Bölüm 50: Demir Mızrak

avatar
12008 22

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 50: Demir Mızrak


Çeviri:RassNt  Düzenleme:Fullbringer


Karşısındaki dağ gözüne çarptığı anda Meng hao’nun gözleri parlamaya başladı. Orası belli ki sıra dışı bir yerdi ve içinde bazı Şeytani Hayvanlara ev sahipliği yapıyor olabilirdi. Her durumda düşünmek için fazla zamanı yoktu. Vücudu bir anda parlayarak dağın eteklerinde bulunan ormana doğru fırladı.


Onun arkasından gelen Shangguan Xiu’nun ifadesi değişti. Onun Gelişim merkezi Meng Hao’dan daha yüksekti, Gelişim dünyasında yıllardır geziyordu ve birçok şey görmüştü. Bu dağ ile ilgili şüpheli bir şeylerin olduğunu söyleyebilirdi. Ama Meng Hao’nun içeri daldığını görünce şüphelerini bir kenara bıraktı, dişlerini sıktı ve ilerlerdi.


Bu sırada Tuhaf Song ve Wu Dingqiu oturmuş Go oynar gibi görünseler de dikkatleri aşağıda devam eden savaştaydı. Onların bakış açısına göre Mor Felek Tarikatının dağ ormanında sıkışıp kaldığı ve bütün gece boyunca bir kişinin bile dağa adım atamadığı aşikârdı. Birer birer tüm öğrenciler Şeytani hayvanlar tarafından geri gönderilmişti.


Mor Felek Tarikatı öğrencileri cidden alışılmışın dışında.” dedi Tuhaf Song gülerek. “Ruh Hayvanı Ormanında tüm bir gece boyunca kalabilmek cidden harika. Wu Dingqiu, gerçekten de onlarla gurur duymalısın.” Son derece keyfi yerinde gibi görünüyordu ve Wu Dingqiu’nun kararmış ifadesini gördükçe daha mutlu oluyordu.


Wu Dingqiu’nun yüzü ormandaki öğrencilerin hüzünlü durumlarını gördükçe daha da düştü. Soğukça öksürdü.


Wu Dingqiu, cidden gurur duymalısın. Geçen sefer Altın Ayaz Tarikatı gelip zorlu sınavı geçmeye kaktığında hepsi de Ruh Hayvanları tarafından yenildi. Hiçbiri de benim hazine dağımdaki gerçek güçlü Ruh Hayvanlarımı göremedi. Bu beni çok üzmüştü. Umarım senin öğrencilerin iyi bir şov ortaya koyabilir. Bu orman titizlikle seçilmiş Ruh Hayvanlarıyla doludur. Örneğin, şu.” Gururlu bir şekilde eliyle beyaz renkli bir maymunu işaret etti.


Tüm vücudu, hatta gözleri bile kar beyazıydı ve görünüşü son derece vahşiydi. Pençelerini bir kere sallamasıyla öğrencilerden birinin kolu koparttı ve kan her yere fışkırmaya başladı. Hızı inanılmazdı, tıpkı beyaz bir rüzgâr gibiydi. Etraftaki 7-8 tane öğrenciyi çoktan yaralamıştı.


O dünyada nadir görülen bir Karlı Zirve Dönüşmüş Hayvan. On yıl kadar önce elime geçti. Son derece nadir bir türdür. Kürküne bir bak, kar kadar beyaz, ipek kadar pürüzsüz. Onu günün birinde iyi fiyata satabilirim.”  Tuhaf Song güldü, kendiyle gurur duydu. Beyaz cübbeli Wu Dingqiu ise suratsızlaştı. Bu kadar yıl sonra Tuhaf Song’un hazine dağını böyle güçlü Şeytani hayvanlarla doldurabileceğini hiç düşünmemişti.


Tam Tuhaf Song konuşurken biri beyaz maymunun bulunduğu kenardan ormana giriş yaptı. O Meng Hao idi, peşinde de Shangguan Xiu vardı. Tuhaf Song bunu görünce güldü.


Demek yabancılar da girmeye karar verdi. Wu Dingqiu, lütfen dikkatlice bak ve verdiğim söze nasıl sadık kaldığıma şahit ol. Bu bölgeye giren herhangi bir Qi Yoğunlaştırma aşamasındaki Gelişimciye engel olmayacağım. Herkes girebilir. Kesinlikle ölecek olsalar bile, onları engellemeyeceğim.


Wu Dingqiu soğukça homurdandı, Meng Hao ve diğerine en ufak bir ilgi bile göstermedi. Bunun yerine başka bir Mor Felek Tarikatı öğrencisiyle karşılaşan beyaz maymuna baktı. Öğrenci 17-18 yaşlarında bir gençti. Elleriyle büyü kalıpları yaptı ve aniden arkasında kadim bir tomar açıldı. Bir aura kabardı ve beyaz maymuna doğru bastırdı. Hayvan bir çığlık attı.


İyi bir Dönüşmüş Maymun.” dedi Wu Dingqiu “Tuhaf Song, o hayvan ne kadar inanılmaz olsa da benim öğrencimin evcil hayvanı olacak! Onun adı Shi Yan. Tarikata girmesiyle birlikte Qi Yoğunlaştırmanın 7.seviyesinde o kadim tomarı elde etti, onunla Şeytani Hayvanları zapt edebilir.” İçten içe Wu Dingqiu’nun kalbi küt küt attı. Ama dışarıdan bakınca oldukça sakin ve kayıtsızdı, biraz da gururlu. Gelişim merkezini ve statüsü göz önüne alınca öyle ifadeleri yüzünde gösteremezdi. Ama Tuhaf Song onun kendini tutmasını imkânsız hale getirmişti, özellikle bir önceki geceki aşağılanmasından sonra.


Fakat bu sözler ağzından çıkar çıkmaz acınası bir feryat duyuldu. Shi Yan’ın göğsünden kan fışkırıyordu ve kadim tomar paramparça olmuştu. Gözlerinde korkuyla geri doğru çekildi. Beyaz maymunun vücudu neredeyse 18 metreye kadar genişledi. Göğsüne vuruyordu, sanki güç ile dolup taşmıştı.


Tuhaf Song yüksek sesle kahkaha attı. Wu Dingqiu beyaz maymuna bakakaldı, yüzü çarpık bir hal aldı ve aşağı inip o şeyi ezmemek için kendini zor tuttu.


Tam o sırada Meng Hao ormana fırladı. Kükreyen maymunu görür görmez gözleri parladı. Aynı zamanda uzaktaki korkmuş genci de görmüştü ama durumu değerlendirecek zamanı yoktu.


Orada insanlar varken bakır aynayı gösteremezdi. Beyaz maymun onu görünce Meng Hao’nun gözleri parladı. Hayvan vahşi kükremelerle ona doğru hücum etti. Meng Hao sağ elini kaldırdı ve şişkonun babasının istediği özelliklere göre yaptırdığı demir mızrak ortaya çıktı. Shi Yan isimli genç Gelişimci bu mızrağın ortaya çıkışını izledi.


Tabii ki mızrakla birlikte bakır ayna da çıkmıştı ve Meng Hao’nun elbise koluna gizlenmişti. Elbise kolu çok genişti, dışarıdan bakan biri onu göremeyecekti, özellikle dikkatleri demir mızrağın üzerinde olacağı için bu zor olacaktı.


Mızrak normal demirden yapılmıştı ama üzerinde Meng Hao’nun tasarladığı karmaşık çizgiler vardı. İlk bakışta sıra dışı bir doğası var gibi görünüyordu. Mızrağı ileri doğru savurarak maymuna hücum etti.


Aniden, beyaz maymunun geniş ağzı şiddetle patladı, kan her yere fışkırdı. Sefil çığlıklar her yerde çınladı. Maymun korku dolu gözlerle Meng Hao’ya bakarak yere düştü.


Belki de ayna kürkü kalın olan bir hayvana parladığında, onun vücudundaki Qi’yi bir şekilde düzensiz hale getiriyor ve onu şişiriyordur. Şeytani hayvanlar daha büyük ve güçlü olduğundan, bu şişkinlik sadece kıçından değil, herhangi zayıf bir noktadan çıkmaya çalışıp, patlayarak yaralanmaya neden oluyor olabilir.” Tabii ki tüm bunlar sadece tahmindi, ama Meng Hao bu beyaz maymun olayında ayna hakkında biraz daha bilgi sahibi oldu. Bakır aynayla geçirdiği üç yılın ardından gerçeğe son derece yaklaştığını hissetti.


Fakat şu an düşüncelere dalma zamanı değildi. Zavallı maymuna ikinci kez bile bakmadan demir mızrakla birlikte fırladı gitti. Bir anda ortadan kayboldu. Hemen ardından Shangguan Xiu geldi ve beyaz maymunu görünce şok oldu.


Beyaz Maymun da şaşırdı. Ve daha sonra Shangguan Xiu’nun elinde bir mızrak taşıdığını görünce öfkesi patladı ve ona doğru atıldı.


Platoda ise tuhaf Song’un kahkahaları kesildi. Onun yanındaki Wu Dingqiu de şaşkınlıkla izliyordu. Meng Hao ve onun demir mızrağına baktılar ve gözleri hayretle doldu.


Meng Hao Şeytani Hayvan Ormanı boyunca ilerledi, Beyaz Maymun ve Shangguan Xiu’nun seslerini duydu. Gözleri titreşti ve soğukça öksürdü. İlerden başka bir kargaşa sesi duyması uzun sürmedi. Hemen 4-5 tane beyaz cübbeli gelişimcinin her biri altı metre uzunluğunda üç hayvanla vahşi bir dövüşe tutuştuğunu gördü.


Birisi büyük siyah bir kaplandı, diğeri ise vücudundan mor bir ışık parıltısı yayılan tavus kuşuydu. Sonuncusu ise devasa bir fareydi, zalim ve vahşi görünüyordu, sanki yenilmez gibiydi.


Meng Hao dövüşün ortasına girer girmez, tavus kuşunun gözlerinde yırtıcı bir ışık parladı ve çılgın bir fırtına gibi Meng Hao’ya hücum etti.


Meng Hao her zamanki sakinliğiyle ilerledi ve mızrağı ona doğru sapladı. Aniden devasa tavus kuşunun vücudu titredi ve acınası bir çığlık attı. Daha sonra, kafası patlayarak öldü ve kan revan içinde yere düştü. Diğer iki hayvan şok oldu. Uyuşmuş gibi Meng Hao’ya baktılar, Meng Hao’nun vücudu ise bir ışık ışınına dönerek uzaklara doğru fırladı gitti.


Mor Felek Tarikatı öğrencileri ise şaşkınlık içinde Meng Hao’nun gözden kayboluşunu izledi. Onun demir mızrağı öğrencileri hayretler içinde bırakmıştı.


Meng Hao bir an bile duraksamadan ilerlemeye devam etti. O sırada Shangguan Xiu amansız takibine ara vermişti.


Meng Hao’nun yüzünde sert bir gülümseme belirdi. Hızını artırarak ileri doğru atıldı. Her Şeytani hayvanla karşılaştığında mızrağını ona sallıyor ve bunun ardından hayvan geri çekilerek acınası çığlıklar atıyordu. Tek bir hayvan bile onun yolunu tıkayamamıştı. Diğer taraftan Shangguan Xiu her seferinde engelleniyordu. Onun öfkeli kükremeleri her seferinde Meng Hao’dan uzaklaşıyordu.


Meng Hao yolda giderken daha fazla beyaz cübbeli Gelişimcilerle karşılaşmıştı, hepsi de Şeytani hayvanlarla ölüm kalım mücadelesi halindeydi. Meng Hao geçerken bu rakipsiz ve vahşi yaratıkların kan donduran çığlıklarla geri çekilmesine neden oluyordu. Beyaz cübbeli Gelişimciler ise Meng Hao’nun uzaklaşan figürünü saygıyla karışık korku dolu bir ifadeyle izliyordu.


O da kimdi?


O uzun mızrak bir çeşit büyülü eşya gibiydi! Çok güçlü!


Ne kadar da korkunç! Lanet olsun, eğer benim de öyle bir mızrağım olsaydı bu Şeytani Hayvan Ormanında kayışı koparmış gibi gezebilirdim.


Meng Hao’nun şok edici geçişleri Mor Felek Tarikatı öğrencileri arasında muhabbetlerin uğuldamasına neden oluyordu. Platonun tepesinde ise Wu Dingqiu’nun gözleri parlıyordu ve ağzının kenarlarında bir gülümseme belirmişti. Onun kahkahaları neşeyle dolu olmasının yanı sıra hoşnut bir öfke de barındırıyordu.


Demek Dönüşmüş Hayvanlar bunlar. Harika, harika. Hepsi de harika hayvanlar. Bir bakalım, bazılarının gözleri yok, diğerlerinin kafası kopmuş. Tüm vücudu kanlar içinde olanlar da var. Kıçı patlayanlar bile var. Tuhaf Song, sen bu Şeytani Hayvan Ormanının Doğu Denizinin dibindeki toprakla gübrelendiğini söylememiş miydin? Ve aynı zamanda bu Dönüşmüş Hayvanların inanılmaz olduğunu? Bugün biraz zor zamanlar geçiriyor gibiler.”


Meng Hao’nun ormanda ilerleyişini izleyen Tuhaf Song’un yüzünü çirkin bir ifade doldurdu.  Bütün o değerli hayvanlarının kan dondurucu çığlıklar ve kanlar içinde geri çekilişini izledi. Tavus kuşunun öldüğünü izlerken sanki kalbine bir bıçak saplanmış gibi oldu. Bu tip tavus kuşlarına Kar Anka’sı deniliyordu ve son derece nadirdi. Yıllar önce onu satın almak için yüksek bir fiyat ödemişti ve ona değerli bir mücevher gibi bakmıştı. Fakat demir mızrak onun kafasını anında patlatmıştı. Hayvan ölmüş olsa da, güçlü hayat kuvveti cesedin hala seğirmesine ve kıvranmasına neden oluyordu. Tuhaf Song son derece üzgün hissetti, ama gözleri dışarıdan parlak gözüktü, sanki umursamamış gibi yaptı.


Kimin umurunda?” dedi. “Benim Ruh Hayvanı Ormanımda çok sayıda Ruh Hayvanı var. Bunda bir şey yok. Aynı zamanda çocuk senin öğrencilerinden biri değil, o halde sen ne diye mutlu görünüyorsun!?” Hafif bir ses tonuyla konuştu, ama içten içe kalbi küt küt atmaya başlamıştı.


//Merhaba arkadaşlar, bildiğiniz üzere sitemizde Premium sistem aktif oldu ve ISSTH serisini de yakında premiuma geçireceğiz. Bunun yanında şu konuya da açıklık getiriyim malum bir yandan da KOG çevirisine devam ettiğim için, ISSTH başladığından beri garanti bölüm düzenini haftada 5 bölüm olarak tuttum ve bundan sonra da böyle devam edeceğim. Ayrıca sizin fikirlerinizi de almak istiyorum Premium sistem duyurusundaki hangi sisteme göre gidelim sizce aylık sistem mi yoksa toplu sistemi mi? Yorumlarda fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim.  






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44226 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr