Bölüm 61: Güney Diyarındaki Sarsıcı Olay

avatar
11328 29

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 61: Güney Diyarındaki Sarsıcı Olay


 

Bölüm 61: Güney Diyarındaki Sarsıcı Olay



Göklerden yeri göğü inleten bir gümbürtü duyuldu.



Sesin kaynağı yakın değildi, oldukça uzaklardan kabarmış gibi göründü. Sadece Meng Hao ve diğerlerine doğru yönelmemişti, bütün Zhao Ülkesini kaplamıştı. O sırada ülkede bulunan bütün Gelişimciler bu heybetli gürlemeyi duymuştu.



Ortaya çıkan kırmızı parıltı o kadar büyüktü ki ne kadar alanı kapladığını söylemek güçtü. Sanki bütün gökyüzü kızıla boyanmış gibiydi. Neler olduğunu kimse bilmiyordu.



Zhao Ülkesi ve onun Gelişimcilerinden uzakta, Güney Diyarının ortasında, gökyüzünde devasa bir çatlak ortaya çıkmıştı.



O Göksel Çatlaktı!



Gümbürtüler daha da yoğunlaştı, sadece Zhao Ülkesi değil bütün Güney Diyarı boyunca dalgalandı. Güney Diyarındaki her yer, her tarikat, her klan eninde sonunda bu sesi duydu.



Meng Hao’nun yüzü değişti. Vücudundan kabaran siyah auranın hızının arttığını görünce şok oldu. Daha hızlı ilerledi, vücudu parıldayan bir ışık ışınına dönüştü.



Yan Ziguo ve diğerleri ise dehşete kapılmıştı. Kalpleri hızlanmış ve aniden Gelişim merkezleri dengesini kaybetmişti, sanki bu Gelişim merkezleri vücutlarından uçup gidecek gibiydi.



O sırada Zhao Ülkesi dağlarında, üç büyük tarikattan biri olan  Soğuk Rüzgar Tarikatının etrafında kalın bir sis perdesi girdap gibi dönüyordu. Gürleme sesleri duyulduğunda sis kudurdu ve dağların zirveleri titredi. Tarikatın içinde yüzlerce soluk yüzlü öğrenci şok içinde gökyüzüne baktı.



Tarikatın arkasındaki bir dağda, Nüve Formasyonu aşamasında olan Tarikatın en güçlü iki üyesi uyandı ve gizli odadan çıktılar. Hemen uçtular ve havada durarak gökyüzüne nefessiz bir şekilde baktılar. Gelişim merkezleri hızla dönüyordu. Çok uzaklarda neler olduğunu bilmeseler de, göklerden gelen devasa ve ezici bir baskının varlığını hissedebiliyorlardı. Ve ayrıca sıra dışı gelişim merkezleri sayesinde göklerin yarılışını hissedebildiler.



Ne oldu? Gürültü Güney Diyarının merkezinden geliyor. İmkansız! Bu kadar uzak mesafeden, ses nasıl buraya kadar ulaşabilir!?



Tarikatın Temel Kurulumu aşamasında olan beş Kıdemlisi hemen uçarak onların arkasında sıraya girdiler. Onların yüzleri soluktu ve vücutları titriyordu.



Zhao Ülkesinin diğer büyük tarikatlarından birinde, Nezih Akşam Tarikatında, iki tane Nüve Formasyonu Tuhaf ve dört tane Temel Kurulumu aşamasındaki Kıdemli havaya uçtu, Göklere doğru uyuşmuş gibi bir bakış attı. Tüm gökyüzü kızıla boyanmıştı, sanki alev alev yanıyor gibiydi. Bu görüntü onları şok etti.



Bu… da ne..?



Sadece o iki tarikat değil, aynı zamanda Sarmal Dere Tarikatı da sesi duymuştu ve göklere doğru dehşet içinde bakmışlardı. Tarikatın Nüve Formasyonu Tuhafı titriyordu. Onun Gelişim merkezi engindi fakat uzaklara doğru bakıyor ve neler olduğunu merak ediyordu. Daha şaşırtıcı olan şey ise tüm gökyüzünü kaplayan alev alev görüntünün ortasında aniden sayısız yarık benzeri şekiller belirmişti.



Bu normal bir ses değil, aksi takdirde bütün Zhao Ülkesinde bu kadar hızlı yayılamazdı. Onun hızı… Bu ses her şeyin kökünü kazıyabilir!



Diğer çevre ülkelerde bulunan tarikatlardaki durum Zhao Ülkesi Tarikatlarıyla aynıydı. Güney Diyarının uzak bölgelerinde, beş büyük Tarikatın ve üç büyük Klanın Patrikleri de engin Gelişim merkezleriyle Göklerden inen bu devasa baskıyı hissetmişti. Güney Diyarının merkezindeki olanlar, diğerlerinin göremediğini görebiliyordu.



Gökyüzünde devasa bir çatlak vardı. İnsanların yüzlerini inanamayan bir ifade dolmuştu.



O gün, o an, Güney Diyarı büyük bir kargaşa içine girdi. Sayısız Gelişimci havaya uçmuş ve çok sayıda uzman yukarıya dehşet içinde bakmıştı. Gökyüzünde ortaya çıkan bu tuhaf işaret herkesi tepeden tırnağa şok etmişti.



Meng Hao olabildiğince hızlı uçuyordu, o sırada da siyah aura öncekinden daha fazla dışarı çıkıyordu, sanki bir çağrıya cevap veriyor gibiydi. Bu, gökyüzündeki tuhaf işaretle birleşince, Meng Hao korkudan neredeyse aklını kaçıracak gibi oldu. Uzun bir dağın zirvesine ulaşana kadar en yüksek hızıyla uçtu. Daha sonra orada durarak Göklere doğru baktı.



Uzaklarda, Gökler sanki yavaş yavaş yarılıyor gibi göründü. Daha sonra kara bir parıltı yayılarak yeri ve göğü simsiyah bir karanlıkla doldurdu.



Bir anlık süre geçtikten sonra Güney Diyarı sallanmaya başladı, sanki sağlam bir güç onu tam ortasından sallıyor, dışarıya doğru sarsıntı dalgacıkları gönderiyor gibiydi. Dağlar parçalandı ve topraklar sarsıldı.



Güney Diyarı oldukça büyüktü, bu yüzden bu etkinin yayılması zaman aldı. Merkezde başlamıştı ve daha sonra sınırlara kadar dört bir yana yayılmıştı. Dağlar çökmeye devam etti, ama Zhao Ülkesi çok uzakta olduğu için oradaki reaksiyon çok güçlü değildi. Bu bölge sadece yedi gün kadar sonra ufak çaplı depremler tecrübe etmişti.



Fakat bu bile Zhao Ülkesi Tuhaflarını şok etti. Onlardan bazıları daha önce Güney Diyarının merkez bölgesine gitmişti ve ne kadar uzakta olduğunu biliyordu. Devasa bir deprem bile yedi günlük seyahatle Zhao Ülkesine ulaşamazdı.



Bu yedi gün içinde, bir söylenti tüm Güney Diyarı boyunca bir yangın gibi yayıldı. Kısa süre sonra, herkes bu şok edici hikayeyi öğrenmiş oldu.



Gökyüzünden bir ceset düşmüştü!



Ve onun düştüğü yer Güney Diyarının üç Tehlikeli Bölgesinden biri olan Yeniden Doğu Mağarasının aşağı yukarı beş yüz kilometre uzağıydı!



Bu haber tüm Güney Diyarında büyük bir sansasyon yaratmıştı ve herkesi hararetlendirmişti. Hatta söylentilere göre Batı Çölünden gelen uzmanlar bile bunun için Güney Diyarında toplanıyordu.



O ceset hangi uzmana ait? O Göklerden düşmüş. Denilenlere göre… Göklere ancak Ebediyete Yükselişten sonra adım atabilirsin! Yankılanan gürleme ölmeden önce o cesetten yayılmış olabilir mi!?



Ebediyete Yükseliş mi? Bu kelimeyi söylemek kolay, ama antik kayıtlara göre Güney Diyarından şimdiye kadar sadece 7-8 kişi bunu başarabilmiş. O ceset… Oldukça dehşet verici. Yere vurduğu anda yedi gün süren depremlere neden oldu.



Qi Yoğunlaştırma ve Temel Kurulumu, Nüve Formasyonu ve Gelişen Ruh, Ruh Bölme ve Tao Arayışı, en sonunda Ebediyete Yükseliş. Ölümsüzlüğe giden yolda toplam yedi aşama vardır. Ebediyete Yükselişi başarmak ve boşluğu ele geçirmek zordur. Çok çok zordur!



Bu haberler tüm Güney Diyarında yayılıyordu fakat Zhao Ülkesi biraz uzak ve ıssız yerde olduğundan söylentiler daha oraya ulaşmamıştı. Bu bilgiyi sadece büyük Tarikatlardan bir kaç Kıdemli öğrenmişti.



Meng Hao ise somurtkan bir yüzle dağların derinliklerinde yoluna devam ediyordu. Bu yedi günlük zaman diliminde vücudundaki ölüm aurası önemli ölçüde azalmıştı. Ama daha sonra tekrar önceki gibi sızmaya başlamıştı. Meng Hao’nun hesaplamalarına göre onun dağılması yirmi gün daha alacaktı.



Bu ölüm aurası oldukça can sıkıcı. Eğer o olmasaydı, işleri yoluna koyabilirdim.” Meng Hao’nun sıkıntılı bir ruh hali vardı. Yedi gün önce gerçekleşen nedeni bilinmeyen olay yüzünden Zhao Ülkesindeki bütün Gelişimciler ayaklanmış böylece Meng Hao sürekli gizlenmek zorunda kalmıştı. Hatta bir kaç kez fark edilmiş ve tehlikeli bir durumun içine düşmüştü.



Her seferinde kendini kurtarmanın bir yolunu bulmuştu. Normalde öldürmeyi seven biri değildi fakat son zamanlarda sık sık öldürme arzusunun kabardığını hissediyordu.



Bu olmayacak. Eğer birini öldürmek zorunda kalırsam, bu daha fazla problemi beraberinde getirecek. Sadece saklanmak en iyisi.” Meng Hao biraz düşündü ve daha sonra aniden yukarı baktı. Karşısında kalabalık bir dağ silsilesi vardı, her yer sessizdi. Meng Hao durdu ve etrafına baktı ancak neden her yerin bu kadar huzurlu olduğuna dair bir ipucu bulamadı.



İçinde kötü bir his vardı. Kaşlarını çattı, depolama çantasına vurarak değerli yelpazeyi çıkarttı ve ormana doğru fırladı.



Bir çarpma sesi vardı, rüzgarla birlikte savrulan yapraklar tüm bölgede hışırdıyordu. Daha sonra her şey tekrar dinginliğe eriyordu, herhangi tuhaf bir şey yoktu. Fakat Meng Hao’nun yüz ifadesi değişti. Yedi gün önceki olay şok ediciydi, ama o zamandan beri işler sakinleşmişti ve bölgedeki vahşi hayatlarda herhangi bir ölüm olmamıştı. Biraz önceki gürültünün bazı hayvanları kaçırması lazımdı fakat hiçbir hareketlilik olmamıştı.



Meng Hao hiç tereddüt etmeden değerli yelpazeyle birlikte ileri fırladı, bu sefer farklı bir yöne gitti. Biraz sonra soğuk bir homurtu duyuldu ve çevredeki bazı dağların zirvesinde siyah ışınlar yükseldi. Bu siyah ışınlar birbirine bağlanarak tüm bölgeyi bir mühür gibi sardı.



Meng Hao mühürlü bölgedeydi, tam ortasında değildi ve kıyıya yakın taraftaydı. Eğer biraz önce dikkatli olmasaydı ve ilerlemeye devam etseydi, tam merkezinde olacaktı.



Sekiz figür ortaya çıktı, vücutları bulanıktı. Kısa süre sonra grup görünür hale geldi. Meng Hao biraz önce onları gizleyen tuhaf, su benzeri kalkanı hissedememişti.



Sekiz kişi; altı erkek, iki kadın. Kadınlardan biri uzun beyaz bir elbise giyiyordu ve yüzü soluktu. Ellerinde deniz mavisi bir inci tutuyordu. İncinin yaydığı su benzeri dalgacıklar onun varlığını gizlemesine yardım etmişti. Ayrıca inci çatlaklarla doluydu; görünüşe göre tek kullanımlık bir hazineydi.



Kadın Meng Hao’ya yaklaşmadı, onun yerine mesafesini korudu. Diğerleri ise Meng Hao’ya hızla yaklaştılar ve etrafını sardılar. Onlardan biri Yan Ziguo idi.



Meng Hao’nun yüzü kararmıştı ve etrafını saran Gelişimcilere soğukça bakıyordu. Yan Ziguo’nun etrafında bir öldürme havası dönüyordu, ama onun Gelişim merkezi gruptaki en yüksek olan değildi. En yüksek Gelişim merkezine sahip kişi yerde durmuyordu. Meng Hao’nun üzerinde, havadaki bir uçan kılıcın üstündeydi. Bu kişi gök mavisi bir Taoist cübbesi giymiş orta yaşlı bir adamdı. Gözleri sakindi, ama yüce bir üstünlük havasına sahipti.



Gelişim merkezi ise Qi Yoğunlaştırma aşamasının dokuzuncu seviyesindeydi!



Zhao Ülkesindeki Tarikatlar arasında dokuzuncu seviyede olan kişiler eşsiz bir pozisyona sahipti. Eğer altmış yıllık bir zaman zarfında başarılı bir şekilde Temellerini kurabilirlerse, Tarikat Kıdemlisi olabilirlerdi. Eğer altmış yılda Temel kuramazlarsa, İç Tarikat öğrencisi olmaktan çıkıp Onurlu Muhafız olurlardı.



Eğer Shangguan Xiu güçlü olduğunda Reliance Tarikatının bir üyesi olsaydı, Onurlu Muhafız yerine bir Kıdemli olacaktı.



Orta yaşlı adam daha iki yıldır dokuzuncu seviyedeydi. Onun geleceğinin sınırsız olduğu söylenebilirdi. Eğer Temelini kurmayı başarırsa, tamamen başka bir kimliğe bürünecekti.



Akıllısın.” dedi Yan Ziguo soğukça. “Eğer öyle olmasaydın, Mor Felek Tarikatını dolandıramazdın. Merkezinde olmasan bile, bu büyünün alanına girdiğinde artık ölüsün demektir. Ne de olsa Kıdemli Kardeş Liu burada ve senden gerçek hazineyi alacağız. Bunu yaptığımızda belki cesedine elimizi sürmeyiz.” Meng Hao’nun değerli yelpazesine doğru aç gözlü bir şekilde baktı. Son günlerde Meng Hao hakkında çok şey öğrenmişti, bunlara Sun Hua’nın söylediği Mor Felek Tarikatı ticaretine dair detaylar da dahildi. Artık Meng Hao’nun eşyalarını daha da fazla arzuluyordu.



Meng Hao’nun yüzü sertti ve Yan Ziguo’ya bakmamıştı bile. Bunun yerine dokuzuncu seviye Gelişimciye bakıyordu.



O Yan Ziguo’nun bahsettiği Kıdemli Kardeş Liu idi. Görünüşü sıradandı ve konuşmuyordu; bunun yerine uçan kılıcın üstünde duruyor, güçlü bir aura yayıyordu. Meng Hao onun gücünü hissettiğinde göz bebekleri büzüldü.



Eğer Meng Hao’nun hazinelerini istiyorsanız...” dedi soğukça. “... Bunun bedelini ödemek zorundasınız.” Depolama çantasına vurdu ve hemen gümüş bir ışık fırladı. Bir anda Meng Hao’nun elinde gümüş bir mızrak belirdi. Meng Hao onu yanındaki değerli yelpazenin ortasına dikti, mızrak doğrudan yukarı bakıyordu.



Bu gümüş mızrak ortaya çıktığı anda, herkesin dikkatini çekti. Kıdemli Kardeş Liu’nun bile gözleri titreşti ve mızrağın üzerinde durdu.



Herkesin gözleri mızrağa odaklanmışken Meng Hao’nun gözleri parladı ve resim tomarını fırlattı. Resmin içinden uluma sesleri akarak dışarı çıktı ve üç tane sis hayvan ortaya çıktı. Bu hayvanlar ileriye, insan grubuna doğru hücum etti.



Bu ani kaostan faydalanan Meng Hao hızlıca büyü örüntüleri oluşturdu ve siyah bir ışın tarif edilemez bir hızla fırladı. Yan Ziguo’nun kalbi yerinden oynadı ve arkasındaki büyülü eşyanın neden olduğu ışıl ışıl parıltıdan sıyrılmaya çalıştı. Fakat daha azıcık hareket edebilmişken siyah ışık onun kafasına, tam kaşlarının arasına gömüldü.



Bu Cehennem Dövüşü Çivisiydi!



Ve bu Meng Hao’nun mizacıydı. Saldırmak iyi bir şey değildi. Ama saldırdığında, ilk saldıran kişi olmalıydı! Yan Ziguo ölümünü arıyor gibiydi, bu yüzden Meng Hao onu yeraltı dünyasının sarı kaynaklarına gönderecekti!



 

 






Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43990 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr