Bölüm 279

avatar
8610 24

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 279


Bölüm 279: Hap Ocağının Açılışı



Meng Hao’nun biraz önce duyduğu ses dört gün önce Ocak Lordu Madalyonundan gelen ses ile aynıydı. Bunu ve çevredeki insanların yüzlerindeki ifadeleri düşününce bu kişinin meşhur Büyük Usta Hap Şeytanı olduğunu anlamıştı.



Meng Hao’nun gözünde Büyük Usta Hap Şeytanı tamamen sıradan biriydi. Ne yüce bir varlığın tavrına sahipti ne de güçlü, baskın bir sertlik yayıyordu. O sadece sıradan yaşlı bir adam gibi görünüyordu.



Meng Hao bunun ardından 200,000,000 Ruh Taşını hatırladı ve ruh hali kötüleşti. Tabii ki şu an o konuyla ilgili hiçbir şey söylemeyecekti. Daha sonra aklına dört gün içinde geri dönmesi gerektiğini ama nereye geleceğini söylemediği geldi. Aceleyle Tarikata geldikten sonra tekrar tam tersi yöne gitmek zorunda kalmıştı. Bu onu tamamen yormuştu.



Tüm bu moral bozucu düşünceler Meng Hao’nun ifadesinin biraz öfke ve hayal kırıklığıyla titreşmesine neden oldu.



Chu Yuyan ona baktı ve hafifçe homurdandı. Ardından onu bırakarak bakışlarını Ye Feimu’ya yöneltti. Meng Hao olduğu yerde tek başına durdu.



Diğer yedi kişinin de çoğu ona tek bir bakış attılar ve ardından daha fazla ilgi göstermeden yüzlerinde Mor Ocak Lordu terfisiyle ilgili heyecanlarını göstermemeye odaklandılar.



An Zaihai, Meng Hao’ya doğru baktı ve yüzünde bellli belirsiz bir gülümseme oluştu. O, Fang Mu’nun Büyük Usta Hap Kazanı olduğunu biliyordu ve Ustasının bu genç adamla ilgili hissettiklerini de anlıyordu. Hap Şeytanı Fang Mu’yu Tarikatta kendi başına keyif sürmesi için serbest bırakmıştı ve Fang Mu Büyük Usta Hap Kazanı kimliğini ortaya çıkartmak konusunda özgürdü. Eğer bunu ortaya çıkartmak istemezse Hap Şeytanı da buna karışmayacaktı.



Diğer Tarikat ve Klan temsilcilerinden Meng Hao’ya ilk dostça baş sallayan kişi Mor Elek Patriği olmuştu. Zhou Jie’nin yüzü ifadesizdi ama Han Bei ona baktığında gülümsedi, yüzü adeta bir çiçek gibi güzeldi. Onun attığı bu bakış diğer bir çok kişi tarafından fark edilmişti. Chu Yuyan bunu gördüğünde nedenini bilmese de kaşlarını çattı. Bazı nedenlerden dolayı iyi bir ruh halinde değildi.



Şişko kocaman açılan gözleriyle Meng Hao’ya baktı, ardından Chu Yuyan’a döndü ve sonra tekrar Meng Hao’ya baktı. En sonunda da göz ucuyla Han Bei’ye baktı ve ifadesi hayranlıkla doldu. Ne düşündüğünü sadece kendisi biliyordu.



Wang Klanının temsilcisi yaşlı bir kadındı, yüzü kırışıklıklarla doluydu. “Demek bir kaç gün önce batı bölgesinde ünlenen Simyacı Fang sensin.” Yaşlı kadının arkasında Wang Tengfei de dahil diğer Wang Klanı üyeleri oturuyordu.



Wang Tengfei’nin ifadesi karamsardı ve tüm zaman boyunca Chu Yuyan’a bakmamıştı. Chu Yuyan ise bu durum karşısında oldukça sakin durmuş ve en ufak bir olumsuzluk göstermemişti. Yıllar önceki olayları sanki tamamen geride bırakmış gibi görünmüştü.



Ne kadar da genç bir kahraman!” Song Klanı temsilcilerinden birisi güldü. Bu kişi uzak bir köşede oturan Tuhaf Song idi. Meng Hao’yu bakışlarıyla ölçüp biçerken tekrar kahkaha attı.



Onun etrafında bir düzine kadar Song Klanı üyesi vardı. Onların içinde Song Yunshu yoktu ama Song Jia vardı. O, tabii ki… Meng Hao’nun nişanlısıydı, en azından teorik olarak. Song Jia hemen yanında oturuyordu. Meng Hao onu yıllardır görmemişti. İnce ve zarifti, yüzünde hoş bir ifade vardı. Onun güzelliği çiçek açmış bir orkide gibiydi.



Fakat yıllardır içinde olduğu kasvetli düşüncelerden dolayı kaşlarında hafif bir kırışma duruyordu. Bu durum onun kişiliğini bir orkide gibi gösteriyordu, ama kara olandan.



Li Klanı temsilcisi klanın kıdemli üyelerinden olan Li Guobang’dı, yaşı beş yüzün üzerindeydi ve Gelişim Merkezi Geç Gelişen Ruh aşamasındaydı. Bu kişi Li Klanı içinde son derece güçlü ve etki sahibi biriydi. “Tebrikler Büyük Usta Hap Şeytanı, Mor Felek Tarikatı böylesine harika bir öğrenci çıkarttı!



Li Guobang’ın yanında oturan öğrenciler arasında Li Daoyi de vardı ve çatık kaşlarla Meng Hao’ya bakıyordu.



Büyük Usta Hap Şeytanı gülümsedi, ama onlara herhangi bir karşılık vermedi. Gözlerini Meng Hao ve diğer dokuz kişiye çevirdi.



Hailong, lütfen kuralları açıkla.” Bununla birlikte yana doğru adımladı ve bacaklarını çaprazlayarak oturdu.



Mor Ocak Lordlarının en kıdemlisi olan Lin Hailong hemen ayağa kalktı. Ellerini kenetleyerek ustasını selamladı, ardından adaylara doğru döndü.



Mor Ocak Lordu terfisi sadece tıbbi bitki toplamak, hap yapmak, formülleri hatırlamak, Gelişim Merkezini test etmek ve Simya Tao’sunu ölçmekten çok daha fazlasıdır. Bu zorlu bir sınavdır! Ben ve burada gördüğünüz bütün Mor Ocak Lordları daha önce bu sınavı tecrübe ettik. Yalnızca kendi akranlarınız arasından üstün çıkarak Mor Ocak Lordu olabilirsiniz!”



Fakat…. Antik zamanlardan beri Mor Felek Tarikatının Doğu Hap Bölümü bu sınavı sadece 79 kez yaptı. Bugüne kadar bu sınavlardan sadece 17 tanesi başarılı bir şekilde terfi ile sonuçlandı. Diğer bir deyişle 62 sınavda katılımcıların hepsi ocağı mora döndürmekte başarısız oldu. Bu nedenle bu sınava katılma hakkına sahip olsanız da başarısız olma ihtimaliniz yüzde yetmiş olacak.” Yüzünde ciddi bir ifadeyle on adaya teker teker göz gezdirdi.



Meng Hao’nun yüzü durgundu. Fiziksel olarak yorulmuştu, ama aynı zamanda heyecanlıydı. Daha önce Mor Felek Tarikatının tarihini baştan sona okumuştu ve sadece on yedi tane simyacının Mor Ocak Lordu olma başarısını gösterdiğini biliyordu. Onlardan iki tanesi Tarikatı terk etmişti, bu kişilerden biri Ebedi Dağ, diğeri ise Liu soy isimli kişiydi.



Diğer on beş kişiden geçmiş bin yılda beş tanesi ortadan kaybolmuştu. İki tanesi tarikattan tecrübe kazanmak için ayrılmış ve ardından geride hiçbir iz bırakmadan kaybolmuştu. Büyük Usta Hap Şeytanı onları bizzat aramaya çıkmış ama en ufak bir iz dahi bulamamıştı. Tek emin olduğu şey onların ölmediğiydi. Fakat bazı nedenlerden dolayı Güney Diyarından kaybolmuşlardı.



Lin Hailong devam etti: “Başarısız olsanız bile bu sınavdan iyi talih kazanabilirsiniz. Mor Ocak Lordu sınavı süresince herhangi bir hayati tehlikeniz olmayacak. Ama… Ama bu sınava hayatınız boyunca belki de bir sefer katılabileceksiniz. Eğer başarısız olursanız ikinci bir fırsatınız olmayacak!



Bu nedenle antik zamanlardan beri bir çok simyacı sınavda Simya Tao’su ile ilgili bizzat yarattıkları hap formülleri ve diğer bilgileri bıraktı. Bu şeyler sınavın içinde yıllardır sonraki nesillere aktarıldı ve sınava katılma hakkı kazananlar tarafından elde edilebilir halde durdu. Örneğin, ben Üç Ölümlü Hapı ile ilgili kendi anlayış ve tahminlerimle ilgili bilgileri bıraktığımı hatırlıyorum…” Lin Hailong’un gözleri bir an anılarla doldu.



Sınav Göksel Topraklarda bir dağda yapılacak.  Dağın temelinde Ocakların Anası var. Bu Ocakların Anası sizin karşılaşacağınız ilk iyi talih vurgunu olacak. İçeride kendi Hayat Ocağınızı bulacaksınız. Daha doğrusu bir ocak seçtiğinizde o ocak sizi seçmiş olacak! Sınavı tamamlamak için kendi Hayat Ocaklarınızı mora çevirmeniz gerekecek. Bunun yaptığınızda dağın zirvesine yükselebileceksiniz, ardından Mor Ocak Lordu olarak çağırılma hakkına erişeceksiniz!



Ne yazık ki sadece bir kişi bu hakkı elde edebilecek. Eğer birden fazla kişi dağın zirvesine yükselirse, o zaman son karar Ocak Lordları ve Mor Ocak Lordları tarafından yapılacak. Kimin Mor Ocak Lordu olacağını belirlerken onların onayı önemli olacak!



Lin Hailong, Meng Hao ve diğerlerine derin ve anlamlı bir bakış attıktan sonra son sözlerini söyledi: “Arkanızdaki hap ocağı binlerce yıl önce Mor Doğu Muhteremi tarafından yapılan değerli bir hazinedir. Onun içinde Göksel Topraklar ve uzun bir Göksel Dağ yer alır. Bu dağda on farklı yol vardır ve hepsi de dört bölgeye ayrılmıştır. Bu bölgelerin hepsinde farklı sınavlar ve testler yer alır. Simya Tao’nuzu kullanarak onları geçmeye çalışacaksınız. Başarılarınıza göre ocaklarınızın rengi kararacak. Size şunu hatırlatmak istiyorum; sınavda yaptığınız her şey dışarıdan net bir şekilde görülecek… Elinizden geleni yapın. Umarım bu sınavın sonucunda içinizden biri benim Doğu Hap Bölümündeki Dokuzuncu Küçük Kardeşim olur!” Bununla birlikte yüzünü Hap Şeytanına döndü. Hap Şeytanı hafifçe kafa salladı.



Lin Hailong geniş elbise kolunu fiskeledi ve konuştu: “Hap Ocağını açmak için Simya Yazıtı İlahisini söyleyin!” Onun sesi çınladığı anda bütün Ocak Lordu ve Mor Ocak Lordu gibi simyacıların gözleri kapandı. Dudakları hafifçe hareketlendi ve hava belli belirsiz bir sesle doldu. Ne söylendiğini net bir şekilde anlamak imkansızdı. Bir Gelişen Ruh Gelişimcisi bile bunu kavrayamazdı.



Sadece Doğu Hap Bölümü simyacıları Simya Yazıtı denilen bu gizemi şeyin aslında Simya Tao’su Dönüşüm Büyüsü olduğunu biliyordu!



Monoton sesle uyumlu bir şekilde Şark Doğuşu Dağı sallanmaya başladı. Çok renkli bir ışık dört bir yana yayıldı ve gökyüzünü doldurdu. Aniden bulutların içinde sayısız surat belirdi, ifadeleri gururluydu. Onların ağızlarından belirsiz semboller çıktı. Ses yankılanırken gökyüzü parlak renklerle doldu.



Dağın çevresi huzurluydu. Fakat merkezinde Şark Doğuşu Dağı olan bir sis peyda oldu. Sis hızla kaynayarak tüm Şark Doğuşu Dağının etrafını kapladı. Bütün topraklar ve bütün canlı varlıklar sisin içinde kayboldu.



Sis yayılırken Mor Qi Bölümü öğrencileri dört bir yana dağılarak huzuru korumak adına nöbet tutmaya başladılar.



Yukarıdaki gökyüzünde renkli ışıklar dans ederken bulutlar ve sis tüm toprakları tıpkı bir deniz gibi kaplamıştı. Şark Doğuşu Dağı onun içinden tıpkı bir ada gibi yükseliyordu. Çok uzaklarda Mor Doğu Muhtereminin heykeli de bulut denizinin üzerinde yükselmişti ve bir dağ gibi görünmüyordu; tıpkı tüm toprakları gözetleyen bir devmiş gibi bir hava veriyordu.



Hap ocağı açıldı. Girin!” diye bağırdı Lin Hailong.



Hap ocağından uğultulu sesler çıkıyordu. Göz açıp kapayıncaya kadar kenarı dalgalanmaya başladı ve saydamlaştı. Tıpkı bir şelale gibi görünüyordu. Ye Feimu derin bir nefes aldı ve ardından hap ocağına adım attı, bunu yapan ilk kişi olmuştu. Dalgalanan suyun içinde kayboldu ve onun ardından gözleri kararlılıkla dolu olan Chu Yuyan girdi.



Meng Hao bacaklarını çaprazlayarak oturmuş olan gözleri kapalı Büyük Usta Hap Şeytanına doğru baktı. Hiçbir şey söylemeden ve hiç tereddüt etmeden şelaleye girdi. Vücudunu bir soğukluk doldurdu ve bir anda saydamlaşmaya başladı. Ardından ortadan kayboldu.



Diğer yedi aday da içeri girerek ortadan kaybolmuştu. Bu yedi kişi biraz daha az şansa sahip gibi görünse de bu sınava katılma hakkı alabilmiş olmaları onların ne kadar sıra dışı kişiler olduğunu kanıtlıyordu. Bu sınava katılım hakkı almış olmaları onların ünlü kişiler olduğunu, hem kişilik hem de Simya Tao’su anlamında en iyilerin de en iyisi olduklarını gösteriyordu!









Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44228 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr