Bölüm 255

avatar
8736 19

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 255


Bölüm 255: O Rüzgarda Yüzüyor



Meng Hao bu sözleri söylediği anda depolama çantasına vurdu. Bir hap kazanıyla birlikte biraz Toprak ateşi kristali dışarı doğru süzüldü ve gerekli tıbbi bitkilerle birlikte Meng Hao hemen işe koyuldu. Herkesin bakışları altında hap yapmaya başlamıştı.



Çalışma hızı inanılmazdı. Herkesin gözünde o Chen Jiaxi’yi kurtarmaya çalışıyordu. Kesin başarı elde etmek için Chen Jiaxi’nin alnından bir damla kan bile çıkartmıştı.



Kan hap ocağına girdi ve belli ki bu olay zehri arındırmak için tıbbi hapı çok daha etkili hale getirecekti.



Ortamda ölümcül bir sessizlik vardı ve bütün gözler hap yapan Meng Hao’nun üzerindeydi. Simya Tao’suna adım attığından beri yaptığı en hızlı hap bu olmuştu. Tüm meydanı hoş bir aromanın doldurması sadece birkaç saniye sürmüştü.



Bunun ardından Meng Hao elini salladı ve pembe renkli bir hap havalandı. Bu hap hemen yıldırım hızında Chen Jiaxi’nin ağzına girdi. Onun ölümün eşiğinde olduğu çok belliydi.



O anda on binlerce göz Chen Jiaxi’nin üzerine odaklandı. Hap ağzına girdiği anda tüm vücudunu şiddetli bir titreme aldı.



Ardından şok edici bir şekilde saçlarının rengi hızla siyahtan beyaza dönmeye başladı. Cildi buruşmaya başladı, sanki hayat enerjisi dışarı sızıyor gibiydi. Kısa bir sürenin ardından yaklaşık yüz yıl yaşlanmış gibi bir hale geldi.



Daha önce orta yaşlı bir adamken şimdi bir ayağı çukurda olan yaşlı bir adam olmuştu. Yüzü kırışıklıklarla doluydu ve eski bir hava yayıyordu. Daha önce Gelişim Merkezi Geç Temel Kurulum aşamasındaydı ama şimdi zayıflıktan dolayı Gelişim Merkezi kayboluyordu.



Tüm bu olaylar başından sonuna kadar sadece on nefeslik sürede yaşanmıştı. Chen Jiaxi şu an tamamen farklı görünüyordu; şu an çelimsiz, Gelişim Merkezi olmayan yaşlı bir adamdı. Fakat biraz önce vücudundan yayılan ölüm aurasının yerini hayat kuvveti almıştı.



Bu olay olurken aniden gözleri açıldı. Bir anda öksürerek büyük bir kan birikintisiyle birlikte tıbbi hapın kalıntılarını ağzından çıkarttı. Bu kalıntı bir tırnak büyüklüğündeydi, önceki halinin yarısı kadardı.



Bu kalıntı hap Meng Hao’nun ona verdiği değildi, Eski Göksel Yenilenme Hapı diye kullandığıydı!



Chen Jiaxi onu tükürür tükürmez Meng Hao elbise kolunu sallayarak bu kalıntı hapı bir hap şişesine aldı. Fakat daha depolama çantasına atmadan önce Mor Elek Patriğinin gözleri titreşti. Sağ elini sallayarak hap şişesini Meng Hao’dan kendine doğru uçurdu.



Meng Hao bunu önemsemeyerek gözlerinde karmaşık bir bakış olan ve titreyen Chen Jiaxi’ye odaklandı.



Zehir seni öldürmek üzereyken onun çözülmesini engellemeyi başardım. Zehri dağıtmak imkansız değildir. Fakat şu anki Simya Tao’m ile bu kadar kısa sürede uygun tıbbi bitki kombinasyonlarını bulamadım. Bu nedenle en basit ve en direk yöntemi kullandım. Hayat kuvvetini uyardım ve Gelişim Merkezini parçaladım. Bu yolla zehri dışarı çıkmaya zorladım. Eğer iyileşme gelişimi pratiği yaparsan Gelişim Merkezin yavaş yavaş yenilenecektir.”



Chen Jiaxi hiçbir şey söylemezken Li Yiming hemen oraya koştu ve onun ayağa kalkmasına yardım etti. Chen Jiaxi bir anda Meng Hao’ya boş boş baktıktan sonra acı bir şekilde güldü.



Ebedi Dağ bir seferinde simya savaşlarının tıpkı büyü savaşları gibi olduğunu, ölümün sadece tek bir düşünceyle gelebileceğini söylemişti. Bugün… Bunun gerçek olduğuna ikna oldum.” Bunu söyledikten sonra ellerini kenetledi. Vücudu titriyordu ve kalbinden sızan habis nefreti gizleyerek başını eğdi.



Li Yiming de ellerini kenetledi ve Mor Elek Patriği ile diğerlerine selam verdi. Bu şartlarda artık dağda kalamazlardı bu yüzden Chen Jiaxi’yi de alarak gökyüzüne doğru uçtu, uzaklarda kayboldu.



Bir kaç Siyah Elek Tarikatı Gelişimcisi de hemen kalkarak onlara eşlik etmeye gitti. Meng Hao yaşadığı o kadar hayat tecrübesinden sonra Chen Jiaxi’nin nefretini fark etmemesi imkansızdı. Meng Hao biliyordu ki o nefretle birlikte Chen Jiaxi zirveye çıkacak ve Gelişim Merkezini daha hızlı yenilenecekti.



Ama şimdilik bu düşünceleri bir kenara bıraktı. Fang Mu olduğundan beri düşmanlarına buz gibi soğuk bir şekilde davranması gerektiğini öğrenmişti.



Meng Hao bakışlarını o sırada Chen Jiaxi’nin tükürdüğü hapı incelemekte olan Mor Elek Patriğine çevirdi.



Kıdemli Mor Elek…” dedi nazik bir gülümsemeyle. “O hapı biraz önceki yarışmada kazandım. Eğer o hap hoşunuza gittiyse, karşılığında vereceğiniz teklifleri duymaya hazırım.”



Mor Elek Patriği gürültülü bir kahkaha attı. Başını sağa sola salladı, elbise kolunu fiskeledi ve tıbbi hap şişesini Meng Hao’ya doğru gönderdi. Biraz önce onu Kutsal Duyusuyla incelemişti. Simya Tao’sundan çok fazla anlamasa da, kendisi uzun yıllar yaşamış bir Gelişen Ruh Gelişimcisiydi. Antik tıbbi hap gibi şeylerden anlamamasının imkanı var mıydı? Aslında daha önce bizzat antik tıbbi haplara çalışmışlığı vardı.



Biraz önceki incelemesinde hapla ilgili herhangi özel bir şey görememişti. Aslında onu eline aldığı anda şüpheli, çürümüş bir koku saptamıştı. Kırmızı suratlı adamla Kutsal Duyu yoluyla kısa bir konuşmanın ardından bu hapın kesinlikle bir zehir hapı olduğuna karar vermişlerdi.



Hapı hızla Meng Hao’ya geri vermesinin nedeni Meng Hao’nun söylediği ve yaptıklarıydı. Daha önce Mor Elek Patriği ve yanındakiler de dahil Siyah Elek Tarikatındaki herkes Fang Mu ile çok ilgilenmemişti. Fakat şu andan itibaren Fang Mu herkesin gözünde Zhou Dekun’un çok çok üstündeydi.



Bu durum özellikle en sondaki saldırgan gösterisiyle perçinlenmişti. Şu andan itibaren Mor Elek Tarikatı bu Fang Mu’ya daha fazla ilgi gösterecekti.



Meng Hao hap şişesini gülümseyerek aldı, ardından onu depolama çantasına attı.



Simya dersi artık sona ermişti. Zhou Dekun Meng Hao’nun Siyah Elek Tarikatı tarafından düzenlenen ziyafete katılmasını istese de Meng Hao bunu nazikçe reddetmişti. Yüzü yorgunlukla dolu bir şekilde Siyah Karşılama Zirvesine geri dönmüştü.



Konutuna geldiğinde bacaklarını çaprazlayarak oturmuş enerjisini yeniliyordu. Zaman hızla geçerken gökyüzü ay ışıklarıyla doldu. O sırada Meng Hao aniden gözlerini açtı ve sağ elini salladı. Bir Toprak ateşi kristaliyle birlikte hap ocağı ortaya çıktı. Aynı zamanda Ocak Lordu madalyonunun koruyucu kalkanını da aktifleştirmişti.



Kalkanın içinde kendini güvene aldıktan sonra depolama çantasına vurarak zehir hapının olduğu şişeyi çıkarttı. Derin bir nefes aldı ve yeşim kutuyu çıkarttı! Bu kutuyu çok daha önce çantasına atmıştı.



Aslında hap gerçekten de üç büyük antik tıbbi haptan biri olan Eski Göksel Yenilenme Hapıydı!



O orijinal hapın sadece yarısıydı bu nedenle hapın içindeki Zaman özü ve tıbbi kuvvet tamamen ortadan kaybolmamıştı!



Antik zamanlarda haplar alev kullanılarak pişirilmiyordu. Bunun yerine Gök ve Yerin gücü kullanılıyordu. Yeşim kutu aslında hap yapım işleminin son adımıydı. İçine mühürlendikten sonra hap yavaş yavaş tamamlanacaktı.



Bu genel bir bilgiydi; neredeyse bütün keşfedilen antik tıbbi haplar böyleydi. Yeşim kutuya mühürlenmesine karşın çok fazla zaman geçmesi çoğu antik tıbbi hapın yavaş yavaş kurumasına ve içinde genelde bir miktar tıbbi kuvvet kalsa da kusurlu bir hale gelmesine neden olurdu.



Meng Hao bu Eski Göksel Yenilenme Hapının ne kadar süredir var olduğunu bilmese de bazı nedenlerden dolayı hap kurumamıştı ve tıbbi kuvvetinin tamamını korumuştu. Dahası bu hap içinde Zaman Gücü barındırıyordu.



Eğer Meng Hao Mor İrade Büyüsüne dair aydınlanma kazanmasaydı, bir Bahar ve Güz ağacını arıtmasaydı ve Zaman arıtımı tekniğinde uzmanlaşmamış olsaydı bu tıbbi hapın eşsizliğini saptamakta oldukça zorlanacaktı. Bu üçü de şarttı. Eğer bir tanesini bile olmasaydı bu hapa dair en ufak bir ip ucu elde edemeyecekti.



Zaman hem görünür ve maddesel iken aynı zamanda görünmez ve maneviydi. Antik tıbbi haplar kuruyacak ve kadimliklerini ortaya çıkartacaklardı. Bu onların Zaman geçişinin bir sonucuydu. Fakat bu tıbbi hap farklıydı. Zamanı özümsemiş, hapı onun görkemli gücüyle doldurmuştu. Bu hap aslında bir… Zaman Hazinesiydi!



Bu sebepten dolayı, kullanıldığında Qi ve kan geçitlerini tersine çeviriyor ve hemen vücudun çürüyüp yaşlanmasına neden oluyordu. Fakat bunun ardından, hap tamamen çözüldüğünde Eski Göksel Yenilenme Hapının gerçek gücü ortaya çıkacaktı.



Bu da tıpkı Chen Jiaxi’ye olan şeydi.



Meng Hao’nun yaptığı sözde tıbbi hap aslında gerçeği saklamak için bir tezgahtı. Hapın yaptığı tek şey Chen Jiaxi’nin vücudundaki Eski Göksel Yenilenme Hapının kanıtlarını ortadan kaldırmaktı.



Meng Hao’nun gerçek amacı öncelikle Mor Elek Patriği ve diğerlerinin herhangi bir ip ucu bulmasını önlemekti ve daha sonra bir şekilde hapı almanın bir yolunu bulacaktı.



Meng Hao derin bir nefes aldı, hap ocağının içinden kan küreciğini çıkarttı ve onu bir yeşim şişeye koydu. Daha sonra Eski Göksel Yenilenme Hapını ocağa koydu ve üzerindeki pisliği temizlemeye başladı. Ardından temkinli bir şekilde onu tekrar orijinal yerine, yeşim kutuya koydu ve incelemeye başladı.



Bu hapın benim için değerli olması tıbbi kuvvetinden dolayı değil, içinin Zaman gücüyle dolu olmasından kaynaklanıyor. Zaman hazinemi yapacağım gün geldiğinde, bundan çok fazla şey öğrenebileceğim! Başarı şansımı da bir nebze artıracak.” Meng Hao beklentiyle dolmuştu. Kendi Zaman hazinesini ürettikten sonra kullanacağı gücü hayal edebiliyordu.



Chen Jiaxi’nin bu tıbbi hapı nereden aldığını bana asla söylemeyecek olması kötü oldu. Fakat… Kısa süre sonra öğreneceğim.” İçine kan küreciğini yerleştirmiş olduğu yeşim şişeyi kaldırdı. Bu kan… Chen Jiaxi’den aldığı kandı.



Bir kan klonu yaratabilirsem, bu klon kimin kanından yaratıldıysa onun anılarını görebilme gücüne sahip olacaktır.” Meng Hao’nun zihni heyecanla dolmuştu. Chen Jiaxi Meng Hao ile simya konusunda dövüşmeyi seçmişti. Onun Gelişim Merkezi tamir edilemez şekilde yok olmamıştı ve dahası bu olay Siyah Elek Tarikatının ortasında olmuş ve herkes açık ve net bir şekilde görmüştü. Bu nedenle Meng Hao için herhangi negatif bir etkisi olmayacaktı.



Bir kaç gün hızla geride kaldı. Dünya Hap Bölümü ayrılmış ve simya eğitimini tamamen Meng Hao ve Zhou Dekun’un ellerine bırakmıştı.



Mor Elek Patriğinin bizzat kendisi Meng Hao’dan Tarikat için bir kaç Ruh Arıtma Hapı yapmasını rica etmişti. Bu tip haplar ruhu besleyen cinstendi. Meng Hao bunu nazikçe reddetmişti; Siyah Elek Tarikatıyla böyle yakın temasla çalışmak istememişti. Zhou Dekun ise şu anki durum karşısında oldukça heyecanlı gibiydi. Siyah Elek Tarikatında simya derslerine devam ediyordu ve her şey tam istediği gibi gidiyordu.



Meng Hao ise zamanını Tarikatın görülmeye değer yerlerini ziyaret ederek ve bazı Oturum öğrencilerini onore ederek geçiriyordu. Xu Qing ile ilgili el altından bilgi almaya çalışıyordu. Beş gün geçmesine rağmen hala ona dair bir iz bulamamıştı.



Artık endişelenmeye başlamıştı; Siyah Elek Tarikatı tuhaf bir yerdi. Zhou Jie olayı zihnindeki bu düşünceyi iyice güçlendirmişti.



O günün akşamında Meng Hao Yüz Dağ’ın uç bölgesinde yürüyordu. Kafasını kaldırdı ve uzaklardaki bir dağın tepesinde duran bir kadın gördü. Üzerinde siyah bir cübbe vardı ve dağın tepesinde taştan bir heykel gibi çıkıntı yapmıştı. Esen rüzgar elbisesinin ve uzun siyah saçlarının dalgalanmasına neden oluyordu. Meng Hao onun yüzünü gördüğü an zihni titremişti.



(FN: Taş gibi karı demek istiyor yazar.)



Bu kadın güzeldi, ama soğuk ve neşesizdi….



Meng Hao onu her yerde aramıştı ve şimdi aniden onu rüzgarda yüzerken bulmuştu.



Yüzünde boş bir ifade vardı. Tıpkı taştan bir heykel gibi duruyordu ve oradan rüzgarla birlikte uçup gitmek istiyor gibiydi.



(FN: Yine taş gibi karı dedi.)



Bu kişi Xu Qing idi.










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr