Bölüm 828: Tahliye!

avatar
4295 16

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 828: Tahliye!


 

Bölüm 828: Tahliye!

 

Meng Hao prizmatik bir ışık ışınına dönüşerek uzaklara doğru fırladı. Yüzlerce insan peşine düştü ama çoğunun onunla kıyaslanamayacak gelişim merkezi vardı ve diğerleri ona rakip olabilmek için mühürlerini açamıyorlardı. Dahası Meng Hao Göklere karşı koyan Yıldırım Kazanı ve onun Form Değiştirme Aktarımına sahipti. Bu nedenle sadece bir kaç saatte peşindekikerden kurtulmuştu.

 

Yüzlerce insan arkada sessizliğe büründü. Bir süre sonra içlerinden bazıları vazgeçmeye karar verdi; hemen Güney Gök Gezegeninden ayrılmak için havalandılar. Fakat vazgeçmeye gönüllü olmayan hala bir çok kişi vardı.

 

Bu özellikle Genç Lordları ve Hanımları Meng Hao tarafından esir alınan gruplar için geçerliydi. Buradan ayrılmalarına imkan yoktu ve Meng Hao'yu aramak için iş birliği yapmaktan başka seçenekleri de yoktu.

 

Bu noktada artık Ölümsüz Antik Taoist Ayin Tapınağının iyi talihi umurlarında değildi. Tek istedikleri Meng Hao'yu yakalamaktı. Bu nedenle herkes Güney Gök Gezegeninden ayrıldıktan sonra Meng Hao'nun şöhretinin tüm Dokuzuncu Dağ ve Denizde nasıl yayılacağını tahmin etmek zor değildi.

 

Meng Hao o sırada geniş bambu şapkasıyla sessizce dağların arasında ilerliyordu. Şapka gerçekten de oldukça mucizeviydi; onu taktıktan sonra aurası tamamen gizlenmiş ve onu anlaşılmaz kılmıştı. Hatta onu kullanarak görünüşünü bile değiştirebiliyordu.

 

Sadece bunlar olsa bu eşya tavuk kemiği kadar işe yaramaz sayılabilirdi. Ne de olsa görünüşünü değiştirse bile onun şapkayı aldığını görmüş olan zeki birisi kafasında şapkayı gördüğünde onu tanıyacaktı.

 

Fakat... bambu şapkanın başka bir işlevi daha vardı. Onu kafana taktığın zaman etrafını bir yüce Tao müziği sarıyordu. Net olmasa da, kulağına giren muzik inanılmaz huzurlu hissettiriyordu.

 

Meng Hao bunun fena bir eşya olmadığını hissetmiş bu yüzden ele geçirdiği depolama çantalarını kurcalarken onu kafasına takmıştı. Wang Mu'nun çantasında Meng Hao'nun gözlerinin parlamasına neden olacak çeşitli nesneler vardı. Tao Koruyucularının çantaları da iyiydi.

 

"Zengin! Güney Gök dışından gelen Seçilmişler gerçekten de zenginler!" Gözleri adeta iki güneş gibi parladı. Depolama çantalarını bir kenara koyduktan sonra vücudu titreşerek hızla ilerledi.

 

İki saat sonra bir patlama oldu ve yer sallandı. Öfkeli bir kükremeyle birlikte kan donduran bir çığlık duyuldu. Gürültünün kaynağı Üç tarikat ve Altı Kiliseden biri olan Kan Orkidesi Kilisesinden bir gruptu. Biraz önce Meng Hao aniden ortaya çıkmış ve onlara saldırmıştı. Kimseyi öldürmemişti ama ciddi bir şekilde yaralayana kadar onları dövmüş ve ardından depolama çantalarını almıştı.

 

Ayrılmaya hazırlanırken Kan Orkidesi Kilisesi Seçilmişinin depolama çantalarını incelemiş ve bunun ardından öfkeyle dolmuştu.

 

Depolama çantalarının hepsi boş değildi ama olması gerekenden kesinlikle daha hafifti. Sanki birisi ondan önce gelmiş ve alacaklarını almış gibiydi!

 

"Lanet olsun!" diye bağırdı Meng Hao. Döndü ve Kan Orkidesi Kilisesi öğrencilerini biraz daha dövdü. Onların Tao Koruyucuları öfkeden kudurdu ama gelişim merkezleri mühürlü olduğu için tek yapabildikleri buna katlanmaktı.

 

Seçilmişleri ise bir borç senedini imzalamaya zorlandı. Meng Haoya karşı hissettikleri nefret o anda tarif edilemez seviyedeydi.

 

"Bu Güney Gök insanlarının hepsi hırsız ve haydut!" dedi içlerinden genç bir kadın ağlamanın eşiğine gelerek.

 

"Endişelenme," dedi Meng Hao sertçe. "İntikamınızı alacağım. Benim işimi çalmaya kim cüret edebilir!?"

 

Altı saat sonra dağ silsilesinin başka bir yerinde Beş Kutsal Topraklardan biri olan Mavi Lotus Gökyüzünden bir gruptan dört bir yanda büyülü teknik dalgaları yayıldı.

 

Onların kaderi de Kan Orkidesi Kilisesi gibi oldu. Meng Hao yenilmezdi, patlamalar çınladı ve ciddi yaralanmalar oldu. Bunun ardından Meng Hao onların depolama çantalarını aldı ve geçen grup gibi yağmalanmamış olduklarını görünce mutlu oldu.

 

Bunu takip eden bir kaç günde Meng Hao etrafta dolaşarak ara sıra insanları öldürse de çoğunlukla yaralı bıraktı. Buna rağmen çeşitli güçlerin gruplarında hoşnutsuz ve öfkeli sesler yükseldi. Birçoğu ayrılmaya karar verdi ve en sonunda Güney Gök Gezegeninin dışındaki yıldızlı gökyüzüne ulaştıklarında rahat bir nefes aldılar. Tao Koruyucularının gelişim merkezleri eski haline döndü ve Meng Hao'ya olan nefretleri kemiklerine kadar işledi. Fakat gezegene geri dönemiyorlardı ve öfkeleriyle birlikte oradan ayrılmaktan başka seçenekleri yoktu.

 

Bu bir... tahliyeydi....

 

Meng Hao tek başına Dokuzuncu Dağ'ın tarikat ve klan Seçilmişlerine ve Tao Koruyucularına karşı koymuştu. Şimdi dağlar yavaş yavaş boşaltılıyordu. Meng Hao ile karşılaşan kaçmayı başaramayarak soyuluyorlardı.

 

Meng Hao boş depolama çantalarına rastladığında onların sahiplerine borç senetleri imzalatıyordu. İmzalamayı reddedenler ise Sun Hai gibi saçlarından tutulup yerlerde sürükleniyordu.

 

Ayrılan klan ve tarikatların sayısı giderek artıyordu. Güneş Dağı ve Li Klanı bile en sonunda pes etmiş ve ayrılmaktan başka çareleri kalmamıştı. Etrafta dolaşmak ancak onlara daha fazla acı getiriyordu.

 

Ondan daha yüksek gelişim merkezine sahip olan Tao Koruyucularının gelişim merkezleri mühürlüydü. Meng Hao gibi bir küçük neslin kendilerini yenmesi onları adeta deliye çeviriyordu.

 

Birkaç gün sonra Meng Hao dağlık bölgede bir gün boyunca aradıktan sonra kimseye rastlayamamıştı. Biraz düşündükten sonra herkesin ayrıldığı sonucuna ulaşmıştı. Fakat bu sırada aniden duraksadı ve uzaklara doğru baktı. Gelişim merkezi seviyesi sayesinde orada hafif bir dalgalanmayı zar zor hissedebilmişti.

 

"Hala geride kalan birileri mi var?" diye düşündü şaşırarak. Son bir kaç gündür düzenli olarak herkesin tahliye olması için çalışmış ve herkesin buradan ayrılmayı seçtiğini düşünmüştü. Beklenmedik şekilde geride hala kalanlar vardı.

 

Yıldırım gibi bir anda parlayarak uzaklara doğru ilerledi. Kısa bir süre sonra bütün hızlarıyla seyahat etmekte olan dört kişi gördü. Onlardan birisi Fang Xiangshan idi. Onun yanında Tao Koruyucuları oldukları anlaşılan iki yaşlı kadın vardı ve sonuncusu ise Fang Yunyi'nin Tao Koruyucusu olduğun anlaşılan yaşlı bir adamdı.

 

Meng Hao yaklaştığında bu dört Fang Klanı üyesinin yüzleri titreşti. İki yaşlı kadın öne çıktılar ve Meng Hao'ya baktılar. Fang Xiangshan'ın gözleri ise nefretle titreşti.

 

"Diğer herkes gitti," dedi Meng Hao aniden. "Siz neden hala buradasınız?"

 

Bu sözlere karşılık Fang Xiangshan'ın yüzü şüpheyle titreşti ve iki Tao Koruyucusunun arkasından çıkarak Meng Hao'ya doğru hücum etti.

 

Yaşlı adam hemen Fang Xiangshan'ın kolundan kavradı.

 

"Genç Leydi, hemen buradan çık!"

 

Diğer iki yaşlı kadın ışık ışınlarına dönüşerek Meng Hao'ya doğru fırladılar.

 

"Git ve klan amcası Fang Xiufeng'i bul! Orada güvende olacaksın! Git buradan!"

 

Onlar oldukça temkinli bir şekilde ilerliyorlardı ve Meng Hao'nun dikkatini çekmekten korktukları açıktı. Fakat Meng Hao şuan karşılarındaydı, artık gizlenmeye gerek yoktu bu yüzden bütün hızlarıyla ileri doğru fırladılar.

 

Meng Hao "Fang Xiufeng" ismini duyunca ister istemez hafifçe öksürdü. Tam bir şeyler söyleyecekken iki yaşlı kadın tiz feryatlar koparttı ve ardından vahşice saldırdı. Bir zehir bulutu yayıldı ve içinde gizemli ışık yayan iki iskelet vardı. İskeletler havada geçerken altlarındaki bitkiler kuruyup ölüyordu.

 

Meng Hao kaşlarını çattı, ardından sağ eliyle yumruğunu savurdu. Dağ Tüketme Efsunu bir dağ silsilesinin cisimleşerek iki yaşlı kadına doğru çökmesini sağladı.

 

İki yaşlı kadın bütün güçleriyle saldırırken gümbürtü sesi çınladı. Sahte Ölümsüz gelişim merkezi gücü patlayarak Meng Hao'yu engellemeye çalıştılar.

 

Meng Hao soğukça homurdandı, ardından elini sallayarak Dharma İdolünün ortaya çıkmasına neden oldu ve onun yumruğu yere sertçe vurarak her şeyin sarsılmasına ve yerde bir yarığın ortaya çıkmasına neden oldu. Kan Şeytanı Yüce Büyüsü ortaya çıktı ve Fang Xiangshan'ı takip etmek yerine iki yaşlı kadınla dövüşmeye devam etti.

 

Bir tütsülük süre geçtikten sonra hava patlamalarla doldu ve iki yaşlı kadın kan tükürdü. Yere doğru savrulurken vücutları ciddi anlamda kurumuştu ve Meng Hao'ya nefret dolu gözlerle bakıyorlardı.

 

"Sen öldün!"

 

"Biz Güney Gök topraklarındayız ve Fang Klanından güçlü bir uzman burada! Şuan bize böyle davranarak ölüm fermanını imzaladın!"

 

"Sizi öldürmeyi planlamıyorum bu yüzden beni başka şeylere zorlamayın," dedi Meng Hao soğukça.

 

Bununla birlikte döndü ve Fang Xiangshan'ın peşinden gitti. Burada şüpheli bir şeylerin döndüğü hissinden kurtulamıyordu. Şuan herkes Güney Gök topraklarından ayrılmış olsa da o hala buradaydı. En önemlisi onun Meng Hao'nun sözlerine olan tepkisiydi.

 

"Acaba burada başka iyi talih mi kaldı?" diye düşündü merakla. Meng Hao havada ilerlerken iki yaşlı kadının yüzleri titreşti. Dişlerini sıktılar ve onun peşinden havalandılar.

 

Bu sırada Güney Gök Gezegeninin dışındaki yıldızlı gökyüzünde dokuz tane devasa ışınlanma portalı açılmıştı. Bir düzineden fazla figür dokuz devasa portalda görünürken pırıltılı ışık dört bir yana yayıldı.

 

Figürler bulanıktı ve belli ki kendileri değil sadece kutsal irade klonları gelmişti. Sadece birer kutsal irade klonu olmalarına rağmen onların ortaya çıkışı yıldızlı gökyüzünde dalgalanmaya neden olmuş ve Güney Gök gezegenine muazzam bir baskı çökmüştü.

 

Figürlerin hepsi aynı anda konuşmaya başladılar.

 

"Yoldaş Taoist Fang, Ölümsüz Antik Taoist Ayin Tapınağında olanları unutabiliriz.... Fakat sadece Ji Klanından Ji Yin'i bize geri vermeni umuyoruz. Yoldaş Yaoist Fang, lütfen biraz merhametli ol...."

 

"Kıdemli Kardeş Fang, bir Güneş Dağı Seçilmişi de esir alındı.... Lütfen onun serbest bırakılmasını sağla!"

 

"Li Klanı Fang Klanı ile hep iyi ilişkilere sahip olmuştur. Nasıl olur da genç nesilden Li Ling'er burada esir alınabilir...? O genç bir kadın ve eğer saflığı tehlikeye girdiyse Li Klanı buna müsamaha gösterebilir. Fakat unutma Fang Xiufeng, Li Ling'er klanlarımızı birbirine bağlayacak olan gelecekteki gelin!"

 

"Kıdemli Kardeş Fang, Benim en büyük oğlum Song Luodan da esir alındı. Eskiden seninle arkadaştık, Kıdemli Kardeş Fang. Şimdi olanlara bak...."

 

"Kıdemli Kardeş Fang, sen İmparator Ölümsüz Kilisesinin Papasıyla yakın arkadaşsın. Papa kritik bir meditasyon için kendini mühürledi ve gelemedi. Lütfen biraz hatrımızı sayabilir misin? Sun Hai benim neslimden gelen birisi."

 

"Abi Fang... Patrik neler olduğuyla ilgili biraz şaşırmış halde ve benden buraya gelip seninle konuşmamı istedi.... Uh... benim oğlum, senin yeğenin Fang Yunyi de esir edilenlerden...."

 

Sesler Doğu Topraklarının Yüce Tang'ında yankılandığında Shui Dongliu bağını sağa sola sallayarak gülümsedi, ardından kayboldu. Fang Xiufeng ve Meng Li de acı acı güldüler. Ölümsüz Antik Taoist Ayin Tapınağındaki kısıtlayıcı büyüler kalktıktan sonra olup biten her şeyi görmüşlerdi.

 

"Serseri herif...." Fang Xiufeng iç geçirdi ve ister istemez kendisinin de biraz suçlu olduğunu hissetti. Güney Gök dışından gelen insanlar kaba ve kibirli olsalardı durumu ele alması daha kolay olabilirdi. Fakat hepsi de nazik ve sakince konuşmuştu ve belirttikleri ilişkiler doğruydu. Sonuç olarak Fang Xiufeng biraz utanmıştı.

 

Karısı, Meng Hao'nun annesi aslında neşeyle doluydu ve belli ki oldukça keyifliydi.

 

İkili birbirlerine baktılar. Ardından Fang Xiufeng mırıldandı ve ardından elini gökyüzüne doğru salladı. Her yer titredi ve devasa bir yarık açıldı. Ondan fazla figür hemen aşağı doğru süzüldü.

 

Hala bulanık olsalar da ortaya çıkışlarıyla yayılan baskı bütün Güney Gök Gezegeninin titremesine neden oldu. Fakat burası Güney Gök Gezegeniydi ve hala temkinli davranmaları gerekiyordu.

 

Ellerini kenetleyerek Fang Xiufeng ve Meng Li'yi selamladılar ve karşılığında Fang Xiufeng buruk bir gülümseme gösterdi.

 

"Yoldaş Taoistler, bu mesele... oh, her neyse. Sizi genç nesil üyelerinizin güvende olduğunu göstermek için olay yerine götüreceğim."

 

Bu insanların nazik davranmalarının nedeni Fang Xiufeng'i kızdırmak istememeleriydi. Onun bu sözleri karşısında grup ışık ışınlarına dönüşerek Ölümsüz Antik Taoist Ayin Tapınağının bulunduğu dağlara doğru ilerledi.

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44312 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr