Bölüm 823: #####

avatar
4074 17

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 823: #####


 

Bölüm 823: #####

 

Ne yazık ki zaman Meng Hao'nun sahip olmadığı bir lükstü!

 

Etrafı Dokuzuncu Dağ ve Denizin Seçilmiş ve Tao Koruyucularıyla çevriliydi. Neredeyse hepsi oradaydı ve Form Değiştirme Aktarımını kullansa bile hâlâ bazı sınırlara sahipti.

 

Dahası biraz önce Meng Hao'nun pusudan kaçmak için sersemlettiği Tao Koruyucları ve Seçilmişler tekrar normale dönmüşler ve bir kez daha peşine düşmüşlerdi.

 

Meng Hao peşinde Wang Mu ve diğer bazı Seçilmişlerle kaçmaya devam ederken yüzü solmuştu. Yavaş yavaş peşine takılan insanların sayısı artıyordu. Meng Hao onların hiçbirini göremese de onları hissedebiliyordu ve sayıları oldukça fazlaydı.

 

Tek kollu Fan Dong'er ile Zhao Yifan da görülmeseler de açıkça takibe devam ediyorlardı.

 

Meng Hao Fang Klanından Fang Xianshan'ın da kalabalığın içinde olduğunu görebiliyordu.

 

Görünüşe bakılırsa büyük bir savaş patlak vermek üzereydi. Fakat bu noktada büyük bir patlama çınladı. Meng Hao'nun ayaklarının altındaki zemin sallandı ve muazzam bir yarık açılarak karşısındaki dağ zirvesi yerle bir oldu.

 

O patladığında dağın kalıntılarının içinden devasa bir görkemli ışık ışını dışarı fırladı. O sanki kendi kendine hareket eden bir çeşit değerli hazine gibiydi ve hemen Meng Hao'nun peşindekilerin dikkatini çekmişti.

 

Aynı sırada zemin yerle bir olmanın eşiğindeydi. Büyük bir çöküntünün ortaya çıkmasıyla aniden neredeyse bin metre uzunluğunda devasa bir şeytan çopra balığı yerden yukarı fırladı. Aslında bir değil dokuz tane ortaya çıkmıştı.

 

Bir anda savaş alanındaki durum tamamen değişti.

 

"Bir Şeytan Çoprası!"

 

"Burada bir Şeytan Çoprasının ne işi var!?!"

 

"Lanet olsun! Şeytan Çopraları Kuzey Saz Gezegenine özgü değil mi!?"

 

Dokuz Şeytan Çoprasının sahneye çıkışıyla beraber tüm bölge allak bullak oldu. Yer salladı ve bir anda Meng Hao'nun zihnine aceleci bir ses iletisi geldi.

 

"Meng Hao, üçüncü Şeytan Çoprasına gel!"

 

Bu ses sayesinde Meng Hao daha önceki bulanık zihinsel durumundan biraz uyanır gibi oldu. Üçüncü Şeytan Çoprasına doğru baktı ve ardından aniden ona doğru hızlanmaya başladı. Yaklaştığında devasa Şeytan Çoprası ağzını açtı ve onu yuttuktan sonra tekrar yere gömüldü.

 

Yukarıdaki insanlar hemen bağırmaya başladılar ve çoprayı durdurmak için ellerinden geleni yaptılar. Fakat tam o anda diğer Şeytan Çopraları bir anda patladılar. Muazzam patlamalar her yerde çınladı. Aynı sırada dağdan parlayan canlı ışık şiddetinin zirvesine ulaşarak kimsenin ışıktan başka bir şey göremeyeceği noktaya kadar her yeri doldurdu.

 

En sonunda ışık öyle bir noktaya geldi ki karanlığa dönüştü!

 

Meng Hao için Şeytan Çoprası tarafından yutulduktan sonra her şey kararmıştı. Fakat yaratığın hızla ilerlediğini hissedebiliyordu, bu yüzden bacaklarını çaprazlayarak oturdu ve gelişim merkezini deveran etti. Hemen Şeytani iradesi def etmeye başladı, ardından çok sayıda tıbbi hap yutarak iyileşme sürecine başladı.

 

Meng Hao biraz önceki savaşta ağır biçimde yaralanmıştı. Fakat hayatı boyunca birçok kez ağır yaralar almıştı ve bu yüzden başından sonuna kadar hep sakin kalmıştı.

 

Zaman geçti. Bi kaç gün sonra Şeytan Çoprası nihayet hareket etmeyi kesti. Meng Hao'nun gözleri açıldı ve Şeytan Çoprasının tünel gibi vücudunda üç kişinin daha olduğunu gördü.

 

Bu üçlünün lider pozisyonunda duran kişi peçeli bir kadındı. Onun yüzünü görmek imkansızdı ama gözleri güzeldi ve kendisinin de sersemletici bir güzelliğe sahip olduğu açıktı.

 

İki yanında ise kırışıklıklarla dolu yaşlı yüzlere sahip iki tane kadın duruyordu. Sanki aralarında çokça yıl farkı var gibiydi ve gözleri sönüktü. Tabii ki bu sönüklüğün içinde fırtına benzeri bir şiddet gizleniyordu.

 

Meng Hao kadına baktı ve sakince konuştu, "Görüşmeyeli uzun zaman oldu."

 

Bu kadın Zhixiang idi!

 

Zhixiang'ın yanındaki yaşlı kadınlardan birisi sakince konuştu, "Yıllar önce Şeytan Ölümsüzü Tarikatı için yaptığın iyilik bugün geri ödendi. Bizim Şeytan Çopramız seni Ji Yin tarafından kurulan pusudan uzaklaştırdı."

 

Kadın Meng Hao'nun kafasının üstündeki bronz lambaya baktı, ardından gözlerini çevirdi ve başka bir şey söylemedi. O, diğer Tao Koruyucusuyla birlikte bacaklarını çaprazlayıp oturdu.

 

Zhixiang ileri doğru yürüyerek Meng Hao'nun önünde durdu. Ona bir an baktıktan sonra ağzını eliyle gizledi ve güldü.

 

Yüzü peçeyle kapalı olmasına rağmen gülmesi çekici ve çok hoştu.

 

"Dediğim gibi Şeytan Ölümsüzü Tarikatı sana borçluydu," dedi. Sağ elini Meng Hao'ya doğru uzattığında içinde yeşim bir şişe olduğu görüldü. "Bu Şeytan Ölümsüzü Tarikatından antik bir tıbbi hap. Yaralarını hızlı bir şekilde iyileştirir."

 

Meng Hao bunun karşısında ne cevap verdi ne de şaşırdı. Daha önce zihnine iletilen aceleci sesin ona ait olduğunu anlamıştı.

 

Yeşim şişeyi aldı ve onu açtı. İçinde kırmızı bir tıbbi hap vardı ve simya Tao'su yeteneklerine göre anında onun sıra dışı olduğunu anladı. Biraz düşündükten sonra tıbbi hapı aldı, dikatlice inceledi ve ardından ağzına attı.

 

"Korkmuyor musun?" Zhixiang aniden sordu.

 

"Güney Gök topraklarında bana zarar verebilecek kimse yok," dedi Meng Hao sakince.

 

"Oh? Biraz önceki ölümcül pusuya ne diyorsun peki?"

 

"Kendimi antrenma yoluyla güçlendiriyordum. Eğer gerçekten de ölme riskim olsaydı işler değişmiş olacaktı." Bununla birlikte gözlerini kapatırken iki yaşlı kadının gözlerini açarak ona bakmalarına neden oldu.

 

Hapta herhangi bir zehir yoktu ve Meng Hao onu yuttuğu anda vücudunun içinde sıcak bir akışa dönüştü. Sırtındaki yara hemen iyileşti ve siyah sis yavaşça sağ elinin avucundan dışarı çıktı.

 

Birkaç gün sonra Meng Hao gözlerini tekrar açtığında eli İblis Kurgusu olan siyah sis ile doluydu ve şuan vücudundan tamamen atılmıştı.

 

İblis Kurgusundan kurtulan Meng Hao kalbinin kaygıyla güm güm attığını hissetti. Hayatını tehdit eden şey karşılaştığı bu olay değil aksine İblis iradesinin nüfuzuydu. İblis Kurgusu ona inanılmaz bir güç verse de bunun karşılığında ödediği bedel az değildi.

 

Şuan İblis Kurgusundan kurtulan Meng Hao'nun yaraları neredeyse tamamen iyileşmişti.

 

"Teşekkür ederim," dedi yaşlı kadınlara ve Zhixiang'a.

 

Zhixiang onun elindeki İblis Kurgusuna baktı, bir an düşündü ve ardından Meng Hao'ya baktı.

 

"Ji Yin ikinci gerçek benliğini mühürledi ve onu götürdü."

 

Meng Hao'nun gözleri soğukça parladı.

 

"Pekala," diye cevapladı. "Gidip onu geri almalıyım." Bununla birlikte ayağa kalktı, ellerini kenetledi ve Zhixiang ile iki yaşlı kadına baş selamı verdi. "Çok teşekkürler."

 

"Nezakete gerek yok," diye cevapladı Zhixiang. "Biz sadece o yıl bize yaptığın iyiliğin karşılığını ödedik." İki yaşlı kadın sadece Meng Hao'ya derince bakmakla yetindiler.

 

Zhixiang gülümsedi. Meng Hao'nun ayrılmak istediğini görünce elini sallayarak onun arkasında dönen bir burgacın ortaya çıkmasına neden oldu. Burgacın dışında dış dünyadaki dağ menzili görülüyordu.

 

"Yine de bugün benim için yaptığınız şeyi unutmayacağım," dedi Meng Hao. Tekrar baş selamı verdi, ardından Zhixiang'a son bir bakış attı. Zhixiang gemişte antik Şeytan Ölümsüzü Tarikatında olanları hatırlayınca kalbinin biraz titremesine engel olamadı.

 

Meng Hao döndü ve portala doğru yürüdü.

 

"Evlendiğini duydum. Bu doğru mu?" diye sordu Zhixiang.

 

Meng Hao duraksadı.

 

"Doğru."

 

"Tebrikler," Zhixiang her zamanki sakin gülümsemesiyle cevapladı. "Oh, sana söylemek istediğim bir şey daha var. Yakında Dokuzuncu Dağ ve Denizde gerçekleşecek bir olay var. Üç Büyük Taoist Toplumu bir öğrenci alımı düzenleyecek ve buna Beş Büyük Kutsal Topraklar ve Üç Kilise ile Altı Tarikat da destek verecek!"

 

"Bu tip şeyler sık sık gerçekleşir ve zaman geldiğinde Dokuzuncu Dağ ve Denizdeki Gelişen Ruh aşamasının üstünde Ölümsüz Alemin altındaki herkes katılabilir."

 

"Bazı insanlar bunu bir tarikata girmek umuduyla yapar. Diğerleri ise ödül olarak hazırlanan değerli hazineler için yapar!"

 

Meng Hao'nun gözleri ilgiyle doldu. Bir an düşündükten sonra başıyla onayladı ve ardından burgacın içine yürüyerek ortadan kayboldu.

 

Şeytan Çoprasının içine bir sessizlik çöktü. İki yaşlı kadın tereddütle birbirlerine bakarak gözleri titreşti.

 

"Bana büyük bir iyilik yaptı," dedi Zhixiang sakince.

 

İki yaşlı kadın başlarıyla onayladılar.

 

"Pekala. O yaralanmış olabilir ama belli ki her zamanki gibi temkinli. Onun gibi bir Seçilmiş kesinlikle elinin altında başka kozlar saklıyordur."

 

"Üstelik o uyandıktan sonra sanki arkasında biri varmış gibi bir özgüvenle konuştu. Şimdi düşününce mantıklı görünüyor. Özellikle onun herkesten önce Ölümsüz Antik Taoist Ayin Tapınağına gelebildiğini düşününce."

 

**

 

Meng Hao Şeytan Çoprasını burgaç yoluyla terk ettikten sonra akşam vaktinde dışarı çıktı. Kafasının üstündeki bronz lambada yanan hafif alev onun rahat bir nefes almasını sağladı.

 

Lamba hâlâ sönmemişti ve Meng Hao'nun hesaplaması doğruysa 49 günlük periyodun dolmasına sadece dört gün kalmıştı.

 

"Dört gün..." diye düşünürken gözlerinde soğuk bir parıltı belirdi.

 

"Dört gün sonra bronz lambanın iyi talihi tamamlanacak. Bu olduğunda, bu insanlara buraya geldikleri için bedel ödetmeme engel olan bir şey kalmayacak!" Soğukça güldü ve ardından parlayarak uzaklarda kayboldu.

 

Yaptığı ilk şey gizli bir Ölümsüz mağarasına benzeyen uygun bir yer bulmaktı. Bacaklarını çaprazlayarak meditasyona oturdu ve zamanın geçmesini bekledi.

 

Günler geçerken dış dünyadaki işler de iyice çığırından çıkmıştı. Sonsuz dağ silsilesinde sayısız Tao Koruyucusu ve Seçilmiş Meng Hao'yu aramak için dört bir yana dağılmıştı.

 

Meng Hao'nun kaçamaması için her yere mühürleme büyüleri kurmuşlardı. Onu bulmak için ellerinden ne geliyorsa yapıyorlardı.

 

Pusunun sonucunda artık hiç kimse onu hafife almıyordu. Aslında onlara göre Meng Hao'nun şuan en ala Seçilmişten bir farkı yoktu.

 

Ne de olsa herhangi bir Seçilmiş onun gibi böyle bir pusuya düşse kesinlikle öldürülürdü!

 

Ama Meng Hao Zhao Yifan'ı yaralamış, Fan Dong'er'in kolunu kopartmış ve bir Tao Koruyucusuna zarar vermişti. Bu süreçte kendisi de ağır yaralanmıştı ama yine de pusudan kaçmayı başarmıştı.

 

Birçok insan onun en sonunda dışarından yardım aldığını düşünse de şöhreti hızla artmaya devam ediyordu!

 

Tüm bu insanların Güney Gök Gezegeninden ayrıldıktan sonra Meng Hao'nun Dokuzuncu Dağ ve Denizde bu kaçışının haberini yayacağını düşünmek zor değildi.

 

Taiyang Zi'yi bastırmış, Song Luodan'ı mühürlemiş, Li Ling'er'i esir etmiş ve Sun Hai ile Fang Yunyi'yi ezmişti.

 

Onun yüzünden Fan Dong'er bir tanrıçadan peşinde bir hayaletle dolaşan tek kollu bir kadına dönüşmüştü. Zhao Yifan ciddi biçimde yaralanmıştı ve savaştan geri çekilmişti. Bir Tao Koruyucusunu yaralamış ve onca insanın arayışına rağmen kendini gizlemeyi başarmıştı. Tüm bunlar... herhangi bir Seçilmişi sarsmaya yeterliydi.

 

Bu noktada Meng Hao'nun kendini bileme işi tamamlanmıştı.

 

Yine de... o henüz tatmin olmamıştı!

 

"Az kaldı!"

 

Dört günlük süre bitmişti. Dış dünyada aramalar devam ederken Meng Hao gözlerini açtı ve bronz lambayla ilgili büyük beklentiyle doldu.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr