Bölüm 301

avatar
8434 23

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 301


Bölüm 301: Ölümsüz Yol Gösterir



Meng Hao hemen konuyu değiştirmeye karar verdi. “Kıdemli, eminim ki beni buraya sadece Beyaz Ejderha yemek için çağırmadınız.” Adamın biraz önceki bakışı Meng Hao’nun kendini yiyecek gibi hissetmesine neden olmuş, tüyleri diken olmuştu.



Artık bu noktadan sonra adam istemsizce bakışlarını çekmişti. Görünüşe göre bunu yapabilmek ciddi bir irade gücü istiyordu. Kafasını kaldırarak yıldızlara doğru bakmaya başladı.



Bu yıldızlar benim hafızamdaki antik zamanlardan kalma…” dedi yumuşak bir tonla, sesi biraz melankolikti. “Ne yazık ki uzun zamandır uyuyordum… Uyandığım zaman burada, bu topraklardaydım. Yıldızlı gökyüzünün aynı olup olmadığını ya da yıldızların daha az mı yoksa daha mı çok olduğunu bile bilmiyorum.



Dinle çocuk. Benim soyadım Choumen. Ben Yedinci Dağın dışında, Kaplan Kafesi Gezegeninde doğdum. Benim tam ismim Choumen Tai!” Adam bakışlarını indirerek Meng Hao’ya ciddi bir ifadeyle gözlerini dikti.



Sekizinci Dağdan eski bir arkadaşımla iyi bir ilişkim olduğu için Sekizinci ve Dokuzuncu Dağların arasındaki Tao Savaşına katıldım. Bu savaş sırasında ciddi bir şekilde yaralandım. Yok olup gitmem gerekiyordu ama geriye kalan tek nefesim beni şimdiye kadar ayakta tuttu.



Ben ölebilirim ama, mirasımın da benimle birlikte son bulmasına izin vermeyeceğim… Sen ise, önceki yıllarda seni gördüğümde bu gezegenin koordinatlarını elde ettim ve buraya düşmeyi başardım. Senin özel bir soyun var. Eğer yeterince şanslıysan bu ufak Güney Cenneti Gezegeninden ayrılabilir, benim evime seyahat edebilir ve mirasa geri dönebilirsin…



R.N: 59.bölümdeki olay.



Bu benim umudum. Eğer bunu başarabilirsen, çok iyi olur. Ama eğer yapamazsan da herhangi bir pişmanlığım olmaz!” Adam Meng Hao’yu bir an inceledi. “Karşılık olarak senin için üç iyiliğim olacak!



İlk iyilik aydınlanma elde edip Ölümsüzlük kazandıktan sonra yarattığım bir iz. Onun adı ‘Ölümsüz Yol Gösterir’. Sadece Dokuz Dağ ve Denizde Ölümsüzlüğe yükselen ve Gelişim Merkezinden feda edebilen biri böyle bir şey yaratabilir. Onun benim neslimden gelenlere bir hazine olarak verilmesi gerekiyordu.



Tao Arayışının büyük döngüsüne ulaştığın zaman, onu kullanarak o zirveden Ölümsüzlüğe Yükselişe adım atabilirsin. Birisi sana yolu gösterecek ve senin Ölümsüzlüğe Yükselişi başarma şansın yüzde otuz artacak!



Dahası, bazı yerel güçleri kullanmayacaksın, Ölümsüz Yol Gösterir bir yıldızlı gökyüzünün zuhur etmesini sağlayabilir!!” Adam elini kaldırdı ve alnına bastırdı. Hemen muhteşem bir ışık küresi ortaya çıktı.



Bu parlak ışık küresinin yaydığı aura sanki bu dünyaya ait değil gibiydi. Meng Hao onu hissettiği anda zihni uğuldamaya başladı. Bu ışığın korku verici bir güce sahip olduğuna dair güçlü bir hissiyat yaşamıştı. Onu infilak ettirmek tüm Güney Diyarını tuzla buz edebilirdi.



Bu…” Meng Hao adamın elindeki parlak ışık küresine bakarken nefesi kesilmişti. Meng Hao aynı zamanda aura dışarı çıktığı anda adamın birden neredeyse yarı yarıya zayıfladığını hissetmişti. Etraflarındaki topraklar ve yıldızların dengesi bozulmuş ve hatta bulanıklaşmıştı.



Ölümsüzlüğe Yükseliş zordur… Ama bu Ölümsüz Yol Gösterir ile o zorluk oldukça düşecek. Senin tek yapman gereken o noktaya kadar büyümeye devam etmek. Zamanı geldiğinde büyük ihtimalle son adımı atabileceksin!



Bu eşya benim sana ilk iyiliğimdi.” Adamın yüzü solmuştu ve vücudu belirsizleşmeye başlamıştı. Fakat içten bir kahkaha atmış ve hiç tereddüt etmeden parlak Ölümsüz Yol Gösterir’i Meng Hao’nun alnına bastırmıştı. Böyle bir nesne için yıldızlar arasındaki sayısız uzman acımasız bir savaşa girişebilirdi ama bu adam onu doğrudan Meng Hao’ya vermişti. Onun parıltısı Meng Hao’nun vücuduyla kaynaşmıştı.



Meng Hao titredi ve bir süre gözlerini kapattı. Tekrar açtığında kendini öncekinden tamamen farklı hissetti. Fakat neyin farklı olduğunu tam olarak söyleyemiyordu. Emin olduğu tek şey kafası artık daha berraktı.



Sana bahşedeceğim ikinci iyilik büyük ihtimalle daha önce duyduğun bir şey; üç klasik yazıttan biri olan Tao İlahı Yazıtı! Yüce Ruh, Tao İlahı, Gök Bölme. Bu üç yazıt sadece senin bulunduğun bu gezegende nesilden nesle aktarılmıyor. Bu üç klasik yazıt tüm Dokuz Dağ ve Denizde elden ele geçiyor!



Ne yazık ki sahip olan çoğu insan tam yazıtların sadece bir kısmına sahip. Şimdiye kadar onlardan herhangi birinin tam halini sadece iki kişi toplayabildi ve Tao Alemi unvanını elde edebildi. Onlardan birisi Birinci Dağın Tao İlahıydı!



Diğeri ise Dokuzuncu Dağın Yüce Ruhuydu!



Sadece iki güçlü uzman sırasıyla Tao İlahı Yazıtının ve Yüce Ruh Yazıtının tam halini toplayabildi. Diğer herkes sadece bu yazıtların bir parçasına sahip. Bu yazıtlar arasından en gizemlisi olan Gök Bölme Yazıtının tam halini sayısız çağdır toplayabilen olmadı, hiç kimse Gök Bölme göstergesini elde etmek için o alemin büyük döngüsünü geliştiremedi.



Benim Tao İlahı Yazıtım sadece bir el kitabına sahip ama aslında diğerlerinden çok daha değerlidir. Benimki Kutsal Duyu El Kitabıdır! Aynı zamanda Tao Savaşında ölmememin ana nedenlerinden biri de bu el kitabıdır.”



Benim Kutsal Duyum benimle aynı aşamada olanlara kıyasla üç kat daha güçlüdür. Bu… Tao İlahı Yazıtı el kitabını geliştirmenin getirdiği bir üstünlük. Üç kat şimdilik sınır ama eğer Tao İlahının diğer parçalarını da elde edebilirsen bu sayıyı artırabilirsin!



Bu sanatı sana bırakıyorum!” Adam sağ elini kaldırdı ve Meng Hao’nun alnına bastırdı. Hemen Meng Hao’nun zihninde yazıtsal bir metin akmaya başladı. Her bir büyülü sembol siyah renkle parlıyor ve kendini Meng Hao’nun zihnine kazıyordu. Hemen Meng Hao’nun vücudu titredi ve Ruhsal Duyusu çılgın bir büyüme gösterdi.



Bir kaç nefeslik sürede Ruhsal Duyusunun iki kat arttığını hissetti. An itibariyle onu kolayca etrafına gönderebiliyordu.



Bir kişinin Ruhsal Duyusunu ne kadar güçlü olursa, Çekirdek Qi’si de o kadar güçlü olacaktı. Çekirdek Qi’sini güçlendiren büyülü tekniklerle sonuç çok daha şok edici olacaktı; aynı şekilde tekniklerinin nihai formunda Meng Hao’nun saptama becerisi diğer insanların çok üstündeydi.



O anda sadece basit bir kazınmayla birlikte Meng Hao’nun Ruhsal Duyusu iki katına çıkmıştı. Gelişim yapmaya devam ettikçe bu artış çok daha yüksek olacaktı.



Fakat bu bile tek başına Meng Hao için büyük bir iyi talih vurgunu sayılabilirdi, adeta nefesi kesilmişti.



Ne düşünüyorsun?” adam güldü. “Sadece aklına kazınması bile Ruhsal Duyunu iki katına çıkarttı. Bunun nedeni ejderhanın yarısını yemendi. Beyaz Ejderhaların gücü Kutsal Duyudan gelir. Fakat senin Gelişim Merkezin daha onu tam anlamıyla özümseyecek kapasitede değil. Bu biraz zaman alacak. Bu olduğunda senin Kutsal Duyun çok daha dengeli olacak.



Beyaz Ejderha…” dedi Meng Hao hiç düşünmeden. “Yani bu bir illüzyon değil miydi?” Ruhsal Duyusundaki bu muazzam artış onun Nüve Formasyonuna ulaşma konusundaki güvenini artırmış durumdaydı.



İllüzyon olduğunu kim söyledi!?” dedi adam ona bakarak, uzandı ve Meng Hao’nun kafasına vurdu. “Seni aç gözlü küçük serseri! O benim sakladığım son kurutulmuş Beyaz Ejderhaydı. Etkisi oldukça düşmüş olsa da yine de ölmeden önce yemeyi planladığım son yemekti. Ne yazık ki yarısını sana verdim! Ah neyse, sorun değil.



Adam Meng Hao’nun iyi talih seviyesini biraz kıskanmış gibi göründü. İç geçirdi ve ardından cübbesine uzandı. “Pekala, diyeceklerim daha bitmedi. Birinci ve ikinci iyilikleri aldın. Şimdi sırada son iyilik var… Çocuk, sana bir şeyi hatırlatmak istiyorum. Eğer gidip Kaplan Kafesi Gezegeninden benim mirasımı alamazsan, ölsem bile seni kesinlikle lanetleyeceğim!” Vücudunun içinde parlak beyaz bir damla çıkarttı.



Parıltı, içinde zayıf, hoş bir koku taşıyordu. Meng Hao’nun gördüğü şey karşısında ağzı açık kaldı; parıltının içinde elmas şeklinde bir nesne vardı.



Bu…



Bu benim mirasım...” dedi adam fısıldayarak, “İçinde benim Ölümsüz Qi’mden bir nefes barındırıyor. Senin Kaplan Kafesi Gezegenine götürmen gereken şey bu. Ölümsüz Qi’sini çöz ve mirasımı görebilme imkanı sağla. Sadece sen! Eğer ona çalışmak istersen yapabilirsin. Sadece onu Kaplan Kafesi Gezegeninden al!



Dürüst olmak gerekirse, hesaplamalarıma göre onu bir kaç yüzyıl içinde tamamen özümsemen zor olacak.” Adam acı içindeymiş gibi bir ifadeyle beyaz elması aldı ve Meng Hao’nun göğsüne ittirdi.



Meng Hao’nun vücudu kasıldı. Beyaz elmas aniden on Tao Sütununun arasında beliriverdi. Beyaz parıltı yayıldı ve Tao Sütunlarıyla bağlandı.



Aynı zamanda Gelişim Merkezi sonsuz bir gürlemeyle doldu, vücudundan dışarı doğru patladı. On Tao Sütunu sarsıldı ve muazzam miktarda Mor Qi yaydıktan sonra beyaz elmasın üzerinde iç içe geçtiler. Meng Hao’nun zihni dönmüştü. Aniden Nüve Formasyonuna ulaşmak amacıyla Üç Ölümsüz Hapı kullandığı zamana benzer bir hissiyat yaşadı.



Ben… Nüve Formasyonuna yaklaşıyorum!” dedi Meng Hao nefesi kesilmişti.



Adamın vücudu yok olmaya başlayınca aceleyle konuşmak zorunda kaldı: “Nüve Formasyonuna giden yolda kritik bir noktaya ulaştın. Benim Ölümsüz Qi’mden birazını çöz, o senin Çekirdek şekillendirmene yardımcı olacaktır… Kendine iyi bak. Bütün umutlarımı sana bağladım. Siyah Elek Tarikatına dikkat et. Bu gezegenin Doğusundan gelen antik güce dikkat et. O gücü kontrol eden Lord çoktan bu gezegenin zirvesine ulaştı.



Senin soyunun eşsizliği ve benim senin geçmişine dair tahminlerim o Ölümsüz Qi’si nefesinin içinde. Yıllar sonra benim Ölümsüz Qi’mi tamamen çözdüğünde onu görebileceksin. Fakat o bilgilerin hepsinin kesin olduğu garantisini veremem…” Etraflarındaki dünya çatlamaya ve dağılmaya başlamıştı. “Son kumarımı sizin gezegeninizin Yeniden Doğuş Mağarasına girerek oynayacağım. Analizlerime göre içerideki gizemin Dokuzuncu Dağın altındaki Tao Deniziyle bir alakası var. Kendine… İyi bak… Zihinsel alem çöküyor. Bunun ardından… İçerideki herkes dışarı ışınlanacak…” Ses gelip gitmeye başladı ve en sonunda tamamen kayboldu. Meng Hao’nun etrafındaki bölgeyi yoğun bir gümbürtü sesi doldurdu ve ardından… Her şey yerle bir oldu.



Meng Hao bir kez daha duvarlarla çevrili yere geldi. Fakat bu sefer duvarlar çatlaklarla doluydu.



Çatlama sesleri havada yankılanıyordu. Meng Hao etrafına baktı ve derin bir nefes aldı. Her şey çok çabuk olup bitiyordu. Biraz öncesini düşününce sanki ona rüya gibi geliyordu. Fakat Tao İlahı Yazıtı hala zihnindeydi ve vücudunun içinde elmas şeklinde bir Ölümsüz Qi’si yer alıyordu. Bunların hepsi gerçekti.



Dahası on Tao Sütunu hızla erimeye başlamıştı ve benzersiz yoğunlukta bir Mor Qi yayıyordu. Qi elmasın etrafını sardı ve yavaşça bir Çekirdek şeklini almaya başladı.



Meng Hao o sırada Nüve Formasyonuna giriyor olduğunun farkındaydı. Bu işlem normalde çok uzun zaman alırdı fakat Ölümsüz Qi’sinin yardımıyla işlem hızlanmıştı. Şu an kritik bir noktaya ulaşmıştı!



Tam o sırada havada bir gürültü koptu. Ses aniden patlayan yakındaki bir duvardan gelmişti. O anda aniden tesirli bir aura dışarı akmıştı.



Sonunda buldum onu.” dedi bir ses. “Patriğin bahsettiği yer burası. O kişinin Ölümsüz iradesinin uykuda olduğu yer… Eh?” Ji soy isimli genç adam aniden ortaya çıktı, yüzünde şaşkın bir ifade vardı. Gencin üzerinde uzun, azure bir cübbe vardı.



Titreşen gözleri tam Meng Hao’nun üzerine düştü, içlerinde gizemli bir ışık parladı. Yüz ifadesi aniden sertleşti. “Onu çaldın mı?” diye sordu.



—–








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr