Bölüm 537

avatar
6583 16

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 537


Bölüm 537: xxxx


Meng Hao’nun vücudu titredi ve zihni gürlemeyle doldu. Şiddetli öfke kalbinin derinliklerinden patladı.  


Göksel Takip Kabilesi!!”  


Huyan Yunming, seni ahmak!!


  Mor Deniz gürledi ve dört bir yana yayılan soğukluk havada kar tanelerine benzeyen bir şeyin ortaya çıkmasına neden oldu. İleri karakolun içindeki bütün Gelişimciler vücutlarını saran bir titremeye engel olamadılar. Meng Hao’ya daha yakın olan kişiler sarsılmaya başlarken bir yandan bakışlarını Meng Hao’ya çevirdiler.


  Bir anda ortaya çıkan dokuz tane Gelişen Ruh Gelişimci Meng Hao’nun etrafını çevirmişti. İleri karakoldan sorumlu olan iki yaşlı adam da kendisini göstermişti, havada uçuyorlardı.


  Daha sonra şehirdeki büyü formasyonu tamamen etkinleştirildi. Gürleme sesleri yankılanırken tüm bölge sürekli Meng Hao’nun üzerine doğru çöken devasa bir baskıyla sarmalandı.


  “Meng Hao,” dedi siyah cübbeli yaşlı adam, “sen Göksel Saltanat Birliğinin Oturum üyelerini acımasızca katlettin. Şimdi de burada kendini göstermeye mi cüret ediyorsun? Biz buraya senin kelleni almaya geldik!” Adamın sesi şehirde yankılandıktan sonra bölgede düzinelerce Birlik üyesi ortaya çıktı. Bacaklarını çaprazlamış oturdular ve büyü formasyonunun devrinin devam etmesini sağlamaya başladılar.


  Meng Hao’nun gözleri kıpkırmızı olmuştu ve adeta kalbi kanıyordu. Huyan Qing’i o öldürmemişti ve hatta herhangi bir yanlış anlaşılmaya fırsat vermemek için Siyah Yarasayı katletmiş ve açıklama için kesik başını buraya getirmişti.


  Meng Hao basitçe, Patrik Huyan gibi Gelişim merkezi seviyesi yüksek olan ve içgörü gücü iyi olan birisinin Huyan Qing’in ölümüne dair ip uçlarını okuyamayacağına inanmıyordu. Şimdi net bir şekilde anlamıştı ki lanet olası Patrik Huyan’ın meseleyi mantıklı yollarla tartışmaya hiç niyeti yoktu.


  “Patrik Huyan, benimle meseleyi konuşmak konusunda pek istekli görünmüyorsun, pekala o zaman bu meseleyi Huyan Qing’i Meng Hao öldürmüş gibi çözelim!” Dişlerini kararlılıkla sıktı, depolama çantasına vurarak Siyah Yarasanın başını çıkarttı. Önceleri bu kafayı olayı aydınlatmak için kanıt olarak görüyordu. Fakat şimdi elini kayıtsızca sallayarak onun patlamasına ve küllere dönüşmesine neden oldu.


  Kafa küllere dönüşürken Meng Hao’nun gözlerindeki öldürme arzusu da inanılmaz seviyelere yükseldi. Aurası aniden sok edici düzeyde soğudu.


  “Göksel Takip Kabilesi, ben, Meng Hao, bu dünyada yaşadığım sürece sizin Kabilenizi ve bütün soyunuzu sileceğim!” Bununla birlikte elbise kolunu salladı ve güçlü bir rüzgarın peyda olmasını sağladı. Rüzgar düzinelerce Altın Karga Kabilesi üyesini kafesten alarak yere bıraktı.


  Bunun ardından rüzgar hayat kuvvetine dönüşerek Wu Ling ve diğerlerini beslemeye ve iyileştirmeye başladı. Ölü Kabile üyelerine ise artık yapılabilecek bir şey yoktu.


  Wu Ling de dahil aralarında Meng Hao ile birlikte o uzun seyahati yapmış olan dört yada beş tane orijinal Karga Mabudu Kabile üyesi vardı. Bu üyeler Meng Hao’yu gördüklerinde vücutları titremiş ve gözleri şiddetli bir heyecan ve kararlılıkla dolmuştu. Hemen dizlerinin üstüne çökmüşler ve Meng Hao’ya secde etmişlerdi.


  Avazları çıktığınca bağırarak kalplerindeki bütün umut ve baskıyı serbest bırakmışlardı.


  “Selamlar, Kutsal Antik!!


  Diğer üyeler son yüz yıl içinde doğan insanlardı. Daha önce Meng Hao’yu hiç görmemiş olsalar da heykelini biliyorlardı. Şimdi Kabilenin en kıdemli üyesi gözlerinin önündeydi, hemen titremeye başlamışlardı. Yüzleri soldu ve vücutlarının zayıflığına aldırmadan dizlerinin üstüne çöktüler ve secde ettiler. Onlar da diğerlerine katıldılar:


  “Selamlar, Kutsal Antik!!


  Sesler dört bir yanda yankılanıyordu. Buna, Meng Hao’nun sanki bir ölümlü düşmanla yüzleşiyormuş gibi bir tavırla siyah cübbeli yaşlı adama söylediği sözler de eklenince, yedinci ileri karakoldaki bütün Gelişimciler kalplerinin sarsıldığını hissetmişlerdi. Meng Hao’ya yönelen bütün gözleri kocaman açılmıştı. Şimdi akıllarına son yüz yılda işittikleri Meng Hao ile ilgili efsaneler gelmişti.


  Hiç istisnasız bütün efsanelerde Meng Hao’nun nasıl kuzey bölgesindeki Kabilesini tek başına Siyah Topraklara getirdiği anlatılıyordu.


  “Bu gerçekten Meng Hao!!


  “Altın Karga Kabilesinin totemik Kutsal Antiği! Demek bu oymuş!


  Meng Hao’nun aurası yükseldikten ve çevredeki onun kim olduğunu fark ettikten sonra etrafta panik çığlıkları duyuldu. Dokuz gelişen Ruh uzmanının ve diğer iki yaşlı adamın yüzleri anında değişti. Dişlerini sıktılar ve doğrudan Meng Hao’ya fırlayarak saldırıya geçtiler.


  Aynı sırada büyü formasyonunun gürleyen gücü Meng Hao’nun üzerine çöktü. Bu tıpkı Gelişim merkezini zayıflatarak onu orta Gelişen Ruh aşamasına sınırlayan bir çeşit şiddetli baskıya benziyordu.


  Bu, Göksel Saltanat Birliğinin bir Ruh Bölme Patriği tarafından inşa edilen bir büyü formasyonunun tam gücüydü. Onun gücü sıra dışıydı. Eğer öyle olmasaydı zaten büyük bir ileri karakolun nihai silahı olarak oraya kurulmazdı.


  Gelişen Ruhun büyük döngüsünde olan biri bile büyü formasyonunun şiddetli baskısı karşısında kat kat zayıflayacaktı. Bu büyü formasyonu aynı zamanda buradan sorumlu iki yaşlı adamın Meng Hao ile dövüşebilme özgüvenlerinin kaynağıydı!


  Büyü formasyonunun gücü çöktüğü sırada öldürme arzusuyla dolu on bir uzman da Meng Hao’ya yaklaştı. Parlak bir ışık patlamasıyla birlikte büyülü eşyalar, kutsal beceriler, büyülü teknikler ve totemler saldırı yapmak için serbest bırakıldılar.


  “Sen bir totemik Kutsal Antik olabilirsin ama ileri karakolun büyü formasyonuna girdiğin anda kaderin mühürlendi…. Artık sen ölü bir adamsın!” Bunun ardından çınlayan soğuk kahkaha Meng Hao’dan patlayan şok edici bir gürültüyle kesildi.


  Gürültüyle beraber Meng Hao’nun soğukluk ve öldürme arzusuyla dolu habis sesi duyuldu: “Üçüncü Anima!


  Meng Hao’nun sesiyle aynı anda üzerine doğru gelmekte olan on bir uzmanın saldırıları ortaya çıktı. Bu adamlar kesinlikle Meng Hao karşısında bütün her şeylerini kullanıyorlardı. Ayrıca daha sonra hepsinin yüzleri bir anda düştü ve kalpleri benzersiz bir dehşetle doldu. İçlerini dolduran hissiyat yüzünden anında geri çekilmeye karar verdiler.


  Onlar geri çekilirken çeşitli kutsal beceri ve büyülü eşyaların saçtığı ışıkla birlikte tam büyü formasyonunun ortasında tıpkı bir Ölümsüz İblisi andıran bir adam görüldü. Bu tabii ki Meng Hao idi!


  Saçları kafasının etrafında savruluyordu. Şuan Üçüncü Animaya girmişti, yani dört tane büyük döngü gelişen Ruh Gelişimcisi gücüne sahipti. Daha önce görünmez şekilde etrafını saran büyü formasyonu şuan büyük bir ağ formunda görülüyordu.


  Ağ ışıl ışıl parladı ve sanki büyük bir gerginlik yaşıyormuş gibi inilti sesleri çıkarttı. Patırtı sesleri eşliğinde yarıklar meydana geldi. Yarıkların giderek yayılmasıyla birlikte Meng Hao’nun aurası korkunç bir şekilde dışarı doğru patladı. Bu aura şehirdeki bütün Gelişimcileri tam anlamıyla şoka uğratmıştı.


  Bu özellikle Gelişen Ruh uzmanları için geçerliydi. Yüzleri anında inanamaz bakışlarla dolarken ağızları açık kalmıştı. Bir gelişen Ruh Gelişimcisinin büyü formasyonuna nasıl böyle karşı koyabildiğini anlayamamışlardı. Görünüşe göre… büyü formasyonu onu çok kısa bir süre yerine bağlayabilecekti.


  Ne yazık ki adamların tahminleri yanlıştı. Tam yüzleri düşmüş bir halde Meng Hao’nun büyü formasyonunda çok uzun bir süre tutulamayacağı tahminleri yaparken devasa ağ bir anda yerle bir olarak ortadan kayboldu.


  Büyü formasyonunun kaybolmasıyla birlikte tüm ileri karakol sarsıldı. Büyü formasyonunu beslemekte olan on Göksel Saltanat Birliği üyesinin ağızlarından kanlar geldi. Bir an sonra ise vücutları patlayarak kan ve pıhtı sisine dönüştü.


  Büyü formasyonunun Meng Hao’yu tutmaya gücü yetmemişti. Göz açıp kapayıncaya kadar yok edilmişti.


  Büyü formasyonu silindikten sonra Meng Hao uzun adımlarla ilerledi ve kolunu şaşkınlığa uğrayan on bir gelişen Ruh Gelişimcisine doğru salladı.


  Kolunu sallamasıyla beraber dört tane büyük döngü Gelişen Ruh savaş hüneri ortaya çıktı. Öfkeli rüzgarla bütünleşerek patladı. Kan donduran çığlıklar eşliğinde dokuz Gelişen Ruh uzmanı… bu rüzgarın ezici bir dağı andıran gücünden kaçınamadılar. ne onu atlatabilmiş ne de direnebilmişlerdi. Rüzgar, etlerini kemiklerinden ayırmış ve çığlıklar içindeki gelişen Ruhlarını dünyadan silmişti.


  Dokuz adam… anında ölmüştü!!


  İleri karakolun en güçlüleri olan iki yaşlı adam ağızlarında kanlarla geriye doğru sendelemişlerdi.


  “Bu nasıl bir Gelişimci böyle!?!?


  “Bu sıradan bir büyük döngü Gelişen Ruh aşama Gelişim merkezi değil…. Bu yarım adım Ruh Bölmesinde olan bir gelişim merkezi!


  Yaşlı adamlar geriye doğru sendelerken fiziksel vücutları paramparça oldu ve geriye gelişen Ruhları kaldı. Benzersiz bir pişmanlık feryatları kopartarak bütün hızlarıyla kaçmaya başladılar, kalpleri nihai bir korkuyla dolmuştu.


  Bu sahne şehirdeki diğer Gelişimcilerin ağızlarının açık kalmasına neden olmuştu. Hemen titremeye başlamışlar, Meng Hao’ya bakarken bakışları şiddetli bir panik ve hayretle dolmuştu.


  Meng Hao uzun boyu, savrulan saçları ve sarsıcı aurasıyla olduğu yerde duruyordu. Bir Ölümsüz Şeytanın Öldürme arzusuyla dolu çılgınlık aurası yükseldi. Meng Hao’nun bütün öfkesi öldürme isteğine dönüşmüştü. Tüm bu öldürme arzusu tek bir şeye odaklanmıştı...


  Göksel Takip Kabilesini yok etmek!


  Eğer benim insanlarımdan birini öldürürsen, senden yüz kişiyi öldürürüm. Eğer benim yüz insanımı öldürürsen, senin bütün insanlarını silerim!


  Ben savaş istemedim. Olayı çözüme kavuşturmak istedim. Hatta buraya bu amaçla yanımda Siyah Yarasanın kafasıyla birlikte geldim. Ama sen kendini dev aynasında gördün. Asla yenilmeyeceğine inandın. Benimle mantıklı yollardan konuşmak için hiçbir neden görmedin. Pekala, ben de savaşa dahil olacağım!


  Meng Hao’nun vücudu aniden havalandı. Kıpkırmızı gözleriyle kaçmakta olan iki yaşlı adama baktı. Onları takip etmek yerine gözlerini kapattı. Öfkesi, öldürme isteği, kararlılığı bütün hepsi şiddetli bir uyarıya dönüştü. Bu uyarı deniz dalgası gibi depolama çantasının içindeki kan renkli maskenin içine aktı. İçeriye ulaştı ve yaklaşık iki yüz yıldır uyumakta olan Kan Mastifine dokundu!


  Mastif şuan uyanmaya hazır bir noktadaydı. Bu hissiyat Göksel Felaketten sonra daha da güçlenmişti. O sırada Meng Hao dışarıdan bir uyaran gelmese de Mastifin bir kaç ay içinde kendiliğinden uyanacağını hissediyordu.


  “Sana ihtiyacım var, mastifim….


  “Uyan, mastif…. İkimiz birlikte Göksel Takip Kabilesine savaş açacağız!


  “Mastif… UYAN!


  O anda depolama çantasının içindeki maske titremeye başladı. Mastif Meng Hao’nun öfkesini hissetmişti.. Göksel Takip Kabilesini katletmeyi ne kadar çok arzuladığını görmüştü. Meng Hao’nun ona ihtiyacı olduğunu anlamıştı.


  O anda mastifin tüm vücudu titredi. Yaklaşık iki yüz yıldır açılmayan kan rengindeki gözleri aniden… tamamen açıldı!


  Mastif uyanmıştı!


  O gözlerini açtığı anda, Meng Hao’dan sonsuz bir kanlı parıltı yayıldı. Parıltı gökyüzünü doldururken hızla tüm bölgeyi kapladı.


  Kaçmakta olan iki Gelişen Ruh daha çok uzaklaşamadan önce kanlı ışık tarafından tamamen kaplandılar. Gelişen Ruhlar hiçliğe erirken keskin feryatları kulaklarda çınladı.


  Bir söz vardı: “Ödüller yalnızca risk alarak kazanılır.” Fakat, bu sözün devamı da şu şekildeydi: “Risk aynı zamanda ölümü de getirebilir!


  Bölüm İsmi: Uyan, Mastif!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr