Bölüm 168

avatar
9440 22

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 168


Bölüm 168: Xiao Klanının Göl Hediyesi



Biliyorsun, bu yanlış. Bu ahlak dışı. Bir şeyleri öyle fırlatıp atamazsın. Ya küçük bir çocuğa gelseydi? Günaha girecektin. Bir çocuğa gelmese bile göldeki bir balığı vurabilirdin, ya da belki bir karidesi. Dinle. Beni dikkatli çıkartmalısın. Mesela…” Şapka öğüt verici konuşmasına aralıksız devam etti.



Meng Hao kaşlarını çattı, Xu Luodi ise hayretle bakıyordu. Onun çevresindeki Klan üyeleri şapkaya inanamaz gözlerle bakıyordu. Bir an sonra, Xu Luodi’nin yüzü gerildi. Bu Erken Temel Kurulum Gelişimcisinin bunu bilerek yaptığına dair bir hissiyata kapılmaya başlamıştı.



Yeter!” dedi Xu Luodi. “Burası kafana göre girip çıkabileceğin bir yer değil. Eğer gerçeği söylemezsen, zor kullanacağım.” Xu Luodi bu herifin buraya Xiao Klanına yardım için gelip gelmediğinden emin değildi, ama o an Meng Hao oldukça can sıkıcı olmaya başlamıştı. Daha da önemlisi Meng Hao’nun Gelişim Merkezi Erken Temel Kurulum aşamasındaydı. Onu yakaladıktan sonra buraya gelme amacını öğrenebilirdi.



Xu Luodi sözünü bitirmesiyle birlikte yürümeye başladı. Sağ elini kaldırdı ve koyu kırmızı bir parıltı ortaya çıkarak kırmızı bir kırbaç şekline büründü. Kırbaç havada ileri geri salınırken çıkardığı sesler havayı dolduruyordu. Kırbacın ucunda acımasız, çatal dilli bir yılan başı belirdi. Bu yılan başı doğrudan Meng Hao’ya doğru fırladı.



Xu Luodi hamlesini yaptığı an, arkasındaki Xu Klanı üyeleri çok heyecanlandı. Klan Lordu ne zaman bir saldırı yapsa, zafer kazanırdı; bunu daha önceki tecrübelerinden biliyorlardı. Bu Erken Temel Kurulum Gelişimcisini yere paspas yapmasını dört gözle bekliyorlardı.



Meng Hao adama soğuk bir bakış attı. Siyah Elek Tarikatının Kutsal Topraklarında Xu Qing’i korurken, böyle çok Gelişimciyle karşılaşmıştı. Elini kaldırdı ve içindeki koyu kırmızı meyveyi yere doğru attı.



Meyve yere indiği anda toprağa gömüldü. Aniden, zemin sallanmaya başladı. Koyu kırbaç tam Meng Hao’ya yaklaştığı anda havayı bir gürleme sesi doldurdu. Meng Hao’nun önündeki zemin patlayarak koyu kırmızı sarmaşıklar dışarı fırladı. Bu sarmaşıklar havada onlarca metre yükseldiler ve Orta Temel Kurulum aşamasına denk güç dalgaları yaydılar. Sarmaşık ortaya çıktığı anda kırbaca doğru fırlamışlardı.



Bir patlama yankılandı. Kırbaç, tek bir darbeye bile direnemeden yerle bir oldu. Ardından acımasız sarmaşıklar ağızlarını açarak Xu Luodi’ye doğru fırladılar.



Adamın yüzü düştü ve arkasındaki Klan üyeleri buna inanamadı, Xu Luodi’den bile daha şaşkın haldeydiler. Xu Luodi üzerine doğru gelen ondan fazla sarmaşığı görünce panikle çığlık attı. Gözleri kısıldı ve aniden göbek deliğine bastırdı. Tükürdüğü bir ağız dolusu kan bir sise dönüştü. Bu sis daha sonra kan renkli bir kafa şeklini alarak sarmaşıklarla çarpıştı.



Bir patlama sesi daha yankılandı ve Xu Luodi’nin yüzü kireç gibi oldu. Arkasındaki soluk yüzlü Klan üyelerine doğru bir kaç adım sendeledi, hepsi de bir ağız dolusu kan tükürmüştü.



Bir Şaman Gelişimcisi!” nefesi kesilen Xu Luodi bir kez daha geriye çekildi.



Bu tepki sadece ona has değildi. Xiao Chang’en’in de gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Diğer Xiao Klanı üyelerinin de yüzleri titreşmişti. Xiao Chang’en’in yanındaki genç kadının ise nefesi hızlanmıştı.



Bir Şaman Gelişimcisi olsan da, Ruh Kölen sadece Orta Temel Kurulum aşamasında….” Adamın gözleri öldürme arzusuyla doldu. Bir Şaman Gelişimcisiyle yüzleşirken en önemli şeyin Ruh Kölesi olduğunun oldukça farkındaydı. Böyle Gelişimciler zayıf vücuda sahip olurdu ve başlarının kesilmesinden korkarlardı. Fakat, adam sanki bir pençe boğazına kenetlenmiş gibi sözünü bitiremeden durdu.



İlerde daha fazla toprak püskürerek başka bir sarmaşık daha ortaya çıktı. Bu sarmaşık mor renkliydi ve diğerlerine göre iki kat daha kalındı. Bu sarmaşık ortaya çıktığı anda Geç Temel Kurulum aşamasına denk bir güç yaydı.



Sarmaşık normalde böyle değildi; fakat Meng Hao onu kendi kanıyla damgalamış ve mutasyon geçirmesini sağlamıştı. Şimdi Geç Temel Kurulum kuvvetinde bir gövdeye sahipti.



Defol!” dedi Meng Hao sakince. İfadesi hiç değişmemişti, aslında başından beri hiçbir endişe duymamıştı. Kutsal Topraklardayken Gelişen Ruh Gelişimcilerinin elinden kaçtığını göz önüne alınca, Geç Temel Kurulum Gelişimcileri bile ona önemsiz gelirdi.



Onun sözlerini duyan Chang’en’in yüzü titreşti ve endişe hissetti. Tam konuşmaya hazırlanırken Meng Hao’nun sırıtışı onu geçici olarak engellemişti.



Xu Luodi’nin ifadesi titreşti ve ardından etrafında döndü. Elbise kolunu fiskeledi ve Klan üyeleriyle birlikte uzaklara doğru fırladı. Adamın gözleri zehirli bir kinle doluydu. Fakat bu kin Meng Hao’ya değil Xiao Klanınaydı. Artık Meng Hao’yu yardım için çağırdıklarından emin olmuştu.



Meng Hao onların gidişini aynı ifadesiyle izledi. Sarmaşıklarını da geri çağırmadı. Biraz önceki sırıtışıyla Xiao Chang’en’e baktı.



Yoldaş Taoist…” dedi Xiao Chang’en, “Yardımın için çok teşekkürler. Ben, Xiao, köşeye sıkışmıştım. Seni sıkıntıya düşürdüğüm için özürlerimi kabul et…” Adam ellerini kenetledi ve Meng Hao’ya derin bir selam verdi.



Dürüst insanların gizli kelimelerle konuşmaya ihtiyacı yoktu. Xiao Chang’en’in lafı dolandırmadan konuşması, Meng Hao’nun yüzünde bir gülümseme belirmesine neden olmuştu. İçine daldığı bu durumla ilgili detayları bilmiyor olsa da, özellikle biraz önce Xiao Chang’en’in yüzünde beliren heyecanlı gülümseme de dahil bir kaç ip ucu yakalamıştı. Bu yaşlı adamın Xu Klanı tarafından baskı gördüğünü anlamıştı.



Bu yüzden kimseyi öldürmemiş, Xu Luodi’nin kaçmasına izin vermişti. Bu durum Xiao Chang’en’i tereddüde düşürmüştü. Xu Luodi öfkeyle gitmişti ve bu öfke Meng Hao’ya değil, Xiao Klanınaydı.



Meng Hao problemi şimdilik çözmüştü ama er ya da geç Xu Klanı geri dönecekti. Ve o zaman Meng Hao burada olmazsa, Xiao Chang’en bir bedel ödeyecekti. Bu bedel sadece bir kız evlat ya da bir göl ile sınırlı kalmayacaktı.



Xiao Chang’en acı bir gülümsemeyle Meng Hao’ya tekrar baş selamı verdi. Onun yanındaki kız sessizdi, ardından durumu anlamıştı. O da Xiao Chang’en’e katılarak Meng Hao’yu selamladı.



Çok teşekkürler.” dedi, sesi çıtır ve melodikti.



O sırada Meng Hao’nun kafasındaki şapka dışında her şey sessizdi. “.... Ve sonra gidip beni nazikçe almalıydın. Beni ayağının altında ezmemelisin.” Aslında bu ses biraz önceki olaylar boyunca susmamıştı. Kelimeler bir nehir gibi aralıksız şekilde akıyordu.



Meng Hao kaşlarını çattı.



Yoldaş Taoist, lütfen beni affet.” dedi Xiao Chang’en. “Xu Klanının Ruh Gölüne göz dikmesi ya da ömrümün sonuna geldiğim için bana zorbalık yapmaları umurumda değil. Ama Klanımı tamamen yutmak istiyorlar…” Adamın yüzünde acı bir bakış belirdi. Aniden şiddetle öksürmeye başladı. Genç kadın hemen ileri adım attı, yüzü endişeyle doluydu.



Meng Hao Xiao Chang’en’e ve ondan yayılan yoğun ölüm aurasına baktı.



Burası neresi?” diye sordu sakince.



Bayım…” dedi genç kadın. “Kan Şeytanı Tarikatı ile Tek Kılıç Tarikatı arasındaki sınıra yakınız.” Sesi yumuşaktı, ama Meng Hao’ya bakan yüzü gerginlikle doluydu.



Bunu duyan Meng Hao depolama çantasına vurdu ve bir yeşim kayış çıkarttı. Onu bir süre inceledikten sonra yerini tespit edince kaşları çatıldı. Xiao Chang’en etrafı acımasız sarmaşıklarla çevrili Meng Hao’ya bakmaya devam etti. Dişlerini sıktı.



Yoldaş Taoist.” dedi adam, “Bu Ruh Gölünü sana hediye etmek istiyorum!” Genç kız da dahil bütün Klan üyeleri şaşkınlığa uğradılar.



Meng Hao kafasını kaldırdı ve Xiao Chang’en’e baktı. Ne bir düşünce belirtti ne de konuştu.



Ben eskiden Kan Şeytanı Tarikatının öğrencisiydim...” dedi Xiao Chang’en. “Ama yaralandım ve hayatımı zar zor kurtarabildim. Gelişim Merkezim ilerleyemez durumda ve ömrümde aynı şekilde. Korkarım ki birkaç yıllık ömrüm kaldı.



Bu Ruh Gölü eski nesil bir kıdemliden bana miras kaldı. Bu göl Xiao Klanının büyümesi için tek yoldur. Fakat, son zamanlar bir çok kişi bu göle gözünü dikmiş durumda. Onu Klan bünyesinde nasıl tutabileceğimi bilmiyorum. Göldeki ruhsal enerji çok bol değil ama aslında Ruh Köleleri için oldukça yararlıdır. Bu bölgede nefes egzersizi yapmak onlara oldukça iyi gelecektir.



Yoldaş Taoist, lütfen gölü kabul et.” Adamın sözleri samimiydi. Kalbi acıyla dolu olsa da, bundan başka bir çözüm aklına gelmiyordu. Onun Kan Şeytanı Tarikatıyla ilişkisi kesilmişti ve eski Kan Şeytanı Tarikatı öğrencileri tarafından kurulan Klanlar arasındaki mücadele ve dövüşlere katılamıyordu.



Tek seçeneği, Geç Temel Kurulum aşamasında bir Ruh Kölesine sahip olan bu Erken Temel Kurulum Gelişimcisiydi.



Üstelik…” diye devam etti. “Son zamanlarda Tek Kılıç Tarikatı ile Kan Şeytanı Tarikatı arasında sürtüşmeler oldu. Ara sıra büyük savaşlar patlak veriyor, ama burası bir savaş alanı değil ve diğer yerel Klanların ara sıra çıkardığı sıkıntılar dışında kimse buraya dikkat etmiyor…” Meng Hao’yu kalmaya ikna etmeye çalışırken kelimelerini özenle seçiyordu.



Meng Hao istemeden de olsa Siyah Elek Tarikatının peşinde olduğu nesneyi almak zorunda kalmıştı. Bu durumun onların öfkesini kabartacağı kesindi ve gizliden de olsa Meng Hao’yu arayacaklardı.



Acaba Kıdemli Kız Kardeş bu işe bulaştı mı…” diye düşündü içinden. “... Öyle olduğunu pek sanmıyorum.” Şu an en önemli önceliği Gelişim Merkezini yükseltmekti. Dördüncü Tao Sütununu şekillendirmesi gerekiyordu. Buna bir de Yetkin Temel ekleyince, beş Tarikat ve üç Klanın Tao Çocuklarıyla kafa kafaya dövüşebilir hale gelecekti.



Şu anda, herhangi bir seçilmişten daha üstün haldeydi ve işin aslı Güney Diyarındaki Temel Kurulum Gelişimcileri arasında en güçlü ilk on kişi arasında olabilirdi. Altıncı Tao Sütununu şekillendirdiğinde, herhangi bir Tao Çocuğunu yenebilir hale geleceğinden emindi.



Ne yazık ki şu an Yetkin Temele sahip olduğum için yer ve gökten ruhsal enerji özümseyemiyorum. Özümseme işlemini zorla yapacak bir yol bulsam bile yine de çok zor olacak… Tek yapabileceğim tıbbi haplar kullanmak. Ama bu da çok uzun süre işe yaramayacak.” Meng Hao kalbinden iç geçirdi. Yetkin Temel güçlüydü, ama kötü yanları da vardı. Fakat, eğer zamanda geri gidip tekrar seçme imkanı olsa yine Yetkin Temeli seçerdi.



Geç Temel Kurulum aşamasına ulaştığımda ne olacak…” diye düşündü, gözlerinde zar zor görülebilen bir parıldama oluştu. Uzun bir süre Xiao Chang’en’e baktıktan sonra kafasını hafifçe aşağı yukarı salladı.



Gölü sonra konuşabiliriz.” dedi Meng Hao sakince. “Burada bir kaç günlüğüne kapalı meditasyon için kalacağım. Lütfen beni rahatsız etmeyin. Dahası, klanın sahip olduğu bütün Ruh Taşlarını bana getirin.



Xiao Chang’en’in keyfi en başta yerine gelir gibi oldu ama ardından yüzünü acı bir gülümseme kapladı. Dişlerini sıktı ve kabul edercesine başını salladı.











Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44257 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr