Bölüm 299

avatar
8899 27

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 299


Bölüm 299: Labirentteki Totemleri Yok Etmek



Aynı anda karşısındaki dünya artık simsiyah değildi, grimsi bir ışıkla doluydu. Meng Hao biraz önce vücudunun bir çeşit ışınlanma büyüsünden etkilendiğini net bir şekilde söyleyebilirdi.



Bu ışınlanma onu bilmediği bir yere götürmüştü.



Etraf berraklaşmaya başladığında Meng Hao çevresine baktı. Hemen kaşları kırıştı.



Kim bilir kaç yıldır orada olduğu belli olmayan, kan lekeleriyle dolu kadim bir duvar gördü. Yukarı doğru baktığında duvarın Göklere kadar uzandığını hissetti. Belli ki inanılmaz bir yüksekliğe sahipti.



Sadece bir tane duvar yoktu, iki duvar bir koridor şekillendirmişti. Meng Hao’nun gözleri titreşti. Doğrudan koridora girmek yerine havaya uçtu.



Bir süre yukarı doğru uçmaya devam etti. Fakat Gelişim Merkezinin gücünü gözlerine odaklasa bile hala duvarların en üstünü görememişti.



Sonu yok gibi…” diye düşündü ve yavaşça aşağı inmeye başladı. Fakat yere konmak yerine havada kaldı.



Burası boğucu bir havaya sahipti; sanki seçebileceği iki yol var gibiydi, ya ileri ya da geri gidecekti.



Meng Hao cesede dokunan diğer Gelişimcileri ve bahsettikleri şeyleri düşündü. Geri döndüklerinde hepsi de farklı farklı şeyler gördüklerini anlatmışlardı. Birisi dağ görürken diğer nehir görmüştü. Birisi binalar görürken diğeri Göksel manzaralara şahit olmuştu. Başka birisi ise bir savaş alanı görmüştü.



Meng Hao düşünceli bir şekilde elini kaldırdı ve ardından ileri doğru yedi ya da sekiz kez sapladı. Havayı dolduran bir gürlemeyle birlikte sisten şekillenmiş gibi görünen siyah renkli bir avuç meydana geldi. Bu avuç duvarlardan birine doğru fırladı.



Avuç inanılmaz hızı sayesinde duvara bir anda ulaşarak sertçe çarptı. Herhangi bir ses duyulmamıştı, sanki avuç duvar tarafından emilmiş gibiydi. Geride en ufak bir çizik bile bırakamamıştı.



Meng Hao’nun yüzü düştü.



Biraz önce gücünün sadece yüzde ellisini kullanmıştı. Fakat Temel Kurulumun büyük döngüsünde olan birisi olarak bir duvarı kolayca tuzla buz edebilmesi gerekiyordu. Fakat bu duvar titrememişti bile.



Meng Hao bir an düşündükten sonra kararlı bir tavır takındı. Pırıldayan gözlerle ileri doğru fırladı. Eğer yukarı çıkamıyorsa ya da duvarlar kırılamaz durumdaysa, o zaman ilerlemesi gerekiyordu.



Meng Hao havada tüm hızıyla ilerledi. Daha çok yol alamadan önce iki taraftaki duvarların arası genişlemeye başlamıştı. Karşısındaki bölge genişlemiş ve tam önüne bir duvar daha çıkarak yolu ikiye ayırmıştı.



Meng Hao yolun ikiye ayrıldığını görünce, gözleri anlamış gibi titreşti.



Bir labirent…



Bu sırada labirentin başka bir yerinde yüz ifadesi sert olan Li Daoyi’nin yanı sıra Zhou Jie, Wang Lihai, Xu Qing, Han Bei ve diğerleri ilerliyorlardı.



Buna Ji Klanındaki genç adam ve Fang soy isimli kız da dahildi. Hepsi de şu an devasa labirentin farklı yerlerindeydi.



O ana kadar hiçbiri diğerleriyle karşılaşmamış ve durum onların bu labirentte tek olduklarını düşünmelerine neden olmuştu.



Geçmişte cesede dokunduktan sonra geri dönenlerin hepsi de farklı yerlere ışınlandıklarını anlatmışlardı. Birbiriyle aynı şeyi anlatan kimse çıkmamıştı.



Günler geçti. Meng Hao’nun ifadesi sakindi. Yolda bir çok kavşak ile karşılaşmıştı ve kararını verirken asla tereddüt etmemişti. Bir yol seçiyor ve üstünde fazla düşünmeden ilerlemeye devam ediyordu.



Beni buraya çağırdığını düşünürsek, pekala… Ben seni aramayacağım. Eninde sonunda kendini göstereceksin.” Meng Hao günlerce sakin bir tavırla uçmaya devam etti. Bir gün karşısına beş yola ayrılan bir kavşak çıktı. Meng Hao bu yollara bir göz attı ve tam merkezdeki yolu seçecekken aniden gözleri titreşti ve geriye doğru çekildi.



Aynı sırada, geriye doğru fırlarken sağ elini kaldırarak hızlıca işaret parmağını kesti ve ardından onu kesişim noktasına doğru salladı.



Meng Hao geriye doğru çekilirken siyah bir yıldırım benzeri ışın havadan ona doğru fırlamıştı. Eğer biraz önce geri çekilmeseydi şu an kesinlikle ağır yaralanmış olacaktı.



O sırada biraz önceki parmak saldırısı öldürücü Kan Qi’si ile patladı. Üzerine doğru gelen siyah ışına doğrudan sertçe çarptı.



Hava bir patlama sesiyle doldu. Bu ses çınlarken Meng Hao’nun yüzü sertti ve gözleri öldürme arzusuyla titreşti. Geriye doğru üç adım daha attıktan sonra aniden durdu. Elini tekrar kaldırdı ve bunun üzerine vücudunun etrafında Mor Qi dönmeye başladı. Bu Qi eline doğru aktı ve uzun, mor renkli bir bıçağa dönüştü.



Meng Hao aniden tereddütsüz bir şekilde ileri atıldı ve bu sırada elini bir kesme hareketiyle önüne doğru salladı.



Bir gümbürtüyle birlikte elinden mor bir ışık parlaması fırladı, havada kavisli üç metre uzunluğunda bir arka dönüştü. Mor Qi zerreleri Meng Hao’dan yayılmaya devam ederek bu kavisli biçimle kaynaşmaya devam etti.



Bu… Mor Qi Giyotiniydi!



R.N: Hatırlayacağınız üzere bu Mor Qi Giyotinini 242.bölümde öğrenmişti.



Yetkin Temel gücü, on Tao Sütunu ve Doğunun Mor Qi’si ile harmanlanan bu büyülü saldırı son derece ölümcüldü.



Hilal şeklindeki bu Mor Qi Giyotini havada ilerleyerek kavşağa doğru yöneldi. Yolların ayrılma noktasına vardığında etrafındaki hava bozunmaya uğrayarak dalgalandı. Boşluk çarpıldı ve biraz önce sanki bir peçeyle örtülüymüş gibi görünen hiçlik şu an kalkmıştı. Aniden bir figür göründü.



Bu orta yaşlı bir adamdı. Bu adam Meng Hao’ya göre üç kafa mesafesi kadar daha uzundu ve son derece kaslıydı. Üzerinde basit bir elbise vardı ve derisinde üç başlı bir sel ejderhası totemi tasviri görünüyordu!



Bu bir Batı Çölü Gelişimcisiydi!!



Adam artık göz önüne çıkmıştı, aniden sağ kolunu kaldırdı ve bir haykırışla ağzını açtı. Alnından siyah bir parıltı çıktı. Vücudunu kaplayan totem siyah bir aurayla parlamaya başladı ve adamın önünde son derece gerçekçi bir üç başlı sel ejderhası görüntüsü belirdi. Ejderha kükreyerek ileri fırladı ve Mor Qi Giyotiniyle çarpıştı.



Havada bir gürültü koptu, her şey sallandı. Mor Qi Giyotini Meng Hao’nun gözleri önünde un ufak oldu ve Mor Qi zerrelerine dönüşerek havada dağıldı. Aynı sırada üç başlı sel ejderhası da parçalanmaya yüz tutmuştu. Meng Hao’ya doğru bakan Batı Çölü Gelişimcisinin yüzünde çirkin bir ifade oluştu.



Bunun üzerine Meng Hao soğukça homurdandı, elini kaldırdı ve ileri doğru salladı.



Mor Qi Boğuşu!” Elini sallamasıyla birlikte bölgedeki Mor Qi aniden hareketsizleşti. Ardından büküldü, uzadı ve Batı Çölü Gelişimcisinin etrafında dönen sayısız ipliğe dönüştü. Mor Qi keskin uğultu sesleriyle birlikte onun etrafını hızlıca sardı. Aniden Meng Hao elini yumruk şeklinde sıktı ve Mor Qi iplikleri daraldı.



Meng Hao bu tekniği Mor Ocak Lordu olduktan sonra öğrenmişti. Bu Mor Qi Giyotininin ikinci formuydu, bir Mor Qi Bölümü tekniğiydi. Bu ikinci formun yanı sıra Mor Tümsek Ay isminde üçüncü bir formu daha vardı!



Mor Qi Boğuşu etrafında daralırken Batı Çölü Gelişimcisinin yüzü karardı. Soğukça homurdandı, ardından sağ kolunu kaldırmaya başlamasıyla birlikte adamın arkasında aniden bir totem belirdi.



Bu basit bir totemdi; bir bebek eli büyüklüğünde kırmızı bir yumruktu. Fakat göz açıp kapayıncaya kadar Batı Çölü Gelişimcisinin vücudundan gürleyen bir güç dışarı doğru patladı.



Adamın kaldırdığı kolundaki eli yumruk şeklini aldı ve yere doğru vurdu.



Bu yumruk havaya vurmuştu ama beraberinde dışarı doğru yayılan dalgalanmalar oluşturmuştu. Bir bebeğin keskin feryatları duyuldu ve bu ses yankılanırken dalgalanmalar adamın çevresindeki Mor Qi ile buluştu. Hemen Mor Qi çözünmeye başladı.



Batı Çölü Gelişimcisinin yüzü soluktu. Ağzının kenarlarından kan sızıyordu. Meng Hao’ya korku dolu gözlerle baktı.



Sen Güney Diyarının Mor Felek Tarikatından bir simyacısın...” dedi geriye doğru çekilirken. “Senin böyle bir Gelişim Merkezine sahip olabileceğini asla düşünmemiştim. Bayım, biraz önce aceleci davrandım. Şimdi buradan ayrılıyorum.” Sol kolunda üçüncü bir totem belirdi, ama totemin sadece yarısı tamamlanmıştı, tam değildi. Gelişimcinin vücudu bulanmaya başladı, sanki havanın içinde kaybolup gidecek gibiydi.



Biraz aceleci mi davrandın?” dedi Meng Hao, gözleri öldürme arzusuyla parıldıyordu. Eğer biraz önce tam zamanında saldırıdan kaçınmasaydı, şu an kafasıyla vücudu ayrı yerlerde olacaktı. Bu kelimeler ağzından döküldüğü anda ileri doğru fırladı.



Siz Güney Diyarı Gelişimcileri gerçekten de ne zaman pes etmeniz gerektiğini bilmiyorsunuz!” dedi adam soğukça gülerek. “İkimizin de Sahte Çekirdek aşamasında olduğu aşikar. Sen biraz önce tam gücünü kullandın! Belli ki seninle eşit değiliz!” Aniden adamın yüzü vahşi bir ifadeyle doldu.



Meng Hao’nun ilerlemesi adamın yüzünün değişmesine neden oldu, Gelişim Merkezini deveran etmeye başladı ve dışarı doğru bir güç patlaması yarattı. Bu güç biraz öncekinden daha fazlaydı, alandaki her şeyin sarsılmasına neden olmuştu.



Meng Hao sağ elini kaldırdı ve üç parmağını ileri doğru uzattı!



Şok edici bir üç parmaklı Kanlı Avuç ortaya çıktı. Bu, cani bir Kan Qi’sine dönüşerek Batı Çölü Gelişimcisine doğru fırladı.



Eğer bu üç parmak saldırısı karşısında hayatta kalabilirsen, gitmene izin vereceğim!



Batı Çölü Gelişimcisinin yüzü titreşti ve hayretle doldu. Aniden vücudunun etrafındaki bulanıklık ortadan kayboldu; görünmezliğini devam ettirmekte başarısız olmuştu. Elini kaldırdı ve alnına hafifçe vurdu; üç başlı sel ejderhası totemiyle birlikte kan renkli yumruk totemi birlikte ortaya çıkarak ileri doğru fırladılar.



Daha sonra bu iki totem ile Meng Hao’nun üç parmaklı kanlı avucu havada buluştu.



Bunun sonucunda ortaya dört bir yanda yankılanan muazzam bir gümbürtü çıktı. Batı Çölü Gelişimcisi kan donduran bir çığlık attı. Yumruk totemi parçalanırken adamın vücudu titredi. Üç başlı sel ejderhası totemi un ufak olurken ağzından kan gelmeye başladı. Soluk bir yüzle birkaç adım geriledi. Ama daha bir kelime bile edemeden tek bir Kanlı Parmak adamın alnına sertçe çarptı.



Adamın tüm vücudunu bir titreme sardı ve yere yığılarak öldü.



Meng Hao oraya yaklaştı. Adını bile bilmediği bu Batı Çölü Gelişimcisine doğru baktı. Vücudunun yanına eğildi ve adamın depolama çantasını aldı. Gözlerinde düşünceli bir parıltı ortaya çıkmıştı.



Demek burada yalnız değilmişim… Bu Batı Çölü Gelişimcilerinin tuhaf teknikleri olmalı. Onların teknikleriyle Güney Diyarı teknikleri siyah ve beyaz gibi birbirinden çok farklı… Eğer öyle olmasaydı, tek bir Kanlı Parmak bir Sahte Çekirdek Gelişimcisinin katletmek için yeterli olacaktı.” Batı Çölü Gelişimcisine son bir kez bakan Meng Hao adamın kollarındaki totemin kaybolduğunu ve siyah bir mürekkebe dönüştüğünü fark etti.



—–








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44333 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr