Bölüm 221

avatar
9214 16

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 221


Bölüm 221: Simya Tao’su Çaylağı



Zaman hızla geçti ve iki ay geride kaldı. Meng Hao hala Mıntıka Bir Vadi Birde yaşıyordu fakat artık akarsunun yanında değildi. Vadiyi şekillendiren dağlardan birinde, zirveye uzanan dar bir yolunun sonunda bir Ölümsüzler Mağarası vardı.



Mağaranın yeşil, taş kapısının önünden bulutlar kayarak geçiyordu. Orada duran biri aşağıdaki vadiyi tamamen görebilirdi. Buradaki ruhsal enerji çok daha yoğundu ve dağın içinde bir ateş damarı bulunuyordu.



Burası usta simyacılığa terfi eden Meng Hao’ya bahşedilen Ölümsüzler Mağarasıydı.



Sadece usta simyacılar dağların üst kısımlarında yaşayabilirdi. Orada çırak simyacılardan ayrılmış bir şekilde usta simyacı olarak kazandıkları özel imtiyazların keyfini çıkartırlardı. Örneğin, çırak simyacıları asistan olarak kullanabilirlerdi. Üstelik cüzi bir bedel karşılığında çeşitli hap formülleri elde edebilirler ve hatta Tarikattan tıbbi bitki satın alabilirlerdi.



Usta simyacılardan istenen tek şey aylık tıbbi hap kotalarını doldurmalarıydı.



Daha az sıradan bitki ve hap formülleri alabilmek için çok büyük miktarda tıbbi hap teslim etmek zorundaydılar. Ne kadar çok üretirlerse o kadar fazla ödül kazanıyorlardı.



Usta simyacı olduktan sonra diğer usta simyacılarla ticaret yapmak da mümkün hale geliyordu. Tüm bunlar simyaya olan aşinalığı ve bilgi birikimini yükseltmek için tasarlanmıştı ve aynı zamanda üretilen tıbbi hapların kalitesini de artırmak amaçlanıyordu.



Bu sıradan günde Meng Hao’nun Ölümsüzler Mağarasını bir gürleme sesi doldurdu. Kapı mühürlü olmasına rağmen ses çok uzaklara kadar yankılanmıştı. Aşağıdaki vadide bulunan çırak simyacılar suspus olmuşlardı. Bakışlarını Meng Hao’nun ölümsüzler Mağarasına yöneltmişler, hayranlık ve kıskançlıklarını gizleyememişlerdi.



Meng Hao usta simyacı olduğundan beri bu tip gürlemeler sık sık duyuluyordu.



Mağaranın içinde Meng Hao pislik ve kirle kaplıydı. Acı bir kahkahayla önünde patlayan hap ocağına bakıyordu. İç geçirdi, elbise kolunu fiskeleyerek kırılan hap ocağı parçalarını ve yapmaya uğraştığı tıbbi hap kalıntılarını topladı. Oradaki taş platformun üstünde kaşlarını çatarak oturdu.



Hap yapmak kolay değil...” dedi. “Toprak ateşinin en ufak kontrolsüzlüğü hapı mahvediyor ve hap ocağını yok olma eşiğine getiriyor. Son iki ayda kırk yedi tane hap ocağı patlattım….” Uzun siyah elbisesinin elbise kollarına ufak hap ocağı desenleri işlenmişti. Bu elbise onun usta simyacı pozisyonunu gösteriyordu.



Ama yine de kendimi biraz geliştirdim. Son iki üç günde sadece bir tane hap ocağı patlattım.” Yanında duran yedi sekiz hap şişesine baktı ve gözlerinde memnun bir ifade parladı. Bu şişelerin içindeki haplar onun iki aylık birikimiydi. Bu haplar sadece Qi Yoğunlaştırma aşaması için kullanışlıydı ama kendi elleriyle bir şey yapmış olmak Meng Hao’ya çok mutlu bir hissiyat yaşatıyordu.



Hap yapmak kesinlikle kolay bir şey değil ve saklı yeteneklerle bağlantılı olduğu bariz. Fakat en önemlisi… Hap yapma işi çok pahalı! Çok fazla usta simyacı olmamasına şaşırmamak gerek….” Meng Hao duygulu bir iç geçirdi. Çırak simyacıyken böyle olacağını hiç düşünmemişti. Li Tao ile çalışırken sadece yabancıların usta simyacılara saygı gösterdiğini ve İç Tarikat öğrencilerine yaptığı haplardan kazandıklarını görmüştü.



Fakat usta simyacı olduktan sonra gerçekten başarılı olan simyacıların dağlarca Ruh Taşı harcadığını fark etmişti. Bu gerçek başarıyı yakalamanın tek yoluydu. Tabii ki saklı yetenek de gerekliydi; sadece sıradan bir saklı yetenekle usta simyacı olmak için gereken Ruh Taşlarıyla küçük bir Tarikat kurulurdu.



Bir hap ocağının fiyatı yirmi bin ruh taşı ve bu Tarikatın ürettiği en düşük seviye hap ocağı için istenen fiyat. Ve ben tam kırk yedi tanesini patlattım….” Meng Hao bunu düşündü ve hap ocaklarına ödediği bedel kalbine bir acı sapladı.



Hap ocakları daha işin tek bir yönü...” diye düşündü. “Hap yapmak için gereken tıbbi bitkilerin fiyatı da oldukça tuzlu. Bazen sadece tek bir hap için onlarca tıbbi bitki gerekiyor. Hepsini düşününce fiyat cidden ucuz olmuyor. Ama en kötüsü bu değil… Beni asıl öldüren şey… Başarı oranımın sadece onda bir olması…” Tüm bu durumu düşünürken derin bir nefes aldı. “Daha pahalı tıbbi bitki demek, daha eski hap formülleri ve daha kaliteli hap demek ve aynı zamanda benim başarısız olmak ihtimalimin yükselmesi demek.” Duygulu bir iç geçirdi.



Fakat şu an bir usta simyacıyım, bir çok avantaja sahibim. Örneğin bu madalyon.” Depolama çantasına vurarak beyaz bir madalyon çıkarttı.



Eline soğuk bir his veriyordu ve yeşimden yapılmış gibi görünse de aslında değildi. Bir tarafına bir hap ocağıyla birlikte “Kara Liste” kelimeleri kazınmıştı.



Hap Kara Listesi!” Meng Hao hüküm madalyonuna baktı ve gözleri tuhaf bir ışıkla doldu. İlk defa madalyonu çıkartıp bakmıyordu. Ama bunu her yaptığında usta simyacılık pozisyonuna karşı kalbi saygılı bir hissiyatla doluyordu.



Hap Kara Listesi madalyonu Tarikattaki bütün usta simyacılara veriliyordu. Her simyacıya sadece bir tane veriliyordu ve kullanım hakkı sadece ikiydi. Bu madalyon usta simyacılar tarafından istenen saygının en büyük anlatımıydı ve Mor Qi Bölümündeki herhangi bir üyenin kalbine korku salmak için yeterliydi.



Usta simyacıların Mor Qi Bölümüne kıyasla daha yüksek bir pozisyonda olmasının temel sebeplerinden biri bu Hap Kara Listesiydi. Hap Kara Listesine eklenme düşüncesi bile çoğu Gelişimcinin kalbine dehşet salmaya yeterdi.



Hap Kara Listesinin tek bir amacı vardı. Mor Qi Bölümünden olup da bu listeye adı eklenen bir kişiye yüz yıl boyunca hiçbir usta simyacı hizmet vermeyecekti.



Bu, Tarikatın yıllardır yürürlükte olan bir kuralıydı ve sadece Doğu Hap Bölümünün sahip olduğu bir güçtü. Bu uygulama usta simyacıların Mor Felek Tarikatında inanılmaz bir saygı görmesine neden oluyordu.



Bu yüzden çok az kişi usta simyacıları kızdırmaya cüret edebilirdi. Bir usta simyacıyı karşına almak bütün usta simyacıları karşına almak demekti.



Bu kural antik zamanlardan beri devam ediyordu ve geçen bin yıl da çok fazla usta simyacı tarafından uygulanmamıştı. Bu süre zarfında listedeki isim sayısı asla yüzü geçmemişti. İç Tarikatta yaklaşık on bin öğrenci olduğunu varsayarsak bu çok küçük bir sayıydı.



Usta simyacılar için Hap Kara Listesini kullanmamak daha caydırıcı bir etkiye sahipti. Ne de olsa ikinci kullanımdan sonra etkisi yok olacaktı.



Yüz yıllık Hap Kara Listesinde isimlerin hepsi madalyona işlenmişti. Usta simyacı olduktan sonra Meng Hao da bu madalyonu kullanma hakkına erişmişti ama tabii ki anlaşmalarda da saygılı olması gerekiyordu. Şu an Hap Kara Listesinde on üç kişi vardı. Yüz yıl boyunca Meng Hao da dahil hiç bir usta simyacı onlara hap yapmayacaktı.



Meng Hao Hap Kara Listesi madalyonuna bir süre baktıktan sonra onu yerine koydu. Bir an düşündükten sonra bir tane yeşim kayış çıkarttı ve ona bazı bilgiler işledi. Ardından onu yaktı; göz açıp kapayıncaya kadar yeşim kayış yok oldu.



Çok geçmeden Ölümsüzler Mağarasının dışından bir ses geldi. Parmağını kaldırdı ve Ölümsüzler Mağarasının kapısı açıldı. Bunun üzerine içeriye 18-19 yaşlarında tatlı bir kız girdi. Kız mağaraya girdiği anda burnu kırıştı, sanki patlayan hap ocaklarının kokusu boğazını yakmış gibiydi.



Simyacı Fang!” dedi gülümseyerek. “Dün biraz kafam karıştı. Neden bu kadar gün geçmesine rağmen benden yeni bir ocak istemediğinizi merak etmeye başlamıştım…” Depolama çantasından yepyeni bir hap ocağı çıkarttı ve gülümseyerek Meng Hao’ya teslim etti.



Kızın adı Lin Rui idi ve usta simyacıların günlük işlerini yapmakla görevliydi. Gelişim Merkezi çok yüksek değildi ama söylentilere göre onun Klanının üyelerinden biri Mor Ocak Lorduydu. Dahası, onun sevimli bir kişiliği vardı. Bu nedenle birçok usta simyacı ondan hoşlanmıştı. Zamanla çeşitli usta simyacıların ihtiyaçlarını yerine getirmeye başlamıştı.



Örneğin son iki ayda Meng Hao’ya kırk altı farklı hap ocağı teslim etmeye gelmişti. Bugün kırk yedinci oluyordu.



Biraz utanan Meng Hao boğazını temizledi. Hap ocağını kabul etti ve onunla birlikte bir de yeşim kayış vardı. Şu an bir usta simyacı olduğu için hap ocakları, tıbbi haplar ve hap formülleri için önden ödeme yapma zorunluluğu yoktu. Tarikat onlara kendi isteğiyle temin ediyordu. Fakat bu tamamen bedava olduğu anlamına gelmiyordu. Bu malzemeleri onlara krediyle veriyorlardı. Ama en sonunda Meng Hao borcunu tıbbi hap şeklinde ödemek zorunda kalacaktı.



Ne kadar borcum oldu?” diye sordu, yeşim kayışa bakarak.



Bugün de dahil, Tarikata 6,757 Qi Yoğunlaştırma Hapı borcunuz var.” Kız ona göz kırptı ve gülerken ağzını kapattı. Ardından yatıştırıcı bir tonla devam etti: “Bu çok bir şey değil. Aslında çok fazla borcunuz yok. Şuana kadar 1,730,000 hap borcu olanı da görmüştüm. Bu sayı… Muhtemelen hayatının sonuna kadar hap yapmak anlamına gelecek….



Bu devasa miktarı duyan Meng Hao şaşkınlıkla bakakaldı. Ardından alaycı bir şekilde gülümsedi, başını sağa sola salladı ve iç geçirdi. Kendi yeşim kayışını çıkartarak bilgileri ona işledi ve ardından orijinal yeşim kayışı kıza teslim etti.



Simyacı Fang, sıkı çalışmaya devam edin. Um… En son Hap Teslim Günü çoktan geçti. Kotadan biraz daha fazlasını üretebilir misiniz? Eğer yapabilirseniz bir açıklama yapmanız daha kolay olacaktır.” Lin Rui’nin gülümsemesi tıpkı yeni açan bir çiçeğe benziyordu. Tabii ki Meng Hao en genç usta simyacı olduğu için buraya her geldiğinde onunla biraz eğleniyordu. Fang Mu’nun utanmış ifadesini görmeyi seviyor gibiydi.



Meng Hao iç geçirdi, ardından hap şişelerinden birini aldı. İçinde beş tane Qi Yoğunlaştırma Hapı vardı. Onları kıza verdi. İlk defa kotası için hap devir ediyordu.



Kız ağzını kapatarak kıkırdadı. Hapları alarak oradan ayrıldı. Meng Hao onun gidişini izledikten sonra mağaranın kapısını mühürledi. Hap ocağını eline aldı ve iç geçirdi.



Eğer böyle giderse, hap yapma seviyem yüzünden hiçbir İç Tarikat öğrencisi iş için bana gelmeyecek ve ben de herhangi bir kazanç sağlayamadığım için yeni hap formülleri alamayacağım.



En önemli şey Mor Qi Bölümünün İç Tarikat öğrencilerinden hap yapımı için davet almaktı. Bu sayede bir çok yeni hap formülüyle karşılaşma şansı yakalayacaktı. Ne kadar fazla davet alırsa o kadar hap formülü görecekti. Zamanla simya yeteneği yavaş yavaş yükselecekti. Bu durumda esasen Tarikattan ödünç alınan tıbbi hapların dışında başka hapları kullanma şansı elde edecek ve aynı zamanda bu işten kazanç sağlayacaktı.



Yolsuzluk faktörü konusunda ise, yani bu basitçe artık bir kural olmuştu. Mor Qi Bölümü bununla ilgili ne yapabilirdi ki?



Meng Hao derin bir nefes alarak hap ocağını yere koydu ve hap şişelerinden birini aldı. Şişeyi açtı ve içindeki tıbbi haplara baktı. Hepsi de pürüzsüz ve yuvarlaktı ve onlardan yukarı doğru hafifçe ruhsal enerji esiyordu. Meng Hao’nun kaşları hafifçe çatılmaya başladı.



Belki de tekniğimde bazı hatalar vardır. Eğer öyle olmasaydı bu kadar zorlanır mıydım? Li Tao yaparken bu iş oldukça kolay görünüyordu.” Düşüncelere dalmış ve kendi kendine mırıldanan Meng Hao ayağa kalktı ve Ölümsüzler Mağarasının içinde gezinmeye başladı. Aniden durdu ve gözleri pırıldamaya başladı.



Sağ elini kaldırmasıyla birlikte hap ocağı ona doğru süzüldü. Parlak gözlerle, depolama çantasına vurdu ve on tane tıbbi bitki çıkarttı. Bu bitkileri elinde hızlandırdı ve ardından öz suyunu çıkarttı. On nefeslik sürede bütün bileşenleri hazırladı ve ardından onları hap ocağına yerleştirdi.



Ayağını hafifçe yere vurdu ve bunun üzerine önündeki bir alan kırmızı bir parıltı yaymaya başladı. Oradan yoğun bir ısı çıkıyordu. Hap ocağını parlak kızıl alanın yedi buçuk santim üzerinde askıya aldı ve büyü sembolü işaretleri yapmaya başladı. Bu sırada hap ocağı önce biraz yükseldi ardından alçaldı, belli aralıklarla ileri geri hareket ediyordu. Kısa süre sonra Ölümsüzler Mağarası tıbbi bir aromayla doldu.



Bunun ardından Meng Hao bacaklarını çaprazlayarak oturdu. Sağ elini uzattı ve hap ocağının üzerine bastırdı. Gözlerini kapattı ve ruhsal enerjisini ona aktarmaya başladı, başka bir hızlandırma işlemi başlıyordu.



Bu hızlandırma tekniğini Li Tao’dan öğrenmişti. Bu işlem sadece tıbbi erginliği artırmıyordu… Aslında hap yapım işlemi için gerekli olan bir süreçti.



Kısa süre sonra Meng Hao’nun gözleri daha da parladı. Hap ocağının içinde meydana gelen değişikliklere göre, zaman zaman bazı ayarlamalar yaptı. Ara sıra biraz tıbbi bitki ekledi ya da hap ocağından tortu çıkarttı. Daha önce yapımı 10-12 saat süren işlem bu sefer altı saat sürmüştü, elbise kolunu fiskeledi ve hap ocağını ısı bölgesinden çıkarttı. Kapağı açmasıyla birlikte tıbbi aroma yüzüne doğru vurdu, içinden dört tane Qi Yoğunlaştırma Hapı çıkarttı.



Haplar hala yumuşaktı, ama içeriden çıkarttığında hızlıca sertleştiler ve havayla birlikte kurudular.



Yanlış yapıyormuşum…” Biraz önce çıkarttığı ve nispeten yavan haplara dikkatlice baktı, ve daha önce bin bir zorlukla elinden geldiğince mükemmel yapmaya çalıştığı hapları içinde barındıran bir şişe aldı. Bu iki tip Qi Yoğunlaştırma Hapını karşılaştırdığında gözleri aniden aydınlanmayla doldu.



Bu zarif bir şekilde üretilen haplar beni yıprattı. Tıbbi kuvvetleri bariz bir şekilde daha yüksek, yüzde yetmiş ya da yüzde seksen oranında. Diğer taraftan yavan hapların tıbbi kuvveti sadece yüzde otuz-kırk civarında.



Daha önceki arıtım tekniğim çok yorucuydu. Eğer şimdikiler gibi hap yapabileceğimi bilseydim, o kadar hap ocağı harcamazdım.” Qi Yoğunlaştırma Haplarını bir kenara koyarken düşüncelere daldı.



Bu kalite farkı neredeyse iki kata tekabül ediyor… Belki de hap arıtımına harcanan zamanla alakası vardır. Fakat bu kadar etki göstermesi olağan değil. Ne de olsa Li Tao’yu hem kendisi için hem de başkaları için hap yaparken gördüm ve hiç böyle bir fark oluşmamıştı.



Meng Hao kaşlarını çattı ve bir süre kendi kendine mırıldandı, daha sonra ise gözleri tekrar parıldadı.



Yoksa bunun Yetkin Temelimle bir alakası mı var? Benim ruhsal enerjim sadece bana ait, Gök ve Yere geri dönmüyor. Bu ruhsal enerji sadece benim için. Beş Yetkin Tao Sütunum Temel Kurulum aşamasına karşı saygısız olabilir. Bu ruhsal enerjiyi hap yaparken kullandığımda benim auram da işlemi etkiliyor…. Belki de bu yüzden hap ocakları patlıyor, çünkü benim arıttığım tıbbi haplar Yetkin olarak sınıflandırılıyor, nedeni bu mu acaba?” Meng Hao düşünmeye devam ettikçe gözlerindeki parlaklık arttı, en sonunda bu teorinin doğru olduğu kanaatine vardı.



Bu meseleyi biraz daha düşündü, ama birden ifadesi titreşti. Bakışları Kozmos Çantasına yöneldi. Kan maskesinin içindeki et peltesinin sesi zihninde yankılandı. Ses zayıf geliyordu.



Artık dayanamıyorum! Senin dönüşümünü artık destekleyemem! Lanet olsun bana, dönüşüm gücümü başkalarına ödünç vermemem gerekiyordu. Meng Hao, ben dökülüyorum. Bittim! Bittim! Ah, bir ay. Bir aya ihtiyacım var. Senin de… Bu sürede… dikkatli olman lazım….



Et peltesinin sesi giderek zayıfladı ve en sonunda hiçliğe dönüştü. Bunun hemen akabinde Meng Hao’nun siması titreşti ve gerçek yüzü ortaya çıktı.



Şans eseri tam o sırada Ölümsüzler Mağarasının dışından Chu Yuyan’ın sesi duyuldu.



Fang Mu! Ölümsüzler Mağaranın kapısını aç, seninle konuşmam gereken şeyler var!



—–








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44342 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr