Bölüm 223

avatar
9035 16

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 223


Bölüm 223: Simyacı Fang Kendini Ağırdan Satıyor



Bai Yunlai ona bakarak konuşmaya başladı, “Sana bir çırak simyacı bulayım mı?” Artık Meng Hao’nun statüsü öncekinden farklıydı. O bir usta simyacıydı; ister Doğu Hap Bölümünde olsun ister Mor Qi Bölümünde olsun pozisyonu bir İç Tarikat öğrencisine denkti. O son derece önemli biriydi.



Mor Felek Tarikatının bazı kadim kurallarına göre usta simyacılar Mor Qi Bölümünün İç Tarikat öğrencilerine denkti. Ama gerçekte onların pozisyonu biraz daha yüksekti.



Gerek yok.” dedi Meng Hao gülümseyerek. Bai Yunlai ile birlikte dağdan indiler ve Mor Qi Bölümüne doğru yola koyuldular. Yolda Bai Yunlai durumu ona açıkladı. Ondan hap yapmasını isteyen kişi İç Tarikatta yüksek pozisyona sahip birisiydi. Bu kişi bir Seçilmiş olmasına rağmen Ocak Lordlarından yardım isteyemiyordu. Dahası onun ünü çok iyi değildi, bu yüzden usta simyacılar da ona yardım etmek konusunda çekingen davranıyordu.



Doğu Hap Bölümü nispeten kendi halinde bir pozisyona sahipti; herhangi bir usta simyacı bir teklifi reddetme hakkına sahipti. Bu durum karşısında Mor Qi Bölümü İç Tarikat öğrencilerinin yapabilecekleri bir şey yoktu. Bu adı geçen Seçilmiş’in çok az seçeneği vardı. Onun için hap yapmaya gönüllü olan usta simyacılardan hiçbiri onun standartlarını karşılamıyordu.



Bai Yunlai de bunun farkındaydı ve bunun Fang Mu için iyi bir fırsat olacağını düşünmüştü. Fang Mu başarısız olsa bile bu Seçilmiş Doğu Hap Bölümünün bir usta simyacısına bir şey yapamayacaktı. Bu nedenle Bai Yunlai Meng Hao’yu acele ettiriyordu.



Bu açıklamayı duyan Meng Hao bir an düşündü ve ardından sordu: “İstediği hapın adı ne?



Söylemedi. Oraya gittiğimizde sorabilirsin. Statüm gereği ben soramadım. Ne de olsa Ding Yong Mor Qi Bölümünün bir Seçilmişi. Sorsam bile bana cevap vermeye tenezzül etmezdi.” Bai Yunlai iç geçirdi.



Meng Hao başını salladı. Çeşitli vadilerden geçerken biraz önceki yaşanan olay hala zihninde dönüp duruyordu. O inanılmaz gürültünün nedeni et peltesinin patlamasından kaynaklanmıştı. Yeniden doğmuş şekilde ortaya çıktığı anda şaşırtıcı bir şekilde konuşmakla ilgilenmemişti. Hemen Meng Hao’yu tekrar Fang Mu’ya dönüştürmüş ve ardından kan renkli maskeye girerek uyumaya başlamıştı.



Şu an et peltesi de Kan Mastifi gibi derin bir uykudaydı. Meng Hao hızlı bir incelemenin ardından onun uyanmasının bir kaç ay alacağı sonucuna varmıştı. Böylece artık dikkatini ondan çekmişti. Ardından büyük bir heyecanla biraz önceki patlamayla dökülen deriyi çabucak toplamıştı.



Et peltesinin döktüğü bu deri son derece sertti. Meng Hao sahip olduğu Gelişim Merkeziyle bile ona tek bir çizik atamazdı. Bu derinin et peltesinden geldiğini göz önüne alınca büyülü bir eşya sayılabilirdi. Onu çok fazla incelemeye zamanı olmadığı için hemen çantasına atmış ve ardından Ölümsüzler Mağarasından çıkmıştı.



Meng Hao ve Bai Yunlai’nin Mor Qi Bölümü ile Doğu Hap Bölümünün birleştiği yere varmaları çok uzun sürmedi. Orada elleri arkasında bağlı olan ve gökyüzüne doğru bakan kibirli bir havaya sahip genç bir adam bekliyordu.



Bu Ding Yong idi. Üzerinde güneş ışıklarıyla parlayan kırmızı bir cübbe vardı ve aslında mor bir aura yayıyordu. Meng Hao Mor Felek Tarikatına katıldığı yıl ister Mor Qi Bölümünde olsun ister Doğu Hap Bölümünde olsun, mor renkli Qi’nin saygıyla muamele edilmesi gereken bir şey olduğunu öğrenmişti. Bu nedenle bu genç adam bir Oturum öğrencisinin mor cübbesine sahip olmasa da, elbisesinden yayılan mor aura onun Tarikatta yüksek bir pozisyona sahip olduğunu gösteriyordu. O, Mor Felek Tarikatının bir Seçilmişiydi.



Gelişim Merkezi Orta Temel Kurulumun zirvesindeydi ve bir sonraki seviyeyle arasındaki uzaklık bir saç teli kadar azdı.



Ding Yong Meng Hao’yu gördüğünde kaşlarını çatarak konuşmaya başladı: “Fang Mu sen misin?” Ona göre bir usta simyacı ne kadar yaşlıysa o kadar iyiydi. Meng Hao’yu çok genç gördüğü belli oluyordu.



Meng Hao soğukça somurttu, olduğu yerde durdu. Li Tao ile geçirdiği süre boyunca İç Tarikat öğrencileriyle nasıl mücadele edileceğini öğrenmişti. Usta simyacılık pozisyonu tabiatı gereği saygı isterdi. Fakat aynı zamanda bu saygıyı görmek için kendisi de biraz uğraşmalıydı. Eğer onların karşısında düşük bir profil gösterirsen senin yeteneğinin eksik olduğunu düşünürlerdi.



Bu nedenle olduğu yerde durdu, ardından elbise kolunu fiskeleyerek soğukça homurdandı.



Bai Yunlai.” dedi sakince. “Bundan sonra bana bir daha böyle hap yapım işleri getirme.” Ding Yong’a ikinci bir bakış atmadan arkasını döndü ve yürümeye başladı.



Bai Yunlai birçok usta simyacıyla çalışmıştı ve Meng Hao’yu da iyi tanıyordu. Neler olduğunu tabii ki de anlamıştı. İçten içe hoşnut olsa da yüzünü bir korku ifadesi kapladı. Ardından Meng Hao’nun küçük taktiği gereği olduğu yerde şaşkın bir şekilde kalmış olan Ding Yong’a suçlayıcı bir bakış attı.



O Doğu Hap Bölümünün bir usta simyacısı. Genç olması önemli değil. Son terfi sınavında birinci olmuş kişidir kendisi! Bunu iyi düşünün! Yüz bin çırak simyacı arasından sadece o seçildi. Siz… Tabii ki de Simyacı Fang’a buraya gelmesi için ne kadar yalvardığımı bilmiyorsunuz. Ve şimdi şu yaptığınıza bakın…” Kafasını sağa sola salladı, arkasını dönerek Meng Hao’yu takip etmeye başladı.



Ding Yong acı bir gülüşün ardından iç geçirdi. O, Qian Shuihen ve Lu Song gibi tecrübe kazanmak için Tarikatın dışına çıkmış birisi değildi. Ama Meng Hao’nun kendini ağırdan sattığını nasıl anlamazdı? Bai Yunlai’nin sözlerini düşündükten sonra bu Fang Mu’nun simya yeteneğinin dikkate değer olduğunu fark etmişti. Bir an düşündükten sonra yüzünde bir gülümseme belirdi ve bir kaç adım ileri gitti.



Simyacı Fang’ın yüce ismi uzun bir süredir gök gürültüsü gibi kulaklarımda çınlıyordu...” dedi. “Simyacı Fang’ı biraz önce gördüğümde şok oldum ve bu yüzden dilim sürçtü. Simyacı Fang, lütfen sinirlenme.



Meng Hao tekrar durdu, ardından Ding Yong’a dönerek soğuk gözlerle baktı. “İstediğin hap nedir?



Bunun üzerine Ding Yong’un gözleri pırıldadı. Meng Hao’nun böyle bir tavır sergilemesi Ding Yong’un onun iyi huylu biri olduğunu düşünmesini sağlamıştı. Hemen cevap verdi: “Bariyer Kırma Hapı!”



Meng Hao’nun ifadesinde her zamanki gibi, en ufak bir değişim olmamıştı. Bunu gören Ding Yong onun son derece pişkin ve tuhaf biri olduğu sonucuna vardı. Aslında Meng Hao o sırada telaş içinde hafızasını yokluyordu. Ne yazık ki Bariyer Kırma Hapıyla ilgili herhangi bir bilgi yoktu.



O tip bir hap için en az on yedi tane hap formülü var.” dedi sakince. “Dahası, kullanılabilecek olan yüzlerce çeşit tıbbi bitki var, birçok karmaşık varyasyonla birlikte kesin konuşmak gerekirse üç yüz doksan yedi tane var. Arıtım işlemi için ise hassas ayarlamalar gerekiyor, bu da varyasyonların toplam ihtimaline yüzde yetmiş ekliyor. Yaptırmak istediğin hangi çeşidi?” Aslında Meng Hao’nun sözleri tamamen uydurmaydı. Onun yanındaki Bai Yunlai de şaşkındı; aslında o da Bariyer Yıkma Hapının ne olduğunu merak ediyordu. Meng Hao’nun sözlerinin ardından gözlerinde ona karşı bir hayranlık uyanmıştı.



Bai Yunlai’nin bu bakışları onun bu sözlerin son derece derin bir kavrayıştan kaynaklanıyormuş gibi hissettiğini gösteriyordu. En azından öyle hissetmişti.



Bai Yunlai bile buna kanmış gibi görünüyordu. Doğal olarak Ding Yong bir an şaşkın bir şekilde baktıktan sonra gözlerinde parlak bir ışık belirdi. Meng Hao’nun sözleri onu son derece anlaşılmaz bir noktadan vurmuştu. Derin bir nefes aldı, ardından ellerini kenetleyerek baş selamı verdi. Kelimelerini dikkatli seçerek konuşmaya başladı: “Simyacı Fang, dürüst olmak gerekirse aslında hangi çeşidini istediğimden emin değilim. Sadece bir tane hap formülüne sahibim, belki de… Ona bir bakmak istersiniz?” Hemen depolama çantasından bir yeşim kayış çıkartarak Meng Hao’ya sundu.



Ding Yong eğer Tarikatın içinde olmasalardı bu kadar kolay blöf yemeyecekti. Fakat şu an Mor Felek Tarikatının içindelerdi ve Meng Hao onun yoldaş Tarikat üyelerinden biriydi. Dahası Meng Hao’nun üstün bir usta simyacı olduğunu biliyordu. Bu nedenle Meng Hao’nun sözleri hedeflediği etkiyi yaratmıştı.



Meng Hao bu yeşim kayışı kayıtsız bir ifadeyle aldı ve ardından Ruhsal Duyusuyla onu taradı. Yüzü aynı dursa da içten içe şaşkınlık geçiriyordu.



Demek gerçekten de böyle bir tıbbi hap varmış. Bariyer Kırma Hapı hayat boyunca yalnızca iki kez kullanılabiliyormuş. Eğer üçüncü kez kullanılırsa ani bir ölümle sonuçlanıyormuş!



Çeşitli tıbbi bitkilerin etkileşimlerinin yanı sıra çeşitli zehirli otlarında eklenmesiyle birlikte Qi geçitlerini uyaran patlayıcı bir karışım oluşacak ve Gelişim Merkezine bir dar boğazı aşma becerisi verecek!” Meng Hao düşünürken bir an sessiz kaldı.



Onun yanındaki Ding Yong ise gergin bir şekilde onu izliyordu. O, daha önce bir tane Bariyer Kırma Hapı kullanmıştı. Fakat ne yazık ki en son kritik anda ilerleme elde etmeyi başaramamıştı. Artık tek bir şansı kalmıştı. En kötüsü de son yıllarda bir şekilde Ocak Lordlarını ve usta simyacıları kızdırmış olmasıydı. Onlardan biri hap yapmayı kabul etse de sonuç hakkında huzurlu olmayacaktı. Ding Yong hala tereddüt içindeydi. Fang Mu için bu basit bir hap yapımıydı. Ama onun için artık son şans değeri taşıyordu.



Eğer başarılı olursa Geç Temel Kurulum aşamasına geçebilecekti. Bu nedenle ister istemez temkinli davranıyordu.



Gerçekte Fang Mu’yu aramayı seçmiş olsa da hala bu konuda kesin kararını vermiş değildi. Biraz daha konuyu düşünmek ve ardından o anki hislerine göre karar vermek istiyordu. Bu ciddi öneme sahip hap için güvenilir bir usta simyacı bulmayı arzuluyordu. Ding Yong bir Dış Tarikat öğrencisi değildi. Bir hapın tıbbi kuvvetinin onu yapan kişiye göre değişiklik gösterdiğini biliyordu. Bazıları hapı yüksek kuvvetle yaparken bazıları düşük kuvvetle yapabiliyordu. Ding Yong için bu Bariyer Kırma Hapının tıbbi kuvveti hayati önem taşıyordu.



Daha önce kullandığı Bariyer Kırma Hapının tıbbi kuvveti sıradandı. Belki daha yüksek olsa şimdi bununla uğraşıyor olmayacaktı.



Uzun bir zaman geçtikten sonra Meng Hao yeşim kayışı ona geri verdi. Bir süre kendi kendine mırıldandıktan sonra Ding Yong’a doğru yürüdü.



Elini kaldır.



Ding Yong bir an şaşırdı ve gözleri kısıldı. Fakat buna karşı gelmedi. Elini havaya kaldırdı ve bunun üzerine Meng Hao’nun bileğini kavrayarak içine biraz ruhsal enerji gönderdi.



Direnme.” dedi sakince. Qi Yoğunlaştırma ruhsal enerjisini tereddüt içinde Meng Hao’ya bakan Ding Yong’un içine aktardı. Ding Yong bu ruhsal enerjinin vücudunda tamamen deveran etmesine izin verdi.



Meng Hao hemen Ding Yong’un dar boğazı aşması için hapın azami tıbbi kuvvet seviyesini öğrendi. Meng Hao aynı zamanda onun vücudunda başka karmaşık tıbbi güçler de tespit etmişti. Bu tıbbi güçler, onun daha önce kullandığı Bariyer Kırma Hapının tıbbi bitkilerinden kalan Qi kalıntılarıydı.



Daha önce bir tane Bariyer Kırma Hapı kullanmışsın.” dedi Meng Hao, ruhsal enerjisini geri çekti.



Bu sözleri duyan Ding Yong derin bir nefes aldı. Meng Hao’ya bakan gözleri ışıl ışıl parladı, şaşkındı. Daha önce Bariyer Kırma Hapı kullandığından hiç kimseye bahsetmemişti.



Hapı yapmana yardım edeceğim.” dedi Meng Hao sakince. “Bariyer Kırma Hapı için gereken tıbbi bitkilerden altı takım hazırla. Ayrıca otuz bin Ruh Taşına da ihtiyacım var.



Bu hapı yapabilecek bir kaç usta simyacı bulmuştum…” dedi Ding Yong yavaşça. “Onlar en fazla üç takım bileşen ve on bin Ruh Taşı istediler.



“Ben sana yaptığım hapın ilerleme elde etmene olanak sağlayacağı garantisini veriyorum.” diye cevapladı Meng Hao sakince. Ses tonu berraktı ama içinde inandırıcı bir hava da vardı.



Ciddi misin!?” Ding Yong’un nefesi kesildi, gözlerinde güçlü bir parıltı oluştu. Bu Sİmyacı Fang’ın diğer usta simyacılardan çok farklı olduğunu çoktan anlamıştı.



Eğer bana inanmıyorsan, bu senin bileceğin iş.” dedi Meng Hao ayrılmaya yeltenerek.



Ding Yong’un kalbi yerinden oynadı. Bir anlık sürenin sonunda yüzünde kararlı bir ifade belirdi. Fang Mu’nun diğerlerinden farklı olduğunu görünce ve daha önce bir Bariyer Kırma Hapı tükettiğini tespit edince artık kararını vermişti. Hiç tereddüt etmeden bir depolama çantası çıkarttı ve hemen gerekli tıbbi bitkileri ve Ruh Taşlarını onun içine koydu. Ardından çantayı Meng Hao’ya verdi.



İki hafta sonra hava kararırken gelip hapını alabilirsin.” dedi. Elbise kolunu fiskeledi ve Bai Yunlai ile birlikte oradan ayrılırken siyah elbisesi hafif rüzgarla salındı. Etrafı bilgin aurasıyla sarmalanmıştı, aynı zamanda hafif bir tıbbi hap kokusu da vardı. Sanki bu dünyadan değilmiş gibi bir havaya sahipti.









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43648 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr