Bölüm 661: Xiaoxiao'yu Tekrar Görmek

avatar
5273 16

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 661: Xiaoxiao'yu Tekrar Görmek


 

Bölüm 661: Xiaoxiao'yu Tekrar Görmek

 

Zarif kadın ayrıldığında çevredeki Gelişimciler şaşkınlıkla bağırmaya başladılar. "Birinci sınıf Denizdurağı madalyonu!"

 

Bütün gözler Meng Hao'nun üzerindeydi ve özellikle altın renkli emir madalyonu ilgi odağıydı.

 

"Birinci sınıf Denizdurağı madalyonu... sadece üç Tarikatın Azizleri böyle bir hediye verebilir!"

 

"Hayatımda ikinci kez böyle bir kimlik madalyonu gördüm. Bu adam kesinlikle bir onur konuğu olmalı!"

 

Konuşma uğultuları yayılırken Meng Hao elindeki madalyona bakıyordu. Rengi tamamen altındı ve yüzeyine bir Denizdurağı imgesi kazınmıştı. Diğer tarafında kelimeler vardı: Güneş Ruhu Toplumu.

 

Ondna yayılan zayıf bir baskı hissedilebiliyordu.

 

Wei Li'nin gözleri kocaman açılmıştı ve inanamazlıkla doluydu. Boş boş bakarken Meng Hao'yu kalabalığın içine doğru giderken takip etti. Her geçtikleri yerde üç Tarikatın Gelişimcileri hemen ellerini kenetliyor ve son derece saygılı ifadelerle başs selamı veriyorlardı.

 

Şehrin içine girdiklerinde Wei Li'nin zihni hala uğulduyordu. En sonunda derin bir nefes aldı ve Meng Hao'ya baktı. Karşısındaki adam sanki giderek gizemli bir hal alıyordu.

 

En sonunda kendini tutamadı ve sordu, "K-kıdemli.... Bayım, yoksa Güneş Ruhu Azizini tanıyor musunuz?"

 

"Tam olarak değil," diye cevapladı Meng Hao o sırada etrafa bakınırken. Akşam vaktiydi ama şehir tıpkı kaynayan bir kazan gibi capcanlıydı.

 

Wei Li bir kaç adım yürüdükten sonra hala ikna olmamış gibiydi. "Bu imkansız. Eğer onu tanımıyorsanız, neden Bayan Lin bizzat gelip bir Denizdurağı madalyonu verdi? O Güneş Ruhu Azizinin iki sevgilisinden biri ve genelde dışarıda kendini göstermez."

 

Meng Hao ona doğru muammalı bir gülümsemeyle baktı. "Önceden ona bir alkol sürahisi vermiştim."

 

Wei Li'nin gözlerinde ciddi bir bakış belirdi. Tam olarak ikna olmamıştı ama biraz önce olanlar çok tuhaftı. Diğer taraftan Meng Hao'nun söylediklerine inanmak, yani bu hayal edilemez bir fantazi gibiydi.

 

"Unut gitsin," dedi Meng Hao gülümseyerek. "Şimdi, neden bana Şeytan kalpleriyle alışveriş yapılan yerlerden birini göstermiyorsun?" Meng Hao çok buyurucu bir tonla konuşmasa da Wei Li biraz gerilmeye başlamıştı. Hemen onaylar şekilde mırıldandı ve ardından açıklama yapmaya başladı.

 

"Kıdemli, Denizdurağında Şeytan kalpleri konusunda özelleşmiş üç yer var. Bunlar Deniz Mabudu Tarikatı, Uçan Ölümsüz Tarikatı ve Güneş Ruhu Toplumuna ait Deniz Köşkleridir."

 

"Verdikleri ücretler her zaman en yüksek olmasa da bütün müşterilerine karşı dürüstlerdir. Ne kadar Şeytan kalbi götürürsen götür onları Ruh Taşına çevirirler."

 

"Ayrıca üç Tarikat tarafından kullanılan Samanyolu Açık Artırma Evi var."

 

"Dahası, şehirde Şeytan kalbi satın alan başka birçok dükkan da bulunur. Tabii ki en nihayetinde burası Samanyolu Denizi ve genelde alacaklarını doğrudan Şeytan kalpleriyle de alabilirsin."

 

"Kıdemli, eğer bir çok eşya satın almayı planlıyorsan benim önerim... Şeytan kalplerini hemen Ruh Taşına dönüştürmemesi. Denizdurağındaki eşyaların çoğu sadece Şeytan kalbine karşılık satılıyor."

 

Meng Hao bir an sessizce düşündü, ardından başıyla onayladı. "İlk önce, uçan büyülü eşya satan yerlere gidelim."

 

"Kıdemli, nasıl bir tip uçan eşya almak istiyosun?" diye sordu Wei Li.

 

"En iyisinden alacağım!" Meng Hao yüksek sesle beyan etti.

 

Wei Li'nin gözleri hemen parladı ve hemen onu belli bir yere götürmeye başladı. Kadın burayı gerçekten de iyi biliyordu. Akşamın karanlığı çökmeye devam ederken kadın onu Denizdurağında yaklaşık bir tütsülük süre boyunca gezdirdi. En sonunda etkileyici bir köşkün önüne gelerek durdular.

 

Burası devasa, erik yeşili bir binaydı. Gece vakti yaklaşıyor olsa da tüm şehir göz alıcı ışıklarla parlıyordu. Dalgalar yayılıyordu ve karşılarındaki iki devasa qilin taşından yapılma kapı kudretli ve sıra dışı bir görünüme sahipti.

 

Ana kapının kendisi ise aşağı yukarı on beş metre uzunluktaydı ve derin deniz odunlarından yapılmıştı. Binaya dışarıdan bakınca gerçekten de her bir taş ve malzemesinin titizlikle seçildiği ve anlaşılması güç bir anlamla işlendiği görülüyordu. Ayrıca güçlü ruhsal enerjiyle dolu büyülü semboller bile vardı. Neredeyse herkes bu binaya bakınca lüks seviyesi karşısında şaşkına dönerdi.

 

"Konu uçan büyülü eşyalar olunca Denizdurağında onları bulabileceğin toplamda on bir dükkan vardır. En iyisi ise Uçan Ölümsüz Tarikatının Bulutpatlaması Köşküdür. Buradaki uçan büyülü eşyalar için dışarıdaki Klan ve Tarikatlar bile buraya gelir." Wei Li konuştukça heyecanlanıyordu. Onun dünyasında Bulutpatlaması Köşkü bir uçan büyülü eşya almak bir kenara içeri yarım adım bile atamayacağı bir yerdi.

 

Buradaki eşyaların fiyatları hayallerinin bile ötesindeydi. Tek yapabildiği binaya dışarıdan bakmak olacaktı. Fakat şimdi gerçekten de içeri girme şansı elde etmişti ve bu yüzden oldukça heyecanlıydı.

 

Meng Hao köşkün dışında durarak binayı inceledi. İç dekorların oldukça abartılı güzelliğe sahip olduğunu görebiliyordu. Canlı lamba ışıkları her yeri aydınlatıyordu ve zemin Ruh Taşlarıyla yapılmıştı.

 

İçeride dört yada beş tane müşteri vardı, çeşitli uçan büyülü eşyaları tanıtan Üçan Ölümsüz tarikatı öğrencilerini dinlerken yüzlerinde gururlu ifadeler bulunuyordu.

 

Müşterilerin üzerlerindeki elbiselere bakınca zengin ve gösterişli insanlar oldukları net bir şekilde anlaşılıyordu. Tek bir bakışla onların büyük Tarikat yada Klanlardan geldikleri belli oluyordu; onlar kesinlikle isimsiz, serseri Gelişimciler değillerdi.

 

Girişte iki tane sırma cübbeli yaşlı adam oturuyordu. Yüzleri canlılıkla parlıyordu ve gözleri kapalı bir halde meditasyon yapıyorlardı. Şaşırtıcı şekilde onların Gelişim merkezleri erken Gelişen Ruh aşamasındaydı. Gelişen Ruh Gelişimcilerinin kapı koruması gibi davranması herhangi hırsız yada alçak niyetli kişinin kalbine korku salmaya yetecekti.

 

Dükkanın içinde üç tane daha Uçan Ölümsüz Tarikatı öğrencisi görülüyordu, ikisi erkek biri kadındı. Mutlu mesut muhabbet ediyorlardı ve ara sıra kadının hafif kıkırdama sesleri geliyordu. Kadının gözleri büyülüyici kıvılcımlara sahipti ve baş döndüren bir havaya sahipti.

 

Fakat hepsi de dükkanın dışındaki Meng Hao ve Wei Li'yi tamamen görmezden geliyorlardı. Dışarıda durup içeriye kıskançlık ve hayranlıkla bakan insanlara alışmışlardı.

 

Meng Hao tam içeri girecekken aniden arkasından gelen kahkaha ve muhabbet seslerini duydu. Aniden bir kadının etrafında kümelenmiş bir grup Gelişimci ortaya çıkmıştı. Hedeflerinde dükkan vardı.

 

Yoldaki insanlar onların önünden çekiliyorlardı, herkesin yüzünde saygılı ifadeler vardı. Gruptaki her bir Gelişimci üç Tarikatın Seçilmişleriydi, yoldaki sıradan insanların asla kızdırmaya cüret edemeyecekleri tiplerdi.

 

Hem üzerlerindeki elbiselere hem de tavırlarına bakınca her anlamda etkileyicilerdi.

 

Buna rağmen üç Tarikatın Seçilmişleri o sırada gülümsüyor, kahkaha atıyor ve eşlik ettikleri kadına karşı her türlü yalakalığı esirgemiyorlardı.

 

Kadın güzeldi ve inanılmaz bir narinliğe sahipti. Dahası, gözleri ara sıra onu çekici bir cazibeyle dolduran büyüleyici bir bakışla parlıyordu.

 

Çevresindeki Gelişimciler onun bir gülümsemesini kazandıklarında kalpleri hevesle çarpmaya başlıyordu.

 

Kadının yanında ise yay gibi kaşlara sahip gözleri yıldız gibi parıltılı genç bir adam vardı. O son derece yakışıklıydı ve üzerinde beyaz bir cübbe vardı. Genel olarak bakınca tamamen havalı bir görünüşe sahipti ve sıradışı yeşim gibi bir yüzü vardı.

 

"Xiaoxiao," dedi, genç adam, gülümsemesi çok güzeldi ve kadınların kalbine saplana bir ok gibiydi adeta. "Burası Uçan Ölümsüz Tarikatının Bulutpatlaması Köşkü. Lütfen içeri gel!" Adam geçerken bakışları Meng Hao ve Wei Li'yi inceledi.

 

Hemen kapıdaki iki yaşlı adamın gözleri açıldı ve ayağa kalktılar. İçerideki diğer üç öğrenci de hemen dışarı fırladı. Hepsi de genç adama derin saygıyla selam verdiler.

 

"Selamlar, Küçük Lider."

 

Genç adam başıyla onayladı. Onun biraz kibirli ve kendini beğenmiş ifadesi Xiaoxiao isimli kadına döndüğünde nazik ve kibar bir hal alıyordu. Hepsi içeri girdiklerinde içerideki müşteriler hemen ellerini kenetleyerek saygıyla baş selamı verdiler.

 

Dükkanın içindeki gürültüyle birlikte Meng Hao dışarıda sakince durmaya devam etti. Fakat dudaklarında zar zor farkedilen muammalı bir gülümseme kıvrılmıştı. Onun yanındaki Wei Li Xiaoxiao isimli kadına kıskançlıkla bakarken gözlerinde son derece saygılı bir bakış vardı.

 

"Ne rastlantı ama," diye düşündü Meng Hao. "Onunla böyle bir yerde karşılaşacağımı hiç düşünmemiştim!" Bu kadın senedi hala Meng Hao'nun depolama çantasında duran Ji Xiaoxiao'dan başkası değildi.

R.N: Ji Xiaoxiao Meng Hao'nun Şeytan Ölümsüzü Tarikatına girmeden önce yüzünü göğsüne gömdüğü Ji Klanı üyesiydi. Daha sonra onu Fang Yu ile yüzleşirken görmüştü.

 

"Hadi," dedi sakince, "İçeri girelim." Wei Li onu takip etti ve dükkana adım attılar. Onlara hiç kimse en ufak bir ilgi göstermemişti. Herkes üç Tarikatın Seçilmişleri etrafında dönüyordu ve yüzlerine saygılı gülümsemeler yerleştirmişlerdi.

 

Meng Hao bir an bekledi ama kimse onu karşılamaya gelmedi. Köşkün birinci katında tek bir kişi bile o ikisine bakmıyordu. Meng Hao'nun ifadesi hemen karardı.

 

"Demek Bulutpatlaması Köşkü müşterilerine böyle davranıyor, öyle mi?!" Sesi tüm köşkte yankılandı ve içerideki herkesin dikkatini çekti. Ji Xiaoxiao bile o tarafa baktı, Meng Hao görünüşünü değiştirdiği için onu tanıyamamıştı.

 

Uçan Ölümsüz Tarikatının Küçük Lideri kaşlarını çattı ama ara sıra çeşitli büyülü uçan eşyaları göstererek Ji Xiaoxiao ile konuşmasına devam etti.

 

Tabii ki iki yaşlı adam da bunu fark etmiş ve kaşlarını çatmışlardı. Hemen kalpleri güm güm atmaya başlamıştı. Biraz sabırsız görünürken içlerinden biri kadın Uçan Ölümsüz Tarikatını öğrencisini işaret etti.

 

"Git onlarla ilgilen," dedi.

 

Normalde kadın üç Tarikatın Seçilmişlerinin gelmesiyle oldukça heyecanlanmıştı. İyi görünüşü sayesinde bazı özel fırsatlar yakalayabileceğini umut etmişti.

 

Ama şimdi yaşlı adamın sözleri kalbinin aniden kızgınlıkla dolmasına neden olmuştu. Fakat emri reddetmeye cesaret edemeyerek sert bir yüz ifadesi ve kalbindeki sinirle Meng Hao ve Wei Li'ye doğru yürüdü.

 

O ikisine baktı ve adeta onlara bakmaya bile değmeyeceğini ve buraya sadece huzursuzluk çıkartmaya geldiklerini hissetti. "Ne tür bir uçan büyülü eşya istiyorsunuz?" diye sordu soğukça. "En ucuz eşyanın değeri elli düşük seviye Şeytan kalbidir. Eğer bunu ödeyemeyecek durumdaysanız lütfen buradan ayrılın."

 

Kadın Meng Hao'nun Gelişim merkezini göremiyordu ama burası Uçan Ölümsüz Tarikatının Bulutpatlaması Köşküydü. O yüksek bir Gelişim merkezine sahip olsa da kadının korkacak hiçbir şeyi yoktu.

 

Burada hiç kimse problem çıkartmaya cüret edemezdi.

 

Wei Li biraz sinirlendi ama aynı zamanda gergindi. Meng Hao'ya doğru baktı.

 

"Sahip olduğunuz en pahalı şeyi göster," Meng Hao sakince konuştu, yüz ifadesi her zamanki gibiydi.

 

"En pahalı mı?" kadın hafifçe gülerek cevapladı. Gözlerindeki alaycı ifadeyi saklayamıyordu. Burada yıllardır çalışıyordu ve böyle çok insan görmüştü, kendilerini inanılmaz gören insanlar. En sonunda buradan bembeyaz bir yüz ve üzgün bir halde ayrılıyorlardı.

 

Kadın soğukça güldü. "En pahalı eşyanın değeri 5,000 düşük seviye Şeytan kalbidir. Yoldaş Taoist, bakmak ister misin?"

 

Meng Hao bir an düşündükten sonra başıyla onayladı. "Peki, neden olmasın."

 

"Pekala, böyle bir hazine herkesin bakabileceği bir şey değil," diye karşılık verdi kadın. "Eğer onu görmek istiyorsanız, kurallara göre önden bir yüzde otuz kapora vermelisiniz. Yoldaş Taoist, gerçekten ona bakmak istiyor musun?" Kadının sesindeki alaycılık çok barizdi. Aynı esnada, Seçilmiş grubunun ikinci kata yöneldiğini fark etmişti. Aniden biraz endişeli hissetmeye başladı.

 

"Kapı şu tarafta Yoldaş Taoist," dedi aniden. "Ona kendin bakabilirsin." Bununla birlikte arkasını dönerek gruba yetişmek için harekete geçti.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr