tarafından yaratılan bir büyülü eşya elde edebilecek! Ve eğer onu canlı yakalayan olursa Patrik Huyan o kişiye kişisel bir iyilik borçlanacak!


  İki yaşlı adamın gözleri umut ateşiyle yandı. Belli ki ikisi de aynı şeyi düşünüyordu.


  Bir an birbirlerine baktılar ve yüzleri kararlılıkla doldu. Gelişimci olarak onlar, tehlikeden korkmuyorlardı. Korktukları şey tehlikeyle yüzleşmek konusunda cesaret eksikliğiydi. Ne de olsa büyük ödüller… sadece büyük tehlikelerle yüzleşerek gelirdi!


  Bir Ruh Bölme Patriğinden kişisel iyilik almak kesinlikle böyle bir tehlikeyle yüzleşmeye değerdi. Bu Gelişimcinin büyük döngü gelişen Ruh aşama Gelişim merkezi biraz garip görünse de iki tane Gelişen Ruh Gelişimcisi olarak iş birliği yaptıklarında ve büyü formasyonuyla birlikte bu imkansız bir görev değildi.


  “Büyü formasyonu etkileş!


  “Bütün Gelişen Ruh Gelişimcileri, harekete geçme zamanı!


  Yedinci ileri karakoldaki bütün Gelişen Ruh Gelişimcileri iki yaşlı adamdan mesajı aldıkları sırada Meng Hao ileri karakolun içindeki kalabalıkta yürüyordu. Etrafındaki hareketliliğe büyülenmiş gibi baktı. Şimdi düşününce, kapalı meditasyonda yüz yıldan fazla zaman geçirmişti.


  “Yüz yıldan fazla….” diyerek iç geçirdi. Anılar zihninde gel git gibi yüzdü. Aniden, Mor Denizle bütünleştiği zamanlardan bazı tanıdık yüzleri anımsadı.


  Göz yaşı damlasını düşündü.


  Melankolik bir halde ileri karakolda yürürken en uca kadar gelmişti. Bu noktada aniden duraksayarak kafasını kaldırdı. Yüz yıldan beri ilk defa… vücudundan bir öfke titremesi geçmişti.


  Yukarıda, kafeste… elliden fazla insan sallanıyordu.


  Elliden fazla insan. Bir çoğu nefes nefeseydi ve ölümün eşiğindeydi. Yarısı çoktan ölmüştü. Cesetleri orada bir ölüm aurasıyla sarılmış şekilde asılı duruyorlardı.


  Vücutları yara bere içindeydi. Nasıl bir işkenceye maruz kaldıklarını hayal etmek imkansızdı. Daha ölmemiş olanların yüzlerinde sanki çok çok uzaklar bakıyormuş gibi terk edilmiş ifadeler vardı.


  Hiçbirinden herhangi bir inleme veya feryat sesi gelmiyordu. Hepsi de sessizdi.


  Onlardan biri yaşlı bir kadındı. Yüzü kırışmış, vücudu kurumuş ve kamçı izleriyle kaplanmıştı. Saçları bembeyazdı. Kadın belli ki son derece kötü bir durumdaydı. Fakat dikkatli bakınca bu kadının gençken güzel birisi olduğu söylenebilirdi.


  Kadının umutsuzlukla dolu gözleri uzaklara dalmıştı. Ne düşündüğünü söylemek güçtü. Fakat kalbi bariz bir şekilde sönmeyen bir hayat kuvvetiyle yanıyordu. Sanki kalbi inanılmaz bir nefretle körüklenmiş gibiydi.


  Meng Hao’nun zihni bir gürleme sesiyle doldu ve yüzünde yüz yıldır görünmeyen benzersiz bir soğuklukla doldu. Siyah Yarasayla karşılaştığı zamanki öfkesi bile şuan tecrübe ettiği hissiyatla kıyaslanamazdı.


  Vücudu titrerken öfkesi artık kontrol edemeyeceği bir zirveye ulaştı. Vücudundan titreşimli bir soğukluk yayılmaya başladı. Ayağının altındaki tahta buzlanmaya ve dışarıdaki Mor Denizin yüzeyinde devasa dalgalar kıvrılmaya başladı.


  Meng Hao’nun beyni bir anda geçmişe dair anılarla doldu.  


Kıdemli, bu benim ablam Wu Ling.


  “Eğer küçük kardeşimi kandırmaya cüret edersen sonun kötü olacak!


  “Kıdemli, ben, Wu Ling, küçük kardeşim için her şeyi yapmaya razıyım! Hatta sizin için….” Zihninde yankılanan bu ses karşısındaki yaşlı kadına dönüşüyormuş gibi göründü.


  O bir zamanlar sadece genç bir kızdı. Zamanla o güzelliği eskiliğe dönüşmüştü.


  Meng Hao bu yaşlı kadının aslında Wu Ling olduğunu zar zor anlayabilmişti!


  Kafeste sallanan diğer insanlar arasında Meng Hao’nun tanıdığı dört yada beş kişi daha vardı. Onlar… Altın Karga Kabilesinin üyeleriydi!


  Meng Hao Altın Karga Kabilesi üyelerine baktığında çevredeki bazı Gelişimciler onu izlediler ve iç geçirdiler. Bakışları Asılı duran Altın Karga Kabilesi üyelerine döndü ve düşük ses tonuyla onlar hakkında konuşmaya başladılar.


  “Diğer bütün ileri karakollarda takılan Altın Karga Siyah Ejderha Klanının üyeleri var. Onlar Göksel Takip Kabilesini ve Patrik Huyan’ı kızdırmamış olmalılar.


  “Burada suçlanması gereken kişi onların eski totemik Kutsal Antiğidir. O gerçekte Patrik Huyan’ın tek oğlunu öldürdü. Bu tamamen bir kışkırtmaydı. Siyah Topraklardaki bütün güçler bu olanlar karşısında tamamen hayrete düştüler.


  “Heh heh. Bu cesetler ve yarı ölü Gelişimcilerin hepsi eski Altın Karga Kabilesinin totemik Kutsal Antiğini ortaya çıkmaya zorlamak içindi. Eğer yanlış hatırlamıyorsam onun adı Meng Hao idi değil mi?


  “Hatta Göksel Takip Kabilesinin her gün eğer Meng Hao ortaya çıkmazsa Göksel Takip Kabilesinin yüz tane Altın Karga Kabilesi üyesi öldüreceğini duyurduğunu duymuştum.


  Bu sözler Meng Hao’nun kalbine keskin bir bıçak gibi saplandı. Kalbi sanki parçalanmış gibi oldu. Yüzü soldu ve ayağının altındaki buz daha da kalınlaştı.


  Nefesi keskinleşti ve gözleri kan damarları ve kırmızı bir parıltıyla doldu.  


Patrik Huyan’ın asla… böyle kalpsiz olabileceğini düşünmemişti. Bu olay onun Meng Hao’yu tamamen küçümsediğini gösteriyordu. Bu tavır kişinin kendini daha üstün gördüğünü işaret ediyordu. Suçlunun Meng Hao olmadığını bilmesine rağmen yine de işleri bu aşamaya getirmişti.


  “Altın Karga Kabilesi….” Mor Denizin gürlemesi daha da şiddetlendi. Denizde doğru bir çok Gelişimci şaşkın gözlerle bakındı. Aynı zamanda Meng Hao ile ilgili ters bir şeylerin olduğunu da fark etmişlerdi.


  Kafeste asılı duran elli kişilik gruptan Wu Ling sanki bir şey hissetmiş gibi göründü. Büyük bir gayretle başını çevirdi ve… Meng Hao’ya baktı.


  Onu gördüğü anda ifadesi şaşkınlıkla doldu.


  Yavaşça yüzünde bir gülümseme açtı. Meng Hao da ona yüzünde suçluluk ve daha çok bastırılamaz bir öfkeyle baktı.


  o anda bölgede uğuldayan konuşma sesleri Mor Denizin çalkalanmasıyla kesildi. Fakat Meng Hao’nun kulaklarında çınlayan iki cümle vardı.


  “Altın Karga Siyah Ejderha Klanı aslında bu mesele yüzünden ikiye bölündü. Siyah Ejderha Kabilesi bu fırsatı kullanarak bir kez daha bağımsızlıklarını kazandılar. Altın Karga Kabilesi tam bir felaketten zar zor kurtulabildi. Duyduğuma göre Göksel Takip Kabilesi aslında onlarla bir savaşa girmiş ve biz burada konuşurken o savaş hala tüm hızıyla devam ediyor. Şuan net bir kazanan yok ama son zamanlarda Göksel Takip Kabilesi yaklaşık beş yüz Altın Karga Kabilesi üyesini ele geçirmiş durumda.


 
Fakat Altın Karga Kabilesi yine de harika. Onlar Göksel Takip Kabilesinin beklediğinden daha güçlü çıktılar. Göksel Takip Kabilesi oldukça fazla zayiat verdi ve en sonunda bütün Kabile olarak savaşa giriştiler.


  Bu kelimeleri duyduktan sonra gürleyen Mor Deniz aniden patladı. Meng Hao’nun ayaklarının altındaki soğukluk dört bir yana yayılarak tüm ileri karakolu kapladı.


  Her şey değişmişti!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44330 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr