Bölüm 193

avatar
9911 21

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 193


Bölüm 193: Şafakta Açan Çiçek!



Denizin ve devasa ağacın üzerinde kaynayan sonsuz bulut burgacı kaynıyordu. Bu burgacın üzerinde Song Klanının damat arayışı için düzenlediği ziyafet ortamı görünüyordu.



O sırada Song Klanı Patriğinin sesi deniz boyunca çınlamış ve görünmez kadın ortadan kaybolmuştu. Song Klanı dağlarının derinliklerinde Tao Stoklarının bulunduğu bir yer vardı.



Vücudunun yarısı olmayan cesedin gözlerinden gizemli bir parıltı yayılıyordu. Bu parıltı tereddütle titreşiyordu.



O… O kimdi? Bir Ölümsüzün ruhuna sahip gibiydi, tam olarak bir Ölümsüz değildi… Kadın genç Meng Hao’ya doğru derin bir sevgi ve ilgiyle bakıyordu. Fakat, onun bakışları aslında Meng Hao’nun üzerinde değildi… İçindeki Diriliş Zambağına bakıyordu!



Meng Hao’nun onların peşinden geleceğini ve her şeyi anlayacağını söyledi. Neden bu basit kelimeler tüylerimi diken diken etti…” Yaşlı adamın gözlerinden kadim bir ışık yayıldı ve derin düşüncelere daldı. “Ayrıca bunu başaramazsa onun yer altının sarı kaynaklarındaki reenkarnasyonunu bekleyeceğini söyledi. Ne kadar mantıklı. Sanki böyle şeylere alışkınmış gibiydi… Bu, bir Gelişimcinin yapabileceği bir şey değil. Gelişimde reenkarnasyon yoktur. Bir Gelişimcinin reenkarnasyon girişimi işe yaramaz. Aksi takdirde Yeniden Doğuş mağarası neden ortaya çıktı?



Yeniden doğuş mümkündür, bunun anlamı başka bir hayat yaşamaktır. Ama reenkarnasyon diye bir şey yoktur. Reenkarnasyon ancak… Efsanevi Diriliş Zambağı için mümkün olabilir! Diriliş Zambağı bir kişiyle bütünleşerek bir reenkarnasyon formu oluşturabilir. Bu yüzden adı Diriliş Zambağıdır! Çiçek bir kişiyle bütünleştiğinde, o kişi yok olup gider ama çiçek kalır. Fakat, bu dünyada her şey mutlak değildir. Eğer Diriliş Zambağı evcilleştirilip tüketilebilirse, Yedi Renkli Ölümsüzlüğe Yükseliş mümkün olabilir!



Song Klanının geri kalanına kendini daha yeni gösteren bu Song Klanı Patriği aniden havalandı. Gözleri ışıldarken vücudunun alt kısmının belli belirsiz görüntüsü ortaya çıktı. Saçları etrafta çılgınca uçuşurken sütunun tepesinde diz çöktü.



Ölümsüz, senin kökenin gizemlerle dolu. Song Klanı Güney Diyarına nesiller boyunca göz kulak oldu. Ölümsüz, yalvarırım kafa karışıklığımdan kurtar beni!” Dilini ısırdı ve biraz kalp kanı tükürdü. Kan hemen havalandı ve ortadan kayboldu. Fakat, Song Klanının üzerindeki Ay-Güneş hazinesi aniden titreşti ve dış dünyadan görülemeyen bir parıltı ortaya çıktı. Bu parıltı dağlara doğru fırlayarak yaşlı adamın önüne kadar ilerledi.



Ardından kısmen saydam bir figüre dönüştü. Onun kadın mı yoksa erkek mi olduğunu söylemek güçtü. Sanki hem oradaymış hem değilmiş gibi bulanıktı….



Yaşlı ceset bu figürü görünce yüzünde hürmetkar bir ifade belirdi. Bunun Klan Ruhu hazinesi olduğunu biliyordu. Bu Ruh aynı zamanda Song Klanının kadim Patriğiydi. Efsanelere göre Ölümsüzlüğe ulaştıktan sonra arkasında bu Ruh parçasını bırakmıştı.



Figür elini kaldırdı ve nazikçe yaşlı adamın kafasına dokundu.



Adamın vücudu titredi ve aniden gözleri inanamaz bir ifadeyle parladı. Kafasını kaldırdı ve hayali figürün yavaş yavaş ortadan kayboluşunu izledi. Sanki hiç burada bulunmamış gibi ortadan kaybolmuştu.



Yaşlı ceset derin bir nefes aldı. “Çiçek şafakta açar ve kararsızlık gününde Ölümsüzlüğü elde eder. Diriliş Zambağının annesi… Şafak Ölümsüzü*... Bu Meng Hao çok tehlikeli…” Adam bir an sessiz kaldı. Fakat hiçbir şey yapmadı, daha önce kadının ona zorla ilettirdiği emri değiştirmedi.



(R.N: Bunun daha önce Ölümsüzün Zuhuru diye çevirmiştim bundan sonra böyle olacak kusura bakmayın. Ayrıca unutanlar için bahsi geçtiği bölümler 83, 88, 94, 95 ve 117.)



Bu sırada, bulut burgacının altındaki gürleyen denizde rüzgarlar uğulduyordu. Buraya giren onlarca Gelişimci vardı. Devasa ağaç bölgesinin etrafında daire şeklinde duruyorlardı.



Kim inanılmaz rüzgarları aşabilir ve gerçekten de ağacın kendisine ulaşabilirse, bu yarıştaki birinciliği kapacaktı.



Song Klanında bir yer edinmek, engin Klan bölgelerinde Gelişim pratik etme hakkına sahip olmak demekti. Buradaki neredeyse bütün Gelişimciler bunun için can atıyordu. Bu yüzden buradaydılar ve bunun uğruna savaşacaklardı.



Diğer taraftan Meng Hao’nun amacı evlenerek Song Klanına girebilmek değildi. Burası Gelişim için son derece uygun bir yer olsa da, Meng Hao başkalarına bağımlı olabilecek tipte biri değildi. Eğer ortada önemli bir durum yoksa, deniz ve gökyüzü gibi tek başına dilediğince özgür olmayı tercih ederdi.



Göklerin altında gezmek, manzaranın tadını çıkartmak, yeryüzünün ve hayvanların güzelliğini izlemek… Tüm bunlar Meng Hao için hayatın anlamı demekti. Uzaklardaki devasa ağaca bakarken gözleri parıldadı. Onun tepesinde bir inci vardı.



Diğerleri bu inciyle pek ilgilenmiyordu. Onun için can atan tek kişi Meng Hao idi! Eğer inci olmasaydı burayı çoktan terk etmişti.



Umarım o inci zehrimin icabına bakabilir. Eğer zehirden kurtulursam Mor Felek Tarikatına sızma sıkıntısından kurtulacağım.



Meng Hao’nun gözleri titreşti ve güm güm atan kalbiyle ileri doğru fırladı. Bir an sonra uçmayı keserek gözlerini kıstı.



Demek burada da ruhsal enerji özümseyebiliyorum. Üstelik dışarıya göre ruhsal enerji daha yoğun. Song Klanının büyük sırrı ne acaba? Nasıl olur da buradaki ruhsal enerji tıpkı Kan Ölümsüzü Miras bölgesindeki gibi olabilir? Neden onu özümseyebiliyorum?” Gözleri düşünceyle dolmuştu, ardından bir kez daha hızla ileri fırladı. Aynı zamanda Gelişim Merkezini döndürüyordu. O sırada dört Yetkin Tao Sütunu uğulduyordu ve Meng Hao’nun vücudu tıpkı bir kara delik gibiydi. Hemen çevredeki ruhsal enerji ona doğru akın etmeye başlamıştı.



Meng Hao ruhsal enerjiyi ölçüsüz bir hızla değil, yavaş ve temkinli bir şekilde emiyordu.



Ondan uzakta bir yerde olan Wang Tengfei’nin yüzünde sert bir ifade vardı ve kalbi acı ve hatta biraz delilikle doluydu. Gençliğinden beri o bir Seçilmişti. Göklerden düşen Uçan Yağmur Ejderinin Kanı sayesinde yolu onun yükselmesi için ayarlanmıştı. Daima bunun gibi iyi talihe sahip olacak gibi görünmüştü.



Fakat… Kardeşi Wang Lihai yüzünden Wang Klanının Tao Çocuğu olamamıştı. Bütün ilgi giderek ona doğru kaymıştı. Aslında tüm çocukluğu kardeşinin gölgesinde geçmişti.



Ama Wang Tengfei direnmiş ve karşı koymuştu. Kardeşini geçmek istemişti. Wang Klanının Tao Çocuğu olmayı hak ettiğini kanıtlamak istemişti. Bu yüzden Wang Klanından ayrılmış ve Kusursuz Temel için Zhao Ülkesine gitmişti.



Wang Klanında kalırsa şöhretinin artmasının zor olacağının farkındaydı.



İdealleri ve arzularıyla birlikte Kusursuz Temel ve Uçan Yağmur Ejderi mirası için Zhao Ülkesine gitmişti. O zamanki planı geri döndüğünde kardeşine meydan okumaktı.



Fakat her şey Meng Hao tarafından yerle bir edilmişti. O yenilmişti. Tamamen ve her yönüyle. Ama yine de vazgeçmeyi reddetmişti. Wang Xifan’ın telkinleri ve Chu Yuyan’ın desteğiyle karanlıklardan zehir parmağıyla birlikte çıkmıştı.



Aslında, sahip olduğu Çatlak Temeli tamamen Chu Yuyan’ın yardımıyla elde edebilmişti. Kardeşinin Kan Ölümsüzü Miras turnuvasında öldüğünü görünce aniden geleceğinin tamamen açıldığını hissetmişti. Onun bu aşırı talihsizliği en sonunda bitmiş ve ona büyük bir yükselişin kapısı açılmıştı.



O zamanlar Wang Tengfei hayatının sonunda düzeleceğini düşünmüştü.



Fakat… Daha sonra gelişen olaylar tamamen beklentisinin dışındaydı. Şaşkınlık içinde Wang Lihai’nin ölmediğini öğrenmişti. Kan Ölümsüzü Miras turnuvasında ölen Wang Lihai aslında Wang Klanı Patriği tarafından yaratılan bir Tao Klonuydu.



Daha sonra ise Chu Yuyan ile yabancı adamın olayı patlak vermişti. Bu olay Wang Tengfei’nin tahammül edemeyeceği bir şeydi. Hatta Chu Yuyan’a bu konuyu sorduğunda bir cevap alamaması daha da inanılmazdı.



Bu yaşadıkları zaten oldukça kötüydü. Ama dişlerini sıkıp buna katlanabilmişti. Fakat, buraya geldiğinde Chu Yuyan ile birlikte görülen kişinin aslında Meng Hao olduğunu öğrenmişti!



Bu durum onu deliye çevirmişti. Meng Hao’yu öldürmek için her şeyini ortaya koymuştu. Fakat bu savaş bardağı taşıran son damla olmuştu. Meng Hao’nun elinde kırılan parmak Wang Tengfei’nin acı acı gülmesine neden olmuş ve düşünme yetisinin, sinirlerinin, her şeyinin değişmesine ve yolundan sapmasına neden olmuştu.



Bu olay onu deliliğin sınırına getirmişti.



Wang Klanı olmadan da yapabilirim.” diye düşündü, gözleri kan çanağı gibiydi, “Chu Yuyan ile ayrılabilirim. Ben, Wang Tengfei, kendi yolumda yürüyeceğim. Meng Hao’dan her şeyini alacağım. Her şeyimi geri alacağım!!” Rüzgarların içinden ağaca doğru fırlarken vücudu delice bir tutkuyla titredi.



O sırada şişko havada uçarken rüzgar karşısında burnunu tıkadı. Etrafında yedi sekiz kişilik Altın Ayaz Tarikatından öğrenci koruması vardı.



Tarikat Lordu benim Song Klanına evlilik yoluyla girmemi yasakladı. Ama, en azından şansımı deneyebileceğimi fark ettim.” dedi. O sırada bir tane Ruh Taşı çıkarttı ve dişleriyle onu ezdi.



Çevredeki Altın Ayaz Tarikatı öğrencilerinin tek yapabildiği şey acı acı gülümsemek oldu.



Küçük Patrik, gerçekten de bunu yapmamalısınız. Kıdemli, ya çıldırıp bir şekilde Song Klanına damat olursanız ne olacak? Tarikata döndüğümüzde alacağımız ceza dehşet verici olur….



Bu doğru, Küçük Patrik, bunu bir daha düşünün… Lütfen bir daha düşünün….



Şişko onlara kocaman gözlerle baktı, ifadesi inanamamış gibiydi. “Ama zaten buraya kadar geldim.” dedi.



Küçük Patrik…” dedi Zhou Daya aceleyle. “Tarikatta gözü sizin üzerinizde olan onca Küçük Kız Kardeşi unuttunuz mu? Üstelik, Tarikat Lideri tarafından size tahsis edilen bir çok resmi sevgiliniz var. Onların hepsi sizi bekliyor….” Şişkoyu en iyi anlayan kişi oydu ve bu sözler ağzından çıktığı anda Şişko derin bir nefes aldı.



Pekala, bunu unutalım. Gidip biraz eğlence arayalım.



Altın Ayaz Tarikatı üyeleri Şişkonun bu teste katılma fikrini değiştirmek için uğraştığı sırada uzaklarda uçan Wang Youcai düşünceliydi. Vücudunun etrafında tuhaf bir aura dolanıyordu. Dışarıdan bakınca 17-18 yaşlarında görünüyordu, ama aynı zamanda son derece antisosyal bir havaya sahipti. Bakışları devasa ağaca yöneldi, düşüncelere dalıp gitmişti.



Önce Şişkoya daha sonra da Meng Hao’ya baktı. Fakat Meng Hao bakışlarını ne zaman ona çevirirse hemen bakışlarını kaçırıyordu.



Dong Hu* ile arasında olanlar sadece ikisinin anlayabileceği bir sır olarak kalacak gibi görünüyordu.



(R.N: 71. ve 72.bölümde Dong Hu (küçük kaplan) ile aralarındaki ilişkiye değinilmişti.)



Kederli, uğultulu rüzgar, denizi çılgınca kamçıladı. Derinlerdeki kara gölgeler ileri geri yüzerken bölgeyi son derece korkunç bir yer haline getiriyordu. Uğuldayan rüzgarla birlikte herkes ileri doğru akın etti. Rüzgar yüzlerine sertçe vururken herkesin hedefinde devasa ağaç vardı.



—–









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44331 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr