Bölüm 265

avatar
8904 21

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 265


Bölüm 265: Kapalı Meditasyondan Çıkış!



Uzun bir sürenin ardından Meng Hao’nun vücudundan yayılan vahşi aura yavaş yavaş kayboldu. En sonunda gözlerini açtı. Göz bebekleri normal görünse de derinliklerinde şok edici bir enginlik vardı. Göz bebeklerinin derinlikleri tıpkı derin bir su havuzu ya da sonsuz bir yıldızlı gökyüzü gibiydi.



Meng uzun, derin bir nefes aldı. Vücudunun içinde sekiz Tao Sütunu mor bir aurayla parlıyordu. Tao Sütunları dönerken tüm vücuduna yaydığı ruhsal güç öncekinden çok çok daha güçlüydü.



Hala yeterli değil...” diye düşündü. “Ama şimdilik yapabileceğimin en iyisi bu. Sekiz Tao Sütunu. son Tao Sütununun kritik noktasını geçecek kadar şeye sahip değilim.” Yeterince tıbbi hapı yok değildi. Ama bazı nedenlerden dolayı dokuzuncu Tao Sütununa tıbbi hapların etki edemeyeceği ile ilgili tuhaf bir hisse kapılmıştı.



Bir darboğaza girdiğini hissediyordu ve aynı zamanda bu noktada bir kırılma noktasına ulaşacaktı. Kırılma noktasına ulaştığında artık herhangi bir tıbbi hapa ihtiyacı olmayacaktı. Bunun yerine dokuzuncuyu yaratabilmek için sekiz Tao Sütununa bel bağlayacaktı. Bunun ardından Temel Kurulumun büyük döngüsünü tamamlamış olacaktı.



Meng Hao derin bir nefes aldı ve uzun bir süre düşünceli şekilde oturdu. En sonunda kafasını kaldırdı ve Ölümsüzler Mağarasının dışına baktı. Hala yağmur yağıyordu. Dört bir yanı yağmur mırıltıları doldurmuştu. Her yer puslu ve loş gözüküyordu.



Meng Hao uzun bir süredir kapalı meditasyondaydı ve bir yıldır dışarıda gerçekleşen olaylardan haberi yoktu. Aynı zamanda Zhou Dekun’un kaçıp kaçamadığını da bilmiyordu.



Meng Hao bir an dışarı çıkmamayı seçti. Parlak gözlerle depolama çantasına baktı ve ardından Bahar ve Güz ağacını çıkarttı.



Yarım yıldan fazla süredir kapalı meditasyondaydı, ne kadar zaman geçtiği pek de umurunda değildi. Dışarı çıktığı anda, azure maskeli Gelişimciye önceki yenilgisinin ölümle geri ödetilmesi için gereken hazırlıkları tamamlamış olmak istiyordu!



Meng Hao derin bir nefes aldı. Sağ elindeki Bahar ve Güz ağacını kaldırdı. Avucunda kör edici mor bir parıltı belirdi. Meng Hao bütün gücünü kullanıyordu, sekiz Tao Sütununun muazzam gücü hızlandırma işlemine başlamıştı.



Mor ışık giderek yoğunlaşırken Bahar ve Güz ağacı onu içine çekiyordu. Kısa süre sonra ağacın yüzeyinde ikinci bir filiz belirdi. Aynı sırada Meng Hao sol eliyle Bahar ve Güz ağacını Zaman kilitleme büyüsüyle damgalamak için büyü uyguluyordu.



Siyah Elek Tarikatında uyguladığım test de dahil şu an Bahar ve Güz ağacının içinde yirmi yıllık Zaman kilitlenmiş durumda.” Meng Hao içinde Eski Göksel Yenilenme Hapının olduğunu yeşim kutuyu çıkarttı. Onu dikkatlice inceledi ve Bahar ve Güz ağacıyla kıyasladı.



Zaman tıpkı bir zehir gibi. Hazineleri arıtmak için kullanılabilen bir zehir. O, hayat kuvvetini eritip yok ediyor…” Meng Hao’nun aklına Chen Jiaxi’ye olanlar geldi. Biraz zaman geçtikten sonra derin bir nefes aldı ve ardından Bahar ve Güz ağacını alarak içindeki Zamanı hızlandırmaya başladı.



Göz açıp kapayıncaya kadar on gün geride kaldı. Bu onuncu günde Meng Hao’nun yüzü odaklanmış bir ifadeyle kaplıydı. Şu an elindeki Bahar ve Güz ağacı yarı gri haldeydi. Fakat içine neredeyse elli yıllık Zaman kilitlenmişti. Meng Hao işleme devam ettikçe hızlandırma için Gelişim Merkezini daha fazla kullanıyor ve süreç giderek yavaşlıyordu.



Şu andan itibaren altmış yıllık döngünün on son yılını tamamlamaya çalışıyordu. Bu hızlandırma işlemi tamamlandığında Bahar ve Güz ağacı öncekinden tamamen farklı bir görünüm alacaktı.



O sırada gün batımı zamanıydı ve dışarıda yağmur yağıyordu. Meng Hao tamamen Bahar ve Güz ağacına odaklanmıştı. Durmaksızın hızlandırma işlemine devam ediyordu. Aniden yüz ifadesi titreşti; Bahar ve Güz ağacı çürümeye başlıyordu.



Görünüşe göre ağaç elli yıllık Zamana direnemeyecekti. Bahar ve Güz ağacı nasıl gizemli özelliklere sahip olursa olsun an itibariyle ölüyordu. Kısa süre sonra gri küllere dönüşerek Meng Hao’nun parmaklarının arasından akıp gitti.



Meng Hao’nun yüzünde çirkin bir ifade belirdi. Kafasını eğerek küllere baktı ve ardından sağ eline baktı. Sanki eli de yaşlanmış gibi görünüyordu. Elli yıllık bir etki değildi bu ama biraz önceki başarısızlık belli ki bir geri tepmeye neden olmuştu.



Elini umursamayan Meng Hao düşünmeye başladı.



Böyle hazinelerin nadir olmasına şaşmamak gerek; Zaman hazinesi işlemek son derece karmaşık bir olay. Tek bir başarısızlık daha önce elde edilen her şeyi boşa çıkartıyor. Büyük bir bedel ödemek mümkün ama ardından en ufak bir hata her şeyi bitiriyor. Her herhangi bir hata olursa her şey boşa gidiyor. Dahası, her başarısızlığın karşılığında bir Zaman geri tepmesi geliyor…



Fakat gerçekten de bu hazineyi işlemeyi başarabilen biri olacaksa… O kişi ben olmalıyım.” Gözleri ışıl ışıl parladı ve kendi kendine mırıldandı, sağ eliyle depolama çantasına vurarak başka bir Bahar ve Güz ağacı çıkarttı. Bir kez daha hızlandırmaya başladı.



Zaman geçti. O gece Bahar ve Güz ağacı on yıllık Zaman kazandı. On gün sonra Meng Hao bir kez daha Bahar ve Güz ağacının içine elli yıllık Zaman kilitleme noktasına ulaştı.



Derin bir nefes aldı ve enerjisini yenilemek için bir kaç tıbbi hap kullandı. İki saat sonra ise gözlerini açtı. Son on yıllık Zaman için hızlandırma işlemine hemen başlamadı. Bunun yerine depolama çantasındaki Bakır Aynayı çıkarttı. Bir kaç tıbbi hap kopyaladı, ardından geriye kalan Ruh Taşlarıyla içinde elli yıllık Zaman kilitlenmiş olan Bahar ve Güz ağacını kopyaladı.



Görünüşe göre altmış yıllık Zaman döngüsü bir dönüm noktası gibiydi. Ona ulaşmadan önce kopyalama bedeli çok yüksek değildi. Fakat altmış yıllık döngüye ulaştığında kopyalama bedelinin inanılmaz bir biçimde artacağına dair Meng Hao’nun içinde güçlü bir hissiyat vardı.



Bundan bir kaç saniye sonra bir gümbürtü duyuldu. Sağ kolunun tamamı yaşlanan Meng Hao’nun yüzünde sinirli bir bakış belirdi, Bahar ve Güz ağacı bir kez daha un ufak olmuştu. Geriye çok fazla Ruh Taşı kalmamıştı ama acı hissini bastırdı ve geriye kalan Ruh Taşlarının neredeyse hepsini başka bir kopya oluşturmak için kullanarak hızlandırma işlemine başladı.



Bu hızlandırma işlemi Bahar ve Güz ağacı griye dönene kadar iki gün sürdü. Onu Zaman Mühürleme büyüsüyle mühürledikten sonra ağaç kadim bir zaman hissi yaymaya başladı.



En sonunda altmış yıllık döngüye sahip bir Bahar ve Güz ağacı cisimleştirmeyi başarmıştı!



Meng Hao bu Bahar ve Güz ağacına bakarken nefes nefese kalmıştı. Gözleri parlamaya başladı. Bu Bahar ve Güz ağacının tıpkı Eski Göksel Yenilenme Hapı gibi bir zaman hissiyatı barındırdığını hissedebiliyordu! Bu hissiyat çok çok daha zayıf olsa da yine de vardı.



Ne yazık ki yeterince Ruh Taşım kalmadı. Gelecekte, bu hazine kesinlikle çok daha fazlasını gerektirecek. Ama altmış yıllık Zaman döngüsüne sahip bir Zaman Hazinesi güçlü sayılabilir. Şimdilik yeterince güçlü olacak!” Gözleri titreşti, Bahar ve Güz ağacına bir an düşünceli şekilde baktıktan sonra sol eliyle yontmaya başladı.



Bir kaç saniye sonra Meng Hao’nun elinde sadece basit bir tahta kılıç kalmıştı. Onun görünüşü basitti ama bu basit tahta kılıç Meng Hao’nun kendi yarattığı bir büyülü hazineydi.



Bu Tahta Zaman Kılıcına bir an baktı, ardından onu depolama çantasına koydu. Daha sonra ise bir kaç yeşim şişe çıkarttı. Bu şişelerde Siyah Elek Tarikatı için Ruh Arıtım Hapları yaparken topladığı üç nesil atalardan elde edilen kanlar vardı.



“Siyah Elek Tarikatının on üç nesli için hap yaptım ve onların üç nesil ata kanından toplam beş takım elde ettim… Bu kanlarla, beş tane gelişmemiş Kan Klonu yaratabileceğim.” Meng Hao’nun zihninde Kan Ölümsüzü Mirasının içinde barındırdığı Kan Klonlarının tanımlaması ortaya çıktı.



Kan Klonları gölgeler gibidir. Benliği gölgeye karıştırır ve tıpkı bir görsel ikiz gibi olurlar, onun hayatı ve ölümü benim düşüncelerime bağlanır. Bir Kan Klonu benim kendi benliğimin Gelişim Merkezinin gücünün yüzde yirmi ya da otuzunu içinde barındırır. Eğer onu bir Kan Özüne dönüştürebilirsem Gelişim Merkezimin yüzde yüzünün kullanabilir. En son hali olan ve dokuz nesil ata kanıyla yaratılan Kan Mabudu ise Göklere bir karşı geliştir!” Kan Ölümsüzünün mirası gerçek anlamda şeytani! Meng Hao’nun daha önce bir takım şüpheleri vardı. Fakat Gelişim Dünyasında geçirdiği onca yıl ve Simya Tao’su ile Zehir Tao’suna çalıştıktan sonra artık daha iyi bir anlayışa sahipti.



Çok fazla zehir olduğu gibi, binlerce tip büyü var. Yüce Tao sınırsızdır, bir kişinin iradesi ve kararları doğrultusunda yürüyebileceği bir çok yolla doludur.” Meng Hao sağ elini kaldırdı ve Kan Ölümsüzü mirasındaki yöntemin açıklamasına göre Kan Klonlarını yaratmaya başladı.



Bu teknikte kendi kanını öz olarak kullanıyor ve üç nesil ata kanıyla onu destekliyordun. Dahası bir de kurban nesnesi gerekliydi. Kan Ölümsüzü mirasına göre bu kurban nesnesi en yüksek öneme sahip olan şeydi. Tabii ki Gök ve Yerde sonsuz nesne vardı. Bitkiler ve ağaçlar, kayalar ve yeryüzü, herhangi bir şey kullanılabilirdi. Aslında antik Kan Ölümsüzü kurban nesnesi olarak düşmanlarının derisini bile kullanmıştı.



Kurban nesnesi yok edilmediği sürece Kan Klonu yok edilemeyecekti. Bu ikisi arasındaki kaynaşma ne kadar büyük olursa, Kan Klonunun Gelişim Merkezi tarafından yönetilebilecek güç o kadar fazla olacaktı.



Meng Hao bir süre düşündükten sonra bu kurban nesnesi için et peltesinin döküntü derisini kullanmaya karar verdi!



Et peltesi deri dökerken bıraktığı bir çok deri parçasını Meng Hao toplamıştı. Meng Hao bir tırnak büyüklüğünde beş parça çıkarttı ve ardından onları Kan Klonlarını arıtmak için kullanmaya başladı.



Zaman yavaşça akıp gitti. Üç ay geride kalmıştı…



Güney Diyarının batı bölgesindeki Tao Gayzeri son zamanlarda püskürme sıklığı ayda birden üç günde bire çıkmıştı. Daha sonra ise bu sıklık daha da kısalmıştı, her iki günde bir olmuş, daha sonra günde bire düşmüştü. En sonunda bir günde bir çok kez püskürmeye başlamıştı, sürekli görüş alınabilir haldeydi!



Güney Diyarı Tarikatlarının antik kayıtlarına göre bu aralıksız püskürme yedi gün boyunca devam edecekti ve ardından gayzer ortadan kaybolacaktı.



Zaman doluyordu. Büyük Tarikat ve Klanların Seçilmişleri bütün zamanlarını burada harcıyor ve aydınlanma kazanmaya odaklanıyordu, kritik anda iyi talih kazanma şansı için rekabet ediyorlardı.



Bir gün Kan Şeytanı Tarikatının Tao Çocuğu Li Shiqi aydınlanma kazandı ve ilerleme elde  ederek Nüve Formasyonuna ulaştı. Gayzerden taşan ruhsal enerji sadece onun tarafından özümsenebildi. Ondan başka hiç kimse tek bir zerresini bile çalmaya cesaret edemedi.



Li Shiqi’nin ardından Li Klanının Tao Çocuğu Li Daoyi geldi. Li Daoyi daha önce Xu Qing tarafından yenilen ama öldürülmeyen kişiydi. Onun ismi hemen Güney Diyarında Nüve Formasyonuna ulaşan üçüncü kişi olarak yayıldı. Bir kez daha gayzerden ruhsal enerji taştı ve bu ruhsal enerji sadece aydınlanma kazanan Li Daoyi tarafından özümsendi.



Güney Diyarında büyük bir hareketlilik vardı.



Bu zaman periyodunda Meng Hao neredeyse bir yılın ardından en sonunda kapalı meditasyondan çıktı. Dışarı adım attığında saçları uzamış, sağ eli biraz yaşlanmıştı. Artık üzerinde Mor Felek Tarikatı Ocak Lordu elbisesi yoktu, azure bir cübbe vardı.



Dışarı çıktığı sırada yağmurlu bir sabah vaktiydi. Hemen bir ışık ışınına dönüşerek uzaklara doğru fırladı.



Yüz ifadesi sakindi, ama gözleri engin yıldızlarla dolu gibiydi.



Gelişim Merkezi hala Temel Kurulum aşamasındaydı ama savaş hünerleri artık Temel Kurulum Gelişimcileriyle aynı seviyede değildi. Tam olarak ne kadar güçlüydü…



Meng Hao bu sorunun cevabını kendi bulmak istiyordu!



Bu nedenle savaşa gidecekti!



Savaşarak Gök ve Yerin aydınlanmasını elde edecekti. Savaşarak dokuzuncu Tao Sütununa dair aydınlanma elde edecekti. Savaşarak… Dünyayı sarsacaktı!



Gelişim Merkezindeki ilerlemeye neden olacak dönüm noktasını arayacaktı!



—–









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44752 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr