Bölüm 616

avatar
5846 17

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 616


  Bölüm 616: Şeytani Qi Gökyüzüne Doğru Patlıyor!

Gümbürtü dört bir yanda yankılandı. Güney Gök Gelişimcileri beş ışık ışınına doğru havalanırken aynı zamanda dövüşler de patlak vermişti. Havada yankılanan büyülü teknikler ve kutsal becerilerin sesi inlemeler ve soğuk homurdanmalarla birbirne karışmıştı. Çakmaktaşından bir kıvılcımın parlama süresinde beş inanılmaz hazine birbirinden ayrılmıştı.   Han Danzi kafasını kaldırarak havaya baktı ve ardından konuşmaya başladı, “Yoldaş Taoistler, bu beş inanılmaz hazine Yoldaş Taoist Meng ve benim ortak çabalarımız sonucunda ortaya çıktı. Bu şekilde davranmanız gerçekten uygun değil….”   O anda havadaki Gelişimciler aşağıdaki Meng Hao ve Han Danzi’yi fark etmişlerdi.   “Yoldaş Taoistler eğer ilgilenirseniz gizli yerdeki en büyük hazineleri açmak için beraber çalışabiliriz. Onlar beraber serbest bırakabiliriz. Ne diyorsunuz Yoldaş Taoistler?” Han Danzi’nin yüzünde gülümseme vardı ama gözlerinde garip, belirsiz bir parıltı vardı. Gözlerinin kenarıyla Meng Hao’yu dikkatlice izledi.   Bunun nedeni konuşmasından önce Meng Hao’ya danışmamış olması ve yaptığı teklifin daha önceki açıklamasıyla bağdaşmıyor olmasıydı. Belli ki onun ihtiyacı olan şey sadece Meng Hao’nun yardımı değil, bütün Güney Gök Gelişimcilerinin yardımıydı.   O anda Han Danzi Meng Hao’nun yüz ifadesini okuyamıyordu. En başından beri ifadesinde en ufak bir değişim olmamıştı. Meng Hao bu şekilde davranmaya devam ettikçe Han Danzi’nin ona karşı olan kesinliği daha da azalıyordu.   Meng Hao’yu bu işe karıştırmasının nedeni onun Gelişim merkeziydi. Meng Hao’yu bu şekilde gören sadece o değildi, hiç kimse kabul etmese de Gelişimcilerin çoğu Meng Hao’nun buradaki en güçlü Gelişim merkezine sahip olan kişi olarak görüyorlardı.   Bu nedenle Han Danzi’nin yanında onu görünce sözleri daha da ikna edici olmuştu. Ne de olsa bir uzman bir plan yaptığında o planın küçük bir şey olma ihtimali yoktu.   Havada duran Gelişimcilerin gözleri titreşti ama hiç bir şey söylemediler. Bu insanların hepsi daha önce Meng Hao tarafından dolandırılmış olsalar da şartlar gereği öyle olmuştu. Şuan her birinin heyecanlanmaması imkansızdı. Tabii ki dış dünyada bu grubun içindeki herhangi biri sıra dışı zekaya sahip biri olarak görülecekti. Bu yüzden Han Danzi’nin söylediklerinin yalnızca üçte birine inanmışlardı.   Fang Yu aniden konuşmaya başladı, “Eğer değerli hazineler ortaya çıkarsa onları nasıl paylaşacağız?

Bir Tao yemini edeceğim, gelişim kalbimin üzerine ant içeceğim. Ne kadar değerli hazine çıkarsa çıksın ben sadece bir tane ateş küresi alacağım!” Han Danzi’nin sözlerinin kararlılığı demiri bile kesecek kadar keskindi.   “Üstelik,” diye devam etti ciddi bir şekilde, sözleri tıpkı altın bir çanın sesini andırıyordu, “eğer yeminimden dönersem bu sadece gelişim yolumu kesmeyecek aynı zamanda Güney Diyarına döndüğümde sizin Tarikat ve Klanlarınız yüzünden kendim için hiçbir güvenli bölge bulamayacağım.”   Havadaki Güney Gök Gelişimcileri düşünceli bir şekilde bakıyorlardı. Aslında Han Danzi’nin sözleri doğruydu. Onların Gelişim merkezleri inanılmaz yüksek olmasa da hepsinin de arkasında büyük güç olarak görülebilecek Tarikat ve Klanlar vardı. Bu nedenle bazı açılardan bakınca han Danzi’nin sözünden dönmesi konusunda çok endişeli değillerdi.   Herkes birbirine bakındı. Hepsinin de aklından farklı farklı düşünceler geçiyordu ama tabii ki bunu yüz ifadelerine yansıtarak diğerlerinin anlamasına izin vermiyorlardı. Yavaş yavaş bütün gözler Meng Hao’nun üzerine dönmüştü.   “Benim de bir Tao yemini oluşturmam gerekiyor,” dedi sakince.   En başta her şey sessizdi ama bir an sonra Ji Klanı üyeleri aşağı doğru inmeye başladılar. Ardından Fang Yu ve diğer Gelişimciler de onlara katıldılar. Yaklaşırken gözleri titreşiyordu.   Fakat bütün Güney Gök Gelişimcileri gelmemişti. Xu Qing ve bazıları orada değillerdi.   Han Danzi gülümsedi ve herkese merkez bölgesine nasıl yaklaşacaklarını açıklamaya başladı. Herkesin gelmesini beklerken Han Danzi ellerini kenetledi ve Meng Hao’ya doğru özür diler gibi bir baş selamı verdi.   “Yoldaş Taoist Meng,” dedi içten bir ses tonuyla. “Fikrimi değiştirmiş değilim. Senin de görebildiğin gibi sadece ikimizin gücüne bel bağlayarak değerli hazineleri çıkartmamız zor olacak. Sadece diğerleriyle gücümüzü birleştirerek başarıya ulaşabiliriz.”   “Umarım beni affedebilirsin.” Bir kez daha içten bir baş selamı verdi. Ardından sağ elini kaldırdı ve içindeki ejderha şeklinde yeşim bir kolye görüldü.   “Bu kolyeyi daha önce elde etmiştim ve harika bir hazine olarak görülebilir. Bununla bir deniz tükürebilen devasa bir ejderha çağırabilirsin. Yoldaş Taoist Meng, lütfen bunu özür nişanesi olarak kabul et.” Bununla birlikte kolyeyi Meng Hao’ya doğru gönderdi.   Meng Hao her zamanki ifadesiz yüzüyle kolyeye doğru baktı ve ardından onu Kutsal Duyusuyla inceledi. Kolyede herhangi şüpheli bir şey görünmüyordu bu yüzden elbise kolunu kayıtsızca sallayarak kolyeyi bir kenara koydu.   “Teşekkür ederim, Yoldaş Taoist Han Danzi,” dedi sakince.   Han Danzi onun kolyeyi kabul etmesini sakince izledi. İçten içe biraz şüphelenmişti. Meng Hao’nun tamamen ifadesiz tavrı onun aklından geçenleri okumayı zorlaştırıyordu.   “Hmph,” diye düşündü kendi kendine. “O sadece genç nesilden bir çocuk. Büyük bir entrikacı olsa bile belli bir sınırları olmalı. Üstelik, ben çoktan herkese sadece tek bir ateş küresi elde etmek istediğimi beyan ettim. Bu Meng Hao’nun hiç yoktan bana problem çıkartabileceğine inanmıyorum.” İçten içe soğukça gülüyordu ama yüzünde kulaklarına varan bir gülümseme yerleştirmişti.   İkili bacaklarını çaprazlayarak meditasyona oturdu. İki saatin ardından Güney Gök Gelişimcileri birer birer oraya varmışlardı. Hiç kimse konuşmuyordu. Hepsi de güçlerini zeminde belli bir noktaya bütün güçlerini saplamaya odaklanmışlardı. Bunun sonucunda şiddetli bir gümbürtü ortaya çıkmış ve ayna dünyasının içinde devasa bir burgaç şekillenmişti.   Burgaç hızla döndü ve ardından bir kara deliğe dönüştü. Hemen çeşit çeşit büyülü eşyalar kara deliğin içine emilmeye başladı. Bu sırada bir çoğu parçalandı ama ondan fazla sayıda ışık ışını dış dünyaya geçmeyi başararak gökyüzüne doğru fırladı.   Hazinelerin yaydıkları ışık çok parlaktı ve anında kalabalığın dikkatini çekmişti. Fakat Meng Hao da dahil herkes hemen bakışlarını tekrar ayna dünyasına çevirdi. İçeride burgaç hala duruyordu ve kara deliğin çekimsel kuvveti varlığını sürdürüyordu. Fakat ne yazık ki Büyük Şeytanın çevresindeki yedi ateş küresini çekebilecek kadar güçlü değildi.   Fakat… kara deliğe en yakında bulunan iki ateş küresi gözle görülür bir şekilde bozunmaya ve harelenmeye başlamıştı. Görünüşe göre eğer kara deliğin gücü biraz artsa onları hareket ettirebilirdi.   “Bir kez daha!” gözlerini ateş kürelerine diken Han Danzi bağırdı. Gelişim merkezi bütün gücüyle patladı. Bu güç karşısında diğerlerinin gözleri titreşti ve onlar da Gelişim merkezlerinin tam güçlerini serbest bırakmaya başladılar.   Meng Hao gözlerini bir an kapattı. Tekrar açtığında Altıncı Animanın içindeydi.   GÜÜM!!   Herkes tekrar saldırdı. Bu sefer ortaya çıkan titreşimlerin şiddeti depremlere ve dağların parçalanmasına neden olmuştu. Ayna dünyasının içinde öncekinden daha büyük olan bir burgaç ortaya çıktı.Daha sonra beliren kara delik en yakındaki iki ateş küresinin şiddetle bozunmaya başlamasına neden oldu. En sonunda küreler hareket etmeye başladı.   Küreler hareket ederekn her şey karardı ve değerli hazinenin görkemli aurası kara deliğe aktı ve ardından dış dünyaya salındı. Hava gök gürültüsü gibi bir sesle doldu ve insanlar aurayı hissettiklerinde tamamen şoka uğradılar. Bu auranın şiddeti Ölümsüzleri bile yok etmeye yeterdi!   Meng Hao’nun göz bebekleri büzüldü. Yedi ışık küresinin içindeki tahta kılıçlardan aldığı hissiyat depolama çantasındaki kılıçlara göre çok çok daha büyüktü. Fakat aynı zamanda onların… bir ve aynı oldukları da çok belliydi!   Han Danzi’nin başka bir şey söylemesine gerek yoktu. Güney Gök Gelişimcilerinin gözlerinde bir arzu parıltısı belirdi ve bir kez daha Gelişim merkezlerinin patlayıcı güçleriyle birlikte en güçlü kutsal becerilerini ve büyülü tekniklerini serbest bıraktılar.   Han Danzi ise derin bir nefes aldı. Adamın üzerindeki sadece Meng Hao’nun hissedebildiği habisliğin sınırındaki Şeytani Qi aniden onun içinde var olan bir Gelişimcinin dalgalanmalarının yerine geçti. O sanki bir Şeytan olmuştu!   Meng Hao Yedinci Animaya girdi ve bu onun Ruh Bölme dünyevi vücuduna sahip olduğu anlamına geliyordu. Diğerleriyle birlikte zemine saldırılarını göndermeye devam etti.   Tüm bölge çatlaklarla kaplanmıştı. Bu çatlaklar hemen tekrar mühürlense de ayna dünyasının içinde neredeyse otuz metre genişliğinde devasa bir burgaç patlamıştı.   Burgacın kenarları aslında alev kürelerinin içindeki tahta kılıçlara dokunmanın eşiğine gelmişti.   Herkese nefes nefeseydi ve gözleri şok edici bir kara deliğe dönüşmekte olan burgaca odaklanmıştı!   Kara delik ortaya çıktığında şaşırtıcı şekilde ateş kürelerden üç tanesi harelenmeye ve titreşmeye başladı. Aniden… hareket etmeye başladılar!   Bu sahne Gelişimcilerin bakışlarını bıçak gibi keskinleştirmişti. Gelişim merkezleri tüm hızıyla deveran ederek  değerli hazinelerin dışarı çıkmasını bekliyorlardı. Böylece onlar için savaşmaya başlayacaklardı.   Zaman geçti. Sadece on nefeslik süre geride kalmıştı ama insanlara göre bu süre sonsuz gibi gelmişti. Üç alev küresinin yavaş yavaş kara deliğe yaklaşmasını izliyorlardı. Küreler mücadele ediyor gibiydi ama kara deliğin gücü onların yavaş yavaş çekilmelerine neden oluyor gibiydi.   Bu kara deliğin gücünün kaynağı Güney Gök Gelişimcileri değil, ayna dünyasının dışıyla içi arasındaki etkileşimdi. Gelişimcilerin fonksiyonu sadece bu gücü serbest bırakmaktı.   Kara deliğin yaydığı çekimsel kuvvet o kadar güçlüydü ki bundan sadece üç ateş küresi etkilenmemişti. Ayrıca etrafında ateş küreleri dönen canlı gibi duran Büyük Şeytan da etkilenmişti.   Yaklaştı…. Yaklaştı….   Göz açıp kapayıncaya kadar ateş kürelerinin içindeki tahta kılıçlardan biri kara deliğin içinde kayboldu. O an herkes nefesini tutmuştu. Bir anda şaşırtıcı şekilde ayaklarının altında tahta bir kılıç dışarı fırladı. Kılıç adeta açılan bir ipek bez bir ışık ışını şeklinde gökyüzüne doğru fırladı.   Ji Klanı üyeleri anında havaya fırlayarak ışık ışınının peşinden gittiler.   Daha sonra iki tane daha tahta kılı. fırladı, onların Kılıç Qi’leri tıpkı parlak bir gökkuşağı gibiydi. Onların yaydıkları soğukluk karşısında adeta herkes donuyor olduğunu hissetti. Fakat kalplerinde yanan arzu dondurulamazdı. Fang Yu, Kuzey Menzili grubu ve diğer Gelişimciler anında havaya fırlayarak tahta kılıçların peşine düştüler.   Onlar takip etmek için havalandıkları anda üç tahta kılıç da daha şok edici bir enerji yaymaya başlamışlardı. Sonsuz hareler gökyüzüne yayılarak dalgalanma alanının içine giren herhangi bir şeyin çarpıcı bir şekilde yavaşlamasına neden oldular. Sanki kılıçlar kendi uzay zaman bölgesini yaratmışlardı.   Meng Hao hemen üç tahta kılıcın arkasına fırlarken Han Danzi de onu takip etti.   Sanki ikili tahta kılıçlar için dövüşmeye başlayacaklar gibi görünüyordu. Fakat Han Danzi’nin sadece yukarı doğru hareket ettiği görüldü. Hemen tekrar aşağı geri dönmüştü. Herkes değerli hazinelerin peşine düşerken o yere secdeye yattı ve dilini ısırarak bir ağız dolusu kan tükürdü. Kan anında ayna dünyasının içine doğru uzanan ince bir akıntıya dönüştü. Ayna dünyasının içindeki kara delikten dışarı çıktı ve ardından kara deliğe doğru çekilmekte olan Büyük Şeytanın vücuduna doğru yaklaştı.   “Ata Ruh, soyundan gelen genç nesil seni asla unutmadı! Bugün buraya gücünün dünyaya tekrar geri dönmesini kutlamak için geldim!!” Onun bu sözleri çınlarken Büyük Şeytanın gözleri zekayla titreşti. Kan akıntısının vücudunun etrafında dolanmasına izin verdi, ardından akıntı daraldı ve onu kara deliğe doğru çekmeye başladı.   Her şey şiddetle sarsıldı ve gümbürtü sesleri havayı doldurdu. Aniden Han Danzi’nin önünde binlerce metre genişliğinde devasa bir burgaç ortaya çıktı. Burgacın içinden garip, Şeytani bir ses geldi; bu tıpkı insanlar hem ağlıyormuş hem de gülüyormuş gibi bir sesti.   Aniden, üç yüz metre büyüklüğünde devas bir kafa aşağıdaki dünyanın suya benzeyen yüzeyinin içinden yükselmeye başladı!   Şeytani Qi...   Gökyüzüne doğru patladı!!!

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44251 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr