Bölüm 660: Alkol Oldukça Güçlü

avatar
5227 16

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 660: Alkol Oldukça Güçlü


 

Bölüm 660: Alkol Oldukça Güçlü

 

Kadının bu sözleri yaşlı adamın yüzünde çirkin bir ifadenin büyümesine neden oldu. Adam bir kez daha Meng Hao'ya doğru ellerini kenetledi.

 

"Yoldaş Taoist, çırağım bazı şeyleri doğru şekilde anlayamıyor. Lütfen onu ciddiye alma. Denizdurağı büyük olabilir, oradaki her şey gayet açık ve nettir. Oraya gittiğinde, Yoldaş Taoist, doğal olarak anlayacaksın."

 

Genç kadın alt dudağını ısırdı ve başka hiçbir şey söylemedi. Kadın Meng Hao'ya yalvarıcı bir bakış attı.

 

Yaşlı adam biraz gerilmeye başlamıştı. "Yoldaş Taoist," diye devam etti, "bütün sorularına hiçbir şey saklamadan açıkça cevap verdim. Çırağım sadece evini özlemiş durumda. Fakat, eğer biz Gelişimciler ilerleme kaydetmek istiyorsak rahat alanlardan dışarı adımımızı atmalıyız. Bu yüzden onu dış dünyaya tecrübe kazanması için çıkarttım."

 

Meng Hao yaşlı adama ve genç kadına baktı ve ardından kalbinden bir iç geçirdi.

 

"Gelişim dünyasında orman kanunları hakimdir. Bu konuda hiçbir şey yapamam. Fakat," dedi başını sağa sola sallayarak, "iş eylem ve hareketlerimize geldiğinde yazılı olmayan bir gerçek vardır; alışılagelmiş adaletsiz davranış seni Ruh Bölmeye ulaşmaktan alıkoyabilir."

 

"Hedefimi gerçekleştirme konusunda yardımlarınız için çok teşekkür ederim!" dedi yaşlı adam genç kadına doğru uzanarak.

 

"Kıdemli!!" diye bağırdı genç kadın, "Gelişim merkezin zayıf olduğu zamanlarda hiç seni kurtarmak isteyen bir yardımseverle karşılaşmadın mı...?" Kadın daha sözlerini bitiremeden yaşlı adamın eli onu kavradı ve kadın hemen bir kukla gibi oldu, sadece umutsuzluk göz yaşları döküyor ve ölmeyi arzuluyordu.

 

Meng Hao onun bu sözlerini duyunca aniden konuştu, "Size gidebileceğinizi söyledim mi?"

 

Bu kelimeler gayet basitti ama yaşlı adam bunları duyduğu anda zihni titredi. İçindeki Gelişen Ruh titremeye başladı ve alnından boncuk boncuk terler aktı. Hemen olduğu yerde durdu ve yavaşça arkasını dönerek yüzünde şok ve inanamaz bir ifadeyle Meng Hao'ya baktı.

 

O anda karşısındaki adamın Gelişim merkezinin kendisininkine çok çok çok daha üstün olduğunu fark etmişti.

 

Meng Hao sakin sesiyle devam etti, "Bu genç kadın Yin'i çıkartıp Yang'ı güçlendirecek belli çift taraflı gelişim teknikleri için gayet uygun bir fiziğe sahip.... Senin amacın o gücü Gelişim merkezi engelini aşmak için kullanmaktan başka bir şey değil." Bununla birlikte sağ elini kaldırarak on tane orta seviye Şeytan kalbinin yaşlı adama doğru uçmasını sağladı.

 

"Normalde böyle şeylere burnumu sokmazdım," diye devam etti yavaşça, "Ama bu genç kadınla karşılaşmam ikimiz arasında bir kader bağı olduğunu gösteriyor. Biraz önce sorularıma cevap verdiğin için çok teşekkür ederim. Bu Şeytan kalpleri al ve buradan git."

 

Yaşlı adam içten içe biraz çelişki yaşadı ama sonunda kızı bıraktı ve Şeytan kalplerini topladı. Acı bir gülümsemeyle ellerini kenetledi ve Meng Hao'ya baş selamı verdikten sonra hızla uzaklaştı.

 

Meng Hao'nun Gelişim merkezi onun kavrayışının ötesindeydi ve ikisi arasındaki fark çok büyüktü. Yaşlı adam en ufak bir kızgınlık bile hissetmemiş aksine kaderine razı olmuştu.

 

Yaşlı adam uzaklara doğru giderken genç kadının yanaklarından göz yaşları akıyordu, Meng Hao'ya doğru defalarca başını eğerek selam verdi.

 

"Beni kurtardığınız için çok teşekkür ederim, Kıdemli. Ben Denizdurağında büyüdüm ve size her türlü yardımı yapacağım." Hissettiği minnettarlık gözlerinde çok net görünüyordu. Biraz önce büyük bir felaketin eşiğinden dönmüştü ve sonuç olarak konuşurken titriyordu. Sanki biraz önce gösterdiği bütün cesaret gösterisi kaybolmuş ve bir zayıflığa dönüşmüştü.

 

"Adın ne?" dedi Meng Hao ona doğru bakarak.

 

"Wei Li.... Bu küçüğünüzün adı Wei Li," diye cevapladı yumuşak bir tonla, o anda başını eğerek sanki isminden dolayı hissettiği hüznü gizlemeye çalışıyordu.

R.N: Wei Li ismi Çince'de 唯离 Wéi lí. Bu bir çeşit uydurma isim. Wei'nin anlamı "sadece". Li'nin anlamı ise "ayrılmak yada "uzaklaşmak". İsim bünyesinde bir hüzün yada geçmişte yaşanan bir çeşit trajik olayı belirtiyor.

 

Meng Hao başıyla onayladı ama daha detaylı sorulara girmedi. Ardından elbise kolunu fiskeleyerek genç kadınla birlikte haritada belirtilen Denizdurağı şehrine doğru uçmaya başladı.

 

Wei Li Meng Hao'nun yanında uçarken bir an tereddüt etti. Etraflarını saran sise baktı ve inanılmaz hızı hissetti, bu daha önce tecrübe etmediği bir şeydi. Yumuşak sesiyle en sonunda konuştu, "Kıdemli... sen... sen bir serseri Gelişimci misin?"

 

"Neden soruyorsun?" diye karşılık verdi Meng Hao.

 

"Üçüncü Halkada bütün Gelişen Ruh Gelişimcileri ya serseri Gelişimcidir ya da özel uçan hazineler üreten Tarikat veya Klanlara aitti. Böylesi hazineler birçok tehlikeden kaçınmayı mümkün kılar ve ayrıca sana seyahat boyunca meditasyon ve gelişim pratiği yapma imkanı sağlar."

 

Wei Li bir kez daha tereddüt etti, sanki sözleriyle Meng Hao'yu kızdırmaktan korkuyormuş gibiydi. "Dahası, Denizdurağına girdiğinde, eğer böyle bir uçan hazinen varsa sorguya çekilmeyeceksin."

 

"Demek öyle." dedi Meng Hao. Bir an düşündükten sonra konuştu, "Pekala, sanırım Denizdurağına girdikten sonra bir kaç şey satın almam gerek." Meng Hao gerçekten de herhangi bir özel uçan hazineye sahip olmadığını fark etmişti. Böyle bir hazineyle seyahat sırasında gelişim pratiği yapma fikri Meng Hao'nun biraz heyecanlanmaya başlamasına neden olmuştu.

 

Wei Li'nin gözleri kocaman açıldı ve neredeyse böyle hazinelerin son derece pahalı olduğunu söyleyecekti. Fakat bu konuda ağzını açmaya cesaret edemedi. Ardından onun nasıl kayıtsızca on tane orta seviye Şeytan kalbini çıkartıp verdiğini düşündü ve onun büyük ihtimalle inanılmaz bir sosyal statüye sahip olabileceğini fark etti.

 

Uzun bir an sonra Meng Hao'nun düz ve gösterişsiz cübbesini inceledi ve ardından konuştu, "Kıdemli... sanırım başka bir elbise giymelisiniz. Denizdurağında Deniz Şeytanlarından yapılan Taoist elbiseler satın alabilirsiniz. Söylentilere göre en yüksek kalitedeki elbiseler Ruh Bölme seviyesindeki saldırılara karşı bile direnebiliyor."

 

"Eğer basit ve yalın elbiseler tercih ediyorsanız Denizdurağında onlar da var. Fakat, hem materyal kalitesi hem de savunma becerisi anlamında bu elbiseler Samanyolu Denizine özeldir. Her yıl dışarıdaki Tarikat ve Klanlardan sipariş için insanlar gelir."

 

Meng Hao cübbesine baktı ve başıyla onayladı. Dış görünüşüne daha önce hiç dikkat göstermemişti ama genç kadının sözlerini dinleyince mantıklı olduğunu fark etti.

 

"Hmm, evet. Oraya gittiğimizde birkaç elbise takımı alacağım."

 

"Kıdemli, ayrıca depolama çantası meselesi de var. Samanyolu Denizinde kapasitesi normalden yüzlerce kat büyük olan depolama çantaları edinebilirsin. Hatta bazıları gizemli özelliklere de sahiptir."

 

"Aslında, en yüksek kalite depolama eşyası ruhsal enerjiyi bile depolayabilir. Bu yolla büyü gücün düştüğünde depolama çantanı açmak için en azından bir şansın olacaktır."

 

"Böyle eşyalar var mı?" diye sordu Meng Hao. Tüm bunlar Meng Hao için çok yeni ve ilginç şeylerdi. Başıyla onayladı. "Tamam, oraya gittiğimde onlardan da alacağım."

 

"Kıdemli, üzerinizde hiç ses iletim tılsımı var mı? Yok mu? Bence Denizdurağından biraz da ses iletim tılsımı satın almalısınız. Bu yolla dışarıdaki biriyle Samanyolu Denizinin neresinde olursa olsun doğrudan iletişim kurabilirsiniz."

 

"Pekala! Ondan da alacağım!"

 

"Kıdemli, Gelişim merkezinizi düşününce muhtemelen büyülü yüzüklere ihtiyacınız yok ama yine de bir kaç tane almanızı öneririm..."

 

"Harika. Bir sürü alacağım."

 

"Kıdemli, eğer Üçüncü Halkada uzun süre kalmayı planlıyorsanız şehirden bir Ölümsüz mağarası almak isteyebilirsiniz. Tabii ki fiyatları konumuna göre değişiyor...."

 

"En iyisini alacağım!"

 

Seyahat boyunca Wei Li Meng Hao'yu adeta baştan aşağı ölçüp biçmişti. Eğer bu başka bir durum olsaydı Meng Hao çok ilgi göstermeyecekti. Fakat depolama çantasındaki Şeytan kalplerinin sayısını düşününce ve onları takas edeceği Ruh Taşlarının miktarını hesaplayınca kalbi keyifle kaynıyordu.

 

Etkileyici ve zengin olmanın verdiği hisle dolu haldeydi ve yanında birisi sürekli ona satın alabileceği harika şeyleri anlatırken ruh hali giderek yükseliyordu. Elbise kolunu fiskeledi ve her şeyi satın almaya karar verdi.

 

Günler sonra uzaklarda gözler önüne serilen Denizdurağı şehrine dikkatlice baktı. Wei Li'nin ona anlattığı şeyleri bir noktadan sonra takip edememişti yada neleri alacağını söylediğini hatırlamıyordu.

 

Fakat Wei Li son derece profesyoneldi ve yeşim bir kayışa titizlikle kaydetmişti.

 

İleride Denizdurağı rakipsiz bir büyüklükle duruyordu. O sanki denizin yüzeyinde uyuyan antik bir deniz canavarını andırıyordu. O anda vakit akşamdı ve şehir ışıklarla kaynıyordu. Meng Hao gelişigüzel bir incelemeyle oradan en az 100,000 Gelişimcinin olduğunu hesaplamıştı.

 

Bölge üç Tarikatın devriye Gelişimcileriyle sarılmıştı. Ayrıca şehrin merkezinde göz alıcı inci parlaklığıyla süslenmiş devasa bir kule göze batıyordu. Bu inciler aynı zamanda Meng Hao'dan başka hiç kimsenin göremediği dalgalar yayarak tüm şehre yayılıyordu.

 

Tüm şehir uzun bir duvarla sarılıydı ve bu duvarın bir kısmı denizin aşağısına uzanıyordu. Duvar simsiyahtı ve son derece meşum ve kasvetli görünüyordu. Şehir üzerlerine Deniz Şeytanlarının saplanmış olduğu vahşi görünümlü çivilerle sarılıydı.

 

Meng Hao'nun gözleri pırıldadı. Şehrin içinde en az yüzlerce kısıtlayıcı büyü olduğunu hissedebiliyordu. Belli ki doğrudan şehre girmeye çalışırsa başarılı olamayacaktı.

 

Eğer büyüler etkinleşirse bu kısıtlayıcı büyü formasyonları bir Ruh Bölme Gelişimcisini kolayca yok edebilirdi.

 

Ayrıca hepsi bu da değildi. Meng Hao aynı zamanda şehrin derinliklerinde insanın tüylerini diken diken eden bir aura hissediyordu. Bu aura kısmen bir Gelişimciye kısmen de bir büyülü eşyaya ait gibiydi.

 

Net bir şekilde ayırt etmek imkansızdı ama Meng Hao bu aurayı yayan şeyin Ruh Bölme gücünün çok çok ötesinde olduğundan emindi.

 

Şehre gözlerini diktikten sonra bakışları şehrin merkezindeki devasa kuleye odaklandı. O kısacık anda kırmızı cübbeli Güneş Ruhu Azizi aynı kulede meditasyona oturmuş haldeydi. Aniden adamın gözleri açıldı.

 

Bakışları kuleyi delip geçerek uzaklardaki Meng Hao'ya kadar uzandı. Meng Hao dış görünüşünü değiştirmiş olsa da adam onu yine de tanımıştı.

 

İkisi de birbirlerinden büyük bir farkla ayrılardı ama birbirlerinin bakışlarını hissedebiliyorlardı. Bir an sonra bakışlarını karşılıklı olarak çektiler.

 

Meng Hao'nun havada duraksadığını gören Wei Li ona baktı ve konuştu, "Kıdemli?"

 

Bir an sonra devam etti, "Kıdemli, kimlik madalyonun var mı?

 

"Eğer varsa şehre doğrudan girebilirsin. Eğer yoksa, yani bu iş biraz sıkıntılı olabilir...."

 

Meng Hao kaşlarını çattı. Kimlik madalyonuna sahip değildi ve şuan şehir kapısının önünde duruyorlardı. İçeride, üç tane adam bacaklarını çaprazlamış şekilde meditasyonda oturuyordu. Önlerinde bir düzine kadar Gelişimci ellerinde emir madalyonlarıyla duruyordu. Ara sıra etraflarına soğuk bakışlarla bakıyorlardı.

 

Vakit akşamdı ama dışarıda şehre girmek için sıraya girmiş bir çok insan vardı.

 

Meng Hao ve Wei Li vardığında, üç adam da aynı anda gözlerini açtılar. O anda Meng Hao yakındaki kısıtlayıcı büyülerden dalgalanmaların geldiğini hissetti.

 

Biliyordu ki en ufak bir kötü niyet belirtisi gösterirse bu büyü formasyonları etkinleşecekti.

 

"Kıdemli," dedi Wei Li, "Eğer kimlik madalyonun yoksa önce ben şehre girip senin için bir tane alabilirim. Ama ne yazık ki fiyatı oldukça yüksek. Ayrıca, ben sadece en yaygın tipte kimlik madalyonu alabilirim ve bu da daha sonra problemlere sebep olur. Fakat...." Kadın tam konuşmasının ortasındayken aniden şehrin içinden canlı bir ışık ışını yükseldi.

 

Işının içinde pembe elbiseli güzel bir kadın vardı. Kadın zarif ve narindi ve ortaya çıktığı anda şehir kapısındaki Gelişimciler eğilerek saygıyla selam verdiler.

 

"Saygılar, Bayan Lin!"

R.N: Bir kadına böyle "bayan" diye hitap edildiğinde kullanılan soy ismi kocasının soy ismi olacaktır. Örnek olarak daha önceki bölümlerde Meng Li'ye "Bayan Fang" olarak hitap edilmişti. Bu durumu göz önüne alınca bu kadının kocasının soy isminin Lin olduğu anlaşılıyor. 656.bölümde Güneş Ruhu Azizi tanıtıldığında ayrıca onun soy isminin de Lin olduğunu öğrenmiştik. Buradan yola çıkarak kadının onun karısı olduğu çok açık görünüyor.

 

Aynı zamanda bölgedeki diğer Gelişimcilerin yüzlerinde saygılı ifadeler belirdi. Arka arkaya ellerini kenetleyip baş selamı vermeye başladılar.

 

"Selamlar, Bayan Lin!"

 

Kibar ve gösterişli kadın başıyla onayladı ve gülümsedi. İnsan kalabalığını geçerek Meng Hao'nun yanına kadar geldi. Wei Li ise gergin bir şekilde geriledi. Meng Hao son derece normal bir yüz ifadesiyle Bayan Lin olarak çağırılan kadının yaklaşmasını izledi. Kadın onun önünde durdu ve herkesin gözleri önünde Meng Hao'ya nazik bir baş selamı verdi.

 

Kadın konuşmak yerine gülümsedi ve Meng Hao'ya altın renkli bir kimlik madalyonu verdi.

 

"Birisi benden sana bir mesaj iletmemi istedi. Alkol oldukça güçlü." Kadın gülümsedi ve Meng Hao'ya derin bir bakış attı, ardından ayrılmak için arkasını döndü.

 

O giderken kalabalıktaki insanların gözleri Meng Hao'ya dönmüştü. Wei Li şaşkın gözlerle ona bakakalmıştı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43989 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr