Bölüm 554

avatar
7162 17

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 554


Bölüm 554: Huyan’ın Gerçek Benliği!

Meng Hao’nun gördüğü şey sayısız ev, görkemli süslemelerle kaplı binalar, çok sayıda tapınak ve Kabile bölgeleriydi….   Evlerin üzerinde bacaklarını çaprazlamış oturan 10,000 civarında insan vardı. Sanki Gelişim merkezlerinin güçleri dışarı yayılıyor gibiydi. Vücutları artık evlerle kaynaşmış gibi görünecek noktaya kadar kurumuştu. Görünüşe göre bu insanlar kısıtlayıcı büyüyü desteklemeye devam etmek için ellerinden geleni yapıyor, hayat kuvvetlerinden vazgeçiyorlardı.   Meng Hao daha fazla detay görememişti.   Meng Hao su kabağı ağzına varmasıyla aynı anda etrafındaki havada çok sayıda Kutsal Duyu akıntısı görünce şok olmuştu.   Hatta bazı Kutsal Duyular Ruh Bölmeye ait olmasa da yine de cesurdu. Görünüşe göre çeşitli Kabilelerin Gelişimcileri büyülü eşyalar yardımıyla uzaktan bu pozisyona kilitlenmiş ve gelişmeleri izliyor gibiydi.   Meng Hao onlara aldırış etmedi. Daha önceki savaşa kimsenin müdahil olmaması diğer Kabilelerin bu olaya bakış açısını net bir şekilde ortaya koymuştu.   Şuan, burada bulunan Kutsal Duyu akıntıları onların tavırlarını daha da netleştirmişti. Buradaki insanlar… Meng Hao ve Patrik Huyan arasında yaşanacakları izlemek istiyordu!   Bazı insanların ise belli ki olaylarla ilgili bir çıkarı vardı ama Meng Hao bunun nedenini bilmek istemiyordu.   Yol boyunca papağanın tacizine maruz kalan mastifin şuan Meng Hao’dan gelecek emre ihtiyacı yoktu. Vücudundan parlak kırmızı bir parıltı yayıldı ve Ruh Bölme aurası patladı. Pençesini sallayarak büyülü sembolün kısıtlayıcı büyüsüne sertçe çarptı.   Bir gümbürtü yankılandı. Çatırtı sesleriyle birlikte büyülü sembol parçalandı. Fakat tam dağıldığı anda başka bir kısıtlayıcı büyü daha  göründü. Mastifin zalim iradesi etrafa yayıldı. Kükredi ve pençesini yine salladı. Bütün su kabağı dağı on nefeslik süre boyunca sarsılırken mastif yüzlerce kat kısıtlayıcı büyüyü yok etti. Fakat… bu noktada daha yalnızca üz elli metre kadar ilerleyebilmişti.   Şaşırtıcı bir şekilde tüm su kabağı… tamamen kısıtlayıcı büyülerle doluydu!   Mastif onları yok etmeye devam etmek üzereyken Meng Hao onu sakince durdurdu. Su kabağının ağzının üstünde süzüldü ve aşağıya baktı. Ardından gözleri soğuk bir ışıkla doldu. Sağ elini salladı ve bir anda Mor Deniz Devlerinden biri ileri hareketlendi. Göz açıp kapayıncaya kadar su kabağının ağzına girdi ve ardından görkemli bir Mor Denize dönüşerek su kabağının içine doğru akmaya başladı.   “Eğer insanlar ölürse,” dedi Meng Hao sakince, “kısıtlayıcı büyüler kendi kendine parçalanacaktır.” Meng Hao Güney Diyarındayken zalimlik sanatında uzmanlaşmamıştı. Fakat Siyah Topraklar ve Batı Çölündeki tecrübeleri ve özellikle göç zamanındaki olaylar onun eski toyluğunu yok etmişti. Çevre şartları ve tecrübeleri sayesinde yavaş yavaş neredeyse görünmez şekilde değişim geçirmişti. Şuan gerçek bir Gelişimci gibi davranıyordu.   Düşmanla yüzleşirken herhangi bir taktik kullanılabilirdi! İyilik gördüğünde minnet borcu geri ödenmeliydi, ne pahasına olursa olsun!   Bu sözler ağzından çıktığı sırada Mor Deniz su kabağının içine doğru aktı. İmha gücü patlayarak yükseldi ve bir gümbürtü sesine evrildi. Tüm su kabağı dağı şiddetle titremeye başladı.   Hayat ve ölüm birbiriyle buluştu ve imha gücü kükreyerek yükseldi. Su kabağının kısıtlayıcı büyüleri güçlü olsalar da yine de içlerinde hayat kuvveti barındırıyorlardı. Bu kısıtlayıcı büyülerin doğuştan gelen bir özelliği olmasa da Mor Deniz su kabağının içine girdiğinde 10,000 Göksel Takip Kabilesi üyesinin hayat kuvvetleriyle patlayıcı bir kilit taşı olacaktı.   İçerideki dünyadan gürleme sesleri duyuldu. Evlerin üstünde oturan Gelişimciler titrediler ve parçalanma belirtileri göstermeye başladılar.   Muazzam patlamalar yankılandı ve kısıtlayıcı büyü katmanları arka arkaya yok olmaya başladı. Aynı sırada ikinci Mor Deniz Devi geldi ve deniz suyuna dönüşerek su kabağının ağzından içeri aktı.   Bunun ardından dördüncü ve ardından beşinci geldi. En sonunda beş Mor Deniz Devi deniz suyuna dönüşmüş ve içeri akmıştı. İçerideki dünya tamamen gümbürtü sesleriyle dolmuştu.   Kısıtlayıcı büyüler şuan tamamen yerle bir edilmiş ve çözülmüştü. Deniz suyu da su kabağının içindeki dünyanın ilk seviyesini tamamen doldurmuştu. Mor Denizin içine batan her şey, bütün canlılar, Gelişimciler imha gücüyle silinmişti.   Şuan yüz binlerce hayalet su kabağı dünyasını yerle bir etmek için Mor Denize doğru hücum ediyorlardı.   Yavaş yavaş ortaya devasa bir büyü formasyonu çıkmaya başladı.   Ona bir büyü formasyonu denilebiliri ama bir kapı olarak da görülebilirdi.   O, bu dünyanın ikinci seviyesine giden bir kapıydı.   Bu gayet basit, sadece bir kapıydı ve sıkı sıkıya kapatılmıştı. Su kabağının ağzının dışında Meng Hao elini içerideki deniz suyuna doğru salladı. Aniden su bir girdaba dönüşerek hızla dönmeye başladı. Su içinde sayısız hayaletle birlikte kükreyerek muazzam bir siklonik güce dönüştü ve ikinci seviyeye açılan kapıya doğru fırladı.   Siklonik güç muazzam bir güçle püskürerek kapıya sertçe vurdu. Bir gümbürtü koptu ve kapı sayısız parçaya ayrıldı. Bütün mühürler ve bütün kısıtlayıcı büyüler tamamen yok edildi.   Kapı yerle bir olduğunda, dünyanın ikinci seviyesinden vahşi ulumalar yükseldi. Şaşırtıcı şekilde içeride iki bin tane Göksel Takip Kabilesi üyesi göründü. Hatta aralarında Gelişen Ruh uzmanları ve totemik Kutsal Antikler de vardı. Fakat, saldırmak için hücuma geçtiklerinde Mor Deniz de içeri aktı. İmha gücü patladı ve bunun üzerine kan donduran çığlıklar yükseldi.   Su kabağının içinde bir an çığlıklar yankılandı ve ardından sesler kayboldu. Kısa süre sonra tüm dağ tamamen sessizleşmişti.   Göksel Takip Kabilesinin tamamen kökü kazınmıştı.   Fakat hala su kabağı dünyasının içinde Patrik Huyan ortaya çıkmamıştı.   Meng Hao kaşlarını çattı, ardından soğukça homurdandı. Elini su kabağı dağına doğru sallayarak içerideki Mor Denizin çalkalanmasını sağladı. Su tekrar hızlıca Mor Deniz Devlerine dönüştü ve ardından devler yumruklarıyla dağa saldırmaya başladılar.   Yer sarsılırken daha fazla kısıtlayıcı büyü yok oldu. Yarım tütsülük zamanın ardından tüm dağ yerle bir olma belirtileri gösterme başladı. Büyük bir gümbürtü koparken dağ yıkılarak enkaza dönüştü.   O anda Göksel Takip Kabilesinin tapınağı yerle bir olmuştu!   Dağın yıkılması dört bir yanın toz ve dumana boğulmasına neden olmuştu. Meng Hao yukarıda süzülürken depolama çantasına vurdu ve çok sayıda cesedin ortaya çıkmasını sağladı. Bütün cesetler garip bir görüntüyle yok olan tapınağın üstüne düşerek üst üste birikti ve adeta küçük bir dağ görüntüsüne büründü.   Bu bir ceset dağıydı!   Göksel Takip Kabilesi üyelerinin cesetleri bir araya yığılarak bir dağ gibi yükselmişti.   “Yapraklar kökler için besin olmak amacıyla toprağa döner. Huzur içinde yatın. Altın Karga Kabilesini yok edene kadar huzur bulmayacağınızı söyleseniz de şuan sizin Kabileniz imha edilmiş durumda. Bütün düşmanlık sona erdi.”   “Burası sizin tapınağınızdı, şimdi ise cesetleriniz buraya gömüldü.” Meng Hao elbise kolunu sallayarak çok sayıda su kabağı dağı parçasının havaya yükselmesini sağladı. Bu parçaları cesetlerin etrafında topladı ve bölgeyi bir… mezarlığa çevirdi!   Göksel Takip Mezarlığı!   Bu mezarlık burada sonsuza kadar duracak ve Siyah Toprakların şahitliğine sunulacaktı. Yıllar boyunca burası ve bu mezarlık Siyah Topraklardaki her türlü canlının kalbine dehşet salacaktı.   Bu mezarlık aynı zamanda Altın Karga Kabilesinin de yükselişi anlamına gelecekti.   Mezarlık oluştuğu anda çevredeki Kutsal Duyu akıntıları öncekine göre daha da ciddileştiler. Meng Hao buradaki olayı Siyah Topraklardaki Kabilelerin yarısından fazlasının izlediğini hissediyordu.   Bu tam da Meng Hao’nun hayal ettiği gibiydi. Siyah Topraklardaki neredeyse bütün Kabileler, Nüve Formasyonu ve daha yüksek aşamadaki Gelişimciler değerli hazineleriyle Meng Hao’yu izliyorlardı.   Şuan Meng Hao’nun Siyah Topraklara geri dönüşü onu bütün Batı Çölü ve Siyah Toprak Gelişimcilerinin kalplerinde tam anlamıyla şöhrete kavuşturmuştu. Meng Hao uzun zaman önce ismini duyurmuştu; onlar için Meng Hao artık sadece bir Gelişen Ruh Gelişimcisi değildi.Hayır, o bir Patrikti.   Siyah Toprakların ona dikkat kesilmemesi mümkün müydü!?   Meng Hao mezarlığa uzun bir süre baktıktan sonra dönerek uzaklara doğru gökyüzüne baktı. Orada, uzaklarda tarif edilemez bir hızla siyah bir bulut yaklaşıyordu.   Bulut yaklaşınca daha önce canlı ışıklarla dolu olan gökyüzü gece gibi kararmaya başladı. Bulutlar gökyüzünü kapladı, sanki gece gündüzü yiyip bitiriyor gibiydi!   “Meng… Hao….” Gece gündüzü tükettiğinde sanki konuşanın kininin tam kemiklerinden geliyormuş gibi hissettiren derin bir ses çınladı. Ses siyah gecenin içinde adeta bir gök gürültüsü gibi koptu.   Meng Hao sakince hızla yaklaşan karanlığa doğru baktı. Gözlerinde vahşi bir parıltı belirdi ve içinde savaşma isteği alevlendi.   “Patrik Huyan,” dedi sakince ve doğrudan yedinci Animaya girdi.   GÜÜM!   Yedi Gelişen Ruh bütünleştiğinde Meng Hao’nun boyu bir kaç kafa büyüklüğünde uzadı. Vücudu kuvvetlendi ve omuzları genişledi. Yapısı inceydi, uzun saçları garip ve Şeytani idi. Şok edici ve atılgan bir Ölümsüz İblis havasına sahipti.   Etten vücudunun kuvveti çevredeki havanın harelenmesine ve bozulmasına neden oldu. Sanki Meng Hao’nun etrafındaki hava dünyanın geri kalanıyla uyumsuzluk içindeydi.   Bu yılmaz etten vücut içinde altmış dört tane büyük döngü Gelişen Ruhun savaş hünerini barındırıyordu. Antik zamanlardan beri, asla böyle bir şey görülmemiş ve gelecekte de büyük ihtimalle görülmeyecekti. Bu Meng Hao’nun yaratmış olduğu bir yoldu, eşsizdi ve Güney Gök topraklarında benzersizdi.   Bu bir Yetkin Gelişen Ruh değildi, ama neredeyse aynısıydı!   Şuan gökyüzü tamamen kararmıştı. Bir bulut doğruca Meng Hao’ya doğru fırlarken Meng Hao bir santim bile geriye kaçınmadı. Tam tersine ileri doğru adımlayarak sağ eliyle bir büyü hareketi uyguladı ve ardından elini ileri doğru itti.   “Rüzgar!” dedi.   Bu kelimeyle birlikte, anlatılamaz bir rüzgar Meng Hao’nun etrafında ortaya çıktı. Öfkeyle dönen rüzgar yerden Göklere kadar uzanıyormuş gibi hissettirdi. Uzaktan bakınca sanki Meng Hao’nun etrafında devasa bir tornado dönüyordu.   Dönen rüzgar her şeyi sarstı ve büyük bir gümbürtünün yükselmesine neden oldu. Rüzgar sayısız kayayı aldı ve sonsuz tozla birlikte aniden üzerine gelen buluta doğru fırlattı.   Patrik Huyan’ın klonuyla yapılan savaşta Meng Hao büyülü eşyalarla birlikte Kan Ölümsüzü kutsal becerilerini kullanmıştı. Fakat kendi icadı olan yedi Gelişen Ruh totemlerinin büyüsünü kullanmamıştı.   Meng Hao onların şuan bazı yönlerden kan Ölümsüzü kutsal büyülerine göre daha uygun olduğunu düşünerek gücü serbest bıraktı.   Bu özellikle şuan Yedinci Animanın içinde olduğunu düşününce geçerliydi. Şuanki gücü her açıdan şok edici bir düzeydeydi.   Muazzam gürleme Siyah Toprakların yarısı boyunca yayıldı ve Kabilelerin yüzde yetmişini sallarken içerideki Gelişimcilerin kalplerinin hayretle dolmasına neden oldu.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr