Bölüm 183

avatar
8967 24

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 183


Bölüm 183: Bu Utangaç Suratı Görmeyeli Ne Kadar Oldu?



Meng Hao’nun ifadesi her zamanki gibiydi. En ufak bir değişim yoktu. Sakin bakışlarını yan yana duran Li ve Zhao Shanyue’ye çevirdi.



Chen Gang öfkeli görünüyordu. Kıdemli Kardeş Li ve Zhou Shanyue’nin iyi ilişkiler içinde olduğunu biliyordu ve ikisi de onu pek sevmiyordu. Uçan hançeri sayesinde şimdiye kadar ona bir şey yapamamışlardı.



Fakat, Meng Hao’nun yanında olması bu sinsi ikili karşısında oldukça zorluk yaşamasına neden oluyordu.



Eğer dövüşmek istiyorsanız, ikinize karşı dövüşebilirim ne dersiniz?” dedi Chen Fan soğukça.



Yoldaş Tarikat öğrencileri olarak, birbirimizden öğrenecek pek bir şeyimiz yok.” dedi Li isimli adam gülerek. “Bu yabancıdan bir kaç hareket öğrenebilir miyim diye merak içindeyim. Küçük Kardeş Chen, cidden bu işe karışmayacaksın değil mi?



Chen Fan soğukça homurdanarak Meng Hao’yu oradan uzaklaştırmak için çekiştirdi. Meng Hao ise gülümsedi. Bu olayı oldukça eğlenceli bulmuştu. Fakat, Chen Fan onu güvende tutmak istiyor gibiydi ve Meng Hao onun iyi niyetini reddetmek istemiyordu. Tam Chen Fan ile birlikte gitmek üzereyken Zhou Shanyue’nin karanlık sesi çınladı.



Eğer korktuysan bunu anlayabiliriz.” Çevredeki bütün öğrenciler yüksek sesle kahkahalar attılar. “Şuna ne dersin: Kıdemli Kardeşin Li gücünü Orta Temel Kurulum aşamasında sınırlayacak. Böylece durum adil bir hal alacak. Cidden bu yabancının sahip olduğu büyüleri merak ediyoruz. Küçük Kardeş Chen bu meselenin senle alakası yok. Onu sonsuza kadar kollarının altında tutamazsın.



Tek Kılıç Tarikatı Gelişimcileri genelde yabancılardan uzak dururdu. Bir çoğu Kıdemli Kardeş Chen ile alay etmek istemese de, karşılarında dönen bu olay onları oldukça heyecanlandırmıştı.



Chen Fan onları önemsemeyerek Meng Hao’yu çekiştirmeye devam etti. Fakat, Zhou Shanyue’nin sözlerinin ardından Meng Hao aniden durdu. Arkasına döndü ve yüzünde öfkeliymiş gibi bir ifade göstererek ikiliye doğru baktı.



Ölümüne savaş söz konusu olamayacağına için, bir bahis yapmalıyız.” dedi, sanki kontrolünü kaybetmiş gibi numara yapıyordu.



Bunun duyan çevredeki öğrenciler kahkahalarının dozunu iyice artırdı. Bir çoğunun Gelişim Merkezi Meng Hao’dan düşük olsa da, onlar Güney Diyarının bir numaralı Tarikatı olan Tek Kılıç Tarikatı öğrencileriydi. Kendilerini üstün görmeleri doğaldı.



Zhou Shanyue ve Li isimli adam güldü.



Harika!” dedi Li. “Eğer Küçük Kardeş Chen’in arkasından çıkıp benimle dövüşmeye cesaret edebilirsen, ufak bir bahis yapmamızın hiç bir sakıncası olmaz. Ben de değerli bir kılıçla beraber on binlerce Ruh Taşı var!” Adam gülerek depolama çantasına vurdu ve azure renkli bir kılıç çıkarttı. Kılıç aurası etrafta girdap gibi döndü, bu aura olağanüstü değildi ama sıradan da değildi.



Küçük Kardeş, sen…” dedi Chen Fan.



Sözlerine devam edecekken gözleri kan çanağına dönmüş olan Meng Hao onu durdurdu. Bakışlarını çevirerek konuştu: “Bir avuç Ruh Taşı ve bir kılıç benim için yeterli değil. Masaya daha fazlasını koyun bayım, böylece ben de seninle dövüşeyim!” Sesi etrafta yankılandı. Konuştuğu sözler ve yüzündeki ifade çoktandır kullanmaya alıştığı bir şeydi. Zhao Ülkesinde bir çok kez böyle durumlarla karşılaşmıştı. Dahası, Kozmos Çantasından hala hiç göstermedi altın mızrak vardı...



Çevredeki kalabalık kahkahalara boğuldu. Li isimli adam ona bakarken alaycı gülümsemesi iyice belirginleşti.



Pekala, ortaya ne koyarsan ben de ona denk şeyler koyacağım.



Adamın yanındaki Zhou Shanyue güldü. “Sorun yok.” dedi. “Ortaya ne koyarsan, eğer Kıdemli Kardeş Li değer olarak onu karşılarsa ben de aynısını yapacağım!” Zhou Shanyue Chen Fan’a doğru bir bakış attı, gözlerinin derinliklerinde bir öldürme arzusu parladı.



Meng Hao’nun nefesi kesildi. Gözleri sanki paniklemiş gibi fırıl fırıl döndü. “Ciddi misin!?” dedi, sesi zorlanmış gibi çıkıyordu.



Şu an Tek Kılıç Tarikatındasın…” dedi Zhou Shanyue kibirle. “Gerçekten yalan söyleyeceğimizi mi düşünüyorsun?



Chen Fan Meng Hao’nun kolunu kavradı ve tam bir şey söylemek üzereydi.



Titreyen Meng Hao ona doğru baktı ve konuştu, “Kıdemli Kardeş Chen, şu uçan hançerini bana ödünç verebilir misin?



Bunun ardından Chen Fan ona uzun süre bakakaldı. En sonunda elini kaldırdı ve Nüve Formasyonu aşamasının gücüne sahip olan siyah uçan hançer ortaya çıktı!



Bu hançer Chen Fan için son derece önemliydi. Eğer onu kaybederse Tarikattaki pozisyonu anında sallantıya girerdi. Bunun etkisi son derece kötü olacaktı. Fakat bu hançeri Meng Hao’ya vermek için sadece bir kaç nefeslik süre boyunca düşünmesi yetmişti.



Chen Fan’ın sergilediği bu kardeşlik Meng Hao’yu derinden etkiledi. Tüm vücudunu samimi bir hissiyat kapladı, bu anı hayatı boyunca unutmayacaktı.



Küçük Kardeş…” dedi Chen Fan, gözleri cesaretlendirici bir ışıkla parladı. “Eğer gerçekten dövüşeceksen, bunu yumuşak bir kalple yap. Eğer kaybedersen sorun değil. Bir şey olmaz. Ama eğer kazanırsan iyi bir şey kazanmış olacaksın!” Meng Hao’nun kazanabileceğini fazla düşünmese de, bu onun stiliydi.



Herkes Meng Hao’nun elindeki siyah uçan hançere bakarken bölgeyi derin bir sessizlik kaplamıştı.



Bu sessizlik bir anlık süre sonra havayı dolduran bir uğultuyla bozuldu.



Bu Patrik Zhou’nun Nüve Formasyonu uçan hançeri!!



Bu hançer Yedi Tek Kılıç Çocuğunun sembolü ve Kıdemli Kardeş Chen bu değerli şeyi bir yabancıya bahse yatırması için verdi…



Bu bahis inanılmaz derecede yüksek!!



Çevredeki öğrencilerin gözleri ışıl ışıl parladı ve hatta bir kaç tanesi iletişim kayışlarını çıkartarak başkalarına da bu olayı haber verdiler.



Benim ortaya koyacağım şey bu. Şimdi sizin sıranız. Bahis yoksa dövüş de yok!” Meng Hao’nun sesi azimle doluydu ve gözleri yap hep ya hiç der gibi parlıyordu. Fakat çevredeki öğrenciler bu hareketi Zhou Shanyue ve Li isimli adamın onu rahat bırakması için yaptığı bir blöf olarak düşünüyorlardı.



Meng Hao’nun elindeki siyah hançere bakan Zhou Shanyue’nin vücudu titredi. Tıpkı orta yaşlı Li gibi nefes nefese kalmıştı. Birbirlerine şaşkın ve heyecanlı bir şekilde baktılar.



Chen Fan’ın siyah hançerini çıkartarak bahse yatırması için ona vereceğini hiç düşünmemişlerdi.



Eğer ortaya koyacak bir şeyiniz yoksa, o zaman dövüşmediğim için beni suçlamayın.” diye tekrarlayan Meng Hao elindeki hançeri Kıdemli Kardeş Chen’e geri vermeye hazırlandı. Tabii ki Zhou Shanyue buna izin veremezdi. Eli hemen yukarı fırladı ve cübbesinin üstünü yırtıp açarak boynunda asılı olan yeşim bir kolyeyi açığa çıkarttı.



Bu, babamın kendi Gelişim Merkezinin kanıyla işlenen hayat kurtarıcı bir yeşim. Bu kolyenin herhangi bir saldırı gücü yok ama Gelişen Ruh aşamasına ait bir saldırıya karşı direnebilir! Eğer kazanırsan bu kolyeyi alırsın. Hatta onu arıtabilmen için kendi Gelişim Merkezi kanımdan da vereceğim! Ben, Zhou, asla sözümden dönmeyeceğim!” Onun ses tonu çok keskindi. Bu sözler havada çınlarken Chen Fan ve diğer izleyiciler nefes nefese kalmıştı. Chen Fan bu hayat kurtarıcı yeşime baktı. Bu yeşim ustasının kendini koruması için oğluna bahşettiği bir hazineydi. Değer olarak kesinlikle uçan hançerden yüksekti.



Meng Hao hemen tamamen şok olmuş gibi baktı. Ağır ağır nefes almaya başlaması Zhou Shanyue’nin soğukça gülmesine ve gözlerinin parlamasına neden olmuştu.



Meng Hao sanki zorlamaymış gibi duran bir sesle konuştu, “Bu yeterli değil. Biraz önce ikiniz de benim ortaya koyduğum şeye denk eşyalar koyacağınızı söylediniz!



Bunu duyan orta yaşlı Li içten bir kahkaha attı. Meng Hao’ya soğuk bir bakış attıktan sonra soluk yüzlü Chen Fan’a sinsice gülümsedi. O anda yaptığı şeye ikna olmuştu. Bu adam Chen Fan’ı ve onun kişiliğini çok iyi biliyordu. O hileli işler peşinden koşmazdı, bu yüzden ifadesi onun gerçek hislerini apaçık ortaya koyardı.



Ben, Li, Küçük Kardeş Zhou gibi değerli hazinelere sahip değilim. Fakat biriktirdiğim biraz Ruh Taşım var. Yoldaş Taoistler, eğer bana biraz borç verebilirseniz, bu sizin iyiliğinize olacak. Verdiğiniz her yüz taş için fazladan bir taş ile geri ödeyeceğim.” Li isimli adam çevrede onu saygıyla selamlayan yüzlerce Gelişimciye bakarak yine kahkaha attı. Bu Gelişimciler arka arkaya ona doğru uçmaya başladılar.



Problem değil Kıdemli Kardeş Li. Tabii ki sana yardım edeceğiz.



Hahaha! Bende çok fazla yok, sadece bir kaç yıldır biriktirdiğim bir kaç bin taş var. Kıdemli Kardeş Li’nin ihtiyacı varsa elbette vereceğim.



Endişelenme Kıdemli Kardeş Li. Kesinlikle sana yardım edeceğiz.



Yüzlerce Gelişimcinin sesleri havayı doldurdu. Ellerindeki yüzlerce ya da binlerce Ruh Taşını çıkarttılar. Kısa süre sonra hepsi toplanınca on binlerce Ruh Taşı birikmişti.



Bu Ruh Taşları Küçük Kardeş Zhou’nun değerli hazinesiyle kıyaslanamaz. Pekala, pekala, bundan faydalanmayacağım. Depolama çantamda değerleri on binlerce Ruh Taşı olan bazı büyülü eşyalar var. Toplamda değerleri aşağı yukarı 500 bin civarında!” Adam elbise kolunu fiskeledi ve ardından bir ışık ışınına dönüşerek Savaş Arenasına doğru fırladı. Çevredeki Gelişimcilerin heyecanlı çığlıklarının arasında arenanın ortasına indi ve Meng Hao’ya baktı.



Chen Fan da Meng Hao’ya zorlama bir gülümseme gösterdi. Tam ona bir kaç nasihat verecekken Meng Hao uçan hançeri yere koydu ve ardından havalanarak Savaş Arenasına yöneldi.



Onu durdurmak için kimse hamle yapmadı.



O arenaya girdiğinde çevredeki Gelişimciler izlemek için boyunlarını uzattılar. Orta yaşlı Li arenanın ortasında kibirli bir şekilde duruyordu. Parmağını kaşlarının arasına bastırdı. Bunun ardından hemen Gelişim Merkezi geç Temel Kurulum aşamasından Orta Temel Kurulum aşamasına indi, sanki altı tane Tao Sütunu kalmış gibiydi.



Ben seni aşağılayacak bir insan değilim...” dedi çenesini dışarı çıkartarak. “Bu yüzden sadece Orta Temel Kurulum aşamasına kadar gücümü kullanacağım. Hiçbir şekilde Geç Temel Kurulum aşamasının gücünü kullanmayacağım.



Aslında buna gerek yok.” diye mırıldandı Meng Hao. Şu an Savaş Arenasındaki ifadesi öncekiyle çok farklıydı. Artık ifadesinde herhangi sahtelik yoktu. Gülümsedi, bu gülümsemede mutluluk ve biraz da utanmışlık vardı.



Buradaki insanlar onun utangaçlığına alışık değildi. Ama yıllar önce Zhao Ülkesinde onunla ticaret yapan Mor Felek Tarikatı öğrencileri bunu iyi bilirlerdi. Eğer bu halini görseler tüyleri diken diken olurdu. Sanki bir çeşit kabusun içine düşmüş gibi hissederler ve büyük ihtimalle öfkeyle kudururlardı.



Biraz sonra bu sözlerini sana yedireceğim…” dedi Meng Hao utangaç bir şekilde. Tıpkı yıllar önce Daqing Dağında duran genç bilgin gibi görünüyordu. Biraz mahcup bir şekilde ileri adım attı.









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr