Bölüm 713: Işınlanma Döngüsü

avatar
5237 15

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 713: Işınlanma Döngüsü


 

Bölüm 713: Işınlanma Döngüsü

 

 

Şuanki pozisyondan 3,000 metrelik Tao Gölü Meng Hao'nun grubundan çok uzakta görünmüyordu. Fakat Antik Tao Göllerinde gizlenen tehlikeleri düşününce bu hızla kat edilebilecek bir mesafe değildi.

 

Dahası diğer tarikat ve klanlar onlardan daha önce gelmişlerdi ve çoktan Antik Tao Göllerinin daha iç bölgelerine ulaşmışlardı. Orada on tane 3,000 metrelik Tao Gölü tıpkı 30 metrelikler gibi paylaşılmıştı bile.

 

İnsanlar bölgedeki savaşların daha şiddetli olacağını düşünebilirlerdi ama durum aslında öyle değildi.

 

Bir büyük tarikat ya da klan bir yere yerleştiğinde diğerleri orası için onlarla dövüşmeyi seçmeyeceklerdi ama tabii ki inanılmaz bir değere sahip eşya ortaya çıkmadığı sürece.

 

Aksi takdirde bütün taraflar gelenek ve kurallara sadık kalacaklardı; bir Tao Gölü... orayı kim ele geçirdiyse onun olurdu!

 

Gerçekte değerli eşyalar için olan savaşlar aslında Tao Göllerinin kendisi için yapılıyordu.

 

Aslında buraya gelen tarikat yada klanların bölgedeki amaçları... Antik Tao Göllerinin iç tarafındaki en merkez pozisyonunda bulunan bir şeydi. O da... 30,000 metrelik Tao Gölüydü!

 

Tao Göllerinin püskürmesi son derece şaşırtıcı bir olaydı. Meng Hao ve diğerleri hızla ilerlediğinde karşılarındaki hava aniden bozulmaya başladı. Meng Hao'nun gözleri yıldırım gibi çaktı ve sağ elini arkasına doğru salladı. Grup hemen kenara kaçarken devasa bir yarık havayı kesip geçti.

 

Bu tarz olaylar onların ilerleme hızlarını çok etkiliyordu. Daha fazla yarık ortaya çıkmaya başlamış ve birçok Kan Şeytanı öğrencisi en sonunda vazgeçerek geride kalarak kendi başlarına iyi talih elde etmeye karar vermişlerdi.

 

En sonunda Meng Hao'nun yanında altı Patrik ve binden az sayıda güçlü öğrenci kalmıştı ve Antik Tao Göllerinin daha iç bölgelerine doğru yola devam ediyorlardı.

 

Kısa süre sonra Tao Gölleri ile aralarındaki mesafe 3,000 metreden daha az kalmıştı. Bu noktada diğer tarikat ve klanlar onların grubunu görmüştü.

 

Orada bir çok tanıdık sima vardı. Fakat gözler Meng Hao'nun üstüne geldiği anda... aniden etrafında sayısız büyülü ışınlanma sembolü belirdi.

 

Büyülü semboller ortaya çıktığı anda Meng Hao ve diğer Kan Şeytanı Tarikatı üyelerinin yüzleri titreşti. Meng Hao ışınlanma tuzağının kıyısında olsa da hâlâ tamamen sınırlarının içindeydi. Diğer Kan Şeytanı Tarikatı öğrencilerinin ise sadece bazıları onunla birlikte içeride kalmış ve buna Patrik Karagök, iki Demirkan Patriği ve Şeytanateşi Patriklerinin çoğu dahildi.

 

Uzaklarda Mor Felek Tarikatı üyelerinin bir çoğu aniden ayağa kalktılar. Altın Ayaz Tarikatından şişkonun ve Tek Kılıç Tarikatından Chen Fan'ın Meng Hao'nun etrafında ışınlanma gücü yükselirken yüzleri düştü.

 

Işınlanma çok hızlıydı. Göz açıp kapayıncaya kadar Meng Hao ve diğer Patrikler kaybolmaya başladılar.

 

Kaybolmadan önce Meng Hao'nun bağırmak için fırsatı olmuştu: "Merkez bölgeye gidin ve beni orada bekleyin!"

 

Ortadan kaybolduğunda 3,000 metrelik Tao Göllerinden birini işgal etmiş olan Siyah Elek Tarikatının Üçüncü Bölme Patriğinin yüzü aniden vahşi bir keyifle doldu. "Geber!! Umarın o deli ölür!"

 

Genel itibariyle Tek Kılıç Tarikatı ve Altın Ayaz Tarikatı üyelerinin yanı sıra Li Klanının hepsi Meng Hao'nun şanssızlığı karşısında kötü niyetliydi. Sadece Chen Fan, şişko ve birçok Mor Felek Tarikatı üyesi tedirgin görünüyordu. Bu özellikle yüzü ölümcül bir solgunlukla dolan Chu Yuyan için geçerliydi.

 

Song Klanı üyeleri sessiz ve düşünceliydi, ve Song Jia'nın ise yüzünde karmaşık bir ifade görünüyordu. Onun yanındaki orta yaşlı adam Meng Hao'nun kayboluşunu izledi ve ardından sessizce gözlerini kapattı.

 

Işınlanma tuzağı ortadan kaybolduktan sonra geriye kalan iki Şeytanateşi Patriğinin endişelerini gizlemeleri kısa sürdü ve geriye kalan öğrencileri Antik Tao Göllerinin merkez bölgesine doğru götürdüler.

 

Meng Hao'nun koruması olmadan bu seyahat çok daha tehlikeliydi ve bu yolda birçok öğrenciyi kaybedeceklerdi. Bu noktada geriye sadece otuz kişi hayatta kalabilmişti.

 

Hızla ilerlerken iki Şeytanateşi Patriği on tane 3,000 metrelik Tao Göllerinin hepsinin de işgal edilmiş olduğunu fark ettiler. Bu kuvvetlerdeki insanların çoğu onlar geçerken gözlerini dikmişler ve bu Şeytanateşi Patriklerinin kaşlarının çatılmasına neden olmuştu.

 

Dahası çevredeki tarikat ve klanlar aniden Ruh Bölme auralarıyla patlamışlardı. her bir gölün yakınında çok sayıda Ruh Bölme auraları vardı. En az Ruh Bölme gelişimcisine sahip olan tarikat Siyah Elek Tarikatı olsa da onların Patrikleri Üçüncü Bölme seviyesindeydi.

 

"Kan Şeytanı Tarikatı, geç kaldınız! Burada şuan size yer yok!"

 

"Şansınıza küsün, sadece iki tane Ruh Bölme uzmanına sahipsiniz! Gerçekten de sizinle paylaşacağımızı mı düşünüyorsunuz!?"

 

"Neden sadece burdan basıp gitmiyorsunuz!"

 

"Burada başka Tao Gölü yok! Fakat sizin kuvvetinizi düşününce herhalde 300 metrelik gölleriden birini ele geçirebilirsiniz. Burada size yer kalmadı."

 

"Sizin ışınlanma tuzağına düşen yoldaş öğrencileriniz çok şanssızlar. Onların içine düşen Ruh Bölme gelişimcilerinin yarısı canlı çıkamadı."

 

On tane 3,000 metrelik göllerden Tek Kılıç Tarikatı üç tane, Altın Ayaz Tarikatı iki tane, Siyah Elek Tarikatı bir tane ve Mor Felek Tarikatı ise iki tane ele geçirmişti. Ki ve Song Klanları ise birer tanesini ellerinde tutuyorlardı.

 

Her üç bin metrelik gölün etrafında on tane 300 metrelik göl vardı ve hepsi de tarikat ve klanlar tarafından ele geçirilmiş durumdaydı.

 

İki Şeytanateşi Patriğinin gözleri öfkeyle dolmuştu. Diğer tarikat ve klanlardan gelen aşağılayıcı sözler onların göz bebeklerinin kan rengiyle parlamasına neden olmuştu. Birbirlerine sinirli gözlerle baktılar. Eğer Meng Hao yanlarında olsaydı hiçbir şeyden korkmalarına gerek kalmazdı. Ama yoktu. Eğer diğer dört Patrik orada olsaydı herhangi bir güç ile yarışa girebilirlerdi. Ama onlar da yoktu.

 

Ne yazık ki... herhangi bir 3,000 metrelik Tao Gölü için rekabete giremezlerdi.

 

"Neden hemen defolup gitmiyorsunuz?" dedi Tek Kılıç Tarikatından yaşlı bir adam. Adamın üzerinde gri bir Taoist cübbesi vardı ve dizlerinde yatan tahta bir kılıçla oturuyordu. Onun bu sözleri adeta gök gürültüsü gibiydi.

 

Ses dört bir yanda yankılanarak Şeytanateşi Patriklerinin yüzlerinin titreşmesine neden oldu.

 

"Bay Jian!"

 

Kan Şeytanı Tarikatı ile Tek Kılıç Tarikatı arasında daima bir ihtilaf vardı ve şuan da patlamanın eşiğinde gibilerdi.

 

Tam o anda Mor Felek Tarikatından kurumuş yaşlı bir adam aniden oturur pozisyonundan ayağa kalktı.

 

"Kan Şeytanı Tarikatından yoldaş Taoistler," dedi sakince, "Bu Tao Gölü sizindir!" Aniden Mor Felek Tarikatı öğrencileri onun işaret ettiği Tao Gölünden çekilmeye başladılar.

 

Diğer tarikatların gelişimcilerinin gözleri titreşti. Tek Kılıç Tarikatından Bay Jian kafasını çevirerek soğukça Mor Felek Tarikatına doğru baktı. "Saygıdeğer Kurumuş-Tao!"

 

Mor Felek Tarikatının Saygıdeğer Kurumuş-Tao'su sakince ona döndü.

 

Bakışları buluştu ve ardından Bay Jian bakışlarını çevirerek soğukça homurdandı. Olup bitenlere karışmamayı seçti.

 

Şeytanateşi Patrikleri şaşırmıştı ama o anda bir şey hatırlamış gibilerdi. Ellerini kenetlediler, nazikçe baş selamı verdiler ve ardından grubu Tao Gölüne doğru götürdüler.

 

Kan Şeytanı Tarikatı öğrencileri Mor Felek Tarikatına teşekkür ettiler ama içten içe hissettikleri hayal kırıklığı dinmemişti. Oraya geç gelerek avantajı kaybetmişlerdi ve ardından en güçlü uzmanları ışınlanma tuzağına düşmüşlerdi. Önceleri baskın olan Kan Şeytanı Tarikatı aniden Antik Tao Göllerinde son derece zayıf bir duruma düşmüştü.

 

O anda ağır bir şekilde yara almış olan Siyah Elek Tarikatından bile daha kötü bir pozisyondalardı.

 

Dahası Tek Kılıç Tarikatı bariz bir şekilde en büyük güç konumundaydı; ellerinde üç tane Tao Gölü bulunduruyorlardı ve onlarla rekabet etmek açıkçası zordu.

 

Şeytanateşi Patrikleri birbirlerine baktılar. Hayal kırıklığına katlanıp diğer tarikatların alaycı sözlerini görmezden gelerek gözlerini kapattılar ve meditasyona oturdular.

 

Diğer Kan Şeytanı Tarikatı öğrencileri ise bu konuda konuşmaktan kendilerini alamadılar.

 

"Kan Prensi, ne zaman geri döneceksin!?"

 

"Kan Prensi dönene kadar bekleyin, sizin icabınıza bakacak!"

 

"O ışınlanma tuzağı güçlü olabilir ama Kan Prensi'nin gelişim merkezini düşününce kesinlikle geri dönecektir!"

 

Bu sırada Antik Tao Göllerinin başka bir noktasında Meng Hao kaşlarını çatmıştı. Yanındaki Patrik Karagök, iki Demirkan Patriği ve Şeytanateşi Patriğinin yüzleri değişik duygularla titreşiyordu. Ayrıca o sırada bacaklarını çaprazlamış şekilde oturan yedi yada sekiz tane öğrenci vardı ama daha fazla direnemeyecek gibi görünüyorlardı.

 

Işınlanma durmaksızın devam ediyordu. Biraz önce duraksamış ama daha bir şey yapamadan önce başka bir ışınlanma başlamıştı.

 

Pat!

 

Öğrencilerden birisi kan tükürdü ve ardından tüm vücudu kuruyarak cesede dönüştü. Sesler çınlamaya devam ederken diğer öğrenciler de aynı kaderi yaşamaya devam ediyorlardı.

 

Nispeten kısa bir sürede çoktan on üç kez ışınlanma yaşamışlardı.

 

Meng Hao'nun karşısındaki dünya sürekli değişiyordu. Her ışınlandıklarında şiddetli bir kuvvet vücutlarına vurarak ruhlarının titremesine neden oluyordu. Belli ki ışınlanma tuzağının içinde onların enerjilerini tüketen bir çeşit güç vardı.

 

"Kan Prensi, böyle devam edemeyiz!!" dedi Birinci Şeytanateşi Patriği hüzünlü bir sesle. "Kan Prensi, ne yapacağız!?"

 

GÜÜÜMM!

 

Işınlanma durdu ve kendilerini çimenlik bir alanda buldular. Ardından tekrar kayboldular.

 

Meng Hao tüm bu zaman boyunca olduğu yerde kalmıştı. En sonunda elini kaldırdı ve Dokuzuncu Dağ'ın etrafında dolanan Siyah Beyaz İnciler ortaya çıktı. Gözlerini tam karşısına dikmişti ve birkaç ışınlanma döngüsü daha bekledi ve en sonunda otuzuncu ışınlanmaya geldiler. İleride bazı Tao Göllerini gördü. Tam o anda gözleri pırıldadı.

 

Hiç tereddütsüz Dokuzuncu Dağ ve Siyah Beyaz İncileri ileri gönderdi. Hava gümbürtüyle doldu ve ışınlanma tuzağı bir kez daha işleme başladı.

 

"Genişle!" dedi Meng Hao yankılanan sesiyle. Işınlanma tuzağının içinde Dokuzuncu Dağ aniden büyümeye başladı. Genişleyerek bin metre, on bin metre ve en sonunda yerden yükselen devasa bir dağ görünümüne ulaşana kadar durmadı.

 

Dağ Antik Tao Göllerinde ortaya çıktığı anda birçok gelişimci tarafından fark edildi. 3,000 metrelik Tao Gölündeki Kan Şeytanı Tarikatı öğrencileri onu gördükleri anda ifadeleri canlandı.

 

Aynı zamanda 30 metrelik Tao Göllerinin bölgesinde onu gören ve ağzı açık bir şekilde bakakalan gelişimciler de vardı.

 

"O... o ışınlanma tuzağından kurtulmaya çalışan biri!"

 

"Işınlanma tuzağına girdiğin anda dışarı çıkman imkansızdır!"

 

GÜÜÜMM!

 

Devasa dağı hareket ettirmeye çalışan ışınlanma tuzağı büyük miktarda güç yoğunlaştırdı ve titremeye başladı.

 

Duraksadığı anda Meng Hao bağırdı, "Şimdi!"

 

Hemen Patrik Karagök ışınlanma tuzağının aniden duraksamasını fırsat bilerek havalandı.

 

Meng Hao onun tam arkasındaydı.

 

Fakat sınıra yaklaştıkları anda ışınlanma tuzağı onların yolunu engellemek için daha fazla güç ile taştı.

 

"Bastır!" dedi Meng Hao kaşlarını çatarak.

 

Dokuzuncu Dağ bir kez daha genişlemeye başlarken hava şiddetli bir gümbürtüyle doldu. Işınlanma tuzağı durmaya zorlanmıştı. O anda Patrik Karagök ve diğer Ruh Bölme Patrikleri dışarı doğru fırladılar. Fakat aynı sırada ışınlanma tuzağı Antik Tao Göllerinde nadiren görülen bir şekilde şok edici bir ışınlanmaya başladı. Adeta 3,000 metrelik Tao Gölünü andıran bir şekilde havaya bir ışık sütunu yükseldi. Gümbürtüler arasında Meng Hao ve Dokuzuncu Dağ ortadan kayboldu.

 

"Kan Prensi!"

 

"Kan Prensi'nin gücünü düşününce kendisini birkaç döngü sonrasından kurtarabilir. Biz merkez bölgesine gidip hemen bir Tao Gölü ele geçirmeliyiz!"

 

"Bu doğru gidelim!"

 

Dört Patriğin Meng Hao'ya olan güvenleri tamdı. Birbirlerine baktıktan sonra gözleri kararlılıkla doldu ve renkli ışık ışınlarına dönüşerek merkez bölgesine doğru fırladılar.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44312 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr