Bölüm 294

avatar
9117 22

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 294


Bölüm 294: Tam Miras!



Meng Hao ustasına bir an sessizce baktı. Ardından konuşmaya başladı: “İlk başta, buraya zehirden kurtulmak için gelmiştim. Tarikata girdikten sonra burada Simya Tao’su için kaldım!



Hap Şeytanı ona uzun bir süre baktı. En sonunda yüzünde memnun bir ifade belirdi ve gülümsedi.



Yavaşça konuştu: “Tarikata ilk geldiğin gün, Ustan Diriliş Zambağının aurası hissetmişti. Seni gördüğüm anda durumu anladım. Bu zehirden kurtulabilmenin üç yolu var. Birincisi onun seninle bütünleşmesi, bunun ardından artık sen sen olmayacaksın. İkincisi onu yiyip bitirmen, bunu ardından o artık olmayacak!



Üçüncüsü ise… Kendi Simya Tao’nu kullanarak zehri kendin gidermen. Karma, Gök ve Yerde varlığını sürdürüyor. Vücudundaki bu Diriliş Zambağının sebebi Karmadır. Bunun nedeni senden başkası değil. Onu senden başkasının yok edememesi gerçeği de Karmanın bir sonucu.



Bu yolda birincisi pasif, ikincisi aktif ve Simya Tao’su kullanımını içeren üçüncüsü ise en aktif yöntemdir. Bu sözlerimin ne demek olduğunu anladığını farz ediyorum.



Meng Hao sessizdi. Zehir, Zhao Ülkesinden beri onunla birlikteydi ve şimdiye kadar Meng Hao’ya rahatsızlık vermişti. Bu zamana kadar ondan kurtulamamıştı. Tarikata ilk girdiği zamanlarda Simya Tao’suna dair herhangi bir anlayışa sahip değildi. Fakat istikrarlı gelişimi sayesinde zehirlere karşı daha fazla aydınlanma kazanmış ve biraz umutlanmıştı.Fakat ustasının bu sözlerini duymak da onun kalbinden bir iç geçirmesine neden olmuştu.



Bu zehir hiçbir şey.” dedi Hap Şeytanı. “Sahip olduğun Simya Tao’suyla birlikte eninde sonunda ondan kurtulacaksın. Ustan bu Diriliş Zambağının bir şekilde bastırılmış olduğunu görebiliyor. Tuhaf. Şu an uyku durumunda. Fakat, bu bastırma gücü yavaş yavaş zayıflıyor gibi…”



Meng Hao’nun gözleri pırıldadı. Sakince konuştu: “Usta, eğer bu zehri kendi başıma gidermem gerekiyorsa tecrübelerinizi göz önünde bulundurarak size geçmişte bunu başarabilen herhangi birini görüp görmediğinizi sorabilir miyim?



Bir kişi...” diye cevapladı Hap Şeytanı. “Bu kişi Samanyolu Denizinde yaşadı ve adı da Muhterem Gümüş Lamba idi. Onun Gelişimi akıl almaz seviyelerdeydi. Yedi yüz yıl önce bu zehirden kurtulma yöntemi aramak için bana gelmişti. Sana söylediklerimin aynısını ona da söyledim. Ondan üç yüz yıl sonra da nezaketimin karşılığını ödemek için geri döndü. Zehirden kurtulmayı başarmıştı.



Meng Hao bir an düşündü, ardından hafifçe gülümsedi. “Eğer o kişi zehirden kurtulabildiyse, o zaman aynısını yapmak için kesinlikle Simya Tao’mu kullanabilirim.



Hap Şeytanı ciddi, ağırbaşlı bir ifade ve düşük bir ses tonuyla devam etti: “Eğer Ustan zehri gidermek konusunda sana yardım etmek için zor kullanırsa bu durum Karma döngüsüne zarar verebilir. Bu senin yararına olmaz. Fakat, benim verdiğim eğitimle Simya Tao’n en sonunda zehri kendi başına giderebileceğin bir seviyeye ulaşacaktır! Diriliş Zambağı zehri sana doğa yeteneğini verdi. Gelecekte zehri giderdiğinde onun tam gücünü kullanabileceksin. Bu durumda sen göklerin altındaki en nihai zehirlerden birine, nadir görülen bir hazineye dönüşebilirsin!



Böyle bir hazineyle göklere giden yolu açabileceksin. İçinde bu zehre sahip olman belki bir felaket gibi görünebilir, ama bir açıdan felaket, benzersiz bir iyi talih anlamına gelir!” Hap Şeytanı aniden konuyu değiştirdi. “Üç secdeden sonra, benim Miras Çırağım olacaksın. Bu nedenle Ustanın senin için üç tane hediyesi var.” Kolunu kaldırdı ve geniş elbise kolunu fiskeledi. hemen etraflarındaki her şey bir renk cümbüşüne dönüştü.



İlk hediye bir parti Yabancı Hapı. Bu hapın ismi ‘bir yabancı masallar gecesi’ anlatımından geliyor. Böyle bir hap daha önce Güney Diyarında hiç ortaya çıkmamıştır. Bunu üç yıl önce bir simyasal aydınlanma sırasında yarattım.



Bu partide toplam üç tane hap var. Bir tanesini kullanmak Diriliş Zambağının yüzyıl derin uykuya dalmasını sağlayacak, senin ömrünü yüz yıl artıracak ve Gelişim Merkezinde ilerleme elde etmene olanak sağlayacak; eğer herhangi bir engelle karşılaşırsan onu aşmana da yardım edecek. Bu üç hap, senin, yani çırağımın, Gelişen Ruh aşamasına sorunsuz bir şekilde ulaşmasına yardım edecek!



Ve zehri gidermek için sana fazladan üç yüzyıl daha zaman kazandıracak. Eğer üç yüzyıl sonunda zehirden kurtulamazsan sana bir parti daha yapacağım ve bunu işi sen zehirden kurtulduğun güne kadar devam ettireceğim.



Bu sözler Meng Hao’nun kulaklarından girdi ve tam kalbine kadar işledi. Ustasına baktı ve sözlerindeki içtenliğin yanı sıra kibarlık ve sevgiyi de hissetti.



Büyük Usta Hap Şeytanı üç yıl önceki simyasal aydınlanma sırasına bu hapları sadece onun için yapmıştı. Meng Hao ellerini kenetledi ve içten bir selam verdi.



Çok teşekkürler, Usta!”



Ustanın sana ikinci hediyesi Doğu Hap Bölümünün bir miras tekniği. Onun adı Ruh Çağırma Büyüsü. Onunla bir hap altı kez arıtılabilir, ayrıca yeterli saklı yetenek ve Gelişim Merkeziyle birlikte altı sınırı geçilebilir! Tekrar söylemek gerekirse bu Doğu Hap Bölümünün bir miras tekniğidir. Bugüne kadar bu tekniği sadece iki kişiye verdim. Sana ve eski Kıdemli Kardeşin Liu Rufeng’e.” Bununla birlikte Hap Şeytanı uzandı ve Meng Hao’nun alnına bastırdı.



O anda Meng Hao’nun vücudu titredi ve tüm benliğini buz gibi bir soğukluk aldı. Zihninde uzun paragraflı yazılar belirdi; görünüş olarak anlaşılması güç ve derindi ama üzerinden bir kez geçince Meng Hao tam anlamıyla bir aydınlanma kazanmış gibi göründü.



Bu bir Miras Çırağından başka hiç kimseye verilemeyecek bir miras tekniğidir. Onu kullanmak için anlaşılması gereken karmaşık şeyler yoktur; tekniğin temellerinde uzmanlaştığın sürece onu kullanabilirsin. Daha sonra onu başkasına devretmelisin, böylece nesilden nesle aktarılmış olacak.” Hap Şeytanının gözlerinde derin bir bakış parıldadı.



Son hediyem ise Doğu Hap Bölümünün değerli bir hazinesi. Doğu Hapın Sönmeyen Alevi!” Tekrar sağ elbise kolunu fiskeledi ve yandaki dağ yamacı ikiye ayrıldı. Devasa bir yarık ortaya çıkarken hava gürleme sesleriyle doldu.



İçeride yeryüzünün derinliklerine doğru inen bir merdiven vardı. Hap Şeytanı ve Meng Hao, usta ve çırak, aşağı doğru yürümeye başladılar. Çok çok uzun bir süre boyunca yürüdüler.



En sonunda Mor Felek Tarikatının altındaki toprakların derinliklerinde bir yere varmışlardı. Meng Hao ileri bakarken zihni titredi. Karşısında devasa bir kireç taşı mağarası vardı.



Mağaranın içinde ise üç tane devasa, yarı yanmış siyah tütsü çubuğu vardı. Onlardan yayılan siyah duman iplikleri etrafta uçuşuyordu. Mağarada bu dumanın yanı sıra her yerde yeşilimsi alevler de yanıyordu.



Üç tütsü çubuğunu üstünde aşağı yukarı üç metre uzunluğunda olan siyah bir hap ocağı süzülüyordu. sanki dumanlar tarafından destekleniyor, alevleri yakıt olarak kullanıyordu.



Hap Şeytanı bu hap ocağına bakınca gözleri sanki bazı anıları aklına gelmiş gibi parladı. Bu karmaşık ifadesi bir an sonra kaybolmuş ve hafifçe iç geçirmişti.



Bu tütsü bu dünyaya ait değil. Duman asla dağılmaz ve tütsünün yanışı asla dinmez; Bu Doğu Hap Bölümünün Sönmeyen Alevi! O yirmi bin yıldan uzun süredir yanmaya devam ediyor… O söndürülemeyen bir miras. Onu kalbine aşıla ve senin için bir siyasal aleve dönüşsün!



Nüve Formasyonuna ulaştıktan sonra bu alevi Mor Çekirdeğin ile kaynaştırdığında o ateşlenecektir. Bunun ardından hap yapacak olduğun zaman Toprak ateşine ihtiyacın olmayacak. Bu kişisel simya ateşinle birlikte Gök ve Yerdeki bütün nesneleri arıtabilirsin. Tüm Doğu Hap Bölümünde sen ve ben bu miras ateşini kullanma hakkına sahibiz.



Sönmeyen alev daima burada, tıpkı benim gibi.” Bu son söz Hap Şeytanı tarafından bir mırıldanma olarak ağızdan çıkmış, Meng Hao için net bir şekilde duymak zor olmuştu. Hap Şeytanı konuşurken tütsü çubuğuna, dumana ve aleve bakıyordu ve sanki Meng Hao ile konuşmuyor gibiydi.



Bir an sonra Meng Hao’ya döndü. “Burada kapalı meditasyonda kalacaksın. Ateşin iradesini kalbine özümsediğin zaman buradan çıkabilirsin.” Bununla birlikte döndü ve yavaşça yürüyerek merdivenlerden çıkmaya başladı ve en sonunda kayboldu.



Meng Hao her şeyi uzun bir süre boyunca düşündü, ardından bacaklarını çaprazlayarak oturdu. Elindeki hap şişesine baktı. Bu şişenin içinde ustasının onun için yaptığı Yabancı Hapları vardı. Meng Hao bu hapların değerinin ne seviyede olduğunu hayal bile edemiyordu.



Hap şişesini depolama çantasına koydu ve ardından gözlerini kapattı. Zihninde Ruh Çağırma Büyüsü ortaya çıktı. İçinde bir hapı üç kez, dört kez ve hatta altı kez arıtma teknikleri vardı. Bu tekniği kullanarak sıradan bir hap eksiksiz bir hapa dönüştürülebilirdi.



Böyle bir teknik Meng Hao’nun zihninde sarsılmaya neden olmuştu. Bu Simya Tao’sunda bir kutsal beceriydi, tıpkı gelişimdeki Yüce Ruh Yazıtı gibiydi!



Bu hap yağım tekniğiyle birlikte Meng Hao bu alanda gerçek anlamda bir Büyük Usta olacaktı. Bu teknikteki yetenek herhangi birinin gelişimini yapabileceği bir şey değildi. Dördüncü arıtımla birlikte Doğu Hap Bölümünün Sönmeyen Ateşi dışında hiçbir alev bu tekniği kullanmak için yeterli olmayacaktı.



Tüm Doğu Hap Bölümünde sadece Hap Şeytanı ve Meng Hao Sönmeyen Ateşi kullanabilir ve dördüncü arıtımı yapabilirdi. Sadece o ikisi bunu yapmaya muktedirdi.



Meng Hao derin bir nefes alarak gözlerini açtı. Şimdi neden ustasının onun burada kalmasını ve Doğu Hapın Sönmeyen Alevini kalbinin derinliklerine işlemesini istediğini anlamıştı.



Bu bir tam miras...” diye düşündü, o sırada tütsü çubuklarına, dumana ve yeşilimsi söndürülemez alevlere bakıyordu. “Alev ve teknik birbirini tamamlıyor. Bir tanesi olmadan diğerinin zirveye ulaşması imkansız…



Zaman hızla akıyordu, göz açıp kapayıncaya kadar üç ay geride kalmıştı. Meng Hao bu üç ay boyunca kireç taşı mağarasından hiç çıkmamıştı. Fakat onun terfisi tüm Güney Diyarında büyük bir karmaşaya sebep olmuştu.



Bir çok insan son on Mor Ocak Lordu terfisinden en inanılmaz olanın bu olduğunu söylüyordu!



Diğer Tarikatların yaydığı sözler sayesinde Chu Yuyan’ın Simya Tao’su ve onun hap yapım yeteneği de Güney Diyarında konuşmalarda yer almıştı. Onun bir Mor Ocak Lordu olmayı tamamen hak ettiği söyleniyordu.



Onun ismi tüm büyük Tarikatlardan yayılmış ve Mor Ocak Lordu Chu Yuyan olarak anılmıştı.



Onun daha üstünde ve daha büyük bir hareketlilik yaratan kişi ise tabii ki Ye Feimu olmuştu. O son derece şaşırtıcıydı, Simya Tao’su tesirli ve yenilmezdi. Tek bir hapla on bin basamak yaratmıştı. Bu hikayeler Güney Diyarında herkes onun ismini duyana kadar yayılmaya devam etmişti.



Onun zaten geçmişte sahip olduğu ünü de göz önüne alınca şu an bir Mor Ocak Lordu olarak ünü katlanarak artmıştı. Aslında o artık Mor Felek Tarikatının bir direği olarak görülmeye başlanmıştı.



Ama tabii ki en çok şaşkınlık yaratan kişi Fang Mu idi!



O Büyük Usta Hap Kazanıydı, Büyük Usta Hap Şeytanının Miras Çırağıydı. Şöhreti Güney Diyarının batı bölgesinde Siyah Toprak Nüve Formasyonu Gelişimcisini öldürmesiyle zaten artmıştı. Tüm bunlar onun bir anda bütün Güney Diyarı insanları tarafından konuşulan bir insan haline gelmesini sağlamıştı.



Onu Güney Diyarının dördüncü Büyük Ustası olarak görenlerin sayısı giderek artıyordu.



Şark Doğuşu Dağının zirvesinde binlerce tıbbi hapla nasıl devasa bir kazan şekillendirdiği hikayesi yayılmıştı. İnsanlar bu hikayeyi duyunca kanları kaynamış ve onu dördüncü Büyük Usta olarak görenlerin sayısı artmıştı.



Mor Felek Tarikatının Doğu Hap Bölümünde Fang Mu ismi artık Büyük Usta Hap Şeytanının hemen ardından geliyordu. Doğu Hap Bölümü Gelişimcilerinin hepsi bu durumu onaylamıştı.



Bir çok insan Meng Hao’yu Doğu Hap Bölümünün Tao Çocuğu olarak görüyor ve Tarikatın kendi Tao çocuğuyla eşit ve hatta daha yüksek bir itibara sahip olduğunu düşünüyordu.



Bu süreçte aynı zamanda yıllar önce gökyüzünden Güney Diyarına düşen cesetle ilgili büyük değişimler de meydana gelmişti. Derisinin üzerinde büyülü semboller belirmiş, ardından havaya dağılarak kendilerinin kırılmış yansımalarını yaratmışlardı. Bu yazıları tanıyan bazı kişiler olmuştu. Bu yazılar üç klasik yazıttan biri olan… Tao İlahı Yazıtıydı!



Yüce Ruh Yazıtı, Tao İlahı Yazıtı ve Gök Bölme Yazıtı. Bu üç klasik yazıtın her biri korkunç tehlike dalgalarını yükseltme kapasitesine sahipti. Hatta Batı Çölünden ve Doğu Topraklarından bazı insanlar şok edici yöntemler ve güçler kullanarak sırf bu yüzden Güney Diyarına ışınlanmışlardı.



Dahası yazıtın ortaya çıkışıyla birlikte insanların cesede yaklaşmasını engelleyen kuvvet aniden ortadan kaybolmuştu. Bir dağ kadar büyük olan ceset şu an yaklaşılabilir durumdaydı.



Tek Kılıç Tarikatı cesedin tek bir saç teli için büyük bir fiyat ödemişti. Söylentilere göre bu saç teli ile Gök ve Yeri sarsacak bir değerli hazine arıtmışlardı!



Altın Ayaz Tarikatından Büyük Usta Ebedi Dağ cesetten bir kan numunesi alabilmek için Tarikatın bütün gücünü seferber etmişti. İddialara göre onun yaptığı hap neredeyse bir Göksel Haptı!



Çeşitli olaylara dair söylentiler yayılmaya devam ederken Güney Diyarı büyük bir karmaşanın içine düşmüştü. Ölümsüzün Cesedi için güçlerini sevk eden Tarikat ve Klanların sayısı giderek artıyordu.



Aynı zamanda Yeniden Doğuş Mağarasından duyulan feryat sesleri de giderek artıyordu. Bu sesler kısa bir süre sonra artık aralıksız kükremelere dönüşmüştü. Dahası mağaradan siyah bir rüzgar çıkmış ve cesedin çevresindeki alanı tamamen sarmıştı.



Yıllardır ömrünün sonuna gelen sayısız Gelişimci yeniden doğma umuduyla Yeniden Doğuş Mağarasına girmişti. Bu insanların yaşayıp yaşamadığı konusunda kimse emin değildi. Ama efsane ve hikayelerin sonucunda Yeniden Doğuş Mağarası yavaş yavaş tıpkı Antik Lanet Tapınağı gibi Güney Diyarının üç Tehlikeli Bölgesinden biri haline gelmişti!



Ceset artık on yıldan uzun bir süredir gözlem altındaydı, bununla birlikte mağaranın içindeki tuhaf hayat kuvveti en sonunda harekete geçmişti ve aç gözlü iradesini ortaya çıkarıyordu.



Mecazi fırtına bulutları tüm Güney Diyarının üzerinde kabarıyordu.



—–








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44332 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr