Bölüm 195

avatar
9040 24

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 195


Bölüm 195: Herkesi Ezmek



Meng Hao’nun fırsatı şu an ani ve beklenmedikti. Bu şanslı durum sayesinde Gelişim Merkezi inanılmaz bir hızla yükseliyordu. Dahası, ağaca yaklaştıkça ruhsal enerji de daha yoğun bir hale geliyordu.



Derin bir nefes aldı, onu izleyen tuhaf şaşkın bakışları tamamen görmezden geldi. Şu an tamamen devasa ağaca ve sadece kendisinin özümseyebildiği tuhaf ruhsal enerjiye odaklanmıştı.



Ruhsal enerjinin bu yenileyici hissiyatını yaşamayalı uzun zaman olmuştu. Vücudu hızla ilerlerken gözleri parlıyordu.



Ağacın altındaki ruhsal enerji delice kaynıyordu. Meng Hao’nun vücudu tıpkı bir kara delik gibi bütün ruhsal enerjiyi emiyordu.



Gelişim Merkezi yükselmeye devam ediyor ve beşinci Tao Sütununun görüntüsü iyice belirginleşiyordu. Kısa bir süre sonra artık hayali bir görüntü olmaktan çıktı.



Yüzde on, yüzde yirmi, yüzde otuz….



Meng Hao giderek yoğunluğu artan ruhsal enerjiyi özümserken heyecanı da katlanarak artıyordu. İleri doğru sıçrayarak devasa ağacın dibine doğru yol aldı.



Büyük ağacın yanında Meng Hao küçük, zayıf bir böcekten farksız görünüyordu. Onunla karşılaştırılması söz konusu bile olamazdı. Meng Hao ve devasa ağaç tıpkı ay ışığı ve ateş böceği gibiydi.



Ağaca ilk ulaşan kişi Meng Hao olmuştu. Diğer Gelişimciler de yakındı. On nefeslik süre sonunda Wang Tengfei ve Wang Youcai de ağaca adım attılar.



Tabii ki onların ruhsal enerji özümsemek gibi bir şansları olmadığı için kendilerini yenileyemiyorlardı. İlerlemenin ne kadar zor olduğundan bahsetmeye bile gerek yoktu. Diğer taraftan Meng Hao sudaki balık gibiydi. Bir anda onlarla arasındaki fark üç yüz metreye ulaşmıştı.



Bunu izleyen izleyicilerin gözlerinde tuhaf bir parıltı belirmişti. Bu özellikle Song Klanı Patriği için geçerliydi. Bulut burgacından Meng Hao’yu izlerken gözleri ışıl ışıl parladı.



Demek oradaki ruhsal enerjiyi özümseyebiliyor….” diye düşündü. “Ama orası sadece Dünya Ağacı tablosunun içi. Tasarlanmış bir görüntü bile sayılmaz. Fakat çok fazla olmasa da Dünya Ağacının iradesini ve yoğun ruhsal enerjisini içinde barındırıyor….” Gözleri parlarken içinde bir nebze de olsa tereddüt vardı.



Tuhaf Song şaşkın olsa da aynı zamanda aşırı keyifliydi. Yüzünde kocaman bir gülümseme açmıştı. Diğer Gelişimcilerin çarpık ifadelerini görünce bu gülümseme daha da genişledi. Elbise kolunu fiskeleyerek Ruh Meyvelerini topladı.



Yoldaş Taoistler, kazancımı alıyorum. Başka bahis yapmak ister misiniz? Ben bu çocuğun Song Klanı damadı olacağını iddia ediyorum. Siz ne diyorsunuz? Bahse var mısınız, yok musunuz?



Diğer Gelişen Ruh Gelişimcileri onu görmezden geldiler ve sinirlenmeyi reddederek bulut burgacından neler olduğunu izlemeye devam ettiler. Onların düşünceli bakışları devasa ağaçta yükselen Meng Hao’nun üzerindeydi.



Tuhaf Song onları bir kaç kez daha kışkırtmaya çalıştı ama konuşmayı reddettiklerini görünce gülerek Ruh Meyvelerini çantasına attı. Yıllar önce Meng Hao’ya karşı doğan kötü niyeti şu an tamamen yok olmuştu.



Bu Meng Hao denen çocuk fena değil.” dedi Tuhaf Song bulut burgacına bakarak. “Eh, eğer onun böyle olduğunu bilseydim yıllar önceki olayda Wu Dingqiu’ya karşı onun üzerine bahis oynardım.



Bulut burgacının içinde Wang Tengfei’nin gözlerinin kıpkırmızı olduğu görülüyordu. Şu an ağaçtaydı ve yukarı doğru tırmanıyordu. Etraftaki ruhsal enerji ona baskı yapıyordu ve onu özümsemesinin hiçbir yolu yoktu. Rüzgar sertçe esiyor olsa da pervasızca ilerlemeye devam ediyordu. Eğer ağaçtan düşerse tekrar en baştan başlayacağının farkındaydı.



İlerlemek son derece zordu, ama her defasında yukarı bakıp Meng Hao’nun hızını görmesi uğultulu rüzgarı ve yoğun baskıyı görmezden gelmesine neden oluyordu. Kalbi delilik ve yoğun bir kıskançlıkla dolmuştu ve yoğun baskı arasında yukarı doğru ilerlemeye devam ediyordu.



Ona nasıl kaybederim!?” İçten içe öfkelendi. “Ben Wang Klanının Seçilmişiyim! O benim mirasımı ve sevgilimi çaldı! Bugün, onun iyi talihini söküp alacağım. Gökler, neden Wang Tengfei’ye karşı hep böyle adaletsizsin!? Reddediyorum! Pes etmeyeceğim!!” Dişlerini sıkarak ilerlemeye devam etti. Vahşi rüzgar ona sertçe çarparken inatla ağaca tutundu. Kolları kopacakmış gibi hissediyordu.



Wang Tengfei hayretler içindeyken aniden çok güçlü bir baskı ortaya çıkartan bu özümsenemeyen ruhsal enerjinin aslında Meng Hao’nun etrafında azaldığını fark etti. Meng Hao’ya yaklaştıkça ilerlemek daha da kolaylaşıyordu.



Onun arkasındaki Wang Youcai, Qian Shuihen, Lu Song ve Şişko gibi diğerleri de ağaca ulaşmayı başarmıştı ve inatla onun arkasından geliyorlardı.



Hepsi de Meng Hao’nun hızının önemli ölçüde arttığını fark etmişti.



Meng Hao buradaki ruhsal enerji zengin ve yoğun olsa da, aslında tüm bu dünyanın farklı bölgelere ayrılmış olduğunu çoktan hissetmişti. Şu an bulunduğu bölgenin ruhsal enerjisi neredeyse kurumuştu. Bu yüzden de Wang Tengfei ve diğerlerinin hareket hızı artmıştı.



Meng Hao aşağısındaki ruhsal enerji azalsa da yukarıya doğru ilerlemeye devam etti. Kısa bir süre sonra çok daha yoğun ruhsal enerjiye sahip bir bölgeye girdi ve hemen ruhsal enerjiyi özümsemeye başladı. Beşinci Tao Sütunu çoktan yüzde kırk oranında tamamlanmıştı.



Buradaki ruhsal enerji katmanlara ayrılmış.” diye düşündü, gözleri ışıl ışıl parlıyordu. “Her katmanı tamamen vücuduma çekebilirim. İnanılmaz derecede yoğun görünse de aslında o kadar da fazla değil. Fakat, eğer hepsini özümseyebilirsem, beşinci Tao Sütunumu tamamlayabilirim.” Meng Hao ilerlemeye devam ederken ruhsal enerji ona doğru akıyordu. Ruhsal enerji ne zaman kurumaya başlarsa hemen yukarıya çıkıp yeni katmana giriyordu.



Onun arkasındaki Wang Tengfei ve diğerleri ise hızlarını artırmaya devam ediyordu. Kuruyan ruhsal enerji onlara çok az baskı veriyordu. Onların tek baş etmesi gereken şey öfkeli rüzgarlardı. Artık ilerleyişleri daha da kolaylaştığı için Meng Hao ile aralarındaki farkı kapatıyorlardı.



Devasa ağacın çapı onlarca metreydi ve Gelişen Ruh Gelişimcilerinin onları izledikleri bulut katmanı çok uzak görünmüyordu. neler olduğunu izleyen Gelişimciler düşünceli bir şekilde oturuyorlardı. Wang Klanı Gelişimcisi soğukça homurdandı. “Tuhaf Song, bir bahis daha yapalım. Bu sefer ortaya iki Ruh Meyvesi koyalım!



Tuhaf Song bir an tereddüt etti, kaşları kırıştı.



O sırada Siyah Elek Tarikatı Gelişimcisi hafifçe öksürdü ve “Ben varım.” dedi.



Hemen Li Klanı Gelişimcisi de araya girdi. “Demek yeni bir bahis.” dedi sakince. “Tuhaf Song, neden hepimiz katılmıyoruz? Kişi başı iki Ruh Meyvesi. Kazanan hepsini alır.” Onun bu sözleri Tuhaf Song’u daha da tereddütte bıraktı.



Uzun bir sürenin ardından dişlerini sıktı. Aslında Meng Hao’nun performansına son derece güveniyordu, bu yüzden elbise kolunu fiskeledi.



Hadi yapalım!” dedi.



Eş zamanlı olarak bütün Gelişen Ruh Gelişimcileri Ruh Meyvelerini ürettiler. Bu kadar Ruh Meyvesini bir arada gören Gelişimcilerin ağzı sulanmıştı. Bu bahiste ortaya konanlar ilkine göre daha büyüktü.



Bütün Gelişimciler bahisleri ortaya koyarken Meng Hao en yüksek hızıyla fırladı. Devasa ağacın üç katmanını geçmişti ve şu an aşağı yukarı yolun yüzde otuzunu aşmıştı. Şu an Wang Tengfei ve diğerleri onun sadece otuz metre kadar gerisindeydi. Onu geçme şansları var gibi görünüyordu.



Meng Hao’nun yüzü sakindi. Buradaki asıl iyi talih ruhsal enerjiydi; Meng Hao için birincinin kim olacağı önemli değildi. Wang Tengfei aniden kükredi. Bilinmeyen bir büyülü teknik kullanmasıyla vücudu parladı ve inanılmaz bir patlayıcı hızla yukarı fırladı. Bir kaç nefeslik sürede otuz metreden fazla ilerlemişti. Böylece Meng Hao’nun on metre kadar önüne geçti.



Fakat daha sevinme fırsatı bile bulamadan muazzam bir kuvvet vücudunu titretti. Tüm vücudunu saran baskı onun kan tükürmesine neden oldu. Bunun hemen ardından Meng Hao bölgedeki ruhsal enerjiyi vücuduna çekerek onu geçince baskı azalmaya başladı. Eğer Meng Hao onu geçmeseydi görünmez bir el tarafından devasa ağacın üzerine yapıştırılacakmış gibi hissetti.



Yoluna devam eden Meng Hao’nun ifadesi her zamanki gibiydi, Wang Tengfei’yi önemsemiyordu. Wang Tengfei’nin kan tükürdüğü alanı geçerken ruhsal enerji özümsemeye devam etti. Bütün ruhsal enerjiyi özümsedikten sonra bir sonraki katmana ilerledi.



O sırada Meng Hao’yu geçmek isteyen birinin sadece ileri doğru bir hamle yapması yetecekti.



Fakat Wang Tengfei’ye olanları gören aşağıdaki diğer gelişimcilerin kalpleri sarsılmıştı. Tuhaf ifadelerle Meng Hao’ya baktılar. Şişko ise derin bir nefes aldı ve tamamen inanmakta zorlanıyor gibi bir hali vardı.



O anda Meng Hao’nun peşindeki gelişimcilerden hiçbiri onu geçmeye cüret edemiyordu….



Meng Hao yavaşça yoluna devam etti, bu durum diğerlerini de aynı şeyi yapmaya zorluyordu. Çaresiz ve utanmış bakışlarla Meng Hao’yu takip ediyorlardı. Tabii ki bir çoğunun aklında farklı farklı planlar vardı. Ağacın zirvesine kadar bekleyeceklerdi, bunun ardından ellerindeki çeşitli teknikleri kullanarak ani bir güç patlamasıyla onu geçmeyi deneyeceklerdi!









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr