Bölüm 651: Benim Tao'm Yakın!

avatar
5362 16

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 651: Benim Tao'm Yakın!


 

Bölüm 651: Benim Tao'm Yakın!

 

Bu gemi tabii ki bunca zaman Meng Hao'nun yarattığı gürütüyü dinleyen Güneş Ruhu Toplumuna ait gemiydi. Üç yaşlı adam, iki sakin gelişimci ve diğerleri adeta çıldırmış ve dehşetle dolmuşlardı. Herkes o sırada geminin bir an önce Fırtınarüzgarı Ayrımından çıkmasını diliyordu.

 

Geçen iki ay boyunca yirmiden fazla patlama silsilesi duymuşlardı. Şuan herkes buna sebep olan şeyin bir grup insan değil, tek bir kişi olduğunu tahmin ediyordu!

 

Bu kişi inanılmaz güçlü olmalıydı ve yenilmeden büyü formasyonlarına karşı koyabilecek kadar cesur biriydi.

 

En önemlisi gemideki bir Feng Shui pusulasını üç yaşlı adam bir ay önce kullandıkları zaman gerçekleşmişti.

 

Feng Shui pusulası gemide nadiren görülen bir şeydi. Onun tek bir işlevi vardı; Fırtınarüzgarı Ayrımına görünmez dalgalar gönderiyordu ve pusulanın yüzeyinde bölgenin bir haritası çıkıyordu. Harita büyülü sembollerden şekillenen herhangi bir ruh yaratığının konumunu gösteriyordu.

 

Bir ay önce onu kullanarak hepsi beyaz ışık noktalarıyla temsil edilen ruhları ortaya çıkartmışlardı. Tüm bölge bu beyaz ışıklarla doluydu. Fakat tüm bunların ortasında... kırmızı bir nokta yer alıyordu!

 

Bu kırmızı nokta herkesin korkunç bir hayretle dolmasına neden olmuştu.

 

Bir kırmızı nokta dışarıdaki Gelişimciyi temsil ediyordu!

 

Dahası geçen bir ay boyunca bölgedeki beyaz noktalar hatrı sayılı şekilde azalmıştı. Sanki bilerek bölgeden kaçınıyorlardı. Ek olarak, yabancı bir Gelişimciyi temsil eden kırmızı nokta giderek parlak ve canlı bir hal alıyordu. Herkesin gözleri şaşkınlıkla açılmıştı.

 

Özellikle kırmızı noktanın haritadaki sarı noktaya hızla yaklaştığını fark ettiklerinde tüyleri diken diken olmuştu. Bu sarı nokta... içinde bulundukları gemiydi! Hemen panik çığlıkları yükselmişti.

 

"O geliyor!!"

 

"Fırtınarüzgarı Ayrımını tek başına aşan Gelişimci... bize doğru geliyor!" Gemideki ondan fazla Gelişimcinin hepsinin de yüzleri solmuştu. Hatta bazıları dehşetle ayağa fırlamıştı, yüzleri bilinmeyen bir korkuyla doluydu.

 

Gemiden sorumlu yaşlılar soluk yüzleriyle birbirlerine baktılar. Birbirlerinin gözündeki acı ve karmaşık duyguları görebiliyorlardı. Üçü de daha önce hiç böylesine şok edici bir olay yaşamamışlardı.

 

Bu yabancının kim olduğunu bilmiyolardı ama Fırtınarüzgarı Ayrımının bu kadar derinlerinde bile hayatta kalabildiğine göre onun kesinlikle Ruh Bölme aşamasında olduğunu tahmin ediyorlardı!

 

"Ruh Bölme tuhafları garip bir doğaya sahiptir. Eğer hepimizi burada öldürürse, Tarikat hiçbir şey yapamayacaktır. Sadece üçümüz için bir Ruh Bölme uzmanını kızdırmayı göze almayacaklardır."

 

"Lanet olsun! Neden böyle oldu? Eğer Üçüncü Halkaya geçmek istiyorsa varsın geçsin, neden bizim peşimizden geliyor...?"

 

Düşünceli bir şekilde oldukları yerde oturdular. Tam bu noktada herkes hayret dolu bakışlarla Fırtınarüzgarı Ayrımından doğan şiddetli bir rüzgarın aniden geminin sağ tarafına vurduğunu ve gemiden yükselen kanlı parıltının sönükleştiğini izlediler, sanki parıltı tamamen kaplanmış gibiydi.

 

Güvertede tek bir ses dahi çıkmadı. Herkes kaygılı bir şekilde yerinde oturuyor ve şiddetli rüzgarın geldiği yöne doğru bakıyordu. Dışarıdaki pus kaynadı ve üzerlerine katı bir baskı çökmeye başladı.

 

Kısa süre sonra havada uzun adımlarla ilerleyen yeşil bir figür görüldü. Siyah beyaz saçları kafasının etrafında dans ederken gözleri geminin üzerine dikilmişti. Bu kişi tabii ki Meng Hao idi.

 

O gemidekileri gördüğü sırada gemidekiler de ona baktılar.

 

Üç yaşlı adam onu gördüklerinde titremeye başlamışlardı. "Güneş Ruhu Toplumunun üçüncü nesil öğrencileri size saygılarını sunuyor, kıdemli," dediler hep bir ağızdan. Meng Hao'dan yayılan şiddetli baskı herkesin adeta nefesini kesmişti. Hatta baskıyla içlerindeki Gelişen Ruhların bile titrediğini hissediyorlardı.

 

Herkesin içinde şiddetli bir korku oluşmaya başlamıştı, özellikle Meng Hao doğrudan onlara bakarken. Onun bakışları keskin bir bıçak gibiydi. Adeta herkesin kalbini okuyor ve zihinlerini tek bir bakışla görebiliyor gibiydi. Sanki onun karşısında adeta saydam bir bardak gibilerdi. Hiç tereddüt etmeden üç yaşlı adam hemen ellerini kenetledi ve saygıyla baş selamı verdiler.

 

Aynı esnada gemideki ondan fazla yolcu da ellerini kenetleyerek onu selamladılar.

 

Meng Hao ifadesiz bir tavırla gemiye doğru yürüdü. O yaklaşırken aniden geminin savunma sistemina ait kırmızı bir kalkan peyda oldu.

 

Kalkan ortaya çıktığında yaşlı adamlar kalplerini teklediğini hissettiler ve yüzleri tamamen düştü. İçten içe büyük bir pişmanlık hissettiler ve büyük bir yanlış anlaşılmanın kapıda olduğundan emindiler. Belli ki bu kalkan Fırtınarüzgarı Ayrımının içinde hayatta kalabilen birini engelleyemeyecekti. En fazla onu bir an yavaşlatır ama en sonunda bu durumda şanssız olan yine kendileri olurdu.

 

Onlar tam kalkanı indirmek üzereyken Meng Hao doğrudan kalkana ilerledi. Enerji dalgalanması sesleri duyuldu ama kalkanı yürüyerek geçen Meng Hao'nun yüzü her zamanki gibiydi.

 

Gemideki çoğu kişi neler olduğunu göremese de üç yaşlı adam şaşkınlığa düşmüşlerdi. Kalkanın Meng Hao karşısında bu kadar etkisiz olacağını hiç düşünmemişlerdi.

 

Şuan olanlar tamamen hayallerinin ötesine geçmişti; aniden dizlerinin üstüne çöktüler ve yere kapaklandılar.

 

Diğerleri de garip bir şeylerin olduğunu fark etmişlerdi. İki sakin genç daha önce Üçüncü Halkaya gitmişlerdi. Bu nedenle gemiyi diğer yolculara göre biraz daha iyi anlıyorlardı. O anda yüzleri titreşti ve kalpleri güm güm atmaya başladı.

 

Meng Hao hiçbir şey söylemedi. Gemiye bindi, etrafına bakındı ve ardından geminin uç kısmına bacaklarını çaprazlayarak oturdu.

 

İlk başta konuşmadı ve gemide diğer insanlar da kışta kalmış ağustos böceği gibi sessizleşti. Üç yaşlı adam ayağa bile kalkmaya cesaret edememişlerdi. Tüm gemi mutlak bir sessizlik içindeydi.

 

Biraz zaman geçtikten sonra Meng Hao kayıtsızca konuştu, "Üçüncü Halkanın bir haritası var mı sizde?"

 

Yaşlı adamlar hiç tereddüt etmeden depolama çantalarından yeşim kayışlar çıkarttılar ve saygıyla Meng Hao'ya uzattılar.

 

Meng Hao onları kabul etti, bir bakışla inceledi ve ardından gözleri yan taraftaki Feng Shui pusulasına kaydı. Gözleri pırıldadı ve başını aşağı yukarı salladı.

 

"Siz Üçüncü Halkaya mı gidiyorsunuz?" diye sordu.

 

"Kıdemli," diye cevapladı yaşlılardan biri, "biz şuan geminin kaptanlığını yapıyoruz ve yolcuları Üçüncü Halkadaki Denizdurağına götürüyoruz."

 

"Beni de yanınızda götürmeniz sizin için uygun mu?" diye sordu Meng Hao kayıtsızca.

 

"Kıdemli, gemimize hoş geldiniz. Bizimle gelip bize göz kulak olduğunuz için çok teşekkürler. Biz küçük nesiller size ne kadar teşekkür etsek azdır." Yaşlı adamlar ellerinden geldiğince saygılı konuşmaya çalışıyorlardı ve onu kızdırma korkusuyla ses tonları yalakalığın sınırlarında dolaşıyordu.

 

"Pekala, hadi gidelim," dedi Meng Hao gözlerini kapatarak.

 

Yaşlı adamlar hemen kabul ettiler, ardından dikkatlice ayağa kalktılar. İçten içe rahat bir nefes aldıktan sonra gemiyi mümkün olduğunca hızlı bir şekilde sürmeye devam ettiler. Yolculuk sırasında kimse konuşmaya bile ceseret edemiyordu. Gemi tamamen sessizdi.

 

Gemi Meng Hao kadar hızlı hareket etmiyordu ama avantajı yola rahat devam etmesiydi. Birkaç gün olduğu yerde oturarak meditasyon yaptı. Ardından aniden gözlerini açtı ve Feng Shu pusulasına doğru baktı. Onun yüzeyinde, yakınlrda yüzen bin sembollü bir ruh görülüyordu.

 

Yarım tütsülük sürenin ardından bin sembollü ruh çıplak gözle görülebilecek kadar yakına geldi. O fırtına rüzgarlarının içinde yüzen demir bir zincir gibi görünüyordu. Gemiyi tamamen görmezden gelirken ara sıra ara sıra yıldırım tüketmek için hamle yaptı.

 

Meng Hao aniden ayağa kalktı.

 

"Gemiyi durdur. Beni bekle!" Bununla birlikte yürümeye başladı. Üç yaşlı adam ve yolcular şaşırmıştı. Meng Hao'nun gemiden ayrılışını izlediler. Bununla birlikte demir zincir hemen onu hissetmiş gibi göründü. Ona doğru fırladı ve şiddetli bir kasvet dolu öldürme iradesi Göklere yükseldi. Aniden bölgedeki yıldırım kırmızıya döndü ve uğuldayarak Meng Hao'ya doğru yöneldi.

 

Fakat demir zincir daha ona yaklaşamadan önce Meng Hao bir büyü hareketi uyguladı. Aniden metal, odun, su, ateş ve toprak karakterleri ortaya çıktı. Onlar demir zinciri sararken Meng Hao da ileri doğru yürüdü ve yumruğunu savurdu.

 

Demir zincir yıkılarak bünyesinde barındırdığı bin büyülü sembol dört bir yana dağıldı. Meng Hao daha sonra bir büyü hareketiyle Dağ Tüketme Efsununun bin tane dağ ortaya çıkartmasını sağladı. Dağlar büyülü sembolleri kapladı ve ardından bir araya gelerek büyük bir dağ zirvesi oluşturdular. Daha sonra dağ zirvesi küçülerek Meng Hao'nun avucuna geri döndü ve orada mühürlendi.

 

Meng Hao onu depolama çantasına attıktan sonra arkasını döndü ve gemiye doğru yöneldi.

 

Tüm bu olay sadece on nefeslik sürede gerçekleşmişti. Meng Hao gayet doğal ve rahat hareketlerle sahipti, adeta bulutlarda süzülüyor, suda yüzüyor gibiydi. Tüm bu olup bitenler tam anlamıyla etkileyiciydi, sanki bunu daha önce defalarca yapmış gibiydi. Bunu izleyen herkes tam anlamıyla afallamıştı.

 

Gemideki insanlar boş boş bakakalmış, daha önce Üçüncü Halkaya gitmiş olan iki Gelişimcinin nefesleri ağırlaşmıştı. Herkes bin sembollü ruhun ne kadar kudretli olduğunu biliyordu ve bu Meng Hao'ya karşı hissettikleri korkuyu bambaşka bir boyuta taşımıştı.

 

Şuan geçmişte duydukları bütün patlamaların sebebi konusunda emin olmuşlardı. O zamanlar bir Gelişimcinin büyülü sembol ruhlarını zapt ederek ele geçirdiğini hayal bile etmemişlerdi.

 

Aralarında en çok şaşıranlar üç yaşlı adamdı. Onlar Güneş Ruhu Toplumunun öğrencileriydi ve Fırtınarüzgarı Ayrımına dair diğer herkesten daha bilgililerdi.

 

Büyülü sembol ruhlarının ele geçirilebileceğini bilmeseler de şuanki durumun gayet farkındalardı. Her birkaç yüz yılda bir, üç Tarikattan güçlü uzmanlar bir Patriğin liderliğinde büyü formasyonuna girerlerdi, bunun tek amacı büyülü sembol ruhları toplamaktı. Bu tip ruhlar Patrikler için gayet kullanışlıydı.

 

Patriklerin onları nasıl kullandığını kimse bilmese de büyülü sembol ruhlarının büyü formasyonunun özünü oluşturduğu genel bir bilgiydi. Bu özellikle Ruh Bölme Gelişimcileriyle kıyaslanabilen bin sembollü ruhlar için geçerliydi. Onlar tahmin edilemezdi ve adeta yok edilemezdi; sadece Üç Aziz onları zapt edebilirdi.

 

"Kı-kıd...kıdemli... seyahatiniz boyunca kaç tane bin sembollü ruh ele geçirdiniz?" Üç yaşlı adamdan birisi titreyen sesiyle sordu.

 

"Yirmiden fazla," Meng Hao geminin uç kısmındaki pozisyonundan cevap verdi. Bakışları yaşlı adama döndü.

 

"Yirmiden fazla mı!!" Yaşlı adamın yüzü tamamen düştü ve nefesi hızlandı. Aniden dönerek diğer iki yaşlıya baktı ve ardından kükredi, "Gemiyi tekrar harekete geçirin! Mümkün olduğunca hızlı bir şekilde!!"

 

Onların da aslında bunu hatırlamaya ihtiyaçları yoktu. Meng Hao'nun dediklerini duyunca titremişler ve sanki akıllarına Meng Hao'dan bile daha korkunç bir şey gelmişti. Gelişim merkezlerini hızla deveran ettirerek gemiyi kontrol ettiler ve mümükün olduğunca hızlı bir şekilde yola devam ettiler.

 

Meng Hao biraz önce konuşan yaşlı adama bakarken gözleri titreşti.

 

Adam ona buruk bir gülümsemeyle karşılık verdi ve yüzü büyük bir endişeyle doldu.

 

"Kıdemli, belki farkında değilsiniz ama her yüz yılda bir, sadece beş tane bin sembollü ruh toplanabilir. Bu sayı geçilmemelidir, aksi takdirde.... Bu sarı kaynakların Yeraltı Gemisinin ortaya çıkmasına neden olur...."

 

"Sarı kaynaklar çıkar, Yeraltı Gemisi kendini gösterir, Tao Arayışı yasaklı bölgesi!"

 

Yaşlı adam bu sözleri söylediği anda etraflarındaki fırtına rüzgarları aniden hareket etmeyi kesmiş gibi göründü. Yıldırımlar havada asılı kaldı ve pus katılaştı!

 

Sanki on anda Gök ve Yerin doğal kanunları aniden tamamen hareketsiz kılınmış gibiydi!

 

Aynı esnada kadim bir ses duyuldu. Bu ses zamanın havasıyla doluydu; sanki bir çürümüşlük perdesi kalkmıştı. Boğuk ses uzaklardan geliyordu.

 

"Uzun zaman önce, sonuna kadar ilerlemeyi tercih ettin, ta ki senden geriye hiçbir şey kalmayana dek...."

 

"Uzun zaman önce, sonuna kadar ilerlemeyi tercih ettim, ta ki benden geriye hiçbir şey kalmayana dek...."

 

"Ben kimim? Sen kimsin...? Akıl ermez beyazlamış kemikler. Çağların bağlangıçları. Benim Tao'm... yakın."

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44323 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr