Zaman geçti ama Meng Hao Ölümsüzün Mağarasından dışarı yarım adım bile atmadı. O dışarı çıkmak yada birini görmek istemiyordu. O Wang Tengfei’nin tüm dünyayı nasıl ona karşı çevirdiğini asla unutamayacaktı. Bağdaş kurup oturdu ve kanla kabuk bağlamış tırnaklarına baktı. Onun önceki uyuşmuş ifadesi büyük bir öfkeye dönüştü ardından da karanlıklaştı. Sonunda bir gün Ölümsüzün Mağarasının ana kapısı gıcırdayarak açıldı ve ay ışığı içeri döküldü.
Ay ışığının onun çehresini gizlediği kapı aralığında Kıdemli Kız Kardeş Xu duruyordu.
Meng Hao bir şey söylemedi ve o da bir şey söylemedi. Zaman geçti ve sonunda Kıdemli Kız Kardeş Xu konuştu. “İnzivaya çekildiğim meditasyonumu dün bitirdim.”
Meng Hao ayakta ellerini kenetleyerek onu selamladı.
“Wang Tengfei önemli bir arka plana sahip.” O sakince konuşmaya devam etti. “O Zhao Eyaletinden değil ve onun gelişim üssü Ki Yoğunlaştırmada 6.aşamada. Tarikat Büyükleri çoktan onun İç Tarikata terfi ettirmeyi seçti. Sen…..senin onu tahrik etmemen gerek.”
“Küçük Kardeş anlıyor.” Meng Hao gülümseyerek konuştu. İfadesi sanki olan şeyler hakkında düşünmekten vazgeçmiş gibi her zamanki durumuna dönmüştü. Ama buna rağmen gözlerinin derinliklerinde 16 yıllık hayatında asla ortaya çıkmamış bir şey vardı.
Bu diğerlerinin bilgisiz olduğu ve sadece kendisinin hissedebileceği kadar derine gömülmüş soğuk bir ışıktı.
“Ancak.” Kıdemli Kız Kardeş Xu konuştu. “Eğer o senin için daha fazla soruna neden olursa tek yapman gereken bu slip‘i parçalamak. Ben inzivaya çekilmiş şekilde meditasyon yapsam bile bunu hissedeceğim.” Kıdemli Kız Kardeş Xu elini salladı ve mor renkli bir yeşim slip Meng Hao’nun yanında ortaya çıktı.
(Ç.N: Slip kelimesine ne diyeceğimi bulamadım, tüm anlamları anlamsız kalıyor. Bende Çinceden resimlerini bulup attım :D )
“Getirdiğim 4 kişi arasında Dış Tarikata ilk terfi eden sensin. Kuzey Hizmetçi bölgesinde seninle beraber çalışan arkadaşında bugün terfi ediyor. Yarın şafakta o kayıt olmak için Dış Tarikata gelecek.” O bunları söyledikten sonra ayrılmak için döndü.
“Çok teşekkürler Kıdemli Kız Kardeş. Kıdemli Kız Kardeş benim sormak istediğim bir soru var. Sizin bunu bana açıklayabileceğinizi umuyorum. Benim gelişim üssüm Ki Yoğunlaştırma da 4. seviyede benim doğuştan gelen yeteneğimi göz önüne aldığınızda 7.seviyeye ulaşmam ne kadar sürecektir?”
“Bir yıldan daha kısa sürede 4. seviyeye ulaştığına göre gelişim yaparken oldukça şanslı bir şeyle karşılaşmışsın gibi görünüyor. Bana bunları açıklamana gerek yok, bende bunu sormayacağım. Böyle bir şans olmadan en hızlı şekilde 10 yıl, en yavaş da yarım atmış yıllık bir döngü sürebilir. Özellikle altıncı seviye olmak üzere, dört ve sekizinci seviyelerin hepsi darboğazlardır. Biraz şans olmadan 7.seviyeye geçmek çok zordur.”
(Ç.N: Darboğaz seviye engeli gibi bir şey. Orada kalıyorlar geçmek istiyorlar ama geçemiyorlar falan. Başka noveller de kesin görmüşsünüzdür böyle şeyler. Gerçi diğer novellerde başroller hiç darboğaza takılmıyor özel oluyorlar :D)
“Bu herkes için böyle mi?”
“Herkes için böyle.” o konuştuktan sonra ayrıldı. Meng Hao bağdaş kurup oturdu ve gözlerinde keskin bir bakış parladı.
Bir saat sonra kalktı ve günlerdir ilk kez Ölümsüz’ün Mağarası’ndan çıktı. Mevsim yeniden değişmişti ve birkaç gün içinde sonbahar gelecek gibi görünüyordu. Yapraklar renklerini değiştirmeye başlamıştı ve rüzgar dağlarla vadilerin arasında sürükleniyordu.
Parlak ayın altında Meng Hao küçük bir yolu kullanarak vahşi dağlara girdi. Her şey çok sessizdi ve tek duyulan şey Meng Hao Kuzey Dağına doğru giderken düşen yaprakların nazik hışırtısıydı.
O Şişko’yu görmeye gitmek istiyordu. Tüm Tarikatta onun tek arkadaşı oydu.
(Ç.N : Şişko Çin de aşağılama anlamı taşımayan bir sözdür. Batı da olan ülkelerdeki insanların aksine oradaki insanlar kilolarını kafaya takmazlar. Biri şişko ise bundan gurur bile duyabilir.)
Kuzey Hizmetçi Bölgesi gece geç saatte sakindi. Meng Hao oraya yaklaşırken havayı dolduran, hizmetçi olduğu 4 ay boyunca alıştığı havayı dolduran bir tür özel horlama duydu.
Kuzey Hizmetçi Bölgesine başkanlık eden at suratlı genç bir adam büyük bir kayanın üstünde bağdaş kurup oturuyordu. O aniden gözlerini açtı ve şaşırmış bir şekilde Meng Hao’ya baktı. Ardından hemen ayağa kalktı ve ellerini kenetleyip Meng Hao’yu selamladı.
“Selamlar Büyük Kardeş Meng.” Son zamanlarda Meng Hao hakkında bolca dedikodu olmuştu ve tabi ki at suratlı genç de bunları duymuştu.
“Formaliteye gerek yok Büyük Kardeş. Ben eski bir dostu görmek için buradayım.” Meng Hao at suratlı gencin gelişim üssüne göz attı ve onun Ki Yoğunlaştırma da 3.seviyede olduğunu gördü. Sanki bir kaç yıldır orada sıkışmış gibi görünüyordu.
Büyük Kardeş At Surat başıyla onayladı. Meng Hao Kuzey Hizmetçi bölgesine adım attığında o yeniden bağdaş kurup oturdu ve yüzünde garip bir ifade oluştu. Sessizce iç çektikten sonra yeniden gözlerini kapadı.
(ÇN : Cidden Büyük Kardeş At Surat yazıyor :D)
Meng Hao avluya girdi ve Doğu 7. Evi buldu. O yaklaşırken havayı Şişko’nun horlama sesleri doldurdu. O içeri girer girmez yüzünü garip bir ifade doldurdu ve son zamanlarda kalbini dolduran, yerinde durmayan bir duygu dağılmaya başladı.
Şişko sırt üstü yatarken horluyordu. Odadaki diğer yatak duvardan bir kenara itilerek küçük bir boşluk oluşturulmuştu.
Bu boşluğun içinde kendine Büyükbaba Kaplan diyen koca bir adam derin uykudaydı. Her ne kadar o uyuyor olsa da, yüzü sanki rüyasında korkunç bir şeyle karşılaşmış gibi korkudan kırışmış görünüyordu.
Ahşap yatağı çok sayıda ısırık izleri ile kaplanmıştı ve hatta bazı yerleri darmadağın olabilecek kadar çiğnenmişti. Ahşap masa çoktan tarih olmuştu ve Meng Hao onun çoktan tamamen yenmiş olduğunu hayal edebiliyordu. Duvarlarda bile ısırık izleri vardı. Bunların aksine Şişko’nun yatağı ısırılmamış, kalmıştı.
(Ç.N : Aç gördüm ama bu kadar aç görmedim. Adam masayı yemiş ya :D:D)
Köşedeki koca adam titredi ardından sefil bir çığlık attı. Onun kabus sancıları çektiği açıktı. Bir deri bir kemik kalmış görünüşü ve gözlerinin altındaki koyu halkalara bakıldığında son zamanlarda iyi uyuyamadığı anlaşılıyordu. Meng Hao onun yaşadığı işkenceyi ve onu bu duruma sokan sefil koşulları sadece hayal edebiliyordu.
Görünüşe göre onun çığlığı Sisko’yu uyandırmıştı. Şişko kalkıp rahatsız olmuş şekilde etrafına baktı ardından Meng Hao’yu gördü ve aniden heyecanlandı.
“Vahşi tavuk! Hiç vahşi tavuk getirdin mi?”
(Ç.N : Gelmiş geçmiş en aç karaktere selam olsun :D)
Meng Hao ona baktı ve gülümsemesini engelleyemedi.
O her zamanki gibi yuvarlaktı ve görünüşe göre biraz bile zayıflamamıştı. Aslında daha da şişmanlamış gibi görünüyordu. Dişleri de yaklaşık yarısı kadar daha uzamıştı ve o konuştuğunda dişleri parlakça parlıyorlardı.
“Ben senin Ki Yoğunlaştırma da 1. Seviyeye ulaştığını duydum.” Meng Hao gülümseyerek konuştu. “Bu yüzden seni görmeye geldim. Aceleyle geldiğimden tavuk yakalayacak zamanım olmadı.” Meng Hao onun yanındaki yatağa oturdu ve onun dişlerini inceledi.
Şişko gelişim üssü ile gurur duyarken konuşmaya başladı. Meng Hao fazla bir şey söylemedi ve bunun yerine onun Geveze sohbetini dinledi. Çok geçmeden Ay düşmeye ve Güneş yükselmeye başladı. Meng Hao’nun kalbindeki yaralarda dağılmaya ve geride sadece izlerini bırakmaya başladı. Ölümsüz’ün Mağarası’ndaki tırnakları ve gözlerindeki soğuk bakış Meng Hao’nun içinde eriyip birleşerek daha olgun bir görünüş oluşturmuştu.
Şafakta Meng Hao Şişko ile birlikte ayrıldı. Büyükbaba Kaplan onların gidişlerini izlerken gözyaşları sel olup aktı. Bu göz yaşları Şişkoyu etkiledi ve onlar avludan çıkmadan önce geri koşarak Büyükbaba Kaplanı kucakladı, ardından ona bir şeyler söyledi. Onun söylediği şey koca adamın yüzünün solmasına ve bedeninin titremesine neden oldu.
“Ona ne söyledin?” Meng Hao Dış Tarikata ulaşmak üzere olduklarında sordu.
“O iyi bir insan. Sen hizmetçi bölgesinden ayrıldıktan sonra o benim arkadaşım oldu. O ben ayrılıyorum diye üzülüyordu ve ben buna dayanamadım.” Şişko’nun yüzünde acı dolu bir ifade ortaya çıktı. “Ben onu sık sık ziyarete geleceğimi söyledim. O sert biri gibi görünüyor…” Şişko duygusal olarak devam etti. “…ama o aslında biraz korkak. O uyuduğunda her zaman kabus görüyor. Zavallı adam.”
(Ç.N: Abi çok iyi değil mi :D Tam başrol olacak tip :D )
Meng Hao bir şey söylemedi yada o adamla ilgili bir şey sormadı. Onlar Dış Tarikatta yürürlerken insanlar Meng Hao’ya garip ifadelerle bakıyorlardı ve sanki ona değer biçiyorlar gibiydiler.
“Eh? Görünüşe göre Dış Tarikatta ünlüsün Meng Hao.” Şişko heyecanla konuştu. “Herkes sana bakıyor.” Zihninde arkasında Meng Hao olduğu için az sayıda insanın ona zorbalık yapmak isteyeceğini düşündü.
Meng Hao gülümsedi ama açıklamadı. Onlar neredeyse Hazine Köşküne geldiklerinde Meng Hao yürümeyi kesti ve Şişko’nun binaya yaklaşmasını izledi.
Yaklaşık yarım tütsü yanma zamanı içinde Şişko heyecanla binadan çıktı. Elinde balık benzeri pullarla kaplı kısa bir kılıç vardı. O biraz bile keskin değildi bunun yerine kaba sabaydı.
“Meng Hao aldığım hazineyi gördün mü? Bu gerçekten harika bir hazine.” Şişko kılıcı havada salladı. Meng Hao tam ona bunun ne için kullanılabileceğini soracakken Şişko ağzını açtı ve dişlerini kılıçla törpüledi. Bir kazıma sesi duyuldu ve Meng Hao ağlaması mı yoksa gülmesi mi gerektiğini bilemedi.
(Ç.N: Yok artık ya asdgasdda)
“Bu gerçekten harika!” Şişko konuşurken sesi giderek heyecanlandı. “Benim dişlerim giderek uzuyor ve ben sürekli onları törpüleyecek bir şey arıyordum. Ama ne zaman bir şey bulsam birkaç gün içinde kırılıyordu. Ben bu hazineyi onları sonsuza kadar törpülemek için kullanabilirim!”
Meng Hao ona Dış Tarikatın çevresini gösterdi. Hatta ona Ölümsüz’ün Mağarası’nda onunla birlikte kalmasını teklif etti ama Şişko bunu reddetti. O uzun süredir oda arkadaşıyla kalıyordu ve artık kendi yerinin olmasını istiyordu bu yüzden Meng Hao ne derse desin o reddediyordu. Onun evine geldiklerinde Şişko tamamen memnun görünüyordu.
Meng Hao gece derinleştiğinde onun yanından ayrılıp Ölümsüz’ün Mağarası’na döndü ve bağdaş kurup oturdu.
Zaman aktı ve hızlıca 3 ay geçti. İki ay önce Meng Hao düşük seviye halk bölgesinde tezgahını yeniden açmıştı ve belki de Wang Tengfei ile arasında olan şeyler yüzünden onun için bir soruna neden olan kimse yoktu. Çok geçmeden işi kendini toparladı.
Çok geçmeden tekliflerine sihirli eşyalarda ekledi ve işi daha da büyüdü. Ama artık şirketinde birden fazla kişi vardı. Onun yanında bir uçan kılıçla sürekli dişlerini törpüleyen şişman bir genç vardı. O bu iş için iyi bir sağduyuya sahipti ve sürekli halk bölgesindeki eşyalara seyyar satıcılık yapıyordu. Çok geçmeden o bu işteki ana güç olmuştu. Kendi içeri giremeyen Meng Hao’nun işbirliğiyle birlikte onlar oldukça fazla kar elde etmişlerdi.
Bir gün kış düştüğünde ve kar taneleri gökyüzünü doldurduğunda Meng Hao platonun kenarında bağdaş kurup oturuyor ve meditasyon yapıyordu. Aniden Şişko bağırdı ve bir kişiyi yakalayıp onu Meng Hao’ya doğru sürükledi.
“Meng Hao, Meng Hao bak burada kim var!”
—-ÇEVİRMEN NOTU—-
Sülo savaş mı istiyorsun? Kamooon Top sende artık bakalım diğer bölüm ne zaman gelecek :D
Şişko kimi getirdi? Diğer bölüm ne zaman gelecek? Şişko neler yapacak? Şişko ve dişleri çok şekil değil mi? En aç karakter Şişko mu? Merak mı ediyorsunuz? O zaman bekleyin okuyun ve öğrenin…
Epik Novel © 2017 | Tüm hakları saklıdır..