Bölüm 655: Deniz Şeytanı Avı

avatar
6202 16

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 655: Deniz Şeytanı Avı


 

Bölüm 655: Deniz Şeytanı Avı

 

 

Bir ay hızlıca geçti.

 

Bu süreçte Meng Hao Üçüncü Halka boyunca serbesçe dolaştı. Gelişim merkezi seviyesini düşününce ona karşı durabilecek herhangi bir Deniz Şeytanı karşısına çıkmamıştı. Herhangi birisi ortaya çıkıp ona yaklaşmaya başladığında anında yok ediyordu.

 

Bazen ise gerçekte bizzat bir şey yapmasına gerek kalmıyordu. Sadece Tahta Zaman Kılıcı ucunu göndererek etrafında döndürüyordu. Tek bir düşüncesiyle kılıç ucunu saldırıya gönderebiliyordu.

 

Yirmi beş gün önce yaklaşık bir düzine kişiden oluşan bir maceracı Gelişimci grubu peşlerinde iki tane Deniz Şeytanıyla beraber hızla ilerliyorlardı.

 

Bu umutsuz durumda aniden ortaya siyah bir ışık ışını çıkmıştı. Doğruca Deniz Şeytanlarına doğru fırlamış ve onları küle dönüştürmüştü. Şeytan kalpleri havalanmış ve ardından havada kaybolmuşlardı.

 

Yirmi gün önce, kibirli bir ifadeye sahip bir adam bir Deniz Şeytanı ile yakın dövüşe girmiş durumdaydı, aniden ortaya siyah bir ışık ışını çıkmış ve Deniz Şeytanını küle dönüştürmüştü.

 

On beş gün önce, on gün önce, beş gün önce de Üçüncü Halkanın farklı bölgelerinde benzer olaylar yaşanmıştı. Aslında her gün böyle olaylar oluyordu. Yavaş yavaş bu siyah kılıç ucuyla ilgili söylentiler yayılmaya başlamıştı.

 

Bir aylık hakimiyetin ardından Meng Hao yakşaık bin kadar Şeytan kalbi elde etmişti. Çoğu düşü seviyeydi, sadece bir kaç tanesi orta seviyeydi.

 

Meng Hao başkalarının sevinçten deliye dönebilecekleri bu sonuçtan çok memnun değildi.

 

"Kuzey Menzili, Güney Diyarı ve Doğu Topraklarındaki Klan ve Tarikatların Seçilmişleri bana büyük miktarda Ruh Taşı borçlu. Geçen ay boyunca elde ettiğim kazanç da önemsiz. Bu insanları dolandırmakla kıyaslanamaz." O sırada havada durmuş sonsuz denize bakarak suyun altında kaç tane Deniz Şeytanının yaşıyor olabileceğini düşünüyordu.

 

"Eğer biraz yüksek kalite Ruh Taşı yada... aşırı yüksek kalite Ruh Taşı elde edebilirsem, gerçekten buna değecek!" Depolama çantasına bir miktar aşırı yüksek kalite Ruh Taşı vardı ama sayısı fazla değildi. Onlar son derece değerliydi ve yıllar önce nasıl iki bin tane aşırı yüksek kalite Ruh Taşı harcadığı aklına gelince kalbi tekliyordu.

 

"Yine para sıkıntım var.... " "Eğer yeterince Ruh Taşım olsaydı, daha fazla Tahta Zaman Kılıcı ve hatta Zaman Kılıcı ucu kopyalayabilirdim. Fakat bunu yapabilmek için en az on milyondan fazla Ruh Taşına ihtiyacım var." Aşağıdaki denizin yüzeyine baktı ve dişlerini sıktı.

 

"Eğer Wang Klanı Patriği ölmediyse, tehlike hâlâ devam ediyor demektir. Şuan benim için en önemli şey mümkün olduğunca güçlenmek. Her şeyimi vermeliyim!" Gözlerinde kararlılık belirdi ve ardından havada kayboldu.

 

Günler sonra, Üçüncü Halkadaki bir adada bacaklarını çaprazlamış şekilde oturuyordu. Etrafındaki bölge çoktan temizlenmişti ve Zaman kılıcı ucu etrafında dolanıyordu. Depolama çantasına bakmasıyla birlikte küçük bir dağ dışarı fırladı.

 

Bu küçük dağın içinde daha önce ele geçirdiği bin sembollü ruh olan savaş baltası bulunuyordu.

 

Ona bir an baktıktan sonra sağ elini havaya kaldırarak dağın ortadan kaybolmasına neden oldu. Savaş baltası aniden gümbürtü sesi yaymaya başladı ve tam saldırıya geçecekken Meng Hao elbise kolunu sallayarak bölgeye büyük bir baskının çökmesini sağladı. Elini uzattı ama savaş baltası bir patırtı sesi çıkarttı ve binden fazla büyülü sembole dönüştü. Meng Hao'nun yakalama hareketi boşa gitmişti.

 

Büyülü semboller adeta kendiyle gurur duyuyormuş gibi şelale gibi döküldü. Meng Hao'nun arkasına dolandılar ve orada tekrar savaş baltası şekline bürünerek Meng Hao'ya saldırdılar.

 

"Nazar!" dedi Meng Hao soğukça. Kafasını çevirmeye bile yeltenmedi; basitçe sol işaret parmağıyla arkasına doğru işaret etti.

 

Bin büyülü sembol titredi ve havada mücadede etmeye başladı. Fakat Meng Hao yumruğunu savurduğunda savaş baltası çok sayıda büyülü sembole dağıldı. Ardından bir büyü hareketi uyguladı ve Dağ Tüketme Efsunu bin tane dağ formuyla ortaya çıkarak bütün büyülü semboller kapladı.

 

Meng Hao tüm bu eylemleri pürüzsüz ve hızlı bir şekilde yapıyordu, sanki en ufak bir sıkıntı bile yaşamıyor gibiydi. Ardından kayıtsız bir ifadeyle büyülü sembollerin birer birer kendisine yaklaşmalarını sağladı. Onları Kutsal Duyusuyla damgaladı, bu işlem saatlerce sürdü. Her şey bittiğinde pırıltılı gözlerle dağların gevşemesine gevşemesine ve büyülü sembollerin serbest kalmalarına neden oldu.

 

Semboller sanki sezgilerini kaybetmiş gibilerdi. Basitçe havada yüzüyorlar, ışıkla titreşiyorlar ama hareket etmiyorlardı.

 

"Katılaş!" Meng Hao sakince konuştu. Hemen semboller savaş baltası formuna dönüşerek Meng Hao'nun etrafında dönmeye başladı. Meng Hao bir süre onu kontrol etme pratiği yaptıktan sonra aynı yöntemi depolama çantasındaki diğer yirmi tane bin sembollü ruhlar için de uyguladı. İşini bitirdiğinde birkaç gün geçmişti ve 20,000'den fazla büyülü sembol etrafında uğulduyordu.

 

Onlar bir fırtına rüzgarı burgacına dönüştüler ve inanılmaz bir tehditkar baskı yaydılar.

 

Meng Hao'nun gözlerinde garip bir ışık belirdi. Bu hazinenin inanılmaz gücü Fırtınarüzgarı Ayrımında gördüğü devasa vahşi canavarlar şekillendiren sembol ruhlarından sonra geliyordu.

 

"Fakat çok fazla Gelişim merkezi harcıyor," diye düşündü bir an. Biraz tıbbi hap tükettikten sonra meditasyona oturdu. Sonraki günün sabahında nihayet gözlerini açtı.

 

"Zamanı geldi!" dedi. Derin bir nefes alarak bir büyü hareketi uyguladı ve enerjisini hızla zayıflatan çok sayıda mührü vücuduna yerleştirdi. Kısa süre sonra Diriliş Zambağının aurası bir kez daha ortaya çıktı.

 

Daha önce Meng Hao bu aurayı sadece kendisinin hissedebileceğini düşünmüştü. Fakat Üçüncü Halkaya geldikten sonra Deniz Şeytanları için Diriliş Zambağının tüketildiğinde inanılmaz bir değişime uğratacak bir çeşit güçlendirici olduğunu anlamıştı.

 

Aura yayıldığı anda çevredeki deniz çalkalanmaya başladı. Denizin derinliklerindeki sayısız kırmızı göz aniden açıldı. Göz açıp kapayıncaya kadar Deniz Şeytanları adeta içgüdüsel olarak tüketmek istedikleri bir şeye doğru hızla fırladılar.

 

Biraz uzakta rengarenk bir deniz anası denizin altında pusuya yatmış bir grup Gelişimciye saldırmak için doğru anı bekliyordu. Fakat tam hamle yapmak üzereyken aniden titredi ve sonra suyun altında uzaklara doğru harekete geçti.

 

Başka bir noktada bir grup Gelişimci üç tane Deniz Şeytanı ile savaşa girişmişti. Aniden Deniz Şeytanları kükrediler, suyun altına daldılar ve ortadan kayboldular.

 

Buna benzer sahneler tüm Üçüncü Halka boyunca görülmüştü. Birçok Gelişimci bu garip olayı fark etmişti. Havadaki bazı Gelişimciler denizin yüzeyinde dalgaların kıvrıldığını ve sayısız Deniz Şeytanının suyun içinde yüzdüklerini görerek şok olmuşlardı.

 

"Yoksa bu bir Canavar Dalgası mı!!"

 

Bir çok insan şaşırmışken Meng Hao adada sakince oturuyordu. Bir tütsülük sürenin ardından aniden sudan ona doğru devasa bir kıskaç fırladı.

 

Aynı esnada çok sayıda Deniz Şeytanı suyun içinden fırlayarak Meng Hao'ya hucüm etti.

 

Men Hao soğukça gözleri pırıldarken sağ elini salladı ve bin sembollü savaş baltasının ortaya çıkmasını sağladı. Balta ilerleyerek Deniz Şeytanlarını yok derken bölgenin patlama sesleriyle dolmasına neden oldu.

 

Yaratıklar ölürken peşlerinden sudan yüzlercesi daha fırlıyordu, hepsinin yüzlerinde vahşi bir açgözlülük vardı. Meng Hao adeta Üçüncü Halkadaki bütün Deniz Şeytanlarının arzularının boşaldığı bir girdaba dönüşmüştü.

 

Meng Hao sakindi ve acelesiz bir şekilde büyülü sembolleri idare etti. Bir parmağını sallamasıyla bin tane sembol havalandı, adayı sararak herhangi bir Deniz Şeytanının oraya üç yüz metreden fazla yaklaşmasını imkansız hale getirdi.

 

Dört patlama dolu saat geride kaldı. Şok edici dalgaların içinden binden fazla Deniz Şeytanı dışarı hucüm etmişti. Adeta ölümle yaşam arasıdaki farkı unutmuş gibilerdi; kendi hayatlarını hiçe sayarak pervasızca hücum ediyorlardı.

 

Gümbürtüler yankılanırken Meng Hao ellerini daha hızlı hareket ettirerek havada uğultularla ilerleyen sekiz bin sembolü kontrol etti. Semboller çeşitli büyülü eşyalara dönüşerek inanılmaz bir kudret yaydılar.

 

Dört saat daha geçerken bu süreçte Meng Hao Gelişim merkezi deveranı için yardım amacıyla üç olayda tıbbi hap tüketmişti. Şuan ada çok sayıda Deniz Şeytanı ile sarılmış durumdaydı. Öyle çoklardı ki Meng Hao adeta başka hiçbir şey göremiyordu.

 

Bu görüntü herhangi bir insan için son derece şok ediciydi, Meng Hao için bile. Fakat o daha fazla Deniz Şeytanı istiyordu. Büyülü sembollerin sayısı o sırada on ün bindi ve havada uğuldarken kulakları monoton bir sesle dolduruyorlardı.

 

Uzaklardan bakınca ada fırtına rüzgarları ve siyah bir pus ile sarılmış gibi görünüyordu. Fırtına rüzgarlarının dışında sonsuz sayıda Deniz Şeytanı içeri girebilmek için sürekli saldırı yapıyordu.

 

Gürleme sesleri hayret vericiydi ve her yer kan olmuştu. Meng Hao bu kısa süreçte kaç tane Deniz Şeytanı öldürdüğünü bilmiyordu. Bunu bilenler sadece et peltesi ve papağandı.

 

Çünkü onlar havada uçuyorlar ve oradan oraya koşuşturuyorlardı. Deniz Şeytanları öldükçe neşeli bir şekilde Şeytan kalplerini topluyorlardı.

 

Fakat o anda uzaklardan gelen bir kükreme havayı adeta yarıp geçti. Bu kükreme eşsizdi; sanki bir kızın ağlamasına benziyordu ve aniden Meng Hao'nun kafasını kaldırmasına neden olmuştu. Kutsal Duyusunu gönderdi ve uzaklardaki bütün Deniz Şeytanlarının titrediklerini ve yavaşça ileri doğru yüzen bir yedi renkli devasa denizanasına yol açtıklarını gördü.

 

Bu denizanasının kafasının üstünde şaşırtıcı bir şekilde... beyaz bir çiçek vardı!

 

O bir Beyazkemik Zambağıydı, tıpkı ağartılmış kemiğe benzeyen bir çiçekti. İleri geri salınıyor bölgedeki bütün renklerin kaybolmasına ve yerlerini siyah ve beyaza bırakmalarına neden oluyordu.

 

Meng Hao o tarafa doğru bakınca aniden altındaki adanın sanki devasa bir yaratık aşağıdan saldırıyormuş gibi sarsılmaya başladığını hissetti.

 

Birkaç nefeslik süre boyunca yüzü titreşti ama adayı desteklemek konusunda çaresizdi. Adanın yüzeyinde çatlaklar yayıldı ve ardından ada basitçe paramparça oldu.

 

Denizde devasa dalgalar kıvrılırken göz açıp kapayıncaya kadar tüm ada suyun derinliklerine gömüldü. Meng Hao ise denizin içine çekildi.

 

O anda bölgedeki Deniz Şeytanları daha da delirmiş haldeydi. Suyun altındaki dünya onların bölgesiydi, bu yüzden daha da delirmiş halde saldırıya geçmişlerdi.

 

Meng Hao'nun gözleri pırıldadı. Suyun altındaki dünya Deniz Şeytanlarının alemi olabilirdi ama aynı zamanda Meng Hao'nun da alemiydi!

 

Beş element totemlerinden biri suydu ve yüz yıl boyunca Mor Denizin dibinde gelişim pratiği yapmıştı. Denizin altındaki baskıyı neden hissedecekti ki? Soğuk bir ifadeyle sağ elini kaldırarak 20,000 parıltılı büyülü sembolün deveran olmasını sağladı. Semboller yirmi tane büyülü eşyaya dönüşerek Deniz Şeytanlarına doğru fırlayıp onları katletmeye başladılar.

 

Patlama sesleri deniz suyunun içinde kalmıyor tüm Üçüncü Halka boyunca yayılan devasa dalgalara neden oluyordu. Bu dalgaları gören Gelişimciler şok olmuşlardı ve neler olduğunu araştırmaya başlamışlardı.

 

Dahası, şuan Üçüncü Halkadaki inanılmaz güçlü Deniz Şeytanları harekete geçmişti ve delilikle dolu bir halde Meng Hao'ya doğru ilerliyorlardı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44247 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr