Bölüm 267

avatar
8548 21

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 267


Bölüm 267: Siyah Toprak Gelişimcileri



Bir an sonra ekran tamamen kayboldu. Bunun ardından da çevredeki Gelişimciler dağılmaya başladı. Meng Hao orada kaldı, oturduğu yerde düşünceli bir şekilde boş havaya bakakaldı.



Tao Yansımasının ortaya çıkışından iki gün sonraki akşam Meng Hao gözlerini kapattı. Gecenin geç saatleri geldiğinde vücudu bir anda titreşti ve Meng Hao ortadan kayboldu.



Wang Klanı Tao Çocuğu ve Seçilmişleri, daha doğrusu damarlarından Wang Klanı kanı akan herkes Tao Gayzerinden çok uzak olmayan bir dağda toplanmış haldeydi.



O gece etrafa tamamen sessizlik hakimdi.



Ay gökyüzünde aslı dururken Meng Hao dağın dışında beliriverdi. Dağın tepesinde rüzgarla dalgalanan Wang Klanı sancağına bir bakış attı, ardından ona doğru fırladı.



Kimsin sen? Ne cüretle Wang Klanı bölgesine girersin!?



Burada Wang Klanı sancağı dalgalanıyor bayım, lütfen durun!



Seslerle birlikte sekiz tane figür havalanarak Meng Hao’ya doğru fırladı. Önlerinde uğuldayan kılıç Qi’si de doğruca Meng Hao’ya gidiyordu.



Meng Hao sakin bir şekilde sağ elbise kolunu fiskeledi. Bunun üzerine Sekiz Tao Sütunun gücü bir anda patladı. Bu basit fiskeleme hareketi aslında onun Gelişim Merkezinin ezici baskısını ortaya çıkartmış ve şiddetli bir rüzgar kuvvetine dönüşerek dört bir yana yayılmıştı.



Havayı bir gümbürtü doldurdu ve sekiz kılıç aurası yerle bir oldu. Geriye doğru sendelerken ağızlarından kanlar sızan sekiz Gelişimcinin yüzünde şaşkınlık ifadeleri vardı.



Meng Hao’yu bir an bile duraksatamamışlardı. Onların arasından geçip gitmiş, dağın tepesine doğru yoluna devam etmişti. Tam o sırada başka on prizmatik ışık daha havalandı. Onların arkasında neredeyse yüz kişilik bir insan grubu geliyordu ve hepsinin de hedefinde Meng Hao vardı.



Ne cüretle Wang Klanı bölgesine girersin!? Hangi Tarikattan olursan ol, bugün seni buraya gömeceğiz!



Konuşarak nefes tüketmeye ne gerek var, öldürelim şunu hemen!



Grup yaklaşırken büyülü ışıklar parlamaya başladı. Gökyüzünü dolduran bu şaşkınlık verici parıltıyı çok uzakta olan insanlar bile görebilirdi.



Meng Hao’nun ifadesi sakindi. Sağ elini kaldırdı, parmağını kesti. Kanı Tao Sütunu gücüyle hızlandırmasıyla birlikte her yer kırmızıya döndü ve gürlemeye başladı. Kan devasa bir Kan Ejderhası şekline dönüşmüş gibiydi; Wang Klanı Gelişimcilerine doğru hücum ederken hava gürleme sesleriyle doldu. Gelişimcilerin ağızlarından kanlar sızarken yüzleri şok ifadesiyle dolmuştu. Geriye doğru savruldular, tamamen kontrollerini kaybetmişlerdi.



Dağın tepesine doğru şimdi bir yol açılmıştı, bu yol Kan Ejderhası tarafından yaratılmıştı. Muazzam gürlemelerin arasında Meng Hao ilerlemeye devam etti ve on nefeslik sürede artık dağın zirvesinde duruyordu.



Onun arkasındaki Wang Klanı Seçilmişleri kan tükürdüler. Dağa giden yol boyunca hiçbirisi Meng Hao’yu durduramamıştı.



Yüzsüz Azure Kahraman!” İnsanlar nefes nefese kalmış bir şekilde bağırdılar. Dağın çevresindeki bütün Wang Klanı üyeleri Meng Hao’ya bakıyordu.



Meng Hao’nun karşısında yüzünde sert bir ifade olan siyah cübbeli bir Gelişimci duruyordu. Görünüş olarak otuzlu yaşlarındaydı ve Meng Hao’ya bakan gözleri engin bir parıltıyla doluydu. Bu kişi Wang Klanının Tao Çocuğu Wang Lihai’den başkası değildi.



Şu an Gelişi Merkezi Yarı Nüve Formasyonu seviyesindeydi. Onun duruşu sanki durduğu dağın zirvesinde başka bir dağ varmış gibi bir hissiyat uyandırıyordu.



Bayım, bugün buraya Wang Klanı Tao çocuğuyla dövüşmek için geldim!” dedi Meng Hao. Onun sakin sesi mutlak bir keskinliğe sahipti.



“Dövüşmek mi istiyorsun? Dövüşelim o halde!” Wang Lihai’nin gözleri pırıldadı ve bir adım ilerlerken aynı zamanda elini kaldırdı. Bunun üzerine arkasında içinde hem bir yıldız denizi hemde yer altının sarı kaynaklarını barındırıyormuş gibi görünen bir görüntü belirdi. Üç parmak Meng Hao’ya doğru fırladı.



İlk parmak hayatı ölüme dönüştürme kabiliyetine sahip gibiydi. İkincisi sarı kaynaklardan çıkagelen bir öldürme arzusuyla şekillenmişti. Üçüncüsü ise dünyayı bomboş bir hale getiren sessiz bir imhaya sahipti.



Bu üç parmak saldırısı Wang Klanının bir büyülü tekniği olan Kızıl Kuşun Üç Parmağıydı.



Wang Lihai bu Yüzsüz Azure Kahraman’ın ne kadar kudretli olduğunun farkındaydı. Bu nedenle ona en ufak bir küçümseme göstermeden saldırmıştı ve en güçlü tekniğini ortaya çıkartmıştı.



Bu sırada Meng Hao’nun gözleri ışıl ışıl parladı. İleri doğru yürürken sağ elini kaldırarak hemen Kan Ölümsüzünün üç tekniğinden biri olan Kanlı Parmakla karşılık verdi.



Ortaya çıkan gümbürtü yeri göğü titretti. Aynı zamanda muazzam bir rüzgar peyda olurken Meng Hao’nun vücudu bir ışık ışınına dönüşerek havaya fırladı.



Bütün gözler dağın zirvesindeki Wang Lihai’ye kilitlenmişti. Meng Hao’nun ortadan kayboluşunu izlerken yüz ifadesi her zamanki gibiydi. Uzun bir sürenin ardından bir ağız dolusu kan tükürdü ve geriye doğru bir kaç adım sendeledi. İşaret parmağı titriyordu ve öylesine kaskatı kesilmişti ki onu bükemiyordu.



Yenilgi…” diye mırıldandı kendi kendine. Bu sözleri duyan diğer Wang Klanı üyelerinin yüzleri hayret ifadeleriyle kaplanmıştı.



O gece yenilgiyi tadan tek kişi Wang Lihai değildi. Song Klanı Tao Çocuğu Song Yunshu ve Altın Ayaz Tarikatının Tao Çocuğu da mağlup olmuştu!



Meng Hao, Song Klanının hava gemisinden ayrılırken Song Yunshu bir duvara yaslanmış haldeydi ve yere kan damlıyordu. Meng Hao’nun gölgelere karışmasını izlerken yüzü bembeyazdı. En sonunda yüzünde inatçı bir bakış belirdi.



Altın Ayaz Tarikatının yerleşmiş olduğu vadinin dışında şafak havasını korkunç bir gürleme sesi doldurdu. Bu tek sesin yankılanmasıyla birlikte Altın Ayaz Tarikatının Tao Çocuğu yenilmişti. Bu olayın ardından hemen kapalı meditasyona girmişti ve bu şok edici savaşa çok az kişi tanık olmuştu.



Sonraki gün Yüzsüz Azure Kahramanın ismi tüm batı bölgesinde yine hareketliliğe neden oldu. Onun sadece Seçilmişleri değil Tek Kılıç Tarikatının Tao Çocuğu Han Shandao’yu, Wang Klanı Tao Çocuğu Wang Lihai’yi, Song Klanı Tao Çocuğu Song Yunshu’yu ve Altın Ayaz Tarikatının Tao Çocuğunu yendiğini artık herkes duymuştu!



Sadece bir kaç gün içinde batı bölgesinde Yüzsüz Azure Kahramanın şöhreti iyice yükselmişti.



Aslında bir çok kişi onun Nüve Formasyonuna ulaşan Li Daoyi, Zhou Jie ve Li Shiqi ile denk olduğunu düşünüyordu.



Ve aynı zamanda çoğu kişi bu azure cübbeli gizemli adamın Tao Çocuklarına ve hatta Li Shiqi ve diğerlerine meydan okumaya devam edeceğini düşünüyordu. Fakat beklenmedik şekilde bu üç başarılı zaferin ardından aniden ortadan kaybolmuştu.



O sırada görkemli azure cübbeli adam aslında Tao Gayzerinin yanında oturmuş ekrana bakıyordu ve onu çözmeye çalışırken düşüncelere dalıp gitmişti.



Tao Yansımasındaki Qi’yi hissettikten sonraki gece üç savaşa girişmişti. Fakat onlarla savaşmak bir işe yaramamıştı. Eğer figürdeki Qi’ye dair aydınlanma elde edebilirse dokuzuncu Tao Sütununu yaratabileceğine dair içinde bir his vardı.



Meng Hao o Qi’nin ne olduğunu bilmiyordu, ama Tao Yansımasının bu ortadan kayboluşunda kendi vücudunun da onun içindeki Qi ipliğinin aynısına sahip olduğunu hissetmişti.



Ekranı ve figürü gözlemledikten sonra o Qi ipliğini deveran edebilmişti. Akşam çöktüğünde Meng Hao bir kez daha ayağa kalktı.



İki gündür uygun bir rakip bulamamıştı. Li Daoyi, Zhou Jie ve Li Shiqi belli ki batı bölgesinden ayrılmıştı. Çünkü onlara ulaşamamıştı.



En sonunda Tao Gayzerine tekrar döndü ve ekranı gözlemlemeye başladı. En sonunda gözlerini kapattı ve Seçilmiş ve Tao Çocuklarına karşı aldığı çeşitli galibiyetlerin görüntülerini zihinsel olarak gözden geçirdi.



Yavaş yavaş çeşitli rakiplerinin görüntüleri zihninde netleşmeye başladı ve onlarda da aynı Qi ipliğinin olduğunu fark etti. bazılarında kalın bazılarında inceydi. Ama hepsinde de vardı.



Sonraki günün erken saatlerinde gözlerini açtı ve Tao Gayzerinin çevresindeki on binlerce insana baktı. Onları bir süre inceledikten sonra hepsinin de bu gizemli Qi’ye sahip olduğunu gördü.



Sanki Tao Gayzerini gözlemleyen herkeste bu Qi ipliği vardı.



Meng Hao olduğu yerde bir süre düşünceli şekilde oturdu, kaşları kırışmıştı.



Sonraki yarım ay boyunca azure cübbeli adamın şöhreti giderek artmaya devam etti. Herkes ondan korkuyla bahsediyordu. O çıldırmış olmalıydı! Herhangi bir Geç Temel Kurulum Gelişimcisi gördüğü anda hangi Tarikata bağlı olursa olsun ona saldırıyordu.



Tüm bu zaman boyunca hiç kimseyi öldürmemişti. Aynı zamanda hiç kimse ona ikinci saldırıyı yapmayı başaramamıştı. Herkes onun karşısında mutlak yenilgi almıştı.



Tek Kılıç Tarikatının batı bölgesindeki bütün Seçilmişleri ona yenilmişti. Aynısı Altın Ayaz Tarikatı için de geçerliydi. İnsanlar artık azure cübbeli birini görünce hemen yüzleri korkuyla doluyordu. İster Wang Klanından isterse de Li Klanı ya da Song Klanından olsun bu yarım ay boyunca azure cübbeli adamın karşısında herkes yenilgiyi tatmıştı.



Sanki batı bölgesinin üstüne azure bir fırtına çökmüş gibiydi.



Yarım ay sonra Tao Gayzeri artık son anlarına gelmişti. Artık ekran ortaya çıktıktan sonra kaybolmuyordu. Antik kayıtlara göre bunun anlamı Tao Gayzerinin kuruduğu ve yedi gün sonra tamamen biteceğiydi.



Tao Gayzerinin yanında oturup ekrana bakan Gelişimci sayısı giderek artıyordu. Tam bu zaman zarfında azure cübbeli adamın meydan okuma olayı da durmuştu.



Meng Hao bir kez daha Tao Gayzerinin yanında oturmuş ekrandaki figüre bakıyordu. Onun gözleri parlaktı. Yarım ay boyunca her bir zaferi Qi ipliğinin büyümesini sağlamıştı.



Sık sık bu Qi ipliğini ekrandaki figürle aynı şekilde vücudunun içinde deveran ettirmişti.



Meng Hao’nun daha sonra figürün Qi ipliğinin giderek daha hızlı deveran olmaya başladığını fark etti. Sanki patlamanın eşiğinde olan bir saldırı ivmesi topluyor gibiydi.



Bu, arka arkaya başarılı savaşlardan sonra geliştirilebilen savaş Qi’si ipliği. Bu Qi ipliğiyle bir darboğaz aşılabilir ve Gelişim Merkezi artırılabilir! Bu, antik savaş büyüsünden kastedilen şey!” Meng Hao derin bir nefes aldı, ardından içindeki Qi ipliğini deveran etmeye başladı. Dokuzuncu Tao Sütununu yaratabilmenin bir saç teli uzağındaydı, fakat son atılımı yapamıyordu.



Zaman geçti. Tao Gayzerinin son yedi gününün beşincisi gelmişti. Aniden bir çok prizmatik ışık ışını havayı doldurdu.



Bu ışınlar yüzleri maskeli siyah cübbeli figürlerden oluşuyordu. Şaşkınlık veren şey ise onlardan üç tanesinin yüzündeki maskeler azure renkteydi. Yedi ya da sekiz tanesinin maskesi ise beyazdı.



Ayrıca gruba liderlik eden bir kadın ve bir erkek vardı ve onların maskeleri altın renkteydi!



Düzinelerce insan havada uğultularla Tao Gayzerine doğru uçuyordu ve bu durum aşağıdaki on binlerce Gelişimcinin dikkatini çekmişti.



Hemen bazı insanlar bu siyah cübbeleri ve maskeleri tanıdı. “Siyah Toprak Gelişimcileri!



Meng Hao da yukarı baktı. Hemen gözleri, bir kenardaki sıska bir azure maskeli Gelişimcinin üzerinde durdu.



O anda Meng Hao’nun gözleri parlamaya başladı.










Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44302 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr