Bölüm 861: Hap Teslim Servisi!

avatar
4117 16

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 861: Hap Teslim Servisi!


Bölüm 861: Hap Teslim Servisi!

Meng Hao ikinci sunakta durarak sekizinci sunaktaki adama baktı. Aralarında toplamda beş sunak duruyordu!   Bu adam Tao Arayışı Antik Yolunun bin katılımcısından biriydi ve evinde bir Seçilmişti. Bu yüzden Tao Arayışı Antik Yolunda bu aşamaya kadar gelebilmişti.   En başta ilk ona girebileceği konusunda kendinden emin olsa da zorlu sınavın vahşiliği sonucunda adam özgüvenine ağır darbe almıştı. Fakat yetenek, gelişim ve yaş testlerinde, yetenek sınavında ikinci olmuştu. Bu durum karşısında oldukça heyecanlanmış ama sonra Meng Hao her şeyi koasa sürüklemiş ve sonuçta bir kaç kişi onu fark edebilmişti.   Meng Hao'ya karşı olan kıskançlığı o zaman ve şimdi bile hala derince kalbine işlenmişti. Daha sonra Meng Hao'nun gösterdiği inanılmaz performans sonucunda bu kıskançlık tam kemiklerine kadar işleyen bir nefrete dönüşmüştü.   Tabii ki o akılsız bir adam değildi. Herkesin önünde Meng Hao'yu aşağılamaya çalışırsa kesinlikle güvenliği tehlikeye girecekti. Bu yüzden önerisine yarım günlük zaman sınırı koymuştu.   Meng Hao'nun yarım günde oraya gelebileceğine inanmıyordu. Ne de olsa o ikinci sunağa ulaşabilmek için dört saatini harcamıştı. Yarım günün on iki saat olduğunu düşününce adam bunun imkansız bir görev olacağına inanıyordu.   "Eğer zaman sınırından sonra yine de gelmeyi tercih ederse bana hiçbir şey yapamaz. Sonuçta kurallar var! Eğer bana saldırmayı denerse Üç Büyük Taoist Toplumu araya girer. Onun bir Dokuz Deniz Tanrısı Dünyası öğrencisi olması hiçbir şey değiştirmez!   "Ödül yalnızca riskle birlikte gelir. Eğer Fang Mu'yu aşağılarsam kesinlikle birileri tarafından fark edilirim. Tarikatlara ismimi duyurmak için bu bir fırsat. Bu benim fark edilme şansım!" Adamın gözleri titreşti ve ağzından soğuk bir gülümseme kıvrıldı.   Meng Hao'nun dudaklarında biraz utangaç bir gülümseme asıldı. Li Yan'a doğru başını aşağı yukarı salladı, ardından döndü ve sunağın kıyısına doğru ilerledi. Boşluğa adım attığında dışarıdaki baskı bir kez daha üstüne çöktü. Meng Hao öfkeli bir denizdeki kayık gibiydi, cübbesi dalgalanıyordu. Fakat katı bir kararlılıkla ilerlemeye başladı.   Sonraki sunağa doğru yola koyulduğu sırada zorlu sınavdaki bütün katılımcıların bakışları aniden ona dönmüştü. Kafalarında bir çok düşünce dolanırken gözleri pırıldadı.   "Fang Mu bazı sıra dışı şeyler yapmış olsa da onun yarım günde o adama ulaşabileceğini sanmıyorum."   "Bu pek akıllıca değil. Sadece adamın sözlerini bir kenara bırakıp bu işi arena karşılaşmalarına kadar ertelemeliydi."   "O herif gerçekten de kötü niyetli. Ayrıca zeki. O gerçekten de Fang Mu'yu kışkırtma yoluna gitti. Eğer en sonunda onu aşağılamayı başarırsa ismini duyurmuş olacak."   Bu aşamaya kalan bütün yarışmacılar zeki kişilierdi ve hemen olup bitenleri anlamışlardı.   Havada, Ling Yunzi soğuk bir ifadeyle baktı. Onun gelişim merkezini düşününce, yarışmacılar arasındaki pozisyon çekişmelerine aldırış etmemesi beklenirdi. Fakat ister istemez Meng Hao'yu takdir etmiş ve Meng Hao'nun yarım günde oraya ulaşmayı başarıp başaramayacağını merak ederek izlemeye başlamıştı.   Dış dünyadaki gelişimciler de bu olaya karşı ilgiliydi ve bazılar orta yaşlı adamın amacını anlamıştı. Tabii ki bu konuyla ilgili değişik düşünceler vardı.   "Fang Mu biraz fevri."   "O tıbbi hapları satmaya çalışmamalıydı. Sadece rakiplerine onu aşağılama şansı vermiş oldu."   Saraydaki Patrikler kendilerini sakinleştirmiş durumdalardı. Yarışmacılar arasındaki çekişmeler onların aldırış edecekleri türden bir durum değildi. Fakat Meng Hao'nun şimdiye kadarki performasını düşününce bu olayın nasıl sonuçlanacağını görmek için beklemeye başlamışlardı.   "Bu aslında kendi için de bir test gibi," dedi İmparator Ölümsüz Kilisesi Patriği. "Önceki aşamaların hepsi içsel zayıflıkları test etti. Bir kişinin kışkırtma karşısındaki cevabı onun içgüdüleri ile ilgili birçok şeyi ortaya çıkartabilir." Birçoğu başlarıyla onayladılar.   Zaman hızla geçti. İki saat sonra Meng Hao oldukça yavaş bir şekilde ilerliyordu. Şuan ikinci ve üçüncü sunakların arasındaydı ve boşluktaki üzerine çöken baskı sağlarını dalgalandırıyordu. Fakat ifadesi sakindi ve duraksamadan yoluna devam etti.   Diğer yarışmacılar sessizce kafalarını sallıyorlardı. Yarım günlük sürenin Meng Hao'nun başaramayacağı bir görev olduğunu biliyorlardı.   Orta yaşlı adamın yüzünde ise oldukça memnun bir ifade vardı. İlk ağzını açtığında aslında biraz gergindi ama şimdi oldukça sakin haldeydi ve hatta gülüyordu.   "Fang Mu, sadece yarım günün var! Bu sürede buraya gelemezsen kuyruğunu kıstırıp kendi sunağına geri dönersin. Yarım gün geçtikten sonra haplarını bedava versen de almam."   Ses tonundaki kibir son derece belirgindi.   Meng Hao kafasını kaldırarak uzaklardaki adama baktı ve gülümsedi. Yoluna devam etti ve üçüncü altara ulaşması bir saat sürdü.   Bu seferki seyahatini öncekinden bir saat erken tamamlamıştı ve bu tabii ki izleyenleri şaşırtmıştı. Fakat süre sınırı 12 saatti ve şuan geriye dokuz saat kalmıştı. Orta yaşlı adam daha da rahatlamış göründü ve kahkahayla seslendi.   "Fang Mu, beş sunak kaldı ama sadece dokuz saatin var! Zamanından faydalanman senin yararına. Dokuz saatte kaç sunak geçebileceğini görmeyi sabırsızlıkla bekliyorum!"   Meng Hao utangaç bir şekilde gülümsedi, ardından tekrar boşluğa adım attı. Baskı etrafını sardı ve enerjisi kabardı. Ondan sonsuz ışık dışarı aktı ve duraksamadan yoluna devam etti. Yavaş hareket ediyor olsa da ve baskı artıyor olsa da dördüncü sunağa sadece iki saatte ulaşmayı başardı.   Bu olay izleyicilerde bir şaşkınlık dalgası daha yarattı. Orta yaşlı adamın yüzü biraz titreşti ama yine önceki kibriyle bağırdı.   "Ne olmuş yani? Hala aramızda dört sunak var ve yedi saatin kaldı! Gerçekten de başarabileceğini mi düşünüyorsun?"   "O kadar zamana ihtiyacım bile yok," dedi Meng Hao, ilk kez adama cevap verdi. Konuştuğu sırada etrafında yıldırım çatırdadı ve boşluğa adım attı. İnanılmaz hızı sayesinde gümbürtü yankılandı, ses adeta sanki sürtünmeden geliyor gibiydi. Bu sefer beşinci sunağa ulaşması sadece bir saat sürdü.   "Ne!?" Zorlu sınavın yarışmacıları aniden ayağa fırladılar, yüzlerinde hayret dolu bakışlar vardı. DIş dünyadaki izleyiciler de şaşkındı.   İki sunak arasındaki boşluğu bir saatte gemek demek inanılmaz bir hız demekti. Özellikle ilk seferinde tam dört saat sürdüğünü düşününce bu inanılmazdı.   "İlkinde bilerek kendini mi tutuyordu? Yoksa giderek baskıya mı alıştı!"   "Fang Mu gerçekten de bir mucizeye mi imza atacak!?"   Dış dünyada uğultular yükseldi ve orta yaşlı adamın yüzü düştü. Meng Hao'ya bakarken nefesi hızlandı. Aralarında sadece üç sunağın kaldığının tamamen farkındaydı.   Zaman sınırı ise altı saatti!   "İmkansız!" diye düşündü adam. Yüzü bembeyaz oldu ve kendisine doğru hızla gelen Meng Hao'ya şaşkın gözlerle baktı. Meng Hao'nun yüzünde utangaç bir gülümseme mevcuttu ve aynı zamanda sanki özür diler gibiydi.   Meng Hao daha sonra boşlukta tekrar ilerledi. Bu seferki hızıyla sonraki sunağa adım atması için bir tütsülük süre yeterli olmuştu. Şuan sekizinci sunaktaki adama oldukça yakındı.   Hiç duraksamadan altıncı sunaktan dışarı adım atarak yedinciye doğru yola koyuldu. Bu sefer yedinci sunağın kıyısına ulaşana kadar bir tütsülük süre bile geçmemişti. Yaşlı adam artık fazla uzakta değildi.   Adama ayağa kalkarken tüyleri diken diken oldu, yüzünde hayret dolu bir ifade belirdi.   "İmkansız!!" dedi titreyerek ve yavaş yavaş gerilemeye başladı. Şuan inanılmaz bir pişmanlık hissediyordu ve eğer bir şansı olsaydı Fang Mu'yu kışkırtmayı bir daha asla seçmezdi.   Çevredeki bütün gelişimciler de şaşkındı, özellikle şuan Meng Hao'nun bulunduğu yedinci sunaktakiler. Onlar hemen ayağa kalktılar ve ellerini kenetleyip başlarını eğerek ona yol açtılar.   Meng Hao'nun kudreti onları serseme çevirmişti. Dış dünyadan izleyen insanlar da eşit şaşkınlığa sahiplerdi, özellikle Seçilmişler. Burgaç ekranlarındaki Meng Hao'ya gözlerini diktiler ve şuan zihinsel olarak onu çok daha yüksek bir noktaya yerleştirmişlerdi.   Saraydaki Patriklerin gözlerinde garip bakışlar belirmişti.   Havada duran Ling Yunzi hafifçe gülümsüyordu ve Meng Hao'ya takdirle bakıyordu. Onun gelişim merkezi engindi ve uzun zaman önce zaten çeşitli ipuçları yakalamıştı. Bu Meng Hao'nun gelişim merkezini saklamasıyla alakalı değil onun baskıya alışmasıyla ilgiliydi.   "Onun Paragon büyüsü yarattığını, kalbinde Pāramitā Köprüsü görüntüsüne sahip olduğunu ve gelişim merkezinin derinliğini düşününce, Göklerin altında onu durdurabilecek çok az sayıda baskı mevcut."   Şuan bir çok yarışmacı orta yaşlı adama alaycı gözlerle bakıyordu. Adamın yüzü bembeyaz olmuştu ve titriyordu. Daha önce etrafında çok sayıda Yoldaş Taoist toplanmış olsa da şuan hepsi de ondan uzaklaşmaya başlamışlardı.   "İnsanları kışkırtmak hiçbir zaman iyi bir fikir olmadı ama bu herif Fang Mu'yu kışkırtmayı seçti."   Orta yaşlı adam titredi ve kalbi güm güm atmaya başladı. Zihni uğultuyla doldu ve Meng Hao boşlukta ilerleyerek son mesafeyi de yirmi nefeslik sürede geçerken herhangi bir fikir düşünmeye zamanı yoktu.   Uzay boşluğunda uçarak doğruca orta yaşlı adamın karşısında beliren Meng Hao adeta bir Ölümsüz Mabut gibi görünüyordu. Diğer bütün katılımcılar hemen ellerini kenetleyerek baş selamı verdiler, ardından gerilediler.   Adam titredi ve gözlerini Meng Hao'ya dikti. Derin bir nefes aldıktan sonra soğukça homurdandı.   "Yoldaş Taoist Fang, buraya kadar gelebildiğine göre belli ki engin bir gelişim merkezine sahipsin. Pekala, ben, Zhao, senin tıbbi hapını satın alacağım." Bununla birlikte bir depolama çantası çıkartarak attı.   "Bunun içinde 100,000 ruh taşı var. Bunları al ve git."   Meng Hao depolama çantasını yakalarken gülümsedi. Adından yüzündeki ifade daha da utangaç bir hal aldı.   "Oh, öyle olmayacak," dedi. "Biliyorsun, çok sayıda Ruh Tazeleme Hapına sahibim." Bununla birlikte depolama çantasına vurarak... bir hap şişesi çıkarttı.   Hap şişesini adamın yüzüne doğru salladı. Şişenin içinde düzinelerce tıbbi hap vardı.   Orta yaşlı adamın gözleri kocaman açıldı ve yavaş yavaş gerilemeye başladı.   “Elinde kaç tane olduğunu söylememiştin! Sen...."   "Huh!?" Bir anda Meng Hao'nun yüzündeki içten gülümseme aniden karardı.   "Buraya kadar sana tıbbi hapları teslim etmek için geldim! Ve şimdi sen onları satın almayacağını mı söylüyorsun!?" Meng Hao adamın tam önüne gelene kadar yürüdü ve ardından elini savurdu.   Adam karşı koymayı denedi ama Meng Hao'ya rakip olması mümkün müydü? Bir gümbürtü koptu ve adamın ağzından kanlar saçıldı. Meng Hao onun saçlarını kavradı ve yere doğru bastırdı.






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44344 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr