Bölüm 209

avatar
10125 17

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 209


Bölüm 209: Bir Gizli Toplantı Fırsatı



Meng Hao derin bir nefes aldı. Kafasını kaldırdı ve bir süre düşüncelere daldı. Song Klanındaki bulut burgacında geçirdiği güne ait görüntüler zihninde dolandı. Devasa ağacın tepesinden uçsuz bucaksız dünyaya baktığında Shui Dongliu tarafından yazılan ve imzalanan kelimeler görmüştü!



Uzun bir süre geçti. Meng Hao en sonunda bacaklarını çaprazlayarak oturdu ve kendini inceledi. Bir tütsü çubuğunun yanma süresi kadar sonra ışıl ışıl parlayan gözlerini açtı. Diriliş Zambağı bir çeşit soyut bir güç tarafından tamamen bastırılmıştı. Mühürlenerek uykuya dalmaya zorlanmış gibiydi.



Bu etki, Bahar ve Güz Ağacına göre çok daha güçlüydü ve Meng Hao’ya zehirden tamamen kurtulabilmesi için çok daha fazla zaman kazandırmıştı. Derin bir nefes alarak resmi dikkatle kıvırdı ve ardından ellerini kenetleyerek yaşlı adama içten bir selam verdi.



Yardımın için çok teşekkür ederim, kıdemli.” dedi. Başını on nefeslik süre boyunca eğdikten sonra doğruldu. Bu yaşlı adamın neden ortaya çıktığı ya da Meng Hao’yu beklediğini hakkında hiçbir fikri yoktu.



Shui Dongliu….” Bir süre sonra Meng Hao arkasını döndü ve Ölümsüzler Mağarasındaki bütün gizli odaları incelemeye başladı. Alabileceği her şeyi topladıktan sonra ışınlanma portalına yöneldi. Geçmişte ışınlanma portalları ile ilgili pek bir şey öğrenmemiş olsa da bir kaç kez kullanmışlığı vardı. Bir tane ruh taşı çıkarttı ve onu portalın ortasına yerleştirdi. Parlak bir ışık ortaya çıktı ve ardından ışınlanma parıltısı Meng Hao’yu sarmaladı.



Hava monoton bir sesle dolarken tüm dağ sarsıldı. Işık kör edici bir parlaklığa ulaştı ve ardından parıltıyla birlikte Meng Hao ortadan kayboldu.



Güney Diyarı. Şark Doğuşu Eyaleti, Mor Felek Tarikatı toprakları. Issız dağların ortasında, bir Ölümsüzler Mağarası oyulmuş yükselen bir zirve vardı. Parlak, ışıltılı bir ışık ortaya çıktı ve ardından yavaş yavaş kayboldu. Meng Hao hemen dışarı adım attı.



Arkasına döndüğünde terk edilmiş bir Ölümsüzler mağarası ve harap bir ışınlanma portalı gördü. İleride işine yarayıp yaramayacağını bilmese de konumunu hafızasına kaydetti, ardından bir ışık ışınına dönüşerek oradan uzaklaştı.



Havada uçarken aniden vücudundan katman katman parıltılar yayılmaya başladı. Bu parıltı kaybolduğunda artık dış görünüşü tamamen değişmişti. Cildi artık esmer değildi, teni artık daha açık ve berraktı. Yaş olarak daha genç görünüyordu, on altı ya da on yedi yaşındaydı ve tamamen kibar ve bilgince bir havaya sahipti. Tamamen farklı biri gibi görünüyordu, hatta biraz yumuşak ve olgunlaşmamış gibi bir hali vardı.



Eminim ki Güney Diyarının Tarikatları ve Klanları Yüce Ruh Yazıtı kazası nedeniyle beni arıyordur. Ama şimdi, Mor Felek Tarikatına sızabilirim. Amacım zehirden kurtulmak, simya öğrenmek ve Doğunun Mor Qi’si tekniğinde ustalaşmak… Kesinlikle bu büyük Tarikata katılmalıyım.” Gözleri azimle doldu.



Bir kaç gün sonra, Mor Felek Tarikatının dışında, bir gelişimci şehrinde.



Mor Ay, refah, canlı bir şehirdi. Şark Doğuşu Eyaletinin Gelişimcileri için bir etkinlik merkezi gibiydi. Bu durum özellikle yılın yedinci ayında, Mor Felek Tarikatının yıllık Hap Açık Artırmasının yapıldığı zamanda geçerliydi. Yılın bu zamanında şehir genelde olduğundan daha kalabalık olurdu. Sadece Şark Doğuşu Eyaleti Tarikatlarından değil, bütün Güney Diyarından Gelişimciler buraya gelirdi. Bir çok kişi buraya sadece Hap Açık Artırması için ışınlanırdı.



Bu Hap Açık Artırması adı verilen etkinlik Mor Felek Tarikatı tarafından yürütülen tıbbi hapların açık artırmayla satıldığı devasa bir gelenekti. Mor Felek Tarikatının simya ustaları en iyi tıbbi haplarını burada görücüye çıkarırlardı. Sadece bundan kazanç elde etmekle kalmayıp, simya yeteneklerini de tüm dünyaya gösterme şansı elde ederlerdi.



Hap Açık Artırması boyunca, Mor Felek tarikatının Ocak Lordları bile bazen burada kendini gösterirdi. Böyle durumlarda daima bir kımıldanma olur ve diğer büyük Tarikatların dikkati buraya yönelirdi.



Ne de olsa Mor Felek Tarikatının Ocak Lordları normal simya ustalarından farklıydı. Diğer Tarikatlar ne kadar uğraşsalar da bir tane bile Ocak Lordu yetiştiremiyordu. Tüm Güney Diyarında sadece Mor Felek Tarikatı Ocak Lordları yetiştirebiliyordu.



Mor Felek Tarikatının Güney Diyarında büyük Tarikatlar arasına girmesinin nedenlerinde birinin simyacıları olduğu söylenebilirdi. Diğer sebebi ise onlara Doğunun Mor Qi’si tekniğini veren Yüce Ruh Yazıtının bir parçasına sahip olmalarıydı.



Bu sebepten ötürü Mor Felek Tarikatının yapısı iki bölüme ayrılmış durumdaydı. Tarikatın bir parçasını Mor Qi Bölümü, diğer parçasını da Doğu Hap Bölümü oluşturuyordu!



Mor Qi Bölümü büyülü teknik Tao’suyla ilgili gelişim pratik edilen yerdi. Doğu Hap Bölümü ise kendini simya Tao’suna adamıştı. İki bölüm de birbirini tamamlıyor ve birbirlerine saygı duyuyorlardı. Bu ilişki sayesinde Mor Felek Tarikatı şu anki pozisyonundaydı.



Bu seneki Mor Felek Hap Açık Artırması bir kaç gün sonra Mor Ay Şehrinde yapılacaktı. O sırada 16-17 yaşlarında genç bir bilgin şehrin merkezindeki meydanda durmuş uzaklardaki bir dağa bakıyordu. Bu dağ göklere doğru yükselen mor bir ışıkla parlıyordu. Tüm gökyüzünü mor renge boyamıştı ve uzaktan bakınca bu dağ aslında… Devasa, dağ büyüklüğünde bir heykele benziyordu!



Bu heykel yaşlı bir adam görünümündeydi. Yaşlı adamın önünde dağ biçiminde bir hap ocağıyla birlikte devasa bir tomar vardı ve bu eşyaların ikisi de mor renkli bir ışık yayıyordu. Tek bir bakışla bu yerin sıradan olmadığı belli oluyordu.



Orası Mor Felek Tarikatının ana girişiydi!



Genç bilginin yanında hilekar gözlere sahip kırklı yaşlarında bir adam vardı. Duygulu bir şekilde iç geçirdi ve konuştu: “O, Mor Felek Tarikatının Kurucusu. Onun Taoist ismi Doğu Mor Muhteremiydi. Çok uzun zaman önce Ölümsüzlüğe ulaştı. Fakat geride bıraktığı Taoist ilkeleri bugüne kadar varlığını sürdürdü. Bu ilkeler bugün Güney Diyarının beş büyük Tarikatından biri olan Mor Felek Tarikatının temellerini oluşturdu.



Adamın gözleri saygıyla dolmuştu, sözüne devam etti: “Sonraki nesiller onun yüzünü unutmadı ve bir dağa onun heykelini oydular. Önünde duran hap ocağı Mor Felek Tarikatının Doğu Hap Bölümünü temsil ediyor. Tomar ise Mor Qi Bölümünü temsil ediyor. Bu iki nesne bir araya gelerek Mor Felek Tarikatının görkemli ana kapısını şekillendiriyor. O kapının ötesinde birbirine asma köprülerle bağlı sayısız dağ var. Bu, yabancıların bakamayacağı müthiş bir görüntü oluşturuyor. İşte bu, Mor Felek Tarikatı.



Genç bilgin bu adamın sözleriyle tamamen kendinden geçmiş gibiydi. Fakat, gözlerinin derinliklerinde soğuk bir ışık vardı.



Doğal olarak bu genç bilgin Meng Hao’dan başkası değildi, bu onun yeni dış görünüşüydü. Bu cılız, yaşlı adam ise şehri yabancılara tanıtan ve onlara rehberlik eden biriydi.



Eğer böyle büyük bir Tarikata katılabilseydim, hayatımın sonraki bölümünü herhangi bir pişmanlık olmadan yaşayabilirdim.” dedi Meng Hao yumuşak bir tonla, bu sırada görkemli ana kapıya bakıyordu. Sözleri özlemle doluydu.



Bu biraz imkansız gibi görünüyor.” diyerek güldü sıska adam. “Mor Felek Tarikatı nadiren yeni öğrenci alır. Aldıkları zaman ise genelde Şark Doğuşu Eyaletinin Tarikatlarından ya da Gelişimci Klanlarından alırlar. Neredeyse hiç yabancı kabul ettikleri olmamıştır. Eğer yabancı kabul etselerdi, Şark Doğuşu Eyaleti katılma hayalleri kuran insanlarla dolardı. Genç dostum, daha vakit erken. Satın almak istediğin herhangi bir şey var mı? Sana yardım edebilir miyim?



Gerek yok, zaten aradığım şeyi buldum.” Meng Hao güldü, ardından bir Ruh Taşı çıkartarak adama verdi. Daha sonra hafif bir baş selamı verdi ve meydanın içinde yürüyerek uzaklaştı.



Sıska adam bir an ona şaşkın şaşkın baktı ve ardından Ruh Taşını yerine koydu. Bu genç adama sabahtan beri etrafı gezdirmişti, şehrin bir çok yerini göstermişti ama herhangi bir markete ya da dükkana gitmemişlerdi. Adam bu düşünceyi bir kenara atarak oradan uzaklaştı. Daha akşama çok vardı, yeni müşteriler bulabilirdi.



Meng Hao halka açık meydanı çevreleyen caddelerden geçti. Yarı yolda bir an duraksayarak yakındaki bir dükkana doğru baktı. Burası bir tıbbi hap dükkanıydı. Dükkanın içindeki duvarda bir hap ocağı biçiminde düzene koyulmuş bazı eski, kurumuş tıbbi hapları görebiliyordu. Hap ocağı şeklinin ortasında oval bir sembol vardı.



Sembolün içinde dört tane kurumuş tıbbi hap yer alıyordu.



Bununla ilgili sıra dışı ya da eşsiz olan bir şey yoktu. Fakat bu görüntü Meng Hao’nun gözüne çarptığı anda yüzünde bir gülümseme belirdi. Köşeyi dönerek bir sokak arasına girdi. Tekrar dışarı çıktığında geniş, bambu bir şapka takıyordu ve üzerinde uzun bir cübbe vardı. Uzun adımlarla doğruca tıbbi hap dükkanına girdi.



Bu dükkan çok geniş değildi. İçeride dükkan sahibinden başka kimse yoktu.



Şu haplardan birini istiyorum.” dedi Meng Hao, raftaki düşük değerli haplardan birini işaret etti.

 

Dükkan sahibi gözlerini açtı ve Meng Hao’ya baktı, ardından Meng Hao’nun işaret ettiği haplardan birini çıkarttı.



Bu hap Qi Yoğunlaştırma aşamasının beşinci seviyesinde etkilidir. Değeri on yedi Ruh Taşıdır.



Meng Hao hapı bakmaya bile tenezzül etmeden aldı ve elbise kolunu fiskeleyerek onu duvardaki şekle doğru fırlattı. Hap anında oval sembolün ortasına çarptı. Şu an, orada dört hap yerine beş tane vardı.



Bununla birlikte biraz Ruh Taşı çıkartıp dükkan sahibine verdi ve ardından ayrıldı.



Dükkan sahibi tüm bunları şaşkınlıkla izlemişti. Ardından gözleri ışıldadı ve ellerini kenetleyerek uzaklaşan Meng Hao’nun arkasından selam verdi.



Zaman geçti. Meng Hao Mor Ay Şehrine geleli iki gün olmuştu. Mor Felek Tarikatı Hap açık artırmasının başlayacağı günün gecesinde meditasyonda otururken aniden gözlerini açtı ve depolama çantasındaki bir yeşim kayışı çıkarttı. Yeşim kayış ışıl ışıl parlıyordu.



Bu özel yeşim kayış bir gizli toplantı davetiye madalyonuydu! Yeşim kayışın içinde bir harita kayıtlıydı, daha önce uğradığı dükkanın duvarındaki sembolle aynı işarete sahipti.



Dışarıda ay yükseliyordu. Meng Hao yeşim kayışı yerine koydu ve ardından yola çıktı.



Kısa bir süre sonra daha önceki dükkanın önünde belirdi, kafasında geniş, bambu bir şapka vardı ve geniş bir cübbe giyiyordu. Hiç tereddüt etmeden yürüdü ve tahta kapıyı tıklattı.



Üç kere tıklatmasıyla kapı yavaşça açıldı. İçerisi simsiyahtı.



Men Hao’nun gözleri titreşti. Biraz inceledikten sonra içeri girdi. Karanlığın yüzeyinde dalgalanmalar oluştu, sanki bu karanlık su gibiydi. Meng Hao bir parıltı gördü ve ardından kendini farklı bir mekanda buldu. İleride asil bir saray vardı.



Bu saray katıldığı ilk gizli toplantıdakiyle tıpa tıp aynıydı. Sarayın dışında elleri geniş elbise kollarının içinde kenetlenmiş olan yaşlı bir adam duruyordu. Sessizce Meng Hao’ya bakıyordu.



(R.N: Meng Hao’nun katıldığı ilk gizli toplantı 140.bölüm)



Meng hao Yaklaştı ve gizli toplantı davetiye madalyonunu çıkarttı. Yaşlı adam kafasını eğdi ve Meng Hao yürümeye devam ederek saraya giriş yaptı.



Uzaklardan gelen şarkı ve dans seslerini duyabiliyordu, tıpkı geçen seferki gibiydi. Bir kaç dekoratif taşın ilerisinde bir köşk vardı ve içinde oturan dört tane gelişimci bulunuyordu. Hepsinin de yüzleri maskeyle gizlenmişti, kim olduklarını görmek imkansızdı.



—–










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr