Bölüm 244

avatar
8965 15

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 244


Bölüm 244: Simya Vadisinde Tartışma



‘Hainlik’, ‘Sapkınlık’ ve ‘simya Tao’suna karşı isyandan’ baka söyleyeceğin bir şey yok mu?” Meng Hao oturduğu yerde bir bahar meltemi kadar sakindi. İfadesi hiç değişmemişti hala yüzünde bir gülümseme vardı. Ama sözleri son derece keskindi. Çevrede onu izleyen çırak simyacıların yüzleri hayranlıkla parlıyordu.



Zhou ise öfkeden kuduruyor ve kafası dönüyordu. Sözleri giderek düşmanca bir hal alıyordu. “Seni küstah çocuk!” dedi. “Sen daha hap yapmanın ne anlama geldiğini bile bilmiyorsun. Sana Tarikattan defolup gitmeni ve anneni emmeye devam etmeni öneriyorum. Ta ki…



Onun bu sözleri sadece Meng Hao’nun gülümsemesinin kaybolmasına neden olmuştu. Gözlerindeki soğukluk iyice büyümüştü. “Sen ‘hap yapma’ kelimelerinden bahsetmeye bile layık değilsin. Tıbbi hap yapım işlemi belli bir zeka gerektirir. Bu yüzden buna yapım denir. Senin simya Tao’n kopyalamaktan başka bir şey değil. Hap yapmak ve hap kopyalamak. Burada sadece kelime farklılığı varmış gibi görünse de aralarındaki en önemli fark senin simya Tao’nun yıllar önce yolun sonuna geldiğidir!



Yalan! Yalan!” diye kükredi Zhou, Meng Hao’ya bakarken saçları artık darmadağın olmuştu. Daima kendi sözlerinin keskin olduğunu düşünürdü ama bugün Fang Mu’nun sözlerinin keskinliğinde ötesinde şeytani olduğunu fark etmişti. Derin bir nefes alarak kafasını topladı ve ardından karşı saldırıya geçti. “Nasıl olur da simya Tao’su kurallarına saygısızlık edersin? Onlar simyacılar arasında on binlerce yıldır nesilden nesle aktarıldı. Eğer kurallara saygı duymuyorsan sen hap yapmıyor, onlardan nefret ediyorsun demektir!”



Nefret etmek mi?” dedi Meng Hao soğukça gülümseyerek. Sağ elini uzattı. “Çırak simyacılar, burada elinde herhangi bir hapı olan var mı? Onu bana verin!



Onun bu sözleri çınladığı anda en yakındaki çırak simyacılardan en akıllı olanı hemen bir hap çıkartarak onu Meng Hao’ya teslim etti. Herkesin bakışları oradaydı.



Meng Hao hapı aldı ve ona bir an baktıktan sonra gözlerini Zhou’ya çevirdi.



Bu, yüzde yirmi tıbbi kuvvete sahip bir Qi Yoğunlaştırma Hapı. Bu hapın şu an doksan yedi tane formülü var. Şimdi, senin kuralların ne olduğunu anlamana yardım edeceğim! Bu hapın ilk formülü için gerekli olan bileşenler üç tane Kan Zencefil otu yaprağı, Mavi Tortu kökü, Akdoğan yaprak damarı…. İkinci formül için gerekenler…. Üçüncü formül için gerekenler….” Meng Hao durmaksızın yavaşça bütün formülleri anlattı. Meng Hao konuşurken orada bulunan Doğu Hap Bölümü öğrencilerinden bilgileri kaydedenler vardı. Meng Hao doksan yedi formülün hepsini anlattıktan sonra ortama ölümcül bir sessizlik çöktü.



Bütün formüller doğru şekilde anlatılmıştı; her biri o Qi Yoğunlaştırma Hapını yapmak için kullanılabilirdi.



Bu doksan sekizinci formül için gerekenler Doğu Toz Çiçeğinin üç tane dişi organı, üç Baharat Ağacı fidesi, Luan Anka bitkisinden bir alevli yaprak…. Doksan dokuzuncu formül için gerekenler Doğu Yolu bitki özü; üç yıl yedi ay dokuz günlük Mürekkep yaprağının yanı sıra…. Yüz üçüncü formül için…. Yüz on yedinci formül için….



Ortam tamamen sessizdi. Meng Hao’ya bakakalan yaşlı adam hayretler içindeydi. Sadece o değil, bütün çırak simyacılar ve usta simyacılar da sanki bir insana değilde başka bir canlıya bakıyormuş gibi onu izliyorlardı.



Onun anlattığı son yirmi formülü daha önce duyan kimse yoktu. Yüzündeki düşünceli ifadeye bakılınca Meng Hao’nun onları ezberden söylemediği, hapa bakarak o anda yarattığı belli oluyordu.



Bu hareketi Meng Hao’nun daha önceki sözlerinden çok daha etkili olmuştu. Yüz on yedinci formülü de anlattıktan sonra on nefeslik süre boyunca hiç kimse bir şey söylemedi. Ardından bir anda büyük bir karmaşa çıktı.



Hap formülleri yarattı!! O hangi alemde? Onun Ocak Lordu olabilmesine şaşırmamak gerek! Bu inanılmaz bir şey!



Sadece bir tane de değil, tam yirmi tane formül yarattı! Onu dikkatlice dinledim ve yüzde doksan eminim ki hepsi de bir Qi Yoğunlaştırma Hapı yapmak için kullanılabilir!



Bu Anlık Formül Keşfi! Efsanelere göre bunu sadece inanılmaz simya Tao’su yeteneğine sahip Mor Ocak Lordları yapabilir!



Yukarıdaki sahnede yaşlı adam Zhou’nun yüzü bembeyaz olmuştu. Nefesi düzensiz bir hal almıştı, Meng Hao’ya donuk bir şekilde bakarken ifadesi cansızdı. Zihni gök gürültüsüne benzer uğultularla dolmuştu.



Hatalı olabilir miyim…? Benim simya Tao’m kusurlu mu…? İmkansız, hatalı olamam. Eğer öyle olsaydı nasıl bir Ocak Lordu olabilirdim? Ama… Eğer hatalı değilsem, nasıl olur da simya Tao’su yeteneğim tam bir altmış yıllık döngü boyunca gelişme göstermez…?



Biraz önce yirmi hap formülü yarattım. Ocak Lordu Zhou’nun mantığına göre ben, Fang Mu, kural koyan birisiyim!” Meng Hao elbise kolunu fiskeledi ve elindeki hapı sahibine doğru gönderdi. Çırak simyacı hapı heyecanla yakaladı. Bu hapı yadigar olarak hayatının sonuna kadar saklamaya karar vermişti bile.



Meng Hao’nun sözleri yaşlı adam Zhou’nun kulaklarına gök gürültüsü gibi düştü. Yüzündeki kan çekildi ve vücudu titredi. Gözleri kan çanağına dönmüştü.



Kes saçmalamayı! Senin söylediğin her şey Doğu Hap Bölümünün simya Tao’su ile çelişiyor! Belli ki kalbime şüphe tohumları ekmeye çalışıyorsun. Böyle bir davranış cezasız kalamaz!! Benim bu hap formüllerine aşina olmamam sadece senin onları nereden elde ettiğini bilmediğimi kanıtlar! Şu an sen sadece şov yapıyorsun!



Meng Hao içten içe bu adamın ısrarcı bir bela olduğunu düşünüyordu. Yüzünde bir gülümseme yayılırken sertçe cevap verdi: “Oh? Sadece şov mu yapıyorum? Ocak Lordu Zhou, sana bir şey soracağım. Biraz önce elinde tuttuğun tıbbi bitki neydi?



Tıbbi bitki mi?” Yaşlı adam Zhou öfkeli bir şekilde bir an bakakaldı. Depolama çantasına vurarak daha önce hakkında ders verdiği tıbbi bitkiyi çıkarttı. “Bu bir Yedi Yapraklı karanfil….



Adam konuşmasına devam etmek üzereyken Meng Hao gürültülü bir şekilde güldü. “Yedi Yapraklı karanfil karşıt Yin ve Yang özelliklerinin olduğu ışıkta daha iyi gelişir. Sadece akşam vakitlerinde, yani ay ve güneşin birlikte parladığı zamanlarda büyür. Dahası, gün batarken içinde yedi renk olan bir parıltıyla parlar. Bu tıpkı Karmaşık Uç yaprağı ve Mavi Şafak yaprağına benzer. Onların arasındaki farkı anlayabilmek için yapraklarına, dallarına ve saplarına bakmak gerekir. Gökyüzü şartları da belirleyici etken olarak kullanılabilir.” Meng Hao’nun bakışları buz gibiydi. “Açıkça görülüyor ki senin şu an elinde tuttuğun bitki Yedi Yapraklı karanfil değil, Mavi Şafak yaprağıdır!



Onun bu sözleri vadide bir hengameye sebep oldu. Bütün çırak simyacıların bakışları o sırada yüzü gerilen yaşlı adam Zhou’ya döndü. Bir bitkinin ne olduğunu karıştırmak Tarikatta büyük itibar kaybına neden olurdu.



Daha da önemlisi bir Ocak Lordu olan Zhou, bir tıbbi bitki kimliğini tespit etmekte yanılırsa bu itibarı üzerinde yıkıcı bir etkiye sebep olacaktı.



Gün batmak üzere.” dedi Meng Hao, sesi son derece keskindi. “Kısa süre sonra ay ve güneş gökyüzünde birlikte parlayacaklar. Eğer elinde tuttuğun bitki gerçekten de bir Yedi Yapraklı karanfil ise yedi renkle parlayacak ve benim hatalı olduğumu kanıtlayacak. Bu durumda tüm herkesin önünde senden özür dileyeceğim. Dahası ilerde asla senin karşına çıkma cüretinde bulunmayacağım.” Elbise kolunu fiskeledi.



Yaşlı adam Zhou ile olan çekişmeleri dersin bitme süresinin çoktan geçmesine neden olmuştu. Gün batmak üzereydi ve ay yavaş yavaş görünür hale geliyordu.



Bu çekişme çok uzun sürmüş olsa da çırak ve usta simyacılar içlerindeki coşkuyu zar zor tutabiliyorlardı. Bu olay onları adeta büyülemişti.



Saçmalık!” diye hiddetlendi yaşlı adam Zhou. “Ben yüz otuz yaşındayım! Sen kaç yaşındasın? Bir bitkiyi yanlış teşhis etmem mümkün mü… Huh?” Daha sözlerini bitiremeden gökyüzü karardı. Ay ve güneş gökyüzünde birlikte parlıyorlardı!



Fakat bu ışıklar elindeki tıbbi bitkinin üzerine düşmesine rağmen yedi renkle parlamaya dair en ufak bir iz dahi yoktu. Meng Hao’nun artık tek bir kelime etmesine gerek yoktu. Vadideki çırak simyacılar arasında bir konuşma uğultusu yükselmişti.



Bu Yedi Yapraklı karanfil değil!!



Buna inanamıyorum… Ocak Lordu Zhou gerçekten de yanlış tıbbi bitkiyi çıkartmış!



Eğer daha doğru tıbbi bitkiyi bile çıkartamıyorsa, onun simya Tao’su hakkında konuşmalarını dinlemeye gerek var mı!



Yaşlı adam Zhou bu konuşmaları işitince yüzü kireç gibi oldu. O kadar utanmıştı ki bir anda oradan yok olup gitmek istemişti. Fakat, Meng Hao’ya bakarken kalbinden şiddetli bir öfke yükseliyordu. Görünüşe göre hala savaşmak için bir şeyleri vardı.



Seni küstah çocuk. Sen saçmalıyorsun! Ben altmış yıl önce Ocak Lordu oldum. Sen…



Sen altmış yıl önce Ocak Lordu oldun ve bundan altmış yıl sonra da hala bir Ocak Lordu olacaksın. Ben ise, küstah ve genç olsam da tıpkı senin gibi bir Ocak Lorduyum. Altmış yıl sonra belki de karşımda secde etmeye zorlanacaksın! Bunun nedeni ise… Senin simya Tao’nun kusurlu olması olacak!” Meng Hao ayağa kalktı. Zhou’ya başka bir bakış daha atmadan vadiden dışarı doğru yürüdü.



Meng Hao’nun sözleri yaşlı adamın kulaklarında bir gök gürültüsü gibi çınladı. Elini kaldırarak Meng Hao’ya doğrulttu ama sonra tüm vücudunu bir titreme aldı ve bir ağız dolusu kan tükürdü. “Kusurlu…? Kusurlu…?” Meng Hao’nun sözleri adamın zihninde yankılanmaya devam etti, ona cevap vermeyi bile unutturdu.



Meng Hao ortamdan ayrılırken on binlerce çırak simyacının gözleri ışıl ışıl parlıyordu. Onun gidişini izlerken, ileriki günlerde onun isminin tüm Doğu Hap Bölümünü şok etmeye devam edeceğinden tamamen emindiler. Dahası onun gelecekteki dersleri kesinlikle büyük bir popülerliğe sahip olacaktı.



Ama ne yazık ki dünyanın ilerleme yolunu kavramak imkansızdı. Meng Hao’nun Mor Felek Tarikatındaki rahat günleri kısa süre sonra sona erecekti.



Yaşlı adam Zhou ile girdiği tartışmadan bir ay sonra, Meng Hao Ölümsüzler Mağarasında oturuyordu. Biraz önce bir parti hapı yapma işlemini bitirmişti ve Tarikatın kaynaklarını kullanarak daha fazla hap yapmanın ve ardından muazzam bir Ruh Taşı servetine sahip olmanın hayallerini kuruyordu. Tam o sırada bir emir yeşim kayışı geldi. Bütün Ocak Lordlarının ortak önerisiyle tecrübe kazanmak için Tarikat dışına gönderilecekti.



Terfi aldıktan sonra bütün Ocak Lordlarının belli bir süre tecrübe kazanmak için Tarikat dışına çıkması gerekiyordu. Esnek de olsa aslında bu bir kuraldı. Genel olarak konuşmak gerekirse simyacılar yalnız başına hap yapmayı tercih ediyordu ve dışarıya seyahat etmeyi sevmiyordu.



Fakat Siyah Elek Tarikatı büyük bir meblağ ücret karşılığında Mor Felek Tarikatından birisi simya Tao’su dersi için birisi de özel tıbbi haplar yapması için iki tane Ocak Lordu istemişti. Böyle anlaşmalar Tarikat ve Klanlar arasında oldukça yaygındı.



Bir Ocak Lordu olmayan Li Tao bile bir ay önce Li Klanını ziyaret etmek için davet almıştı. Tabii ki bunun sebebi onun Temel Kurulum Günü hapını satın almış olmalarıydı.



Meng Hao’nun Siyah Elek Tarikatına gönderilmek için önerilmesinin en önemli nedeni Ocak Lordu terfisinin alışılmadık olmasıydı.



Tabii ki birkaç kişi de Meng Hao’nun kendini rezil etmesini görmek istiyordu. Dış dünyadaki büyük bir Tarikat için hap yapmak sıradan bir şey değildi ve bunu yapabilmek için tam anlamıyla bir Ocak Lordu yeteneğine sahip olmak gerekiyordu.



Meng Hao’nun Ocak Lordu olmak için bazı şartları es geçtiği düşünülünce, bu emre karşı çıkmasının herhangi bir yolu yoktu.



Siyah Elek Tarikatı…” Meng Hao’nun kaşları çatıldı.










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr