Bölüm 830: Herkes Serbest Bırakıldı

avatar
4478 16

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 830: Herkes Serbest Bırakıldı


 

Bölüm 830: Herkes Serbest Bırakıldı

 

"Bu ne cüret!" dedi Fang Xiangshan'ın yanındaki yaşlı adam. Soğukça homurdanarak Meng Hao'ya gözlerini dikti. Belli ki... daha olup bitenleri anlamamıştı. Fakat tam o anda Fang Xiufeng'in arkasındaki gruptan çoğu bir şeylerin ters olduğunu fark etmişlerdi.

 

Meng Hao ile Fang Xiufeng'in konuşma şekline bakınca birbirlerine yabancı olmadıkları hissediliyordu. Aslında adeta baba oğul gibi konuşuyorlardı.

 

Hafif şaşkınlık sesleri duyuldu. Bu mantıkla düşününce hemen Fang Xiufeng ile Meng Li'nin Güney Gök gezegenine gelme nedenleri akıllarına geldi. Ardından tekrar Meng Hao'ya baktılar ama bu kez farklı bir gözle onu süzdüler.

 

"Oyalanma! Herkesi serbest bırak!" dedi Fang Xiufeng. Içten içe acı acı gülüyordu ama aynı zamanda bir nebze de gururluydu. Ne de olsa Meng Hao çok az kişinin yapabileceği bir şeyi başarmıştı.

 

Meng Hao suratını asarak Fang Yunyi ve Song Luodan'ı serbest bıraktı. İkisi de perişan haldelerdi. Özellikle Fang Yunyi'nin yaraları ciddi görünüyordu ve biraz kan tükürdükten sonra hemen bayıldı. Fang Xiangshan'ın yanında duran yaşlı adam hemen onu tutmak için fırladı ve ardından gözlerinde öldürme arzusuyla Meng Hao'ya baktı.

 

Song Luodan sessizce oradan uzaklaştı. Başını çevirdi ve Meng Hao'ya derin bir bakış attıktan sonra hiçbir şey söylemedi. Song Klanının uzmanının yanına vardığında gözlerin kapalı bir şekilde durdu. Onun ne düşündüğünü bilmek imkansızdı.

 

"Var mı daha?" diye sordu Fang Xiufeng.

 

"Ah... bir kaç kişi daha var," diye cevapladı Meng Hao. İsteksizce üç kişiyi daha depolama çantasından çıkarttı. Bunlar son günlerde eisr aldığı Seçilmişlerdi. Serbest kaldıkları anda gözlerinde öfkeyle Meng Hao'ya baktılar.

 

Üç farklı Seçilmişin daha depolama çantasından çıktığını görünce herkes şaşırmıştı, özellikle Fang Xiufeng ve Meng Li bile. Kimse Meng Hao'nun bu kadar insanı nasıl tutsak ettiğini hayal edememişti. Bu özellikle dışarıdaki tarikat ve klanlardan gelen güçlü uzmanlar için geçerliydi.

 

Boş gözlerle Meng Hao'nun depolama çantasından çıkan insanlara baktılar ve ister istemez Meng Hao'nun gerçekten de korkunç biri olduğunu düşündüler.

 

"Pekala, bu kadar," dedi Meng Hao ellerini açarak anne babasının arkasındaki güçlü uzmanlara baktı.

 

Bu sözlerinin ardından Ji ve Li Klanlarından temsilciler şaşkın gözlerle bakakaldılar. Fang Xiufeng soğukça homurdandı.

 

"Ji Klanı Seçilmişi ile Li Ling'er nerede!"

 

Meng Hao aniden ürktü.

 

"Li Ling'er mi? Kim? Uh, onu tanımıyorum. Ji Klanı Seçilmişi mi? Ji Klanı Seçilmişini hiç görmedim!" Meng Hao gezinirken Fang Xiufeng ona arkasından ruhsuz bir ifadeyle baktı ve en sonunda iç geçirdi.

 

"Güney Gök Gezegeninden kurtulmalıyım," diye düşündü Meng Hao kendi kendine. "Burada kalmak çok sıkıcı." En sonunda Ji Yin'i depolama çantasından çıkartmaya karar verdi.

 

Ji Yin dışarı çıktığı anda vücudunu yoğun bir sis kaplayarak onu tamamen gizledi. En sonunda Meng Hao'ya yüzünde derin bir fiadeyle baktı. Ardındna döndü ve Ji Klanı temsilcisine doğru yürüdü.

 

"Unutma benim için bir borç senedi imzalayacaksın!" diye bağırdı Meng Hao. Çoktan ikinci gerçek benliğini kurtarmış ve Ji Yin'in depolama çantasını boşaltmıştı.

 

Ji Yin'in yüzü bir anlığına düştü, sanki kendini kontrol etmek için büyük çaba harcıyormuş gibi göründü. Uzun bir an sonra dişlerini sıktı ve yürümeye devam etti.

 

"Pekala, bu gerçekten de sonuncusuydu!" dedi Meng Hao kararlı bir şekilde.

 

Fang Xiufeng'in arkasındaki uzmanlar sessizdi. Sahip oldukları seviyeye kadar gelişim pratiği yapmış kişiler olarak hala olup bitenleri anlamamaları imkansızdı. Li Klanından gelen uzman iç geçirdi ve sanki başı ağrımış gibi göründü. Li Klanı ile Fang Klanı arasında yıllar önce yapılan anlaşmaya göre Li Ling'er ile Fang Xiufeng'in sakat oğlu arasındaki evlilik ayarlanmıştı.

 

Şuanki duruma bakınca... yıllar önceki o sakat oğlan şuan yüz yüze kaldıkları Meng Hao'dan başkası değildi.

 

Li Klanı uzmanı iç geçirdi ve Fang Xiufeng'e baktı. "Kıdemli Kardeş Fang... bak...."

 

Fang Xiufeng buruk bir gülümsemenin ardından bakışlarını Meng Hao'ya çevirdi.

 

"Bırak onu!"

 

Meng Hao'nun dişlerini sıktı, bir adım öne çıktı ve Fang Xiufeng'e gözlerini dikti. "O annem için hizmetçi olacaktı!"

 

Onun bu barbarca sözleri aslında Fang Xiufeng'in kalbini yumuşattı. Meng Hao'nun çok genç olduğunu biliyordu ve Meng Li ile o onun yanında olamamışlar ve onun eğitimsiz ve kısıtlama olmadan yaşaması negatif etkiler göstermişti.

 

Meng Li gülümsemesini eliyle gizledi, ardından bir kaç adım öne çıktıktan sonra oğluna baktı. Nazik bir ses tonuyla konuştu, "Dışarı çıkart ona bir bakayım."

 

Meng Hao depolama çantasına vurdu ve Li Ling'er dudakları kanla boyanmış, saçı başı dağılmış bir halde dışarı uçtu. Kaba eti hafiften yamuktu ve hala orada derince bir el izi duruyordu. Yüzü solgundu. Adeta bayılmanın eşiğine gelecek kadar bir acı içindeydi.

 

Ortaya çıktığı anda gözlerinde yırtıcı bir bakış belirdi ve Meng Hao'ya doğru döndü. Ellerini pençe gibi kullanarak Meng Hao'nun yüzüne saldırdı. Meng Hao ona baktı ve sağ elini uzattı.

 

Li Ling'er'in kalbi titredi aniden öfke dolu bakışlarla geri çekildi.

 

"Senin gibi vahşi biri benim anneme hizmetçi olmaya uygun değil. KAYBOL!" Meng Hao elini hor görerek salladı. Kaybettiği şeylerin ardından kötü bir ruh halindeydi.

 

"Meng Hao!" diye bağırdı Li Ling'er, öfkeden titriyordu. Tam saldırmak için hazırlanırken Li Klanı uzmanı onun elini tutarak engelledi. Onu bir kenara çekti ve ileti yoluyla bir kaç şey söyledi. Li Ling'er'in gözleri şaşkınlıkla açıldı ve Meng Hao'ya baktık, ardından Fang Xiufeng ile Meng Li'ye döndü. Aniden yüzü bembeyaz oldu, sanki dünyası kararmış gibiydi.

 

"İmkansız..." diye mırıldandı sanki kendini kaybetmiş gibi. "Bu imkansız...."

 

"Hmph. Pekala, hepsi bu kadardır," dedi Meng Hao. "Eğer başka bir şey yoksa ben gidiyorum." Elbise kolunu salladı ve tam ayrılmak üzereyken hala olup bitenleri anlamamış olan Fang Klanından yaşlı adam aniden soğukça güldü.

 

"Ayrılmak mı istiyorsun? Depolama çantalarını ver, ardından dizlerinin üstüne çökerek merhamet dile!" Vücudu bir anda harekete geçerek Meng Hao'ya doğru fırladı. Dİğer iki yaşlı kadın ise bir an tereddüt ettiler. Bir şeyler şüpheli görünüyordu ama en sonunda dişlerini sıktılar ve Meng Hao'ya doğru saldırdılar.

 

Fang Xiangshan çok uzun süredir gelişim pratiği yapan biri değildi ama o bile şüpheli bir durum olduğunu fark etmişti ama ne olduğunu bilmiyordu.

 

Üç kişinin üzerine geldiğini gören Meng Hao'nun yüzü aniden karardı.

 

"SİZ KİM OLDUĞUNUZU SANIYORSUNUZ!?" Sağ elini yumruk yaptı ve hemen savurdu. Bir gümbürtüyle birlikte Tao Koruyucularının vücutları sarsıldı. Geriye doğru sendelediler ve tam gelişim merkezlerinin mührünü açacakken....

 

Aniden soğuk bir homurdanma sesi yankılandı ve Fang Xiufeng'in sesi havada yayıldı.

 

"SİZ KİM OLDUĞUNUZU SANIYORSUNUZ!?" Gözlerinde buz gibi bir ışık titreşti. Bu sadece bir bakıştı ama üç Tao Koruyucusunun geriye doğru savrulmalarına ve bir ağız dolusu kan tükürmelerine neden oldu. Vücutları gümbürtülerle dolarken üzerlerinde sayısız kılıç yarası belirdi; adeta doğranmanın eşiğine gelmişlerdi.

 

Gelişim merkezlerinin yüzde doksanı kesilip atılırken Üç Tao Koruyucusunun yüzleri düştü. Her yere kanlar sıçradı ve neredeyse ölmenin eşiğine geldiler.

 

"Yüce Fang...."

 

Yan tarafta Fang Xiangshan şaşkındı. "Klan amcası...."

 

"Banlar ve baylar, Yoldaş Taoistler," dedi Fang Xiufeng dudaklarında bir gülümsemeyle. "Henüz doğru düzgün bir tanıtım yapamadım. Bu... ebnim genç oğlum." Sesi güçlü uzmaların kulaklarında yankılanırken hepsi de buruk bir gülümsemeye boğuldu. Daha önce çoğu bunu fark etmişti bu yüzden Fang Xiufeng'in bizzat bunu söylemesi onlar için sürpriz olmamıştı.

 

Fakat Ji Yin ve diğerleri Meng Hao'ya tam bir şaşkınlıkla bakıyorlardı. Li Ling'er titriyordu ve yüz ifadesi bomboştu. Fakat içlerinde en çok korkan Sun Hai idi. Olup bitenleri anlamsız gözlerle izledi ve daha önce söylediklerini düşündü. Hemen yüzüde kasvetli bir ifade belirdi, sanki tüm dünya kararmıştı.

 

Bu noktada Fang Yunyi bilincini tekrar kazanmıştı. O ve Fang Xiangshan'ın zihinleri uğuldadı ve kalpleri gök gürültüsü gibi patlamalarla doldu. Yaşlı adam ve iki yaşlı kadın inanamamış haldelerdi.

 

Daha önce Meng Hao'ya savurdukları tehditleri düşününce... oğlunu babasıyla tehdit ettiklerini anlamışlardı. Ardından dipten doruğa titremişlerdi.

 

"Ölümsüz Antik Taoist Ayin Tapınağını oğlum için eğitim alanı olsun diye ben açtım. O genç bir yaşta, kısıtlama olmadan zor bir hayat yaşadı. Benim hatrıma umarım siz Yoldaş Taoistler uygunsuz hareketlerini görmezden gelebilirsiniz." Fang Xiufeng gülerek çevresindeki gelişimcilere doğru ellerini kenetledi.

 

Ondan fazla sayıdaki güçlü uzman acı acı güldüler ve başlarını sağa sola salladılar. Ardından Fang Xiufeng ve Meng Li ile bir kaç nazik konuşma yaparken ara sıra Meng Hao'ya gözlerini çevirdiler.  Çaldığı depolama çantaları ve diğer Ölümsüz Antik Taoist Ayin Tapınağındaki olayları gündme getirmek biraz uygunsuz olacaktı.

 

"Hepiniz buradayken," dedi Fang Xiufeng, "ayrılmak için acele etmeyin. Lütfen klanımın karagahına gelin ve sizi eğlendirmeme izin verin." Güçlü uzmanlar kendi kendilerine güldüler. Küçük nesil arasında yaşanan meseleler önemsenmeyecek şeylerdi. Bu nedenler kahkaha atarak muhabbet eşliğinde Fang Xiufeng ile Meng Li'yi takip ettiler.

 

Song Luodan ve diğer Seçilmişler ise Meng Hao'dan hala nefret ediyorlardı ve bu Meng Hao için de geçerliydi. Bu durumu ne Meng Hao ne de onlar gizlemiyorlardı. Meng Hao onlara nefretle baktı, ardından bir deste borç senedi çıkartarak karıştırmaya başladı. Song Luodan ve diğerleri çaresizce dişlerini sıktılar ve dönerek kıdemli üyeleri takip ettiler.

 

Meng Hao Fang Klanı evine dönmek istemedi, Fang Xiufeng de onu buna zorlamayacaktı. Meng Hao'nun annesi onun elbisesini düzeltti ve burnuna hafifçe dokundu. Ardından küçük bir çocuğu tembihler gibi belaya bulaşmaması konusunda onu uyardı. En sonunda da dönerek uzaklaştı.

 

Fang Yunyi ve fang Xiangshan çok korkmuşlardı ve tam kıdemli üyeleri takip edecekken Meng Hao ileri çıktı ve onların önünü kesti.

 

"K-kuzen...." Fang Xiangshan kekeledi.

 

Fang Yunyi soğukça homurdandı ve konuşmayı reddederek bakışlarını çevirdi.

 

Meng Hao gözlerini ona dikti, ardından aniden uzandı ve yüzüne doğru bir tokat attı. Fang Yunyi'nin ağzından kanlar döküldü ve geriye doğru savruldu. Onun Tao Koruyucusu yan tarafta duruyordu, başını eğerek acı acı gülümsedi ve bunları görmemiş gibi davrandı.

 

"Seni!" dedi Fang Yunyi Meng Hao'ya bakarak. Fakat bu kelime ağzından çıktığı anda Meng Hao Fan Yunyi'yi yere yapıştırdı.

 

"Beni gördüğünde Kuzen diye seslenmeyi reddediyorsun öyle mi!? Sen nasıl bir aile terbiyesi aldın böyle!" Meng Hao ona vahşice bir kaç kez daha vurdu ve Fang Yunyi çığlık attı. Kafası kana bulanmıştı ve bunu gören Fang Xiangshan korkuyla izliyordu. Meng Hao'nun vahşiliği ona onun küçüklüğünü anımsatmıştı. Eğer yanlış hatırlamıyorsa büyük kuzeni tarafından o da bir kaç kez zorbalık görmüştü.

 

"AAAAAHH! Seni öldüreceğim!" diye kükredi Fang Yunyi.

 

Meng Hao'nun gözleri soğukça pırıldadı ve bir kaç yumruk daha atarak Fang Yunyi'nin dişlerini kırdı ve onun konuşmasını imkansız hale getirdi. Kanlar saçıldı.

 

Şuan Fang Xiangshan şiddetle titriyordu. Yaşlı adam ve yaşlı kadınlar şok içindeydiler ama müdahale etmeye cesaretleri yoktu.

 

Fan Yunyi duygusuzca dövülmüştü. Vücudu acı içindeydi ve bilincini kaybetmenin eşiğine gelmişti. Çocukluğuna dair anıları canlandı ve o zamanlarda bir abla kardeş takımı tarafından nasıl dövüldüğünü zar zor anımsadı.

 

Meng Hao onu tekrar tekmelerken acı feryatlar koparttı. Görünüşe göre Fang Yunyi eğer konuşmazsa ve doğru kelimeleri söylemezse ölene kadar dövülecekti.

 

Korkuyla dolan Fang Yunyi bir ağzı dolusu kan tükürdü ve konuştu, "K-kuzen!"

 

Meng Hao'nun ayağı tam Fang Yunyi'nin yüzünün karşısında duraksadı. Ayağını yavaşça geri çekti ve ardından yüzünde utangaç bir gülümseme belirdi.

 

"Küçük kardeş, Güney Gök Gezegenine hoş geldin."

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44333 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr