Bölüm 548

avatar
6689 15

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 548


Bölüm 548: Siyah Topraklara Dönüş

Bilindiği üzere Meng Hao’nun ilk Yıldırım Ruhu olma şerefine Li Klanı Patriği nail olmuştu. Uzun süredir özgürlüğün tadını çıkarıyordu ve maskenin içinde oldukça rahattı. Onun adına yıldırım tarafından çarpılmadıkça yada et peltesi tarafından işkence görmedikçe hayat oldukça güzel gidiyordu.   Uzun zaman önce Li Klanı tarafından kurtarılma umudunu kaybetmişti. Herhangi bir umut kırıntısına karşı tamamen hissizleşmişti. Son zamanlarda en büyük hobisi 19. Ji’ye eziyet etmek olmuştu.   Katlandığı acıyı başka birisi üzerinde uygulamak Li Klanı Patriğini çok mutlu ediyordu.   Tabii ki 19. Ji’nin kaderi de Meng Hao’nun ikinci Yıldırım Ruhu olmak olmuştu. O buna gönüllü olmasa da durum buydu ve aslında Li Klanı Patriği Meng Hao’nun ona böyle bir lütufta bulunmasında pay sahibi olmuştu….   Ve üçüncü Yıldırım Ruhu ise kan renkli maskenin içine çekilen, tamamen keyifsiz ve yok olmanın eşiğindeki Patrik Huyan olacaktı.   Li Klanı Patriği onu gördüğü anda son derece heyecanlanmış ve vücudu yıldırımla çatırdamıştı…. Eziyet başladığında doğal olarak bu heyecanda en ufak bir azalma olmayacaktı.   Yedi Gelişen Ruhunun parlak Zaman Çarkını arıtmasını gözlemlemeyi bitiren Meng Hao Kutsal Duyusunu dantian bölgesinden geri çekti. O sırada havada duruyordu ve yanındaki Kan Mastifi yaralarını yalıyordu. Onun gözlerinde vahşi bir ifade bulunuyordu. Mastif Meng Hao’nun öldürme arzusunun sönmediğini, aksine bu katliamla birlikte daha da güçlendiğini hissedebiliyordu.   Meng Hao’nun bakışları Mor Deniz boyunca uzandı. Patrik Huyan’ın klonu herhangi bir depolama çantasına sahip değildi. İlk başta Meng Hao buna anlam verememişti. Fakat daha sonra Ruh Bölme gücünü ödünç aldıktan sonra durumu bir anda anlamıştı.   Bazı Ruh Bölme uzmanları depolama çantasına sahip olabilirdi ama çoğu Gelişen Mabutlarında bir boşluk açıyorlardı. Bu, ölümlüler ile Ölümsüzler arasındaki farklardan biriydi.   Fakat Meng Hao on ileri karakolu yok etmiş ve bir çok Gelişimciyi öldürmüştü. Toplamış olduğu depolama çantalarının içinde bir çok eşya vardı ve bunlar ona yedinci Gelişen Ruhu elde etmek için harcadığı her şeyi telafi etme şansı vermişti.   Altın Karga Kabilesi üyeleri yaklaşırken sesler duyuldu. Hepsi de Meng Hao’ya heyecanlı ifadelerle bakıyorlardı. Savaş boyunca dışarıda durmuşlar ve neler olup bittiğini görememişlerdi. Fakat, meydana gelen büyü savaşının şok ediciliğini hissedebilmişlerdi.   “Patrik Huyan’In klonunun gerçek Gelişim merkezinin gücünün yüzde kaçına sahip olduğundan emin değilim….” Meng Hao kendi kendine düşünmeye başladı. “Fakat, bu klon normal klonlardan daha farklıydı.” Bununla birlikte gülümsedi. Klonun yüzde kaça sahip olduğunun yada Patriğin gerçek benliğinin ne kadar güce sahip olduğunun gerçekten bir önemi yoktu. Meng Hao düşmanı güçlü diye dövüşten sakınmayacaktı.   “Diğer üç Ruh Bölme uzmanı da oldukça ilginçti. Patrik Huyan onlardan saldırmalarını isterken belli ki bazı art niyetlere sahip gibiydi. Görünüşe göre bütün Ruh Bölme uzmanları entrika ve önseziyle dolu. Kesinlikle onları hafife alamam.” Meng Hao bir an düşündükten sonra aşağıdaki Kabile üyelerine doğru baktı ve gözlerinde vanlı bir pırıltı oluştu.   “Hadi… Siyah Topraklara dönüyoruz!” dedi. Sağ elini sallamasıyla birlikte tüm Mor Deniz bir gürlemeyle doldu. Aniden bir Mor Deniz Devi yukarı yükseldi. Onun yüzeyinden boşalan sular aşağıdaki denizin yüzeyine sertçe çarptı. Daha sonra ikinci, ardından üçüncü Mor Deniz Devi ortaya çıktı.   Göz açıp kapayıncaya kadar sayıları yediyi bulmuştu. Yedi tane kocaman Mor Deniz Devinin her biri üç bin metre uzunluktaydı. Yüz hatları belirsiz olsa da Meng Hao’yu andırdıkları kesindi.   “Gidelim!”   Meng Hao mastifin üzerinde bacaklarını çaprazlayıp oturdu ve yola koyuldular. Mor Deniz Devleri koşmaya başlamışlar ve Altın Karga Kabilesi üyeleriyle birlikte büyük dalgaları Siyah Topraklara doğru taşımaya başlamışlardı.   Uzaktan bakınca Meng Hao’nun iradesini göndererek Mor Denizin çalkalanmasına neden olduğunu gözlemlemek de mümkündü.   Bir dalga Mor Deniz boyunca kıvrılırken sayısız hayaletin deniz yüzeyinde ortaya çıkmasına neden oluyordu. Dalga Karakapı Kalesinde ulaştığında hayaletlerin sayısı yüz binlere ulaşmıştı.   Bazı hayaletler yedi tane Mor Deniz Devinin etraflarında toplanmaya başlarken hepsi birlikte Siyah Topraklara doğru hücuma geçmişlerdi.   Öyle bir güç ile ilerliyorlardı ki önüne gelen herhangi bir şeyi ezip geçebilirlerdi. Onların yoluna herhangi bir şeyin çıkması imkansızdı. Arka arkaya yankılanan gürleme sesleri yüzünden Siyah Topraklar şuan yüksek alarm durumuna geçmişti. İçerideki bütün güçler telaşa düşmüşlerdi.   Mor Deniz Devleri ufukta göründüğünde, Karakapı Kalesinin üzerinde toplanmış olan on binlerce Gelişimci sanki inanılmaz bir düşmanla yüzleşiyormuş gibi sadece dikkatli olmakla yetinebiliyorlardı. Aşağıda, deniz boyunca muazzam dalgalar kabarıyordu.   Tam o anda devasa, öfkeli bir dalga Karakapı Kalesine çarptı. Sonuçta ortaya çıkan gümbürtü gökyüzüne yükseldi ve Karakapı Kalesini sarstı. Çevredeki dağlar titredi ve muazzam kaya kaymaları meydana geldi. karakapı Kalesinin üstünde toplanan insanlar hayrete düşmüştü.   Aynı sırada Kan Mastifi havada uğuldayarak ilerlerken Meng Hao da onun üstünde oturuyordu. Birkaç Gelişimci hemen yolu engellemek için havalanmışlardı.   Fakat Gelişimciler ortaya çıktığı anda Kan Mastifi büyük bir kükreme koparttı. Bir Alan ile birlikte bir Ruh Bölme aurası ortaya çıktı. Bir gümbürtüyle birlikte düzinelerce Gelişen Ruh Gelişimcisi ağızlarında kanlarla geriye doğru savruldular, yüzleri hayretle dolmuştu. İnançsızlıkları ve dehşetleri bundan daha büyük olamazdı.   “Bir Ruh Bölme şeytansısı!”   “Bu bir… Ruh Bölme Canavarı!!”   Gelişen Ruh Gelişimcileri geriye doğru çekilirken mastif bir kez daha kükredi ve Karakapı Kalesinin büyük kapısına ve Siyah Topraklara doğru fırladı. Eş zamanlı olarak yedi Mor Deniz Devi dalgaların içinden sıçrayarak kapıdan Siyah Toprakların içine geçtiler.   “Bunlar ne? Mor Denizden yapılma devler mi!?!?”   “O… o gerçekten de Mor Denizi kontrol edebiliyor!!”   “Bu imkansız! Nasıl Mor Denizi kontrol edebilir! Hey, onu tanıyorum! Bu Altın Karga Kabilesinin totemik Kutsal Antiği….”   Mor Deniz Devleri Siyah Topraklara adım attığında her yer sarsıldı. Karakapı Kalesinin üstündeki Gelişimciler hayret dolu bir kargaşaya düştükleri sırada Meng Hao’nun sesi yankılandı.   “Ben Altın Karga Kabilesinin totemik Kutsal Antiğiyim. Göksel Takip Kabilesi benim Altın Karga Kabilemi yok etmek istiyor. Bugün buraya gelme sebebim sadece budur. Göksel Takip Kabilesinin kökünü kazıyacağım!”   “Patriklerinin klonunu çoktan imha ettim. Eğer burada herhangi bir Kabile üyesi yoluma çıkarsa, acımasız Mor Denizin tüm Siyah Topraklara yayılmasına şahitlik etmenizi sağlayacağım!” Onun bu sözlerine karşılık Karakapı Kalesinin dışındaki Mor Denizde devasa dalgalar yükseldi. Aynı sırada yüz binlerce hayalet havada uğuldayarak Siyah Topraklara girdi.   Meng Hao’nun sesinin yankılanmasıyla birlikte Mor Deniz Devleri ileri doğru gümbürtülü adımlar atmaya başladılar. Havada uğultularla uçan yüz binlerce hayalet yukarıdaki gökyüzünü adeta kaplamış durumdaydı. Tüm bu gelişmeler Siyah Toprak Gelişimcilerinin nefesini kesmişti. İçlerinden bir tanesi bile Meng Hao’nun yoluna çıkmadı.   Basitçe söylemek gerekirse… bunu yapamazlardı. Mor Deniz Devleri, yüz binlerce hayalet, Ruh Bölme Canavarı yada dışarıdaki Mor Deniz dalgaları, tüm bunlar… onların direnebilecekleri bir şey değildi.   Bu özellikle Meng Hao’nun biraz önceki sözleri için geçerliydi. Onun Patriğin klonunu imha ettiği gerçeği bir gürleme sesine dönüşerek herkesin zihinlerini ve kalplerini doldurdu. Aslında, çoğu… buna inanmakta güçlük çekiyordu.   Yine de hiçbiri Meng Hao’nun yoluna çıkmayacaktı. On binlerce Gelişimci hiç tereddüt etmeden hemen orada olanları kendi organizasyonlarına birdirmeye başlamışlardı. Kabilelerin nasıl bir yol izleyecekleri ise her Kabilenin liderlerine bağlıydı.   Daha sonra olacak şey herkesi hayrete düşürecekti. Hiç istisnasız bütün Kabileler cevap olarak üyelerine Altın Karga Kabilesi ve Göksel Takip Kabilesi arasındaki çatışmaya dahil olmamaları konusunda kesin emirler gelmişti.   Meng Hao yoluna devam ederken herhangi bir engelle karşılaşmadı. Bütün Siyah Toprak Kabileleri ona yol açmış durumdaydı. Mor Deniz Devleri gümbürtü sesleriyle yere sertçe basıyorlardı.   Yüz binlerce hayalet uçarken gökyüzüne adeta perde çekmişti. Meng Hao’nun Kan Mastifi ise her geçtiği yerde rakipsiz bir aura yayıyordu. O gün… Meng Hao’nun ismi tüm Siyah Toprakları sarsacaktı.   Wu Ling’in yön göstermesiyle birlikte Meng Hao doğrudan hala savaşın devam ettiği, Altın Karga Kabilesinin bölgesine doğru ilerliyordu.   Siyah Ejderha Kabilesi ayrıldığı için bir zamanlar Altın Karga Siyah Ejderha Klanı adındaki kuvvetin gücü yüzde otuz civarında azalmıştı. Altın Karga Kabilesinin gücü önemli ölçüde düşmüştü. Dahası, savaş başlayalı yarım aydan fazla olmuştu.   Bu durum Altın Karga Kabilesinin yaklaşık 50,000 üyesinin neredeyse hepsinin seferber olmasına neden olmuştu. Çok sayıda şeytansı vahşi bir şekilde savaşıyordu. Büyük Tüylü ve diğer totemik Kutsal Antikler deli gibi dövüşüyorlardı ve adeta kendi yorgunluklarını unutmuşlardı.   Göksel Takip Kabilesi ise gücünün neredeyse hepsinin seferber olmuştu. Toplam 100,000’den fazla üyeye sahiplerdi ve büyük bir şeytansı sürüleri vardı. İki tarafın günlerdir süren savaşında iki taraftan da ağır kayıplar olmuştu.   Normalde Altın Karga Kabilesi rakiplerine rakip olamazdı. Fakat Dikenli Sur Meng Hao’nun bıraktığı yıllar boyunca yerine getirmeye devam etmişti. Altın Karga Kabilesini kuşatarak dikenlerin yayılmasını sağlamış ve bir çok kez Göksel Takip Kabilesinin ölümcül saldırılarını engellemişti.   Toprak kanla ıslanırken iki taraf arasındaki savaş yavaş yavaş şiddetlenmeye başlamıştı. Her iki taraftan da insanlar ölmeye devam ediyordu.   Altın Karga Kabilesinin bu kadar uzun süre direnebilmesinin başka bir nedeni de Altın Işık Kilisesinin büyü formasyonuydu. Papağan, et peltesi ve Yabancı Canavarın saldırıları da Göksel Takip Kabilesine büyük zararlar vermişti.   İki taraf da kan çanağına dönmüş gözlerle savaşıyordu. Havada uçuşan şeytansılar karşılıklı olarak birbirlerini katlediyorlardı.   Fakat zaman geçtikçe Altın Karga Kabilesinin durumu giderek kritik bir hal almaya başlamıştı.   Şuan Göksel Takip Kabilesine ait yüzden fazla Gelişen Ruh Gelişimcisi havada ezici baskılar yayarak uçuyorlardı. Ayrıca Ruh Bölme olmasa da son derece güçlü büyük döngü Gelişen Ruh aşama totemik Kutsal Antikler de vardı.   Buna sıradan gelişimcileri ve kükreyen şeytansıları da ekleyince gökyüzü adeta kararmış durumdaydı.   Ne de olsa Göksel Takip Kabilesi engin ve güçlü kaynaklara sahip büyük bir Kabileydi. Tüm Kabilenin seferber edildiğini göz önüne alınca Altın Karga Kabilesinin onlara rakip olması mümkün değildi. Altın Karga Kabilesinin yavaş yavaş Dikenli Sur’un içine gerilemekten başka şansı kalmamıştı.   Kabile sınırları içinde, Kabile üyeleri Meng Hao’nun heykelinin etrafında toplanmış Kutsal Antiklerinin ismini haykırıyorlardı. Tam o anda kanlarının erdemlilikle yanmaya başladığını hissetmişlerdi. Tıpkı eski zamanlardaki göçe katılmış olan şuanki Kabile büyüklerinin o zamanlardaki hallerini andırıyorlardı.   Fakat işler giderek kötüye gidiyordu. Hala direnmeye devam etse de… Dikenli Sur’un koruması yavaş yavaş çökme sinyalleri göstermeye başlamıştı.   Büyük Tüylü ve Vahşi Dev gözlerinden en ufak bir ölüm korkusu olmadan dövüşmeye devam ediyorlardı. Öyle çılgınca ve kararlılıkla dövüşüyorlardı ki adeta Meng Hao’nun onlara verdiği görevi bile unutmuş gibilerdi. Ölseler bile Altın Karga Kabilesini korumaya devam edeceklerdi.   Kanlarla kaplanmış Büyük Tüylü dövüşürken uluyordu. Vahşi Dev tek gözünü kaybetmişti ama hala her zamanki gibi cahşiydi.   Bu sırada, Göksel Takip Kabilesi kuvvetlerinin içinde duran Zhang Wenzu* savaş alanına doğru soğuk gözlerle bakıyordu. Ardından sağ kolunu sallayarak Altın Karga Kabilesi üyelerinden birini boğazından yakaladı ve onu şiddetle sıktı. Gelişimcinin boynu ezilirken çatırdama sesleri çınladı.   R.N: Zhang Wenzu’nun ismi Meng Hao’nun 510. bölümde ilk Karakapı Kalesine geldiğinde geçmişti. Şeytan Kelebek Kabilesinden Duo Lan ile bazı etkileşimleri olmuştu. Gerçekleşen savaş karşısında hafif tepkiler vermiş ve en sonunda da Meng Hao ile dövüşmek istediği yorumunu yapmıştı.   Zhang Wenzu bunun ardından aniden bağırdı: “Kule Deviren Kabilesi, Bulutlu Dağ Kabilesi, Dokuz Kristal Labilesi. Siz üçünüz sağ taraftan saldırın!”   “Uçan Bulut Kabilesi, Engin Dağ Kabilesi, Peng Lai Kabilesi, sol taraftan saldırın!”   “Bu savaş bitmek üzere! Ana Göksel Takip Kabilesi üyeleri merkezden saldırın… ve Altın Karga Kabilesini ezip geçin. Erkekler, kadınlar, yaşlılar, çocuklar… tek bir kişiyi bile sağ bırakmayın!” Zhang Wenzu’nun gözleri öldürme arzusuyla titreşti. Tabii ki o Göksel Takip Kabilesinin savaşa liderlik eden Seçilmişiydi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr