Bölüm 607

avatar
5574 14

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 607


Bölüm 607: Hepiniz Buradasınız Ha?

Tarifsiz güzellik ve çarpıcı olmak” ifadesi Zhixiang’ı betimlemenin sadece bir çok yolundan biriydi. Meng Hao’nun ister istemez onun hayatında gördüğün bütün kadınlardan daha güzel olduğunu kabul etmek zorunda olmaktan başka çaresi yoktu.   Bu sadece onun en güzel kadınlardan biri olma meselesi değildi. Onun yanına koyulacak herhangi bir kadın sönük kalacak ve ona destek rolü oynamaktan öteye geçemeyecekti.   Üzerinde açık kırmızı bir elbise vardı ve yüzü gülüyordu. Her bir hareketi büyüleyiciydi ve vücudundan hem bir Şeytan hemde bir ruhu andıran eşsiz bir aura yayılıyordu.   Meng Hao onun vücudunun değerli bir materyal olduğu hissiyatına kapılıyordu. O çok göze çarpıyordu ve aurası tüm bölgeyi dolduruyordu.   Onun şuanki vücudu… gerçek vücuduydu.   Daha önce Gelişim merkezi düşüşü yaşadığı ve Şeytan Ölümsüzü Tarikatı adına çeşitli planları olduğu için Ölümsüz Alem Gelişim merkezi Ruh Bölme aşamasına kadar inmişti. Aslında çoğu zaman da gücünü Gelişen Ruh aşamasında tutmuştu. Fakat şimdi Şeytan Ölümsüzü Vücudunu elde etme konusunda başarılı olduğu belliydi.   Bu başarıdan dolayı Gelişim merkezi şimdi eski haline dönmeye başlamıştı. Kısa süre sonra tekrar… bir Ölümsüzün gücüne sahip olacaktı!   Zamanı geldiğinde diğerleri Güney Gök topraklarına dönerken o başka bir rota izleyecekti. Dokuzuncu Dağ ve Denizdeki Şeytan Ölümsüzü Tarikatına geri dönecekti.   Hatta Şeytan Ölümsüzü Tarikatındaki Gelişimciler büyük ihtimalle çoktan onu karşılamak için bilinmeyen bir yerde toplanmış olmalılardı.   Zhixiang’ın talebi karşısında Meng Hao’nun yüz ifadesinde değişme olmadı. Yavaşça başıyla onayladı.   Zhixiang nazikçe dudağını ısırdı ve gülümsedi, ardından hızla Patrik Huyan’ın yok olmakta olan Gelişen Mabudunu aldı ve onu ezdi. Bir patırtı sesi duyuldu. Kendi neslinin bir Ruh Bölme uzmanı olan Patrik Huyan’ın Gelişen Mabudu ezilerek paramparça olmuştu. Parçalar parlak ışık noktalarına dönüştükten sonra Zhixiang onları yavaşça alnında özümsemeye başladı.   Zhixiang’ın çehresi biraz daha güzelleşmişti ve ona bakan birinin şok olmasına ve kalbinin hevesle çarpmasına sebep olmak için yeterliydi.   “Teşekkür ederim,” dedi. Elini kaldırarak ilk bakışta insanları çıldırtmanın önüne geçmek için yüzüne bir peçe yerleştirdi. Meng Hao’ya bakarken gözlerinde garip bir ışık titreşti.   “Sana kendimi tanıtmama izin ver. Ben Zhou Zhixiang. İsmimdeki Zhi karakteri asil ve gururlu olmayı ifade ediyor. Xiang karakteri ise bir kadının uhrevi rengini ve göksel kokusunu anlatıyor. Ben Şeytan Ölümsüzü Tarikatının Kutsal Kızı Zhixiang’ım. Fakat Dişi Şeytan olarak çağrılmayı tercih ediyorum.” Yüzünde bir gülümsemeyle Meng Hao’ya bir reverans yaptı.   Sözleri de tıpkı hareketleri gibi basitti. Fakat tarif edilemez bir enerji yayıyor ve inanılmaz bir baskı yaratarak tüm alana çökmesine neden oluyordu.   “Bana borçlusun,” dedi Meng Hao sakince. “Ve bu basit bir iyilik borcu değil.”   “Endişelenme Yoldaş Taoist Meng. Dokuzuncu Dağ ve Denizin Yeni Şeytan Ölümsüzü Tarikatı olarak bunu kabul ediyorum. Bunu asla unutmayacağız.” Meng Hao’ya bakarken o güzel kafasını dikleştirdi. Ardından güzel elini sallayarak bir yeşim kayışın havalanmasına neden oldu.   Yeşim kayış kaba ve antikti; bir yüzeyinde “Şeytan” diğer yüzeyinde ise “Ölümsüz” karakteri yazıyordu.   “Bu Şeytan Ölümsüzü Tarikatı Kıdemlisi emir madalyonu. Bun madalyona sahip olan herhangi biri bir tebaa Kıdemlidir. Yoldaş Taoist Meng, gelecekte yardıma ihtiyacın olursa Şeytan Ölümsüzü Tarikatına gelebilirsin.”   Meng Hao emir madalyonunu kabul etti, onu inceledi ve ardından depolama çantasına koydu. Zhixiang’a doğru başını salladı ve ardından başka bir şey söylemeden ayrılmaya hazırlandı.   “Sana daha kişisel bir yolla teşekkür etmek isterim, Yoldaş Taoist Meng,” dedi yüzünde bir gülümsemeyle. “Bu nedenle, sana biraz bilgi vereceğim. Üçüncü ve Dördüncü Zirvelerin arasındaki çukur Dördüncü Düzleme girmek için kritik bir noktadır.”   Meng Hao aniden duraksadı ve arkasını dönerek Zhixiang’a baktı.   “Büyük ihtimalle diğer Tarikat ve Klanlar zaten bu bilgiye sahipler. Aslında Dördüncü Düzlem asla kapanmayacak. Üçüncü Düzlemdeki zorunlu yeteneklere sahip olan herhangi biri oraya girebilir.”   “Yeteneği olmayan kimseler yalnızca mecazi okyanusa bakmakla yetinir ve yetersizliğine yas tutmakla kalır.” Zhixiang kıkırdadı ve bir kez daha ona baş selamı verdi. Ardından dönerek ortadan kayboldu.   Meng Hao’nun gözleri titreşti. Zhixiang’ın gücünü hissedebiliyordu ve öncekinden tamamen farklı biri olduğunu biliyordu. Depolama çantasına bakarken gözlerinde düşünceli bir bakış belirdi ve Zhixiang ile daha önceki temasını düşündü.   İçten içe burada göstermiş olduğu ufak yardımın daha sonra Zhixiang ve Şeytan Ölümsüzü Tarikatından yardım almayla sonuçlanacağı konusunda yüzde seksen emindi. Ama alacağı yardımın büyük mü yoksa küçük mü olacağını tahmin edemiyordu.   Yüzünde rahatlamış bir gülümseme  belirdi. Uzun zaman önce Gelişim dünyasında kişinin sadece kendisine bel bağlaması gerektiğini öğrenmişti. Yabancılardan çok fazla yardım beklememek gerekiyordu. Bu nedenle Yeni Şeytan Ölümsüzü Tarikatının ona yapacağı yardımın büyük yada küçük olması çok önemli değildi.   Meng Hao’nun bu olayda elde ettiği en büyük kazanç Zhixiang ve Yeni Şeytan Ölümsüzü Tarikatının sözü değildi. Sekizinci Gelişen Ruhu ve inanılmaz güçlü dünyevi vücuduydu.   Meng Hao derin bir nefes alarak vücudunu ve Sekizinci Animaya girdiğinde ömrünün uğradığı korkunç hasarı inceledi. Hissettiği dünyasal kovma gücü konusunda ise ne zaman olduğunu bilmese de ortadan kaybolmuştu. Bu Meng Hao’nun pırıldayan gözlerle Dördüncü Zirveye doğru bakmasına neden olmuştu.   Bir an sonra bakışlarını çekti ve vücudu titreşerek Sekizinci Anima durumundan çıktı ve Birinci Animaya geri döndü.   Ardından bir adım yürüdü. Oradan hızla uzaklaşmadan önce ruh kırbacını aldı. Meng Hao’nun anladığı kadarıyla o Patrik Huyan’ın diğer kırbacını bir parçası gibi görünüyordu.   Fakat şuan o ikisinin kaynaşmasına izin vermeyecekti. Bunun yerine buradan ayrıldıktan sonra ikisine de etraflıca çalışmak için biraz zaman ayıracaktı.   Şuan Üçüncü Düzlemde elde edebileceği hazinelere bakmak istiyordu. Havada uğuldayarak Yedinci Zirveyi geçti ve ardından Altıncı Zirveye geldi.   Beşinci Zirveye yaklaştığında aniden gözleri pırıldadı ve ağzının kenarında bir gülümseme kıvrıldı. Yönünü değiştirerek Beşinci Zirveye doğru hızla ilerledi. Çok geçmeden şaşırtıcı şekilde karşısında bir kısıtlayıcı büyü ışığı belirdi.   Bu kısıtlayıcı büyü üç katmana sahipti. Dış katmanı sönüktü, orta katmanın ışığı pürüzsüzce akıyordu ve iç katman tamamen katıydı.   Bu üç katmanlı kısıtlayıcı büyü yaklaşık üç yüz metrelik alanı tamamen kaplamıştı. Bu kısıtlayıcı büyünün içinde bir ev olduğu ve onun duvarına bir cesedin yaslanmış olduğu net şekilde görülüyordu.   Bu ceset dışarıdaki çoğu cesetten farklıydı. Tamamen kurumamış, bir nebze hayati niteliklere sahipti.   O ölürken uzaklara doğru pişmanlıkla bakan yaşlı bir adamdı. Aklından nelerin geçtiğini söylemek imkansızdı ama elinde bir bambu flüt vardı. Bu flüt bir büyülü eşya değil sıradan bir aletti. Hatta biraz kurumuş gibi görünüyordu.   Yaşlı adamın önünde başka bir nesne daha vardı. Bu bir insan kafası büyüklüğünde bir davuldu. Rengi tamamen mordu ve zayıf bir parıltı yayıyordu. Davuldan tüm bölgede yankılanan zar zor duyulabilir bir tıngırdama sesi işitiliyordu.   Bu kısıtlayıcı büyünün dışında kaşları çatık sekiz civarında Güney Gök Gelişimcisi duruyordu. Onlardan bir kaçı o sırada kısıtlayıcı büyüyü geçmeye çalışıyordu.   Onların içinden dört tanesi Ji Xiaoxiao da dahil Ji Klanı üyeleriydi. Hatta içlerinde Meng Hao’nun daha önce korkutmuş olduğu Kuzey Menzili İmparatorluk Soyu Klanından Liu Zichuan da vardı.   Diğerleri ise Doğu Toprakları yada Kuzey Menzilindendi ve hepsinin de kısıtlayıcı büyünün içindeki mor davula bakan yüzleri çatıktı. Yüz ifadeleri arzuyla doluydu.   Meng Hao’nun rengarenk bir ışık ışını şeklinde olay yerine gelişi bölgedeki sessizliği bozdu. Grup hemen teyakkuza geçti ve etrafına bakınmaya başladı. Fakat onun Meng Hao olduğunu görünce yüzlerinde çirkin ifadeler belirdi.   Meng Hao’nun onlara İkinci Düzlemde dayattığı şartlar hepsinin de dişlerini gıcırdatmasına neden olmuştu. İçlerinden hemen titreyerek bir kaç adım gerileyen sadece Liu Zichuan olmuştu.   “Hepiniz buradasınız ha?” Meng Hao yaklaşırken içten bir kahkaha attı. “Sizi sadece bir kaç gündür göremedim ama özledim! Umarım hepiniz bu Üçüncü Düzlemde bol bol hazine elde etmişsinizdir!” Meng Hao’nun ifadesi samimiydi; aslında herkesin bol bol ganimet toplaması konusunda içtendi.   Fakat hislerini bu şekilde dile getirmesi diğerlerinin yüzlerindeki ifadelerin daha da çirkinleşmesine neden olmuştu. Yüzlerinde hoşnutsuz bakışlarla Meng Hao’ya gözlerini diktiler. Hatta bazıları ona saldırıp öldürmeyi düşünüyordu, böylece bütün sorunları tek hamlede bitirebileceklerdi.   Meng Hao bunu fark etmemiş gibi görünüyordu. Tek yaptığı gülümseyerek iç geçirmek oldu ve ardından konuştu, “Eee? Nasıl olur da hepiniz beni görmezden gelirsiniz? Pekala, önemli değil. Yoldaş Taoistler, Ben, Meng Hao, gerçekten de hepinizin burada büyük kazançlar elde etmenizi arzu ediyorum. Bu yolla benim de kazancım daha büyük olacak.”   O anda diğerlerinin gözlerinde öldürme arzusu titreşiyordu ve hatta bazıları sanki patlamanın eşiğindeymiş gibi birkaç adım ileri çıkmıştı.   Meng Hao hala bu durumu fark etmemiş gibi göründü. Yüzünde utangaç bir gülümseme vardı ve hatta biraz duygulu görünüyordu. Fakat diğerlerinin bakış açısına göre o net bir şekilde gösteriş yapıyordu ve bir cezayı hak ediyordu. Onun ifadesi hatta ölüm fermanı bile olabilirdi.   Aralarında sadece Liu Zichuan’ın kalbi gergin bir şekilde atıyordu ve içten içe feryat ediyordu:   “Rezillik! Utanmazlık! Bu piç… bu piç kesinlikle kızdırmamam gereken biri. Belli ki Ruh Bölme noktasına kadar gücünü artırmış ve yine de sadece bu seviyede güç sergiliyor….”   “O kesinlikle… kesinlikle diğerlerinin ona saldırmasını amaçlıyor!! Ne utanmazlık ama!!” Bu noktada Liu Zichuan daha önceki kendi tehlikeli durumunu düşündü. Şuan bu insanların Meng Hao’ya saldırırlarsa kendilerinin nasıl acınası bir durumun içinde bulacaklarını sadece hayal edebiliyordu.   Meng Hao’ya gülümseyerek bakarken gözünde o daha da korkunç biri oluyordu. Yine de aynı zamanda yanındaki bu insanların da kendisiyle aynı kaderi paylaşmaları konusunda oldukça istekliydi….   “Kardeşlerim,” diye devam etti Meng Hao, “Biliyorum sizi İkinci Düzlemde kırdım. Lütfen, buna içerlemeyin. Şuan artık Üçüncü Düzlemdeyiz, umarım aynı amaç için hep birlikte çalışabiliriz. Kardeşlerim, benim burada yeterince iyi talih bulup bulamamam tamamen siza bağlı.”   Konuşmasını bitiren Meng hao son derece minnettar göründü ve hatta ellerini kentleyerek onlara baş selamı bile verdi.   Bu selam Ji Xiaoxiao da dahil bütün herkesin dişlerini sıkmasına neden olmuştu. Liu Zichuan’ın ise sadece yüzü seğirdi ama diğer herkes adeta patlamanın eşiğindeydi.   “Oh, ayrıca…” Meng hao doğruldu ve gülümsemeye devam ederken Kuzey Menzili Gelişimcilerinden birisi artık kendini tutamadı. Öfkesi yükseldi ve bir kükremeyle ona doğru fırladı.   “Kapa çeneni, piç! Demek bizi İkinci Düzlemde kırdığını kabul ediyorsun?”   Kuzey Menzili Gelişimcisi saldırıya geçtiği anda Liu Zichuan’ın gözleri şaşkınlıkla açıldı ve beklenti dolu bir bakışla doldu.   “Gebert onu!” diye düşündü heyecanla.   Kuzey Menzili gelişimcisi Meng Hao’ya yaklaştı, yüzü vahşetle çarpılmıştı. Sağ elini kaldırarak bir büyü hareketi uyguladı ve ardından elini Meng Hao’ya doğru işaret etti.   Aynı sırada başka bir Kuzey Menzili Gelişimcisi daha ileri fırlarken ona bir Ji Klanı üyesi de katıldı. Parlayan gözlerin hepsi Meng Hao’ya dikilmişti.   Meng Hao’nun yüzünde bir utangaç bakış daha belirdi.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr