Bölüm 546

avatar
6585 16

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 546


Bölüm 546: Patrik Elinden Geleni Yapıyor!

Ruh Bölme Gücünün hareleri dört bir yana yayıldı. Saçları rüzgarla dalgalanan Meng Hao’nun Gelişim merkezi kükreyerek yükseliyordu.   Bu Ruh Bölme gücü ona ait değildi; sadece geçici olarak ona sahip olmuştu. İhtisas da ona ait değil, Kan Ölümsüzüne aitti.   Ruh Bölme Gelişim merkezi büyüdükten sonra Meng Hao’nun etrafında bir Alan dünyası ortaya çıkmıştı. Elinin içinde de Kan Ölümsüzü İhtisas’ına dair zayıf bir hissiyat vardı.   Fakat Meng Hao onlardan yaralanamazdı. Tek yapabildiği onları kabataslak hissedebilmekti…. İhtisas aslında kanla alakalı bir şey değildi. Tuhaf bir şekilde içinde bir beklemeyle birlikte yüce takip hissiyatı barındırıyordu. Bu tıpkı açmakta olan kan renkli bir çiçek gibiydi….   Meng Hao Ruh Bölme gücünü ödünç aldığı anda etrafındaki def etme gücü yarı yarıya zayıflamıştı. Havadaki burgaç geride hiçbir iz bırakmadan kaybolmuştu.   O sırada Patrik Huyan’ın yüzünde inanamamış bir ifade bulunuyordu. Daha önce savaşın böyle gideceğini yada Meng Hao tarafından böylesine şaşkınlığa uğratılacağını hiç hayal etmemişti.   “Bu nasıl mümkün olabilir!? Bu herif nasıl bir canavar böyle!? Yoksa o… bir Tao Arayışının reenkarnasyonu mu!? Yada… o bir ölümlü vücudunun içindeki bir Ölümsüz Ruhu mu!?!?” Patrik Huyan bu düşüncelerle afallamışken Meng Hao kafasını kaldırdı. Etrafında kaynayan tarifsiz gücü hissedebiliyordu. Bu gücü uzun süre tutamayacaktı, sadece on iki nefeslik süresi vardı.   Bu nedenle hiç tereddüt etmedi. Etrafındaki kanlı parıltı havaya yükselirken sağ elini kaldırdı ve bir büyü hareketi uyguladı, ardından ileri doğru işaret etti.   “Parçalanmış bulutlar, kanlı bir yağmur, gökyüzünü kaplayan denizler!”   Kan Ölümsüzü miras kutsal becerisinin üç formu. Kan Ölümsüzü vücudu.  Bir Ruh Bölme Gelişim merkezi. O anda tüm bunların gücü dışarı doğru patladı.   Gökyüzü artık kan kırmızısıydı!   Kırmızı parıltının altında, Mor Deniz simsiyah olmuştu.   Uzaktan bakınca görülebilecek tek şey siyah bir deniz ile kırmızı bir gökyüzünün arasındaki bir yada iki tane mor pırıltıydı. Hatta bir resim üstadı bile bu sahneyi tasvir etmekte zorlanacaktı.   Gökyüzünde bulutlar vardı, parçalanmış bulutlar.   Ayrıca yağmur da yapıyordu, bir kan yağmuru!   Sanki uçarak gökyüzüne ulaşmak istiyormuş gibi görünen bir kan denizi büyük dalgalarla kükredi. Kan denizi Mor Deniz ile bütünleşerek siyah kana dönüştü!   Parçalanmış bulutlar, kanlı bir yağmur, gökyüzünü kaplayan denizler. Bu üçü Kan Ölümsüzünün şok edici ve görkemli kutsal becerileriydi.   Parçalanmış bulutlar harekete geçerek  Patriğin Gelişen Mabut Ruh Ölümsüzünün etrafından aniden buharların yükselmesine neden oldular. Kalın bulutların içinden… parçalanma ortaya çıkıyordu!   Bir gümbürtüyle beraber parçalanma sisi patladı. Patrik Huyan’ın Gelişen Mabut Ruh Ölümsüzünden tiz bir çığlık kopmuştu. Şaşkınlıkla bundan kaçınamayacağını ve karşı koymak için gücünün yetmeyeceğini fark etmişti! Dünyadaki doğa kanunu sanki tamamen değişmiş gibiydi.   Bu kurallar ona ait değil, Meng Hao’ya aitti. Yada belki de… Meng Hao’nun arkasında kemikten tahtta oturan kadına ait demek daha doğru olacaktı.   Parçalanmış bulutlar sınırsızca kabardı. Bunun sebebi onların bir parçalanma rüzgarı tarafından sürekli destekleniyor olmalarıydı. Hava gürlemeyle dolarken bir kaç nefeslik süre içinde Patrik Huyan’ın Gelişen Mabut Ruh Ölümsüzü onlarca kez hırpalanmıştı. Bir kaç yüz metre gerilemek zorunda bırakılmıştı. Patlamalar ve gürlemeler yankılanıyordu; sanki Gelişen Mabut Ruh Ölümsüzü yok olmanın eşiğinde gibiydi.   Patrik Huyan şok ve inançsızlık içindeydi ve aynı zamanda şiddetli bir kriz hissiyatına sahipti.   O anda parçalanmış bulutların ortasında bir kan yağmuru kendini gösterdi. Yağmur içinde başka bir kovma gücüymüş gibi görünen şok edici bir güç barındırıyordu.  Yağmur damlaları her yönden Patrik Huyan’a doğru düşmeye başladı.   Kan donduran bir çığlık kopmuştu. Patrik Huyan afallamış ve korkuyla titriyordu. Bir gümbürtüyle beraber vücudu parçalanmaya başladı. Hızlıca kaçınmaya çalışırken üstüne doğru uğuldayan kan yağmuru damlaları da giderek artıyordu. O anda tüm dünya, bölgenin tamamı bir kan yağmuru dünyasına dönüşmüştü.   Bu dünyanın içindeki bütün canlılar kan yağmurun içine gömülmüş ve batmış olacaktı!   Ama… en büyük tehlike bu değildi.   Deniz gökyüzüne doğru gürledi. Gökyüzü de aşağıdaki denize doğru gürledi. Önceden mor olan denizin siyahlığı kan yağmuruyla bütünleşerek onu da siyaha dönüştürdü!   Kara deniz gökyüzüne yükseldi ve neyin gökyüzü neyin deniz olduğuna karar vermek imkansız hale geldi. Sanki her şey ters yüz olmuş gibiydi, sanki her şey birbirine girmişti.   Tüm gürültü ve patlamaların arasında parçalanmış bulutlar, siyah deniz ve kan yağmuru bir anda… Kan Ölümüne dönüşmüştü!   Patrik Huyan engin bir kriz hissiyatına boğulmuş durumdaydı. Hemen bir şeyler yapmazsa kesinlikle öleceğine dair kesin bir öngörüye sahipti!   Eğer önceden birisi ona Meng Hao’nun ellerinde can vereceğini söylese o kişi tarafından kendisini aşağılanmış ve dalga geçilmiş gibi hissederdi. Ama şuan… gözlerinin önünde bu sahne gerçek oluyordu. Fakat şuan şok ve hayrete düşmek için zaman yoktu. Kalbi güm güm attı ve aniden kafasını gökyüzüne kaldırarak kükredi.   “Yoldaş Taoistler, bu adamı katletmek için üçünüz bana yardım etmelisiniz! Başarılı olup olmamak önemli değil, geri döndüğümüzde size değerli hazinelerimden hediyeler vereceğim!”   Bu sözleri duyunca Kutsal Duyu akıntıları bir anda şiddetli parıltılar göstermişlerdi. hemen meseleyi tartışmaya başlamışlardı.   “Bu savaşı daha fazla izlemeye gerçekten gerek yok,” dedi büyük Bulutlu Gökyüzü Kabilesinin Ruh Bölme Patriği. “Klonu ölmeye mahkum. Bu Meng Hao iradesini Mor Deniz ile bütünleştirmiş. O kolay kolay kızdırılmaması gereken biri.” Adamın sözleri çok derin anlamlar içeriyordu, bu çok netti.   “Yoldaş Taoist Yunlian, endişelenme. Gerçekte biz ittafığız ve bu nedenle birbirimize yardım etme sözümüzden dönemeyiz. Fakat, yapılabilecek en iyi şey hem Patrik Huyan’ın hazine sözünü bir kenara bırakmamak hem de Meng Hao’yu kendimize borçlandırmak olacak. İyi Karma ekersen en iyi sonucu elde edersin!”   “Bu doğru. Güçlü bir düşmanı kışkırtmak Patrik Huyan’ın kendi sorunu. Başka hiç kimseyi bu yüzden suçlayamaz. Eğer Göksel Saltanat Birliği Göksel Takip Kabilesini kaybederse, büyü Bulutlu Gökyüzü Kabilesini kazanır ve onu da bir Göksel Saltanat yapar.”   Meseleyi tartıştıktan sonra üç Kutsal Duyu akıntısı gülüşmeye başladı. Üç form aniden hiçlikten şekillenmeye başladılar. Göz açıp kapayıncaya kadar üç tane figür gözler önüne serilmişti.   Birisi beyaz saçlı yaşlı bir adamdı. Diğeri görkemli sakallara sahip orta yaşlı bir adamdı. Üçüncüsü ise kırmızı cübbeli genç bir oğlandı.   Üçlü ortaya çıktığı anda birbirlerine bakıp gülümsemişlerdi. Onların üçü de tıpkı çoğu Ruh Bölme Gelişimcisinin sahip olduğu gibi birer klondu. Fakat onlar nadiren görülen bir tip olan Patrik Huyan’ın klonu gibi değillerdi.   Bir an sonra üç figür doğruca Patrik Huyan’ın Gelişen Mabudunun karşısında belirmişlerdi.   Bu klonların her biri gerçek benliğin yaklaşık yüzde otuz gücüne sahipti. Fakat bu yüzde otuzluk güç bile Gelişen Ruh aşamasını ezmeye yeterdi. Figürler aniden üç vahşi ışık ışınına dönüşerek Meng Hao’nun üç büyük Kan Ölümsüzü kutsal becerilerine doğru fırladılar.   Bu saldırıya karşılık Meng Hao’nun gözleri pırıldamıştı. Bu üç insanın hamle yapması öngörülemeyecek bir şey değildi. Elbise kolunu fiskelemesiyle birlikte parçalanmış bulutlar kükredi, kan yağmuru uğuldadı ve kara deniz gürledi. Bu üç kuvvet üç klon ile sertçe  birbirlerine girdiler.   “Bu herif inanılmaz! Şimdi gücünü bizzat tecrübe edince gözlemlerken düşündüğümden çok daha güçlü olduğunu anladım!”   “Eğer bizim klonlarımız kendi başlarına onunla karşılaşsalar ve o tüm gücünü serbest bıraksa, bizi yok etmek için sadece bir kaç nefeslik süre yeterli olacaktır!”   Üçlü birbirlerine baktılar ve ardından büyü hareketleri uygulayarak kendi kutsal becerilerinin Meng Hao’nun Kan Ölümsüzü kutsal becerileriyle çarpışmasını sağladılar. Bir kaç nefeslik süre boyunca havada gürleme sesleri çınladı. Üç klon patlayarak tamamen yok olmuştu.   Klonlar tamamen yok olmadan önce Meng Hao’ya doğru anlamlı bakışlar atmışlardı.   O anda Patrik Huyan afallayıp kaldı ve ardından titremeye başladı. Kafasını kaldırdı ve kükredi. Biraz önceki yaşlı tilkilerin kurnazlığını görmemesi mümkün müydü?   Üç klon Patrik Huyan’ın klonu kadar güçlü değildi, bu yüzden teke tek dövüşte hızlıca yok edileceklerdi. Ama birlikte dövüşürken bu kadar çabuk yenilmeleri mümkün müydü?   Bunun tek açıklaması üçünün de gönülsüzce saldırdığıydı. Buraya gelmelerinin tek sebebi Patrik Huyan’ın sözünü verdiği hazineleri almak için bahane kazanmaktı.   Patrik Huyan’ın ifadesi büyük bir öfkeyle dolmuştu.   “Eğer öleceksem bile onun ellerinde ölmeme imkan yok!” diye kükredi.   “Totem bütünleşmesi….” diye bağırdı. Bir anda Gelişen Mabudunda beş buçuk totem ortaya çıktı ve ardından bir anda havalandılar. Yarım totemin içinde Patrik Huyan’ın ürpertici bir benzeri olan bir çok ruh görünüyordu. Ruhlar bir araya gelerek… Patrik Huyan’ın bizzat kendisi tarafından öldürülmüş olan sekiz oğlunun şeklini almışlardı.   Ne yazık ki Huyan Qing başka bir şekilde öldüğü için totem tamamlanamamıştı.   Bu totemlerin ortaya çıkmasıyla birlikte Patrik Huyan’ın ifadesi aniden tam bir kararlılıkla doldu.   “Atasal Uyanış, başlasın!” Patrik Huyan kükredikten sonra beş totem parçalanarak sayısız parçaya bölündü ve parçalar bir anda Gelişen Mabut Ruh Ölümsüzü ile bütünleşti.Patriğin kükremesi bir iniltiye dönüşürken Gelişen Mabut bulanıklaşmaya başladı ve ardından bir anda patladı.   Patlama parçacıkları tıpkı insan etine benziyordu. Parçalar fırlamış olsalar da daha sonra hızlıca tekrar bir araya gelmeye başlamışlardı. Göz açıp kapayıncaya kadar, tarif edilemez korkunçlukta bir aura yayılarak tüm bölgeyi doldurmuştu.   Aynı sırada Patrik Huyan’ın Gelişen Mabudu yeniden şekilleniyor, sayısız et parçasından tekrar bir vücut haline geliyordu.   Tıpkı sayısız et parçası birbirine dikilmiş gibi görünüyordu. Vücut  sanki sayısız kırkayakla kaplıymış gibi bir görüntüye sahipti. Görünüşü tamamen vahşiydi, özellikle alnında canlı altın bir ışık saçan üç tane altın pul yer alıyordu.   Garip ve korkunç aura bu garip ve korkunç vücut ile çok uyumluydu. Bu Patrik Huyan’ın Atasal Uyanış vücuduydu ve  klonunun da kullanabileceği en güçlü kutsal becerinin sonucuydu.   Yüzünde herhangi bir özellik yoktu sadece gözlerini andıran üç tane altın pul vardı. Pullar altın renkle parlarken titrek ışık devasa bir burgaca dönüşmüştü.   Burgaç sanki havayı bile parçalayabilecekmiş gibi bir güçle dönüyordu. Daha sonra genişlemesiyle birlikte etrafındaki binlerce metrelik alandaki her şey parçalanmaya başlamıştı.   Parçalamış bulutlar dağıldı, kan yağmuru çözüldü ve siyah deniz yok oldu. Meng Hao’nun Kan Ölümsüzü kutsal becerileri tamamen def edilmişti.   Patrik Huyan hayat kuvvetini yakıyordu. Onun Gelişim merkezi bulanıktı ve bu Atasal Uyanış formundaki bu garip görünüşle birlikte her şeyi yok edebilecekmiş gibi bir güçle patlıyordu.   Kan Ölümsüzü kutsal becerileri yok edildikten sonra Patrik Huyan’ın garip vücudu ortadan kayboldu. Tekrar ortaya çıktığında doğrudan Meng Hao’nun karşısındaydı. Elini kaldırarak ileri doğru itti.   O anda Meng Hao’nun gözleri titreşti. Hiç tereddütsüz elbise kolunu fiskeledi ve Ruh Bölmenin patlayıcı gücünü ödünç alarak geriye doğru fırladı.   “Ruh Bölme gücünün tükenmesine yalnızca yedi nefeslik süre kaldı!”   Meng Hao’nun gözleri soğukça parladı. Dişlerini sıkarak Patriğe doğru gözlerini dikti. Görünüşe göre Patrik Huyan’ın bu versiyonu sezgili değil, içgüdülerine göre hareket ediyordu. Bu garip kutsal beceri belli bir zaman periyodunun ardından yanan hayat kuvvetinin tükenmesiyle birlikte sona erecekti.   “Her şeyini veriyor musun?” dedi Meng Hao soğuk bir gülüşle. “Senin adına üzgünüm ama benim hala gizli kozlarım var.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44251 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr