Bölüm 825: İntikam İçin Asla Geç Değil!

avatar
4252 16

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 825: İntikam İçin Asla Geç Değil!


 

Bölüm 825: İntikam İçin Asla Geç Değil!

 

Meng Hao'nun sesi gökyüzünün muazzam enginliğinde yankılandı. Havada dururken Göklerin altındaki her şeye tepeden bakan bir güçle doluydu. Etrafı parlak bir ışıkla sarılıydı ve arkasındaki Dharma İdolü hiç bir açıdan hayali görünmüyordu. Dahası bir Ölümsüz kudreti yayıyordu!

 

Bu... bir sahte Ölümsüzün ötesinde bir baskıydı!

 

Bu... gerçek Ölümsüzün gücünün yüzde sekseniydi!

 

Havada bacaklarını çaprazlamış otururken her anlamda bir Ölümsüze benziyordu. Gözleri adeta yıldızları barındırıyor ve sesi dört bir yanda gök gürültüsü gibi yankılanırken korku veriyordu.

 

Gökyüzü vahşi renklerle parladı ve rüzgar uğuldadı. Dağlık bölgedeki gelişimciler bunu zihinleri uğultuyla dolmuş halde izliyordu. Bu durum özellikle Meng Hao'nun isimlerini söylediği üç kişi için geçerliydi. Zihinleri telaş ve şok ile dolmuştu.

 

Fan Dong'er'in yüzü tamamen düşmüştü ve Meng Hao'ya bakarken nefesi hızlanmıştı. Kalbi kargaşa içindeydi ve yüzünde inanamaz bir ifade mevcuttu.

 

"Gerçek Ölümsüz kudreti! O gerçekten de gerçek Ölümsüz kudretine sahip!"

 

Üçü arasından en uzakta olan Zhao Yifan uzak bir dağda dururken yüzü solmuştu. Ağır yaralar almış haldeydi ve bu iyi talih mücadelesinden çekilmekten başka çaresi kalmamıştı. Şimdi ise gözleri havada süzülen Meng Hao'daydı ve ağır ağır nefeslenmeye başladı. Dövüşme arzusu gözlerini doldurdu ama göz bebekleri büzüldü ve içten içe onun sakin olduğunu görmek çok kolaydı.

 

Meng Hao'nun ismini söylediği son kişi Ji Yin idi. O da başka bir dağın tepesinde bacaklarını çaprazlamış otururken ifadesi bir yüzle Meng Hao'ya bakıyordu ama yan tarafta elleri sıkıca kenetlenmişti.

 

Tüm dağ silsilesi Meng Hao'nun yankılanan sesi dışında tamamen sessizdi. Sayısız Seçilmiş ve Tao Koruyucusu titreyen zihinlerle bakıyordu.

 

Tam o anda hava sahasındaki kısıtlama aniden... kayboldu!

 

Sanki hava sahasındaki bu kısıtlama buraya yalnızca Meng Hao'nun içinde iyi talihin ortaya çıkmasını beklemek için hazırlanmış gibiydi.

 

"Seninle dövüşeceğim!" diye bağırdı birisi. Dağlardan bir figür havalandı, kaşları kılıç gözleri yıldız gibi olan genç bir adamdı. Bu kişi Wang Mu idi!

 

O havalandığında dövüşme isteği alev alev yandı ve kalbi öfkeyle doldu. Meng Hao'nun söylediği üç isim arasında o yoktu ve bunu kişisel bir hakaret olarak almıştı.

 

Havalandığında çift elli bir büyü hareketi uygulayarak rüzgarı çağırdı ve yağmuru getirdi. Her yer titrerken bütün bunlar Meng Hao'ya doğru fırlayan siyah ejderhalara dönüştü.

 

Meng Hao üzerine doğru gelen Wang Mu'ya soğukça baktı. O yaklaştığında elini sallayarak Yıldız Koparma Büyüsünü serbest bıraktı!

 

Meng Hao'nun yüzde seksen gerçek Ölümsüz gelişim merkezinin gücüyle Yıldız Koparma Büyüsü her yerin kararmasına neden olurken devasa bir el ortaya çıktı ve Wang Mu'ya doğru fırladı.

 

Hava gürledi ve Wang Mu kükreyerek elini uzattı ve işaret parmağını doğrulttu. Patlayan inanılmaz bir güç üzerine gelen hayali elin aniden duraksamasına neden oldu.

 

Wang Mu soğukça güldü ve Meng Hao'ya doğru hücum etmeye devam etti. Başka bir büyü hareketi uyguladı ve ardından Meng Hao'yu işaret etti. Bir imha iradesi dışarı doğru patladı ve adeta içinde sonsuz bir yıkım gücü barındıran şok edici bir enerjiye dönüştü.

 

Bu güç daha yaklaşamadan önce Meng Hao bir adım öne attı ve doğrudan Wang Mu'nun önünde belirdi, ardından eliyle inanılmaz bir hızla tokat attı. Meng Hao onun imha saldırısını tamamen görmezden gelmesi ve aslında kendisine vurmasına izin vermesi karşısında Wang Mu'nun yüzü şaşkınlıkla doldu. Aynı sırada attığı tokat Wang Mu ile temas etti.

 

Bir patlama çınladı ve Wang Mu boğuk bir hırıltı sesi çıkarttı. Ağzından kan saçıldı ve geriye doğru savruldu. Yüzünde delice bir ifade belirdi ve tam tekrar saldırıya geçecekken Meng Hao soğukça güldü ve altın bir ankaya dönüştü.

 

Altın anka kanatlarını açarak altın ışık patlamasına neden oldu. Ardından anka altın bir ışına dönüşerek Wang Mu'ya doğru fırladı. Birbirine bağlanmış olan ve bir dağ silsilesi yaratan sayısız dağ ortaya çıkarak onlar da Wang Mu'ya doğru ilerlediler.

 

İnanılmaz gümbürtü sesleri yükseldi. Wang Mu öfkeyle kükredi ve bütün gücüyle karşı koydu ama Meng Hao ona doğru bir tornado gibi döndü. Aniden kan renginde bir parıltı ateşlendi ve Wang Mu'nun omuzuna sertçe vurdu.

 

Çatırtı sesiyle birlikte Wang Mu'nun sağ omuzu parçalandı. Şiddetli bir acıyla doldu ve aniden tüm vücudunu soğuk terler kapladı. Göz açıp kapayıncaya kadar kurumaya başladı ama yine de dişlerini sıktı, belli ki vazgeçmeye gönüllü değildi.

 

"Kaybol!" diye söylenen Meng Hao bir gerçek Ölümsüzün gücünün yüzde sekseniyle Wang Mu'nun karnına yumruk attı. Wang Mu'nun ağzından kanlar saçıldı ve tüm vücudu titredi. Wang Mu yere doğru adeta bir meteor gibi düşerken Meng Hao onun depolama çantasını almayı ihmal etmedi. Wang Mu daha fazla kan tükürdü ve zihni kaygıyla doldu. Meng Hao'nun güç seviyesi karşısında tamamen şaşkınlıkla dolmuştu.

 

Çevredeki bütün gelişimcilerin ağızları açık kalmıştı. Seçilmişler şaşkındı ve Tao Koruyucuları bu olanları ciddi ifadelerle izliyordu.

 

"O neredeyse bir gerçek Ölümsüz seviyesinde!!"

 

"Ölümsüz Antik Taoist Ayin Tapınağının bütün iyi talihini aldı! Lanet olsun!"

 

İzleyicilerin yüz ifadeleri titreşirken Meng Hao soğukça homurdandı ve ardından bakışlarıyla etrafı arayarak Güneş Dağı ve Li Klanı Tao Koruyucularını buldu. İki adama bakarken gözleri öldürme arzusuyla titreşti.

 

Meng Hao sağ elini uzattığında içindeki Yıldırım Kazanını görünce adamların yüzleri düştü. Elektrik dans etti ve Meng Hao aniden Li Klanı Tao Karuyucusuna yakın duran biriyle yer değiştirdi. O ortaya çıktığı anda ayağını sertçe yere vurdu. Bir patlama çınladı ve yer parçalandı. Kan renkli bir burgaç belirdi ve yaşlı adam tam kaçacakken Meng Hao şağ işaret parmağını ona doğrulttu.

 

Sekizinci Şeytan Mühürleme Nazarı serbest kaldı ve yaşlı adamın yüzü düştü. Adam aniden olduğu yerde dondu ve Meng Hao ona yaklaştı. Meng Hao inanılmaz bir dünyevi vücuda ve bir gerçek Ölümsüzün gücünün yüzde seksenine sahipti. Tüm bunları üç tane güçlü yumruk saldırısına aktararak yaşlı adama art arda savurdu.

 

Yaşlı adamın ağzından kan geldi ve yüzü soldu. Kükreyerek bir büyü hareketi uyguladı ve bir kutsal becerinin ortaya çıkmasını sağladı. Havada devasa bir büyülü şişe cisimleşti ve ondan yayılan sonsuz enerji aniden Meng Hao'ya doğru akın etti.

 

Meng Hao'nun Dharma İdolü kükredi ve alandaki her şeyin sarsılmasına neden oldu. Dalgalanmalar yayıldı ve büyülü şişe bozuldu. Yaşlı adamın yüzü düşmeye başlarken Meng Hao'nun Dharma İdolü yumruğunu savurdu.

 

Patlama sesiyle birlikte Meng Hao ve yaşlı adam havada bir dövüşe tutuştular. Kan Şeytanı Yüce Büyüsü ortaya çıktı, girdap gibi dönen kan renkli bir burgaç bir Kan Şeytanı kafasına dönüştü ve yaşlı adama doğru şiddetle çarptı.

 

Yaşlı adamın ağzından kan geldi ve vücudu hızla kurudu. Adam geri çekilirken yüzünde hayret ve vahşi bir ifade vardı. Bu noktada tam gelişim merkezinin mührünü açmaya hazırlanırken aniden... bunu yapamadığını fark etti!

 

"Ne...?" Meng Hao bir kez daha devasa altın ankaya dönüşürken yaşlı adamın yüzü titreşti. Meng Hao yaşlı adama inanılmaz bir hızla fırlarken altın bir ışık titreşti. İzleyiciler sadece acınası bir feryat duydular. Altın ışık nihayet yok olduğunda gördükleri şey yaşlı adamın kafasının tamamen patlamış olduğuydu.

 

Meng Hao onun depolama çantasını altı ve yaşlı adamın Gelişen Mabudu kaçamadan önce Dharma İdolü onu tuttu ve ağzına attı.

 

Bölgeyi vahşice bir hava doldurdu ve dört bir yandan şaşırma sesleri yükseldi. Sonraki hedefi olan Güneş Dağı Tao Koruyucusuna doğru gitmek için Meng Hao'nun vücudu titreşti. Onu daha önce pusuya düşürmüş olanlardan intikam alma zamanı gelmişti.

 

Güneş Dağı Tao Koruyucusunun yüzü titreşti ve gelişim merkezinin mührünü açmaya yeltenirken geriye doğru fırladı. Ardından gelişim merkezinin mührünü açamadığını fark etmesiyle birlikte yüzü tamamen düştü!

 

Tüyleri diken diken olmuş bir halde bütün hızıyla kaçmaya başladı.

 

"Yoldaş Taoistler!" diye bağırdı, "Hep birlikte şu piçi öldürelim!!"

 

Hemen Meng Hao'nun yoluna çıkma amacıyla dört yada beş kişi havalandı. Fakat tam o anda elektrik dans etti ve Meng Hao Form Değiştirme Aktarımını kullanarak doğrudan yaşlı adamı önünde belirdi. Yüz ifadesi soğuktu ve sağ elini kaldırırken gözleri öldürme arzusuyla titreşti. Kan Şeytanı Yüce Büyüsü döndü, muazzam bir burgaç aniden yaşlı Tao Koruyucusunu sardı.

 

Hava yaşlı adamın kan donduran çığlıklarıyla karışık bir gürültüyle doldu. Meng Hao ve yaşlı adam burgacın içinde birkaç nefeslik süre kadar durduktan sonra dört ya da beş kişi oraya vardılar ve kutsal becerilerini kullandılar. Kan renkli burgaç kayboldu ve Meng Hao'nun vücudu titreşerek uzaklarda tekrar ortaya çıktı. Güneş Dağından yaşlı adamdan geriye sadece iskeleti kalmıştı.

 

Bütün et ve kanı, gelişim merkezi ve ruhu özümsenmişti!

 

"Öldürün onu!"

 

"Hep birlikte işini bitirelim!"

 

"O gerçek Ölümsüzlüğün sınırında! Onun vücudunu arıtarak bir Gerçek Ölümsüzlük Hapı yapabiliriz!" Yedi ya da sekiz kişi havalandı ve bunların içinde Seçilmişler ve Tao Koruyucuları vardı. Biraz önceki saldıranların da katılımıyla hep birlikte bir düzineden fazla kişiden oluşan bir grup yarattılar ve prizmatik ışık ışınları halinde Meng Hao'ya doğru fırladılar.

 

On kişilik başka bir grup da diğer yönden yaklaştı.

 

Bu olayı titreşen gözlerle izleyenler vardı. Meng Hao'nun güçlü olduğunu kabul ediyorlardı ama o sadece tek başınaydı. Düşüncelerine göre bu kadar kişiye karşı duramazdı.

 

Düzinelerce kişi havada süzülen Meng Hao'ya doğru yaklaştılar. Tam ölümcül saldırılarını başlatacakken Meng Hao soğukça güldü. Derin bir nefes alırken zihninde babasının birinci kılıç formunun görüntüsü belirdi, vücudunu bir yay gibi eğdi ve sağ elini kaldırdı.

 

Göz açıp kapayıncaya kadar bir kara delik gibi oldu ve Gök ve Yerin gücünü emmeye başladı. Kılıç qi'si ortaya çıktı ve insanlar yaklaşırken Meng Hao'nun eli aniden aşağı doğru kesme hareketi uyguladı.

 

Hayret verici bir kılıç qi'si ışını patlayarak dört bir yana doğru kesti. Hava gürültüyle doldu ve düzinelerce saldırgan yüzlerinde şaşkın ifadelerle geriye doğru fırladılar. İçlerinden iki yada üç tanesi kılıç qi'si tarafından doğrudan kesilmişti ve ardından geriye kan donduran çığlıklar bırakarak paramparça olmuşlardı.

 

Meng Hao bu bir anlık duraksamada tekrar Yıldırım Kazanını kullandı ve Form Değiştirme Aktarımı ile... Fan Dong'er'e yaklaştı!

 

"Fan Dong'er, beni öldürmek istemiştin, değil mi? Pekala işte karşındayım!"

 

Fan Dong'er'in yüzü düştü. O anda Meng Hao'nun gücü onu adeta yenilmez kılmıştı. Herhangi birinin onun karşısında durmasına imkan yoktu. Fan Dong'er çok önceden bir kolunu kaybetmişti ve ciddi biçimde yaralanmıştı. Biraz iyileşmiş olsa da daha tam zirve durumuna gelememişti ve Meng Hao'ya karşı kazanmasının imkansız olduğunu biliyordu. Yüzü düşmüş bir halde geriye doğru çekildi.

 

Gerilemeye başladığı anda Meng Hao altın anka formuna bürünerek inanılmaz bir hızla ona fırladı. Altın ışık havayı doldurdu ve göz açıp kapayıncaya kadar Fan Dong'er'e yetişti.

 

Uzaktan bakınca herkes güzeller güzeli Fan Dong'er'in saçının başının dağıldığını, pençelerini ona doğru vahşice uzatmış olan altın anka ile yüz yüze kaldığını görebiliyordu.

 

Çevredeki birçok Seçilmiş Fan Dong'er'e saygı duyuyordu, bu yüzden bu olanları görünce yüzleri düştü. Yedi yada sekiz kişi hemen Meng Hao'ya doğru havalandı.

 

"Meng Hao, şansını çok zorluyorsun!!" diye bağırdı Fan Dong'er perişan bir halde.

 

"Kimin umurunda!" diye cevapladı Meng Hao soğukça. Altın anka yaklaştı.

 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43991 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr