Bölüm 277

avatar
8507 22

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 277


Bölüm 277: Şark Doğuşu Dağı



Meng Hao gözlerini açtı ve bir an Ocak Lordu Madalyonuna boş boş baktıktan sonra zihnindeki ses kayboldu. Bir nedenden dolayı bu sesin tonu sanki onunla oldukça samimi birine aitmiş gibi bir his vermişti.



Bu sesin öylesine laflıyormuş gibi bir havaya sahip olması Meng Hao’yu daha da şaşırtmıştı.



Fakat bu ses ona kesinlikle yabancıydı; Meng Hao bu sesi daha önce hiç duymadığından emindi.



Bir an kaşlarını çattı, ardından bir ışık ışınına dönüşerek uzaklara doğru fırladı. Daha çok yol katedemeden aniden durdu ve Ocak Lordu Madalyonuna baktı. Bir an gözleri kısıldı, ardından parlamaya başladı. Bu parlaklığın içinde bir parça da öfke vardı.



Bu sesin kime ait olduğunu biliyorum. Mor Ocak Lordluğuna terfi sınavını başlatabilecek tek bir kişi var… Bir de tamamen ruh haline bağlı olarak… Mor Ocak Lordlarından başka bu kadar uzaktaki birine bir ileti gönderebilecek kişi…



Hap Şeytanı!” Meng Hao dişlerini sıktı. Gerçekten de gitmekten başka seçeneği yoktu.



Delirtme Hapım! 200,000,000 Ruh Taşım….” Ruh Taşları aklına gelince Meng Hao’nun kalbine bir acı saplandı. Sanki birisi onun cebinden çok değerli bir hazineyi almış ve onu Meng Hao’nun gözünün önünde sallıyormuş da buna karşı bir şey yapamıyormuş gibi hissediyordu.



Mor Felek Tarikatında Mor Ocak Lordlarının dışında Büyük Usta Hap Kazanının kim olduğunu biliyor olma ihtimali olan tek kişi Hap Şeytanıydı. Delirtme Hapı diğerlerini belki kandırabilirdi ama Hap Şeytanını kandıramazdı.



Onun Mor Felek Tarikatındaki pozisyonunu düşününce, eğer bir şeyi öğrenmek isterse ondan bilgi saklamak neredeyse imkansız olurdu.



Aslında Meng Hao Büyük Usta Hap Kazanı kimliğini gizleyebilmek için herhangi bir şey yapamazdı. Tek yapabileceği sadece o kişi olduğunu söylememekti. Ne de olsa Hap Açık Artırmasına katılmaktaki ilk niyeti itibarını biraz yükselmek istemesiydi. Ama Delirtme Hapının bu kadar yankı uyandıracağını tahmin edememişti. Onun daha sonraki temkinli hareketleri tüm Güney Diyarında Büyük Usta Hap Şeytanının kim olduğuna dair tahminlerin yürütülmesine neden olmuştu.



Ocak Lordu Madalyonuna bakarken biraz önce zihnine giren sesi anımsadı ve hafiften bir iç geçirdi. Belli ki Hap Şeytanı onun Büyük Usta Hap Kazanı olduğunu uzun süredir biliyordu.



Meng Hao aniden öfkelendi. “Demek benim Güney Diyarında ünü olduğumdan haberin vardı. Herhangi bir Tarikat Büyük Usta Hap Kazanı olarak onlarla çalışmama çok sevineceklerdi. Bu durumda neden bana Ruh Taşlarımı vermedin!?



Ama bu konuda yapılabilecek pek bir şey yoktu. Hap Şeytanı Doğu Hap Bölümünün Patriği gibiydi. Eğer onu kandırmak isterse Meng Hao bu konuda elinden bir şey gelmezdi. Sadece Ruh Taşlarını talep etmekten öteye geçemezdi.



Yunjie Ülkesinde kahyalar da daima cimriydi. Eğer insanlardan faydalanmazlarsa bunu para kaybı olarak görürlerdi! Görünüşe göre aynı prensip Gelişim Dünyasında da var. İnsanın Ruh Taşı ne kadar fazla olursa o kadar cimrileşiyorlar!” Meng Hao iç geçirdi, ardından bir kez daha ilerlemeye devam etti.



Bana 200,000,000 Ruh Taşı borçlusun. Şu an elimde tek bir Ruh Taşı bile kalmadı…” diye düşündü Meng Hao, suratı asıktı. Boş depolama çantasını ve 200,000,000 Ruh Taşını düşündükçe sakinliğini koruyamıyordu.



“Tarikata dönmek için dört günüm var. ŞuBan dört günlük mesafeden daha uzaktayım…” Bunun üzerine hızlandı.



Mor Ocak Lordluğuna terfi sınavı… Belki de yaşlı kaçık Hap Şeytanı Ruh Taşlarımı vermediği için pişmanlık duyuyordur, bu yüzden bana Mor Ocak Lordu olmak için bir fırsat veriyordur?” Gözleri aniden pırıldadı ve kalbi hevesle doldu. Mor Ocak Lordu olursa kazanacaklarını biliyordu.



Bin yıldır Mor Felek Tarikatında sadece sekiz tane Mor Ocak Lordu olmuştu. En sonunda dokuzuncu gelecekti…



Meng Hao hızlı nefes alıp vermeye başladı ve kendini zorlayarak daha da hızlandı.



Dört gün… Ne pahasına olursa olsun dört güne kadar Tarikata gitmeliyim!” Meng Hao uzaklara doğru fırladı, prizmatik bir ışık hızla ilerliyordu. Batı bölgesinde şöhret kazanmıştı. Gelişim Merkezi bambaşka boyuta ulaşmıştı. Ve şimdi de Tarikata geri çağırılmıştı. Tüm bu olanlar sanki planlıymış gibiydi. Ama tüm bu olayların aniden gelişmesi konusuna takılmamaya karar vermişti.



Bir kez daha iç geçirdi ve endişelerini bastırdı. Şu an sahip olduğu Gelişim Merkezi Tarikattan ayrıldığı zamana nazaran çok faklıydı, bu durumu Tao Gayzerini kullandığını söyleyerek açıklayabilirdi. Meseleyi bir süre düşündükten sonra Tarikatın ona entrika kurduğu ihtimalinin olasılık dışı olduğuna karar verdi.



Ne de olsa Mor Felek Tarikatı Güney Diyarının büyük Tarikatlarından biriydi. Eğer gerçekten de ona karşı kötü niyete sahip olsalardı ve ona bir kaç oyun oynasalardı Meng Hao’nun buna karşı yapabileceği bir şey olmazdı. Onu hemen az bir çabayla ele geçirirlerdi.



Üstelik Meng Hao beş yıldır Doğu Hap Bölümündeydi. Tarikatı az çok anlamış durumdaydı ve hem Doğu Hap Bölümünün iyi olduğu alanları hem de onun eksik yönlerini biliyordu.



Tüm bunları düşününce kaygıları bir nebze azaldı. Fakat hala temkinliydi. Bulabildiği bütün ışınlanma portallarından faydalanıyor ve Mor Felek Tarikatına zamanında dönmeye çalışıyordu.



Her gittiği ışınlanma portalı belli bir Tarikat ya da Klana aitti. Tek yaptığı şey Ocak Lordu Madalyonunu göstermekti ve bunun üzerine onun geçmesine izin veriyorlardı. Hatta bir Ocak Lordunun kendi ışınlanma portallarını kullanmasından mutluluk duyuyorlardı.



Dört gün göz açıp kapayıncaya kadar geçti. Üçüncü günün gecesinde, tam dördüncü günün şafağı sökerken Meng Hao üstü başı dağınık ve toz olmuş bir halde Mor Felek Tarikatı bölgesine vardı. Toplam yirmiden fazla ışınlanma portalı kullanmış ve neredeyse Güney Diyarının yarısını kat etmişti.



Yaşlı kaçık Hap Şeytanı! Eğer sınav yapacaksa neden dört gün sonra yapıyor!” Meng Hao’nun morali iyi değildi ve hafiften strese girmişti. Dört günde yirmiden fazla ışınlanma portalı kullanan bir kişi tamamen bitkin düşerdi. Neyse ki on Tao Sütununa sahipti ve çok daha güçlü bir Ruhsal Duyusu vardı. Eğer eski hali olsa, bu kadar ışınlanmanın ardından acı dolu bir yorgunluğun içinde kıvranıyor olurdu.



Meng Hao dört gününü meditasyon ve dinlenme için kullanmak isterdi ama buna zaman yoktu. Fakat durmaksızın uçmak ve ışınlanma portallarını kullanmak tamamen faydasız değildi. Gelişim Merkezi durmaksızın deveran olduğu için on Tao Sütunu tamamen dengeli bir hale gelmişti; şu an her an Nüve Formasyonuna ilerleyebilirdi.



Nefes nefese kalan Meng Hao Mor Felek Tarikatı bölgesi boyunca fırladı. O havada uçarken gökyüzünde şafağın ilk ışıkları ortaya çıkıyordu. Ara sıra Gelişimcilerle karşılaşıyordu ve bu kişiler onun elbisesini görünce şok oluyor ve ardından saygılı bir şekilde ellerini kenetleyip selam veriyorlardı.



Burası Mor Felek Tarikatı bölgesiydi, bu yüzden buradaki diğer Tarikat ve Klanlar bir şekilde Mor Felek Tarikatıyla bağlantılıydı. Bu yüzden onun elbisesinden kimliğini anlıyorlardı.



Meng Hao çok uzaklarda Mor Felek Tarikatını ve Mor Doğu Muhtereminin devasa heykelini görebiliyordu. Hala sabahın erken vakitleriydi, ama Meng Hao bitkindi ve çok kötü bir ruh haline sahipti. Tarikata yaklaştıkça daha önceki dingin hava aniden dalgalanmaya başladı.



Meng Hao bu dalgalanmaları önemsemeden en yükse hızıyla uçmaya devam etti. Dalgalanmalar bir an yayıldıktan sonra aniden ortadan kayboldu.



Bu dalgalanmalar Mor Felek Tarikatından olmayan bir Gelişen Ruh ya da daha aşağısındaki Gelişimciyi anında katledebilirdi.



Meng Hao Tarikatın içinde uğultuyla uçuyordu. Yok boyunca Mor Qi Bölümünden bir çok öğrenciye rastlamıştı. Meng Hao’ya hayret dolu ifadelerle bakmışlardı.



Bu ifadeleri gören Meng Hao’nun içinde kötü bir his uyanmıştı. Aniden bir köşeyi döndü ve bir anda kendini Mor Qi Bölümünün Seçilmiş öğrencilerinden olan biriyle yüz yüze buldu ve öğrenci hemen konuştu, “Fang Mu, nereden geliyorsun?



Meng Hao bir an duraksadı, arkasını dönerek ona baktı. “Hey Kardeş Song… Biraz tecrübe kazanmak için Tarikat dışına çıkmıştım, ama şimdi eğitimimi tamamladım….



Daha yeni mi dönüyorsun?” diye cevapladı. “Bir an önce Şark Doğuşu Dağına gitsen iyi olacak. Doğu Hap Bölümünün bütün Ocak Lordları ve Usta Simyacıları şafak vakti oraya gittiler. Söylenene göre bir Mor Ocak Lordu sınavı olacakmış!



Şark Doğuşu Dağı mı?” Meng Hao’nun zihninde hemen bir dağ görüntüsü belirdi. Orası Şark Doğuşu Eyaletinin en doğu kısmıydı, Mor Felek Tarikatından oldukça uzaktı.



Evet! Mor Ocak Lordluğuna terfi sınavı diğer büyük Tarikat ve Klanlar arasında büyük bir kıpırdanmaya sebep oldu. Bu olayı izlemek için bazı kıdemli nesil üyeler uzun zaman önce buraya geldiler. Sen…” Song’un ağzından hala bu kelimeler döküldüğü sırada Meng Hao derin bir nefes aldı, ellerini kenetledi ve ardından parlak bir ışık ışınına dönüşerek ortadan kayboldu.



Ruhsal Duyusuyla etrafı kontrol ettiğinde gerçekten de hiçbir Usta Simyacının Doğu Hap Bölümünde olmadığını fark etti. Hemen uzaklara doğru fırladı.



Yaşlı kaçık Hap Şeytanı…” diye düşündü dişlerini gıcırdatarak. “Neden bunu daha önce açık bir şekilde söylemedin!?” Meng Hao yorgunluğuna rağmen elinden geldiğince hızlı bir şekilde ilerlemeye devam etti.



Şark Doğuşu Dağı bu eyaletin en ünlü dağıydı. Gökyüzüne kadar ulaşıyordu ve yıl boyu dağın üst kısmı bulutlarla kaplı oluyor ve Göksel bir manzara yaratıyordu. Şark Doğuşu Eyaletinde bu dağ ile ilgili bir çok efsane vardı.



Dağın zirvesi buz ve karla kaplıydı; ölümlüler oraya kadar tırmanamazdı. Dahası yıl boyu Mor Felek Tarikatı Gelişimcileri tarafından korunan kısıtlı bir bölgeydi.



Mor Felek Tarikatı öğrencilerinin bile özel bir emir madalyonu olmadan dağa tırmanmaya izni yoktu. Belli ki bazı ciddi Mor Felek Tarikatı meseleleri olmadığı sürece yabancıların girişine izin verilmiyordu.



Söylentilere göre on bin yıl önce Mor Felek Tarikatı şimdiki yerinde değil, Şark Doğuşu Dağında yer alıyordu. Fakat daha sonra bazı nedenlerden dolayı Tarikatın yeri değiştirilmişti.



Bu yüzden Şark Doğuşu Dağı Mor Felek Tarikatı tarafından sürekli korunuyordu. Aslında orası kısıtlı bir bölgeden çok kutsal bir yer gibiydi!



Şu anda dağın zirvesinde devasa bir hap ocağı duruyordu. Bu ocak sayısız büyülü sembol çıkıntısıyla kaplıydı ve kadim bir havaya sahipti. Onun içinden bir Zaman havası yayılıyor gibiydi, bu hava binlerce yıllık bir hissiyat veriyordu.



Meng Hao oraya vardığında bu hap ocağını tanıdı… Bu ocak Doğu Hap Bölümünün üzerinde hayali olarak beliren ve onların Mor Felek Göksel Topraklarına gitmesini sağlayan ile aynıydı.



Bu o ocağın gerçek haliydi!



Bu hap ocağının çevresinde Doğu Hap Bölümünden bin usta simyacı, yüz Ocak Lordu ve An Zaihai ve Lin Hailong da dahil sekiz Mor Ocak Lordu vardı. Herkes oradaydı!



Oranın yakınında diğer dört büyük Tarikat ve üç büyük Klanla birlikte diğer Tarikatlardan da kendilerini simyaya adamış temsilciler yer alıyordu. Tüm bu organizasyonların Kıdemlileri dağın zirvesinde bacaklarını çaprazlamış bekliyordu.



—–








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr