Bölüm 809: Sizi Bekliyordum!

avatar
4480 16

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 809: Sizi Bekliyordum!


 

Bölüm 809: Sizi Bekliyordum!

 

Tarikatlar sarsıldı ve Ji Klanı bile sadece izlemekle yetindi. Doğu Topraklarından tek bir grup bile bir hamle yapmadı. Yeni gelenlerden bazıları Doğu Toprakları üzerinde ilerlerken Yüce Tang'ın ejdervari qi'si tarafından sarsılmıştı. Hatta birkaçı açgözlülükle bakmış ve o yöne ilerlemişti. Fakat yaklaştıkları anda Yüce Tang'ın doksan beş altın ejderhası kükredi ve bu insanlar patlayarak kan sisine dönüştüler.

 

Bu tabii ki bütün yabancıları hayrete düşürmüştü; Fang Dong'er'in bile gözleri kocaman açıldı.

 

Bu kazadan sonra hiç kimse Yüce Tang'a yaklaşmaya cüret edememiş sadece hedef noktaları olan dağ silsilesine doğru yönelmişti.

 

Tüm bu karmaşa sırasında engin Doğu Topraklarındaki bir ölümlü şehrinde iki tane figürün saklandıkları görülüyordu. Höpürdeterek şehriyelerini yerken etrafa kurnaz gözlerle bakıyorlardı.

 

Ölümlüler yukarıda uğuldayarak ilerleyen ışık ışınlarından habersizdi ama bu durum bu iki adam için geçerli değildi. Aslında onlara dikkatlice bakıyorlar ve tüm detaylarına kadar inceliyorlardı. Onların depolama çantalarının ve üzerlerindeki kolye ve mücevherlerin yerlerini kaydetmişlerdi.

 

"Hiçbirinin kürk ya da tüye sahip olmaması çok kötü!" dedi ikiliden genç olanı. Başını sağa sola salladı ve ardından şehriyesini höpürdetti. "Dikkat et, Üçüncü Lord. Bu insanlar kesinlikle kolay lokma!"

 

"Önümüzde günlerde yiyip içip karnımızı doyuracağız. Bu o yolunmaya hazır kazlar sayesinde olacak. Hadi hadi. Onlardan birini seçelim."

 

Genç adamın yanında aniden havaya doğru işaret eden şişman bir adam vardı. "Onu seçtim! Tek bir bakışla onun kötü biri olduğunu anladım. Ahlaksız ve tamamen utanmaz! O kesinlikle kötülük yapanlardan! Üçüncü Lord onu yolundan çevirmeli!"

 

İşaret ettiği kişi yüzünde kibirli bir ifade bulunan genç bir adamdı. Üzerinde ipek elbiseler vardı ve etrafı eşlikçilerle sarılıydı. Hatta mor bir tacı vardı ve bu onu son derece güçlü ve sıra dışı gösteriyordu.

 

"O mu? Pekala. Şimdi sana öğrettiğim yöntemle körpe bir yavruya dönüş." Şişman adamın genç arkadaşı hedefledikleri adama düzenbaz bir ifadeyle baktıktan sonra ikili ortadan kayboldular.

 

Dağların derinliklerinde Meng Hao tapınakta bacaklarını çaprazlamış oturuyordu. Gözleri aniden açıldı ve gökyüzüne doğru baktı.

 

"Babamın şu bahsettiği kendini sertleştime olayının başlama zamanı geldi...." diye mırıldandı.

 

"Ölümsüz Antik Taoist Ayin Tapınağı bir test. Eğer testi geçebilirsem ve bronz lambayı sönmekten korursam vücudumda hakiki bir Ölümsüz Meridyeni oluşacak!"

 

"Ayrıca Güney Gök'ün dışında yaşayan bu Seçilmişlerin ne kadar güçlü olduklarını görmeyi çok istiyorum." Tapınağın dışına hazırlamış olduğu onca siyah kabuklu hapı düşününce yüzünde utangaç bir gülümseme belirdi.

 

Gözlerini kapattı ve beklemeye devam etti.

 

Zaman geçti. Birkaç gün sonra Dokuzuncu Dağ ve Denizin Seçilmişleri dağ silsilesinin dışında toplanmış uzaktan inceleme yapıyorlardı. Yüz ifadeleri ciddiydi; onların bakış açısına göre burası gizemlerle doluydu. Yaklaştıklarında yukarıdaki hava sahasının kısıtlandığını ve ilerlemeye devam ettikçe hareket kısıtlanmalarının giderek güçlendiğini fark etmişlerdi. Her yerde en ufak bir dikkatsizlik sonucunda faciaya sebep olabilecek gizli tehlikeler vardı.

 

Tabii ki buraya gelenler daha önceden bazı hazırlıklar yapmıştı. Çeşitli tarikat ve klanlar ayrılarak dağıldılar ve dağ silsilesine doğru farklı farklı rotalardan gitmeyi seçtiler.

 

Kalabalığın içindeki bazı öğrencilerin yüzlerinde sert ifadeler vardı. Görünüşe göre son birkaç günde yaşadıkları olaylar onları adeta çıldırma noktasına getirmişti. Bu her ne ise bahsetmekten kaçınıyorlardı ve diğer tarikat ve klanları dağların içine doğru giderken dişlerini sıkıp sinirlerine katlanarak takip ediyorlardı.

 

Bu hâlde düzinelerce öğrenci vardı.

 

Kutsal Fang Klanı, Üç Büyük Klan, Üç Büyük Taoist Toplumu, Üç kilise ve Altı Tarikat, ve Beş Büyük Kutsal Toprak hepsi buraya insanlarını göndermişlerdi. Toplamda, ellerinde büyülü eşyalarla mührü açılmış olan Ölümsüz Antik Taoist Ayin Tapınağına ilk giren kişi olmak umuduyla ilerleyen binden fazla insan dağlara giriş yapmıştı.

 

Dağların büyülü teknik kullanımından kaynaklı seslerin yankılanmasıyla dolması çok uzun sürmedi. Kısa sürede havadaki kısıtlamalar uçmayı imkansız hale getirdi. Tabii ki buna hazırlıklıydılar. Fakat yaralanmalar ve ölümler yine de görülüyordu. Yine de genel anlamda grup Meng Hao'ya giderek yaklaşıyordu.

 

"Asıl rekabet yolda değil Ölümsüz Antik Taoist Ayin Tapınağının kendisinde olacak!"

 

"Oraya ilk kim girerse Ölümsüz Antik Taoist Ayini Madalyonunu almak için en büyük şansa sahip olacak!"

 

"Madalyon dışında Ölümsüz Antik Taoist Ayin Tapınakları daima Tao'ların aktarıldığı Tao Yansımalarına sahip olur. Orada kesinlikle kutsal beceriler ve Taoist büyüleri alma şansı da olacak!"

 

"Benimle çekişmeye kalkan olursa öldürürüm!"

 

Çeşitli tarikat ve klanların Seçilmişleri pırıldayan gözlerle yola devam ediyordu.

 

Beş Büyük Kutsal Topraktan birisi Güneş Dağıydı. Efsanelere göre dağ aslında gökyüzünden düşen bir güneşin büyülü bir şekilde dönüşüm geçirmesiyle oluşmuştu. Orada bulunan bütün insanlar bir çeşit vaftiz tecrübe etmiş ve özel bir soy ile kutsanmışlardı. Güneş Dağı Kutsal Toprakları bu şekilde meydana gelmişti.

 

Lord Ji Göklerle dövüşürken Güneş Dağı güçlü bir yardım sunmuştu. Bu nedenle sonraki zamanlarda Ji Tian Güneş Dağını Kutsal Toprak statüsüne çıkartmıştı.

 

Güney Gök Gezegenine oradan gelen birkaç düzine gelişimci vardı. Onların içinden en etkileyici olanı Taiyang Zi isimli genç bir adamdı. * * * * * Üzerindeki altın renkli cübbe onu güneş gibi gösteriyordu ve yaydığı şiddetli ısı etrafındaki bölgenin her gittiği yerde alevlere boğulmasına neden oluyordu. Ona birçok yoldaş klan üyesiyle birlikte bazı kıdemli Tao Koruyucuları eşlik ediyordu.

 

 

Bu güçlü grup hızla ilerlediler ve tapınağa yaklaşan ilk grup oldular.

 

En sonunda kendilerini bir vadide buldular. Klan üyelerinden birisi çevreyi kontrol etme ve herhangi bir engel olup olmadığına karar vermekle görevliydi. Fakat içeri adım attığı anda büyük bir patlama dalgalandı ve siyah bir ışık havaya fırladı. Siyahlığa yakalanan Güneş Dağı gelişimcisi acıyla feryat etti ve vücudu geriye doğru savrulurken kan tükürdü. Aynı sırada dağların içinde kısa bir zaman aralığında yedi yada sekiz tane daha patlama yankılandı. Daha fazla çığlık sesi yükseldi.

 

Bu bir anda herkesi şok etmişti.

 

Taiyang Zi'nin gözleri ciddi bir ifadeyle titreşti. Herkes birbirine baktı, ardından daha dikkatli bir şekilde ilerlemeye devam ettiler. Güney Gök'e gelen btüün gruplar aynı durumdaydı.

 

Fang Klanı gelişimcileri arasından Fang Donghan'ın yüzü sertti ve ağzının kenarından kan sızıyordu. Yanlış yere basıp yaralananlardan birisi de oydu. Eğer hızlıca sıçramamış olsaydı zar zor hayatta kalabilirdi.

 

Başka bir bölgede Li Klanı gelişimcilerinden birisi bu kadar şanslı değildi ve paramparça olarak hem ruh hem de bedenen ölmüştü. Bu diğer Li Klanı üyelerinin kalplerini korkuyla doldurmuştu.

 

Ji Klanı üyeleri oldukça hızlı hareket ediyordu ta ki üyelerinden birisi yanlış bir yere basarak paramparça olana dek....

 

Tarikat ve kiliseler arasında patlamalar çınladı ve bunların peşini öfkeli bağırışlar takip etti.

 

Tüm bunlar kısıtlayıcı büyülerin gücünün giderek güçlenmesinden dolayıydı ve tapınağa yaklaştıkça sayıları da giderek artıyordu. Meng Hao buraya gelirken birçok tehlike atlatmıştı ama Ölümsüz Antik Taoist Madalyonunun yardımıyla çoğu zaman kolayca bu durumdan kaçınmıştı.

 

Şuan Meng Hao tapınak binasının içinde oturduğu pozisyondan patlama seslerini duyabiliyordu. Bunun iyi talih için verilen bir mücadele olduğunu biliyordu ve tabii ki çatışmalar olacaktı. Derin bir nefes aldı ve savaşma arzusu gözlerinde parladı. En sonunda ayağa kalktı ve yağ lambasına biraz kanını akıttı. Bu alev azaldığında günlük olarak yaptığı bir eylem haline gelmişti.

 

Daha sonra tapınak binasında ikinci gerçek benliğini bıraktı ve avludan dışarı çıktı. Ana kapıya geldiğinde ve tam onu itmeye hazırlandığında duraksadı, ardından tapınak binasına giden kapıya doğru yöneldi. Burada birkaç delik kazdı ve oralara dikkatlice siyah kabuklu tıbbi hap yerleştirdi. Sonuçtan memnun olunca avlu kapısının dışına yürüdü ve bacaklarını çaprazlayarak oturdu.

 

Artık herkesin gelmesini beklemek kalmıştı!

 

"Eğer bir savaş olacaksa bu benim isteğime göre olacak!" diye düşündü. Nefesini sakinleştirdi ve bununla birlikte vücudundan bir yüce Tao parıltısı yayılmaya başladı. Kafasında herhangi bir rahatsız edici düşünce yoktu; sadece giderek artan bir savaşma arzusu vardı.

 

Şuanki durumu çevresiyle bir rezonans içindeydi. Bir anda antik Taoist ayini tapınağında nihai bir savaş veren gelişimcilerin görüntüsünü gördü.

 

O anda Meng Hao sanki şuanki dünyaya ait değil gibiydi. Antik zamanlara dönmüş ve onun aurasıyla boğulmuştu. Tüm benliği kadim bir hava yaydı.

 

Parçalanmış gri elbiseleriyle birlikte adeta arkasında uzanan antik tapınağın bir parçası olmuştu. Ona bakan herhangi biri onun modern zamandan mı yoksa antik zamanlardan mı olduğunu söylemesi güç olacaktı.

 

Saatler geride kaldı ve bu süreçte sürekli patlama sesleri çınladı. Birkaç olayda yedi ya da sekiz patlamanın aynı anda gerçekleşmesi yerin titremesine neden olmuştu.

 

Tüm bunlar yüzünden çeşitli tarikat ve klanların Seçilmişlerinin hızı büyük ölçüde azalmıştı. Dahası tapınağa yaklaştıkça gidilebilecek yollar azalıyordu ve en sonunda tek bir yola düşecekti. Oraya gelmekte olan binden fazla insanını bir çoğu yaralanmış ya da ölmüştü. Hayatta kalanlar uzaklara doğru ilerleyen ufak bir yola baktılar. Kimse ilk gitmeye gönüllü değildi.

 

"Burada kısıtlayıcı büyülerin olması sürpriz değil. Fakat sadece yanlış bir adım yerin altındaki aygıtları etkinleştirerek patlamalarına neden oluyor. Bazı sebeplerden ötürü onlar bana kısıtlayıcı büyü gibi gelmiyor!"

 

"Acaba birisi onları bilerek gömmüş olabilir mi?"

 

"Görünüşe göre durum tam olarak bu. Bunun anlamı bu şeyleri gömen kişi ilerde olmalı!"

 

"Lanet olsun! Ne kadar habis! Bu şeylerden kaç tane kurdu acaba...?"

 

"Onun kim olduğu umurumda değil tapınağa gittiğimizde onu öldüreceğim!"

 

Kalabalığa daha fazla insan katıldıkça küfür sesleri daha da arttı.

 

En sonunda Güneş Dağından Taiyang Zi soğukça homurdandı ve ileri çıktı. Vücudu güneş gibi parladı ve ifadesi kayıtsızdı. Bir çok kişi ona doğru bakışlarını çevirdi.

 

"Tabii ki bunlar kısıtlayıcı büyü değil," dedi sakince. "Bunlar siyah kabuklu tıbbi haplar!" Bununla birlikte elini uzattı. Avucunda beliren canlı bir parıltının içinde siyah kabuklu bir tıbbi hap vardı.

 

"Bunu yolda gelirken kazıp çıkarttım. İçinde kaotik qi var ve son derece kararsız. Onları birinin bilerek gömdüğü çok açık."

 

Bu noktada Yüce Akıntı Kılıcı Mağarasından Zhao Yifan sakince konuşmaya başladı, "Bayanlar ve baylar, bu siyah kabuklu tıbbi haplar gerçekten de kararsız kaotik qi içeriyor ve önümüzde uzanan yolun da bu haplarla dolu olduğu aşikar. Neden yolu temizlemek için iş birliği yapmıyoruz?"

 

Üç Büyük Taoist Toplumundan birisinin temsilcisi olarak onun sözleri büyük bir ağırlığa sahipti.

 

"Tıbbi hapın içindeki kaotik qi oldukça yoğun," dedi Dokuz Deniz Tanrısı Dünyasından Fan Dong'er. Onun sesi sakindi ve kulağı okşuyordu, diğer tarikat ve grupların Seçilmişleri onu duyunca birbirlerine baktılar ve başlarıyla onaylamaya başladılar.

 

Herkes anlaşmaya vardıktan sonra insanlar büyülü eşyalar çıkartmaya başladılar. Bir yüce Tao'yu andıran dalgalanmalar aktı ve ejderhalar ve ankaların kükremesine benzeyen sesler duyuldu. Işık ışınları birbirine girdi ve dalgalanmalar bütünleşerek yere doğru akan güçlü bir kuvvete dönüştüler. Güç ilerlediğinde yeri adeta kazıyormuş gibi göründü ve aşağı yukarı bir metre derinlikte yol açtı.

 

Figüerler ileri fırlarken Seçilmişler sonunda tapınak görünen yolda ellerinden geldiğince hızlı bir şekilde ilerlediler!

 

Oraya vardıklarında üzerinde harap bir elbise bulunan birinin tapınağın dışında bacaklarını çaprazlamış şekilde oturduğunu gördüler. Ondan çok eski bir aura yayılıyordu ve tapınağın kendisi kadar kadim görünüyordu. Onun arkasındaki tapınağın içinde bir antik Taoist ayini tapınağının tezahürü görünüyordu ve bu herkesi tamamen şok etmişti.

 

Bacaklarını çaprazlamış oturan adam gözlerini açtı ve adeta antik zamanlara bakıyormuş gibi göründü. Konuştuğunda yankılanan sesi kadim bir aurayla desteklenmişti.

 

"Sizi bekliyordum...."

 

Herkesin ağzı açık kaldı ve duraksamak zorunda kaldılar.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44330 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr