Bölüm 656: #####

avatar
5583 18

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 656: #####


 

Bölüm 656: #####

 

 

Meng Hao denizin altındaydı, etrafında dolanan 20,000 büyülü sembol bir fırtna yaratmıştı. Su çalkalandı ve Deniz Şeytanların onun üç yüz metreden daha yakınına geçemiyorlardı.

 

Tabii ki Deniz Şeytanları hayatlarını bir kenara bırakarak amansızca saldırıyorlardı. Büyülü semboller etrafında dolanarak büyük bir katliam yaparken Meng Hao'nun gözleri titreşti.

 

Dalgalar kabararak Üçüncü Halkanın yarısından fazlasını etkiledi ve bölgeye gelen Deniz Şeytanlarının sayısı giderek artıyordu. Kısa süre sonra Üçüncü Halkanın Denizdurağı şehri bile bundan etkilendi ve bir çok Gelişimcinin neler olduğunu merak eden gözlerle dolmasına neden oldu.

 

Aslında dalgalar üç Tarikatın beraber kurdukları Denizdurağı şehrini bile vurmuştu. Hava borazan sesleriyle doldu ve içerideki hazır kıta bekleyen Gelişimciler savaş formasyonuna geçtiler, sanki inanılmaz bir düşmanla yüzleşmek üzere gibilerdi.

 

Şehirdeki güçlü uzmanlar birer birer kendilerini gösterdiler, yüzleri sertti ve şiddetli bir kabalıkla doluydu. Onlara doğru gelen sayısız dalganın kaynağına doğru uzaklara dalıp gittiler.

 

"Acaba İkinci Halkanın Deniz İblisleri saldırıyor olabilir mi?"

 

"İmkansız! İkinci Halkanın Deniz İblislerinin sayısı çok az. Onlar nadiren ortaya çıkarlar ve neredeyse hiç Üçüncü Halkaya girmezler. Onlar için Üçüncü Halkadaki Deniz Şeytanları yaygın hayvanlar gibidir. Onlar kendilerini onların imparatorları ve kralları olarak görürler!"

 

"Ama eğer Deniz İblisleri değilse o halde Üçüncü Halkadaki bu büyük değişime neden olan şey ne!?"

 

Herkes bu konuyu tartışıyordu ve Deniz İblislerinden bahsedildiği anda bütün yüzler korkuyla dolmuştu.

 

Şehrin dışında dalgalar şehrin duvarlarına vurdukça gümbürtü sesleri yükseliyordu.

 

Seslerin ardı arkası kesilmiyordu ve tüm şehirde yankılanarak Gelişimcilerin yüzlerinin çeşitli duygularla titreşmesine neden oluyordu.

 

Denizdurağı şehrinin merkezinde yaklaşık üç bin metre uzunluğunda bir kule vardı. Kulenin etrafındaki alan hiç kimsenin davet edilmediği sürece giremediği yasaklı bir bölgeydi.

 

Burası üç Aziz için düzenlenmiş olan gelişim bölgesiydi. Kulenin en üst katında soy ismi Lin olan geniş kırmızı cübbeli orta yaşlı bir adam oturuyordu. Uzun siyah saçları vardı ve o sırada elleri arkasında bağlı bir halde pencereden dışarı bakıyordu. Kaşları çatıktı ve aklındna ne geçtiğini söylemek imkansızdı.

 

"Dalgalar üç metreden yüksek ve hiçbir anlamı yok gibi görünüyor," dedi sakince. "Görünüşe göre bir şey Deniz Şeytanlarını kışkırtmış. Hepsi de aynı yöne doğru ilerliyor. Onlar saygı sunmaya yada çağrı sonucu mu gidiyorlar? Yada baştan mı çıkarıldılar?" Gözleri canlı bir ışıkla parladı ve konuşurken kelimeleri sanki havanın dalgalanmasına nedne oluyordu.

 

"Her halükarda Deniz Şeytanları zeki değiller. Bu onları delirten bir arzu olmalı!" Adam aniden bir adım ilerledi ve ardından yok oldu. Şaşırtıcı bir şekilde Denizdurağı şehrinin dışında, çok uzaklarda tekrar ortaya çıktı. Ayağının altında dalgalar kıvrılırken elleri arkasında bağlı bir halde uzun adımlarla yürüdü.

 

Tek bir adımla ortadan kaybolup çok çok uzaklarda tekrar ortaya çıkacaktı. Ardından bu işlem tekrarlandı. İnanılmaz bir hızla hareket ediyordu, bu Gelişen Ruh Gelişimcilerinin asla başaramayacakları ve hatta hayatlarına zarar verecek bir hızdı.

 

Kırmızı cübbeli adam hızla ilerlerken o sırada Meng Hao'nun etrafı 20,000 büyülü sembol ile sarılmış durumdaydı. Etrafındaki su kan ile dolmuş, sayısız Deniz Şeytanı tamamen yok edilmişti. Kaç tane öldürdüğünü net bir şekilde bilmiyordu ama derinlere daldıkça etrafındaki Deniz Şeytanları sonsuzmuş gibi görünmeye başlamıştı.

 

Bu noktada beş rekli bir yıldırım arkı aniden Deniz Şeytanı sürüsünün arasından fırladı. Her gittiği yerde Deniz Şeytanlarını doğrudan patlatıyordu. Yıldırımın kendisi sanki Gök ve Yeri yok etme gücüyle dolu gibiydi. Göz açıp kapayıncaya kadar Meng Hao'nun etrafını saran büyülü sembollere sertçe çarptı.

 

Güm!

 

20,000 büyülü sembolden bin tanesi anında yerle bir oldu. Yıldırım hemen kafasını kaldıran Meng Hao'ya doğru ilerledi. Ada yerle bir olduğunda ve denizin dibine doğru batmaya başladığında Meng Hao zaten Beyazkemik Zambağı denizanasının yaklaşmakta olduğunu fark etmişti.

 

Fakat içeri daldıktan sonra çevresi serbest olsa da kendisini Mor Denizdekinden daha farklı bir durumda bulmuştu. Burada Kutsal Duyusu sınırlanmıştı.

 

Tabii ki Meng Hao her zamanki gibi temkinliydi ve yıldırım üzerine doğru çöktüğü sırada sağ elini kaldırdı ve işaret parmağını ileri doğru işaret etti. Aniden Kanlı Avuç ortaya çıktı ve ileri fırladı.

 

Bir gümbürtüyle beraber beş renkli yıldırım yayılarak sanki doğrudan onun içine işlemek istiyormuş gibi Kanlı Avucun etrafını sardı.

 

Meng Hao'nun gözleri titreşti ve soğukça homurdandı. Elbise kolunu fiskeleyerek bir büyü hareketi uyguladı ve ardında ileri doğru işaret etti. Hemen önünde bir yüz ortaya çıktı. Bu Meng Hao'nun yüzünü andırıyordu ama ileri doğru fırlarken gözleri kapalıydı. Bu tabii ki Kan Ölümsüzü kutsal becerisinin birinci formuydu.

 

Denizin dibi gümbürtülerle doldu. Yıldırım yerle bir olurken yüzün gözleri açıldı ve dudakları duyulmayan bir sesle konuştu.

 

Duyulmayan ses sanki denizanasını yararak geçmiş gibiydi. Altı tane dalga benzeri biçimsiz ses dalgası Meng Hao'nun önünden aktı. Bu dalgalardan ilki Deniz Şeytanlarının binlercesini anında patlattı. İkinci, üçüncü ve dördüncüsü 10,000 Deniz Şeytanını yerle bir etti.

 

Dördüncü ve beşinci dalgalar sanki uzaklardaki devasa denizanasına giden bir yol açmış gibiydi. Meng Hao'nun önündeki Deniz Şeytanları hemen temizlenirken altıncı dalga doğruca denizanasına yöneldi. Su kaynadı ve bozularak denizanasına doğru gürleyen Meng Hao'nun yüzüne dönüştü.

 

Denizanasından canlı, beş renkli bir parıltı yayılarak hemen savunma amacıyla beş renkli bir kalkana dönüştü. Büyük bir gümbürtü koptu ve ardından dört bir yana dağılan daha şiddetli bir saldırıya dönüştü. Meng Hao soğukça homurdandı ve tam denizanasını doğruca öldürecekken aniden kendisine doğru gelen inanılmaz bir kuvvet hissetti. Bu kuvvetin şiddeti içten içe titremesine neden olmuştu. Etrafındaki büyülü sembol fırtınası titredi ve bin tane daha büyülü sembol anında parçalandı.

 

Kuvvet yaklaşırken Meng Hao'nun gözleri pırıldadı. Denizanasını öldürme planını bir kenara bırakarak etrafında döndü. Sağ elini yumruk şekline getirdi ve ardından doğruca gelen kuvvete doğru savurdu.

 

Bir gürültü koptu ve deniz suyu dört bir yana doğru patladı. Sanki iki tane muazzam, inanılmaz yumruk suyun içinde birbirleriyle çarpışmıştı.

 

Meng Hao'nun yumruğunun kuvvetiyle devasa bir figür geriye doğru çekilirken derin bir inilti duyuldu.

 

Tam o anda Meng Hao biraz önceki gücün kaynağının bir Deniz Şeytanı olduğunu net bir şekilde görebilmişti.

 

O bir devdi!

 

İki başlı, tamamen mavi olan pullu bir deriye sahip üç bin metrelik bir devdi. Fakat Meng Hao'ya bakan gözleri kıpkırmızıydı.

 

Adanın yerle bir olmasına neden olan şey buydu!

 

Şaşırtıcı şekilde devin arkasında ileri geri salınan bir Beyazkemik Zambağı görülüyordu!

 

Beyazkemik Zambağı dehşetli bir beyaz renge sahipti ve tamamen şaşırtıcı bir görünüme sahipti. Onun korkunçluğunun temel sebebi Meng Hao'nun ona bakınca sanki bir insan yüzünün kendisine garip bir ifadeyle bakıyormuş gibi hissetmesiydi.

 

Onun bakışı bir çok duyguyla doluydu, hırs ve konsantrasyon... sanki kendisine benzeyen bir şeye bakıyor gibiydi.

 

Meng Hao'nun gözleri pırıldadı. Bu noktada Samanyolu Denizinin Üçüncü Halkasında garip Beyazkemik Zambaklarına sahip iki tane garip Deniz Şeytanı görmüştü.

 

Aslında Meng Hao Beyazkemik Zambaklarına baktığında içindeki Diriliş Zambağının kışkırtıldığını ve hatta saldırma hissiyle dolduğunu hissedebiliyordu.

 

Belli ki Meng Hao'nun baskısı ve şuanki tehlikenin şiddeti onun aurasının birazını kan damarlarına girmesine bilerek izin vermesini sağlamıştı.

 

Meng Hao'nun zihni titredi. Diriliş Zambağı ile yıllardır savaşıyordu ve onu bastırmak konusunda başarılı olsa da bunu sadece zor kullanarak yapabilmişti. Şuan Diriliş Zambağı ilk defa hiçbir direnç göstermiyordu ve kendi isteğiyle aurasını Meng Hao ile bütünleştiriyordu.

 

Aura onunla bütünleşince Meng Hao'nun gözlerinde garip bir ışık görüldü. Buna direnmek yerine Diriliş Zambağının aurasının vücudunun içinde yayılmasına izin verdi. Aniden... arkasında beş renkli bir Diriliş Zambağı ortaya çıktı!

 

Çiçek iki parçaya ayrılan bir yüze dönüştü. Bir parçası tıpkı Meng Hao'ya benziyordu, yeşim gibi zarifti; diğer parçası ise habis bir ruh gibi vahşi görünüyordu.

 

İki yüz, iki çiçek yaprağı, beş parlak renk. Göz açıp kapayıncaya kadar ışık yayılarak deniz tabanını doldurdu. Bununla birlikte Meng Hao'nun zihni aniden titredi ve gözlerinde garip bir ışık belirdi. O anda... Gök ve Yerin enerjisini hissedebiliyordu!

 

Gök ve Yerin enerjisini ilk defa hissedebilmiş değildi ama bu en direk bağlantı sağladığı andı. Adeta... Gök ve Yer tarafından övülmüş, sanki varlığı onaylanmış gibi hissediyordu.

 

Aldığı her nefesle Gök ve Yerin gücü içine akıyordu. İster ruhsal enerji olsun isterse de Şeytani Qi, yada farklı tipler, yararlı olabilecek her şey içine akıyordu.

 

Bu hissiyat tarif edilemezdi, Gök ve Yer sanki onun için her şeyi yapabilirdi.

 

Güç sonsuzdu!

 

Sanki kaderi giderek derinleşmiş, Gökler gözlerini ona doğru açmış gibiydi. Sanki Meng Hao'yu o anda incitmek isteyen herhangi bir canlı varlık Gök ve Yer için iğrenilecek bir nesneydi.

 

Bu tarifsiz hissiyat tıpkı gizemli bir önsezi gibiydi.

 

"Diriliş Zambağının yedi renkle açtığı gün, çiçekler açar ve çiçekler düşer, bin yılda.... Yoksa onu öldürmek gerçekten de imkansız mı!?" Bu farkındalık Meng Hao'yu vurdu ama bunu düşünecek zamanı yoktu.

 

Beş renkli Diriliş Zambağı arkasında ortaya çıktığı anda etrafındaki Deniz Şeytanı sürüsü adeta çıldırdı. Gözleri kızardı ve vücutlarında mühür izleri ortaya çıktı.

 

Bu mühürler bir ruhun yüzünü andırıyordu, neredeyse Diriliş Zambağının önceki versiyonuna benziyordu, tek fark beyaz olmalarıydı. Fakat dikkatlice bakınca onun Diriliş Zambağı değil bir... Beyazkemik Zambağı olduğunu görebilirdin!

 

"Beyazkemik Zambağı kesinlikle Diriliş Zambağı ile bazı bağlantılara sahip. Ama Samanyolu Denizinde neden bu kadar fazla Beyazkemik Zambağı var!? Görünüşe göre her bir Deniz Şeytanı ona sahip!" Meng Hao etrafındaki bütün Beyazkemik Zambağı mühürlerine bakarken zihni titredi ve tüyleri diken diken oldu.

 

"Acaba bunun Ustanın zamanında bahsettiği Samanyolu Denizindeki Saygıdeğer Gümüşlamba ile bir ilgisi var mı!?" Meng Hao etrafındaki denizanası ve deve baktığında bir kez daha yüzü titreşti ve onların diğer Deniz Şeytanlarından farklı olduklarını fark etti.

 

Onların üzerinde Beyazkemik zambağı izleri yoktu, aksine gerçek, yaşayan çiçeklere sahiplerdi.

 

Şuan iki Beyazkemik Zambakları ileri geri salınıyordu ve her biri üç çiçek yaprağıyla açmak üzere gibiydi.

 

Bölüm İsmi: Diriliş Zambağı Hamlesini Yapıyor!

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44237 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr