Bölüm 261

avatar
8982 21

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 261


Bölüm 261: Öldürücü Kalp Hala Yerinde Duruyor!



Kaçmak onun ilk düşüncesi olmaktan çok uzaktı!



Kaçmadan önce düşmanına bir bedel ödetmesi gerekiyordu!



Meng Hao’nun kişiliği böyleydi. Az ötede Nüve Formasyonu Gelişimcileri bir savaş halindeydi ve onun verdiği karar yine de… Öldürmekti!



Siyah cübbeli adamlar yaklaşırken Meng Hao’nun gözleri soğuk bir parlamayla doldu. Ellerini kaldırdı ve onlara doğru salladı. Bu hareketinin ardından bir büyü ortaya çıkmadı. Onun yerine soğuk bir rüzgar peyda oldu.



Rüzgar düzinelerce siyah cübbeli adamın üzerine doğru patladı ve bir yerdeğişim kuvvetinin ortaya çıkmasına neden oldu. Hemen Meng Hao’nun biraz önce tahta kılıçlarla katlettiği adamların cesetleri genişlemeye başladı.



Bu olay çok hızlı gelişiyordu. Göz açıp kapayıncaya kadar cesetler patlama noktasına gelecek kadar genişlemişti.



Boom!



Gümbürtünün arasında dört bir yana hızlıca siyaha dönüşen kan ve pıhtı yığınları saçıldı. Havayı bir çürük kokusu doldurdu.



Kan ve pıhtı yığınları etrafa saçılırken acınası çığlıklar kulakları doldurdu. Cesetlere en yakın yedi ya da sekiz adam siyah kandan etkilenmişti.



Bu kan zehir içeriyordu!



Meng Hao Zehir Tao’suna çalışan bir Ocak Lordu olarak çok uzun zaman önce iki tahta kılıcını kendi yarattığı bir zehirle kaplamıştı. Bunu hala Mor Elek Tarikatında olduğu zaman hazırlamıştı.



Siyah cübbeli adamlar bir an şaşkınlık geçirdi. Daha tepki bile veremeden zemin patlayarak koyu mor bir sarmaşık kütlesi dışarı doğru fırladı. Onların sayısı ondan fazlaydı, doğruca insan kalabalığına yönelmişlerdi.



Tüm bunlar bir anda olup bitiyordu. Kan donduran çığlıklar kulakları dolduruyordu ve her şey ölümcül bir kaosun içine sürüklenmişti. Meng Hao’nun gözlerindeki ölümcüllük dışarı taşıyordu. Vücudu bir anda titreşerek ileri doğru fırladı.



Tırnağıyla işaret parmağını kesti. Kan dışarı doğru süzüldü ve Kanlı Parmağı şekillendirdi ki bu teknik Güney Diyarında çok çok uzun zamandır görünmemişti. Meng Hao’nun altı Yetkin Tao Sütunu o sırada mor bir aurayla parlıyordu ve dönmeye başlamıştı. Yedinci Tao Sütunu ise tamamlanmanın eşiğindeydi ve şu an yüzde seksen oranında bitmişti.



Meng Hao’dan Temel Kurulum aşaması için yenilmez olan bir güç dışarı doğru taştı. Dört bir yana muazzam bir ezici baskı yayıldı. Bu siyah cübbeli adamların hepsi de Temel Kurulumun tam döngüsüne ulaşmış kişilerdi ama Tao Sütunları aniden sarsılmaya başlamıştı. Yüzleri hayret ifadeleriyle doluydu. Meng Hao’nun korkunçluğu hayallerinin ötesine geçmişti.



Bu tuzaklarına düşen bilgin görünümlü adamın aslında ölüm meleği olduğunu nasıl tahmin edebilirlerdi!



Meng Hao beş yıldır savaş yüzü görmemişti ve şimdi sadece ölümcül hamleler kullanıyordu. Sağ elinin işaret parmağı yıldırım hızında parlayarak siyah cübbeli adamlardan birinin maskesine sertçe vurdu. Parmak maskeyi delip geçti ve adamın tam alnına saplandı. Yetkin tao Sütunlarının gücü dışarı doğru yayılarak korkunç ve kuşatıcı bir patlayıcı güce dönüştü. Bu güç hemen adamın Tao Sütunlarını ile Çekirdek Denizini yok etmiş, iradesini ezmiş, hayatını sona erdirmişti.



Adamın cesedini elinde tutan Meng Hao’nun yüzü o sırada buz gibiydi. Bir adım ilerledi ve başka bir siyah cübbeli adama yöneldi. Cesedi sıkmasıyla birlikte peşi sıra patlamalar meydana geldi. Siyahlaşmış kan dört bir yana sıçradı. Diğer adamın yüzünde bir şaşkınlık ifadesi belirse de bu kandan kaçınabilecek kadar hızlı davranamamıştı. Siyah kan onu kaplamış ve hemen havayı korkunç bir çığlık doldurmuştu. Meng Hao bunun ardından başka bir düşmana doğru yöneldi.



Onun vücudu etrafta habis bir hayalet gibi dolanıyordu. Siyah cübbeli adamlardan birinin maskenin altındaki yüzü burkuldu. Hiç tereddüt etmeden dilini ısırarak bir kan sisi tükürdü, bu sis gizemli bir şekilde adamın tüm vücudunu sardı. Onun amacı Meng Hao’yu oyalamaktı; yakında hala ellerinde büyülü eşyalarla yaklaşan üç tane siyah cübbeli adam vardı.



Meng Hao soğukça homurdandı, çıkan ses gök gürültüsü gibi havada yankılandı. Bu ses geriye kalan dört adamın kalplerini adeta delip geçmişti. Ona doğru yaklaşmakta olan üç adam aniden durmuşlardı. Biraz önce kan sisini çağıran adam ise sanki zihninin kontrolünü kaybetmiş gibiydi.



Meng Hao’nun sağ dizi havada uçarak kan sisine şiddetli bir biçimde vurdu ve onu anında paramparça etti. Bu sırada dizi hala ilerlemeye devam etti ve en sonunda adamın göğsüyle buluştu. Kemik kırılma sesleri havada yankılandığı sırada Meng Hao sağ elini hızlıca uzatmış ve adamın boğazını kavramıştı.



Arkasını döndü ve yıldırım sisini tükürdü. Bir gürleme eşliğinde yıldırım sisi onların etrafını sarmaladı. Çığlıklar çınlarken sadece bir kaç nefeslik sürenin ardından Meng Hao sisin içinden çıktı. Biraz önce ona saldırmaya hazırlanan üç adam artık ölüydü, gözleri korkuyla kocaman açık kalmıştı. Öldükleri ana kadar bir simyacının nasıl böyle yoğun bir öldürme arzusuna sahip olduğunu anlayamamışlardı.



En başta yirmi tane siyah cübbeli adam vardı. sadece bir kaç nefeslik sürede sayıları on bire düşmüştü. Adamların zihinleri sarsılmış ve gergin bir tavırla geri çekilmişlerdi. Karşılarındaki adam sadece tek bir Gelişimci değil, koca bir ordu gibi görünüyordu.



Meng Hao’nun saçları o sırada kafasının etrafında salınıyordu. Onun yanında bir düzine kadar dokunaç havada tuhaf bir şekilde kıvranıyordu. Meng Hao hem tıbbi hap kokusu hem de kan kokusu yayıyordu. Soğuk yüzü, sert gözleri siyah cübbeli adamların kalplerini titretiyordu.



Kimsin sen!?” Diye sordu içlerinden biri, adamın sesi titriyordu. Bu soru aslında Meng Hao’nun sorması gereken soruydu.



Meng Hao cevap vermedi. Elbisesi rüzgarla dalgalanıyordu. Bu kuzey rüzgarıydı, sert bir şekilde esiyor ve sanki kan kokusunu temizlemeye çalışıyordu. Kuzey rüzgarı eserken Meng Hao elini kaldırdı. Avucunun içinde bir parça kırmızı toz vardı.



Bu toz rüzgarla birlikte savruldu ve etrafa dağıldı. Siyah cübbeli adamlar biraz önceki aşırı etkili zehri hatırlayınca yüzleri değişti.



On bir adam hiç tereddüt etmeden geriye doğru kaçtılar. Fakat bunu yapsalar da Meng Hao bir büyü hareketi uygulamış ve ardından parmağıyla işaret etmişti. O anda ufak Alev Kürelerinden oluşan bir yığın ortaya çıkmıştı. Bu küreler havada süzülürken renkleri yeşile dönmeye başlamıştı.



Ateşlenmesiyle birlikte aniden devasa, yeşil bir Alev Denizi ortaya çıktı. Bu şok edici bir görüntüydü, sıcaklığı şok ediciydi ve onu tarif etmek imkansızdı. Rüzgarla birlikte yayılırken havadaki toz ile birbirine karışıyordu.



Öfkeli üç bin metre genişliğindeki Alev Denizi yayıldı ve bununla birlikte sanki içindeki bulundukları vadi sıcaklığa dayanamıyor gibiydi. Çatlamaya ve erimeye başlamıştı.



On bir siyah cübbeli adam ellerinden geldiğince hızlı bir şekilde geri çekilseler de bu hayali, yeşilimsi Alev Denizinden kaçmak için yeterli değildi ve onun tarafından yiyip yutulmuşlardı.



Tam o sırada uzaklardan bir gümbürtü duyuldu. Azure maskeli Gelişimci tek bir darbeyle Altın Ayaz Gelişimcisinin kafasını kesmişti. Adam bunun ardından arkasını döndü ve yüzünde sert bir ifadeyle Meng Hao’ya doğru baktı, Alev Denizi yüzünden onu zar zor görebiliyordu.



Meng Hao da Alev Denizinin ötesindeki azure maskeli Gelişimciye baktı. Alevlerin ortasında kalan adamların çığlıkları havada yükselirken ikisinin bakışları birbirine kilitlenmişti.



Meng Hao’nun elbisesini gören azure maskeli Gelişimci konuşmaya başladı: “Bu kadar genç bir yaşta Doğu Hap Bölümü Ocak Lordu olabilmiş. Bu durum ile uyumlu tek bir kişi var…. Sen Fang Mu olmalısın!” Adamın sesi boğuk ve sönüktü, ama soğukluk ile doluydu.



Güney Diyarında böyle öldürme arzusuna sahip olan Gelişimcileri tek bir yerde bulabilirsin...” diye cevap verdi Meng Hao sakince. “Siyah Topraklar!” Aslında bu adamları ilk gördüğü andan itibaren onlarla ilgili tanıdık bir his yaşamıştı. Bu his Siyah Elek Tarikatının Kutsal Topraklarındaki Gelişimcilerden aldığı his ile aynıydı, bunlar Gök Gürültüsü Yaprağının kendileri için oldukça kullanışlı olduğunu söyleyen Siyah Toprak Gelişimcileriydi.



Meng Hao bu azure maskeli Gelişimcinin aklından neler geçtiğini bilmiyordu. Gördüğü şey adamın sakince ileri doğru adımladığıydı. Aslında o çok çabuk hareket ediyordu ve belli ki Alev Denizini aşmayı planlıyordu. Bir rüzgar peyda oldu ve bu rüzgar alevlerin içinden onun için bir yol açma amacı güdüyordu.



Azure maskeli Gelişimci ileri doğru fırladığı anda Meng Hao’nun Ocak Lordu elbisesi titreşmeye başladı. Adam tam denizi geçerek Meng Hao’nun karşısına geldiği anda Meng Hao’nun vücudu yok olmaya başladı.



Aynı sırada azure maskeli adam ileri doğru uçan kılıçlarını göndermişti ve bu kılıçlar Meng Hao’nun ortadan kaybolan figürünün içinden zararsız bir şekilde geçip gitmişti.



Fang Mu, Mor Felek Tarikatı Doğu Hap Bölümünün şöhretli ismi, Siyah Elek Tarikatındaki Doğu Hap Bölümü ile Dünya Hap Bölümü arasındaki Simya Tao’su tartışmasının galibi.” Azure maskeli Gelişimcinin sesi sakindi. Onu takip etmek için acelesi yok gibiydi. Konuşurken sağ elini yavaşça kaldırdı ve bir büyü hareketi uygulamaya başladı.



Sen listemizdeki dokuzuncu simyacısın. Seninle karşılaşmamız ne kadar da güzel oldu. Kaçamayacaksın.” Adamın gözleri titreşti ve tam sözlerini bitirdiğin anda parmağı büyüyü bitirmişti.



Ahh, şu taraftan.” Azure maskeli Gelişimcinin vücudu titreşti ve yıldırım hızında ilerlemeye başladı. Onun hızı Temel Kurulum Gelişimcilerine göre çok çok yüksekti. Onun hızına yaklaşmalarına bile imkan yoktu. Daha da şaşırtıcı olan şey ise onun Çekirdek Qi’si idi. Çekirdek Qi’si sadece Nüve Formasyonu Gelişimcileri tarafından kullanılabilirdi. Her Gelişimcinin farklı teknikleri ve güç seviyeleri olduğu için onların kullandığı Çekirdek Qi’si de farklı renklerde oluyordu.



Fakat en zayıf Çekirdek Qi’si bile Geç Temel Kurulumun büyük döngüsünü ezmek için yeterli olurdu. Bir grup Geç Temel Kurulum Gelişimcisi bile Çekirdek Qi’si kullanan bir Nüve Formasyonu Gelişimcisi karşısında elini bile kaldıramazdı.



Çekirdek Qi’si Nüve Formasyonu büyüsünü zirveye çıkartıyordu. Daha sonra Gelişimci Gelişen Ruh aşamasına ulaştığında, büyüsü kutsal beceri noktasının yarı noktasına ulaşmış olacaktı.



Bu azure maskeli Gelişimcinin Çekirdek Qi’si açık sarı renkteydi, yani bu onun Turuncu Çekirdeğe sahip olduğunu gösteriyordu. Çekirdek Qi’si dışarı yayıldığında içinde bulanık bir anka şeklindeki varlık belli oluyordu.



Çekirdek Qi’sinin değişken formları Gelişimcinin iradesine göre farklılıklar gösteriyordu. Örneğin, bu Gelişimcinin zihninde beliren anka, onun Çekirdek Qi’sine patlayıcı bir hız ekliyordu.



Bu özellik sayesinde Nüve Formasyonu büyüleri çok büyük bir güç kullanabiliyordu!



Bu yüzden en yüksek hızıyla kaçan Meng Hao sadece on nefeslik sürenin ardından aniden ona doğru yaklaşan son derece güçlü bir aura hissetmişti.



Meng Hao ilk defa bir Nüve Formasyonu Gelişimcisiyle yüzleşmiyordu. Onlara karşı çok fazla saygısı yoktu. Zhao Ülkesindeyken bile Nüve Formasyonu Gelişimcilerini ölüme götürmüştü.



Tam Nüve Formasyonu Gelişimcisi onun üzerine doğru çökecekken Ocak Lordu elbisesi bir kez daha titreşti ve hemen kırk kilometre uzağa ışınlandı.



Bunun ardından hiç tereddüt etmeden kaçmaya başladı. Avucunda beş yıldır kullanmadığı iyi şans efsunu vardı. O titreşiyordu ama aktifleşmesi için belli bir süre geçmesi gerekiyordu.



Yedinci Tao Sütunum neredeyse tamamlanmak üzere. Fakat hala bir Nüve Formasyonu Gelişimcisine rakip olamam. Ama yeterince Ruh Taşım, tıbbi bitkim ve tıbbi hapım var… Temel Kurulumun büyük döngüsüne ulaşana kadar durmaksızın kendimi zorlamalıyım!” Gözlerinde azimli bir bakış belirdi. Kısa süre sonra beş yıldır biriktirdiği Simya Tao’su bilgilerini tam anlamıyla kullanabilecekti!









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44235 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr