Bölüm 858: Kalp Güçlü, Tao Kararlı!

avatar
4186 13

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 858: Kalp Güçlü, Tao Kararlı!


Bölüm 858: Kalp Güçlü, Tao Kararlı!

Ölüm insanları korkuyla doldurur. 100 kez ölmek insanları uyuşturur. 1000 kez ölmek kişinin kaybetmişlik hissine kapılmasına neden olabilir. 10,000 kez ölmek...   Kişinin kendisini artık bir insan gibi bile hissetmemesine sebep olabilir.   Böylesine bir tecrübe acıya sebebiyet verdi. Bu acı yarışmacıların sadece artık bunun bir son bulmasını umut etmelerine neden oldu. Bu acı orada bulunan herkesin kalbine yayıldı. Kalpler artık Tao'larının kaybolması seviyesine kadar işkenceyle doldu.   Bu zorlu sınav devasa bir bileği taşıydı. İradeyi sürekli eğip bükerek yavaş yavaş kırıyordu.   Artık karş koymayı bırakan insanların sayısı giderek artıyordu. Eğer 10,000 kez direnç göstermek fayda etmediyse en fazla kaç kişi hala direnç göstermeye devam edebilirdi...?   Meng Hao direndi. Her uyandığında dövüşmeye ve kendisine saldıran canavarları öldürmeye devam etti. 10,000 kez.   Zaman geçtikçe Meng Hao sayısız gelişimcinin çeşitli kararlar verdiklerine şahit oldu. Bazıları kaçmayı denemeyi seçti. Bazıları deve saldırmayı seçti. Bazıları intihar etme yoluna gitti.   Hatta bazıları diğer gelişimcilere saldırdı.   Ne yapsalar da Meng Hao her seferinde tekrar kendine geldiğinde hiç istisnasız herkes önceki yerlerinde aynı zincirlere bağlı şekilde görüyordu.   Dokuzuncu Dağ ve Denizdeki kalabalıklar ekranları izlerken adeta kalpleri ve zihinleri titredi. Eğer insanların ilk sekiz aşamada şok oldukları söylenirse bu aşamanın onları tamamen hayrete düşürdüğü söylenebilirdi.   Daha önce yarışmacılara karşı kıskançlık besleyenler ve hatta onların yerinde olmak istercesine iç geçirenler olmuştu. Fakat şimdi bu son iki aşamada gördüklerinden sonra sadece sessizce izlemekle yetiniyorlardı.   Gelişimcilerin gerçekte kaç kez öldüklerini söylemek güçtü.   "Bu nasıl bir test böyle? Sürekli ölüp durmak onların kalplerine ve Tao'larına nasıl yardım edecek?"   "Bu son iki aşama basitçe adera bir cehennem gibi!" Bu sırada kalabalıkları oluşturan insanların nefesleri hızlanmıştı.   "Çeşit çeşit yöntemler deneyen yarışmacılar oldu. Denenen bütün yöntemleri düşününce adeta neredeyse bütün ihtimaller denenmiş oldu! Ama en nihayetinde yenilgiden başka hiçbir sonuç elde edilemedi."   "Bu test nasıl geçilebilir? Korkarım ki Fang Mu'nun birincilikten kaçınmasına artık imkan yok."   Patrikler sessizce ekranlara bakarken sarayda mutlak bir sessizlik hakimdi.   Ölümler sürekli döngü şeklinde devam ediyordu, sonsuz bir döngü şeklinde.   Meng Hao tüm bu süreçte sessiz ve ketum kalmıştı. Etrafındaki insanlar kaç kez ölse de o ne kaçma girişiminde bulunmuş ne de savaşma arzusunu kaybetmişti. Başından beri her bilincini geri kazandığında öldürmeye başlamıştı.   Fakat bu süreçte onun ölümleri giderek hızlanıyordu. Bunun nedeni artık vazgeçmiş olan diğer yarışmacıların sayısının giderek artmasıydı. Zincirler savrulduğunda vazgeçenler sadece gözlerini kapatarak ölmeyi bekler hale gelmişlerdi.   Yavaş yavaş Meng Hao gibi direnmeye devam eden insanların sayısı azalmıştı. Dövüşün başındaki on bin kişiden şuan geriye sadece bin kişi kalmıştı. Aniden Ling Yunzi'nin sesi dünyanın içinde yankılandı.   "Eğer ‘pes ediyorum,’ derseniz ayrılabilirsiniz."   Bu kelimeler yankılandığı anda ölmekten artık bıkmış ve yorgun düşmüş sayısız gelişimcinin arasından bir tanesi titrek bir sesle bağırdı.   "Pes ediyorum...." Bu kelimeler ağzından döküldüğü anda gelişimci ortadan kaybolarak o dünyadan tamamen ayrıldı.   Onun ardından birer birer sesler yükselmeye devam etti ve gelişimciler ortadan kaybolmaya başladılar.   Eğer umutsuzluk olmasa, birisi umut verdiğinde kişiler ona çok önem vermeyebilirlerdi, özellikle sağlam bir kalbe ve değiştirilemez bir Tao'ya sahipse.   Fakat... eğer birisine sınırlarına kadar işkence eder ve onların umutsuzluğun pençesine bırakırsan daha sonra ufak bir umut zerresi bile gösterdiğinde çoğu insan bu şansı elde etmek için tereddüt bile etmeyecektir.   Pes edenlerin sayısı giderek artıyordu. Fakat aynı zamanda daha önce direnmeyi bırakmış olan bazıları adeta enerjiyle dolmuş gibi tekrar canavarlarla dövüşmeye başlamışlardı.   Zaman hızla geçti. Yarışmacılar tekrar tekrar öldüler ve bununla birlikte ‘pes ediyorum,’ kelimeleri adeta bir iç şeytan gibi bütün gelişimcilerin kalplerinde dolanmaya başladı.   Basitçe söylemek gerekirse tek yapmaları gereken iki kelime mırıldanmaktı, bunun ardından işkence sona erecekti. Böylece serbest bırakılacaklardı.   "Ne kadar vahşice bir test," dedi saraydaki Patriklerden birisi.   "Antik zamanlarda günümüze kadar bu aşamayı geçme sınırı 30,000 ölüm olmuştur."   "50,000'den fazla ölüm katılımcıyı bir Seçilmiş yapar!"   "Bugüne kadar kimse 79,113 ölümü geçemedi. Bu rekor Bay Fan tarafından kazanıldı."   "Demek o da bu kısma katılmıştı. Umutsuzluk koşulu olmasa belki bir çok insan dişlerini sıkıp devam edebilir. Ama umut o kadar yakınlarındayken, sadece uzanıp alabilecekleri mesafedeyken kaç kişi buna direnç gösterebilir?"   "Dokuzuncu aşama kalbi test eder, onuncu aşama Tao'yu sorgular. Bu iki aşamanın testi kişinin kalbinin ne kadar güçlü olduğu ve Tao'sunun ne kadar kararlı olduğuyla alakalıdır!"   "Ne kadar direnirlerse işler onlar için o kadar korkunç hale gelecek!" Sarayda meseleyi tartışan Patriklerin yanı sıra dış dünyadaki insanlar da bu iki aşamanın doğasına dair ipuçlarını bir araya getirmeye başlamıştı.   "Duyduğuma göre Bay Fan bu son iki aşamada 79,000 kez ölmüş. Pes etmeden önce geriye kalan son kişi olana kadar beklemiş.   Dış dünyada gürültüler vardı ama tartışma sesleri şuan Meng Hao'nun direnmeye devam ettiği içerideki dünyaya ulaşmıyordu. Meng Hao'nun içinde iki ses konuşuyordu, birisi pes etmesini diğeri ise dayanmasını söylüyordu.   Her seferinde acı içinde ölüyor ve kafası karışık bir halde uyanıyordu. Bu anlatması basit bir şeydi ama bu sadece bir işkenceyle sınırlı değildi. Geriye kalan gelişimcilerin sayısı giderek azalıyordu.   ‘Pes ediyorum,’ kelimeleri tıpkı iç şeytanların sesi gibi etrafta yankılanıyordu. Aslında bu geriye kalan gelişimcilerin en sonunda çıkmaya karar vermelerine neden oluyordu.   Zaman hızla geçti. Gelişimcilerin sayısı azalıyordu. Kısa süre sonra geriye sadece birkaç yüz kişi kalmıştı. Üç gün sonra geriye sadece yüz kişi kaldı. Sonraki üç günün ardından geriye sadece dokuz kişi kaldı.   Bu dokuz kişiden üçü hala dayanmaya devam etse de karşı koymayı bırakmıştı. Bu biraz hileli bir yöntemdi ve içten içe bu işkenceyi biraz hafifletse de aslında işleri daha da acı verici yapıyordu.   Diğer altı kişiye Meng Hao da dahildi. Her uyandığında tekrar dövüşmeye başlıyordu.   Şimdiye kadar kaç kez öldüğüyle ilgili hiçbir fikri yoktu. Gözleri kan çanağına dönmüştü ve her baktığı yerde kan görüyordu. Üç gün daha geçti ve pasif kalarak kendilerini öldürten üç kişi en sonunda daha fazla dayanamayarak pes ettiler.   Meng Hao'nun dışındaki beş kişiden dört tanesi de ayrılmıştı.   Şuan geriye sadece iki kişi kalmıştı. Birisi Meng Hao, diğeri ise... Chen Fan idi!   Chen Fan dövüştü. Bilincini her kazandığında sanki tüm bu katliamın içinde özel bir şey elde etmeyi umuyormuş gibi vahşice dövüştü.   Dışarıdaki kalabalıklarda bulunan insanlar şaşkındı. Saraydaki Patrikler nefeslerini tutmuş halde izliyorlardı ve Chen Fan'a odaklanmışlardı.   Chen Fan önceki aşamalarda sıra dışı başarılar göstermişti ama kutsal beceri yaratırken çok fazla ilgi görmemişti. Şuan son iki aşamada aniden şöhretini yükseltmişti.   "Böyle bir kalp ve Tao ile, bu genç adam inanılmaz iyi talihe sahip!"   "O herhangi bir anda vazgeçebilirdi ama bu noktaya kadar direndi! O şimdiden 70,000 kez öldü bile!!"   "O büyük ihtimalle bir süre daha direnebilir. Bu aşamada en zor nokta geriye sadece bir kişinin kaldığı zamandır. Bu noktada birincilik garantilendiğinde kişinin kalbi yumuşayacak ve devam etmesi zorlaşacaktır. Bay Fan bile bu noktaya ulaştığında pes etmeden önce sadece bin kez daha ölüp tekrar uyanmıştı.   Bir gün sonra Chen Fan titremeye başladı ve en sonunda buradan çıkmayı seçti. 70,000'den fazla ölüme katlanmıştı ve bu yıllar önceki Bay Fan'ın ardından en iyi ikinci sonuçtu. O şuan ilgi merkezindeydi ve bir çok tarikat onu öğrenci olarak almaya niyetliydi.   Zorlu sınavın bu noktasında herkesin gözü geriye kalan son yarışmacı Meng Hao'ya döndü.   "O ilk iki aşamada birinci oldu, orta üç aşamada kazanan tarafından gölgede kaldı ve ardından sonraki üç aşamada tekrar birinci oldu. Şimdi son iki aşamada o yine birinciliği kazanmayı başardı!"   "O kesinlikle büyük bir şöhrete sahip olacak! Kimse onun yoluna çıkamaz. O öldürülmediği sürece bütün Dokuzuncu Dağ ve Deniz genelinde inanılmaz bir üne kavuşacak!"   "Sanki geleceğin Paragonuna bakıyor gibiyiz...." Şuan zorlu sınavı izleyen bütün Dokuzuncu Dağ ve Deniz gelişimcileri zihinlerinin döndüğünü hissediyordu.   Şuan, özellikle son iki aşamanın ardından herkes eğer Meng Hao'nun yerinde olsalardı onun yaptıklarını yapamayacaklarını kabul etmişlerdi.   Meng Hao hala direniyordu. Geriye kalan tek kişinin kendisi olduğunun farkındaydı ve yine de pes etmemişti. Yüzünde vahşi, acımasız bir gülümseme belirdi ve bilincini her kazandığında sayısız canavara karşı savaşa girişiyordu. Bu katliamın içinde kalbini ve Tao'sunu sağlamlaştırdı.   "Benim Tao'm sonsuz bir hayat yolu, özgürlük ve bağımsızlıktır! Şuan bu zincirler tarafından ksııtlanmış olmam özgürlüğüme en uzak durumdur!   "Kalbim serbesttir. Eğer Gök ve Yer çökerse o yok edilmeyecektir. Eğer bütün canlılar antik olursa o çürümeyecektir. Ama şimdi o tereddüt ediyor!   "Benim Tao'm serbest değil, ama ben özgürlüğü arzuluyorum! Kalbim tereddüt içinde ama ben tereddüt noktasını geçmek için direnmeyi istiyorum!   "Bu zorlu sınav beni test ediyor ve ben onu Tao'mu parlatmak için kullanıyorum. Bu yolla kısıtlanmış gibi görünsem de aslında onlar sadece zincir. Onlar beniz bağlayamazlar, onlar sadece Tao'mu parlatabilirler!   "Kalbim ise, eğer ben onun tereddüt etmemesini istiyorsam o zaman katlanmak zorundayım. Bunu... bu zorlu sınavda acı değil mutluluk hissedene kadar sürdürmeliyim!   "Bu aşamayı geçtiğimde gerçek anlamda özgür olacağım ve kalbim inanılmaz güçlü hale gelecek!" Gözleri parlayarak bir saldırı başlattı.   73,000. 76,000. 79,000….   80,000!   Meng Hao 80,000. kez öldüğünde dış dünyadaki kalabalıklardan sesler yükseldi ve saraydaki Patrikler Meng Hao'nun nasıl mucizelerle dolu biri olduğuna alışkın olsalar da yine şaşkınlığa engel olamamışlardı.   "O, Bay Fan'ı geçti!!"   "Biraz öncekiyle birlikte 80,000. ölüm oldu! Bu onun antik zamanlardan günümüze kadar en yüksek sonucu elde ettiği gösteriyor!!"   "Fang Mu. Fang Mu! Bu isim kesinlikle Gökleri sarsacak!"   Kalabalıklar karmaşa içindeyken Meng Hao direnmeye devam etti. Yüzünde bir gülümseme görülüyordu ve aslında son derece mutlu gibiydi. Bu ölmekten yada öldürmekten doğan bir mutluluk değil, kendi Tao'sundan gelen bir mutluluktu. Kalbi giderek daha fazla kararlı hale geliyordu.   Onun Tao'su ve kalbi için ölüm sadece bir bileği taşı olmaktan fazlası değildi.   Bir kaç gün sonra 90,000. kez öldü!   Bir kaç gün daha geçti ve 100,000'e ulaştı!   Bu 100,000. ölüm tüm dünyada büyük bir uğultuya sebep oldu. Meng Hao gözlerini tekrar açtığında gökyüzünde renkler parladı ve bir rüzgar uğuldadı. Dev yavaşça dizlerinin üstüne çöktü ve sopasını kaldırdı. Yarıktan dışarı akan sayısız canavar yere düştü.   Sanki hepsi birlikte tapınıyor gibilerdi!   Aşama tamamlanmıştı!






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44223 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr