Bölüm 335

avatar
8271 22

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 335


Bölüm 335: Cesur!

 

Han Nehri Tarikatı grubu öldürme arzusu ve alaycı kahkahalarla ileri atıldılar. Gözlerinde vahşi parıltılarla aşağıda koşuşturan gelişimcilere doğru yaklaştılar.

 

Çocuklar, bakmayın! Onları önemsemeyin!” Papağan havada oraya buraya uçarken bağırdı. Ayağındaki çanın sesi de duyuluyordu. “Hadi hadi. Yüksek sesle tekrar edin…

 

Yüzden fazla gelişimci bir kez daha bağırmaya başladılar. Meng Hao’nun peşinden gelen gelişimciler onlara iyice yaklaşmışlardı. Fakat yaklaştıkları anda esen rüzgârı hissetmeleriyle birlikte ifadeleri titreşti.

 

Rüzgâr yüzlerine vurdu, elbiselerini parçaladı ve saçlarını savurdu. Hatta vücutlarını bile geriye ittirmeye başladı. Hücuma geçen gelişimciler yavaş yavaş durmaya zorlandılar. Elbiseleri çılgınca savruluyordu, saçları darmadağın olmuştu ve ifadeleri yavaş yavaş şaşkınlıkla doluyordu.

 

Koşan gelişimcilerin ayaklarının altından yavaş hareket eden bir rüzgâr girdabı yayılmaya başladı. Bu girdap dışarı doğru yayılırken gelen gelişimcileri geriye doğru iterek onları engelledi. Bir anda rüzgâr nazik bir meltemden şiddetli bir fırtınaya dönüşmüştü.

 

Rüzgârın uğultusu şok ediciydi ve içerideki gelişimcilerin bağırışlarıyla birleşince gökleri bile yırtabilecekmiş gibi görünen bir güç şekillenmişti. Dongluo Şehri gelişimcileri hayretler içinde geri çekildiler. Bazıları bunu yapmakta yavaş kaldı ve rüzgâr tufanına yakalandılar. Ağızlarından kanlar gelirken organları bile parçalandı.

 

Zayıf gelişim merkezine sahip bir düzine kadar gelişimci aniden çığlıklar atmaya başladı. Onların acınası çığlıkları rüzgârla sürüklendi ve izleyenlerin kulaklarını delip geçti. Yoldaşlarının elbiselerinin parçalanışını izleyen insanlar korkuyla dolmuştu. Saçları griye dönmüş ve sanki bin kesikle cezalandırılmış gibi vücutlarında derileri yavaş yavaş soyulmaya başlamıştı. Kan ve etler uğultulu rüzgârın içinde uçuşuyordu. Göz açıp kapayıncaya kadar...

 

Onlarca gelişimcinin derileri ve kasları tamamen vücutlarından sıyrılmış, vücutları tamamen iskelete dönüşmüştü. İskeletler ufalanırken çatırdama sesleri duyulmuş ve ardından rüzgârın içinde kaybolmuşlardı.

 

Bu sahne takipçi gelişimcilerin adeta kanını dondurmuştu. Yüzleri şiddetli bir korku ve inanmazlıkla parlamıştı. Nefesleri kesilirken aceleyle geriye çekilmişlerdi. Hiç kimse bir adım bile ilerlemeye cüret edemiyordu ve rüzgârın uğultusunun dışında havada herhangi bir ses duyulmuyordu… Kaçan gelişimcilerin sesleri bir araya gelmiş ve rüzgarın içinde eriyip gitmişti.

 

Beşinci Lorda iman et… Sonsuz hayat kazan…

 

Bu nispeten sessizlik anında Al Yanaklı Patrik soğukça homurdandı. Onun arkasından Orta Nüve Formasyonu aşamasında olan bir gelişimci çıktı. Kabarcıklı Patriğin yanında da dişlerini sıkmış olan başka bir Orta Nüve Formasyonu Gelişimcisi belirdi.

 

Üçüncü bir Orta Nüve Formasyonu Gelişimcisi de üç büyük Tarikattan üçüncüsünün Patriği olduğu belli olan bir adamın yanında belirdi. Bu adam uzun ve iri yapılıydı. İleri doğru bir adım atmasıyla birlikte üç Nüve Formasyonu Gelişimcisi prizmatik ışık ışınlarına dönüşerek ileri doğru fırladılar.

 

Onların niyeti belli ki bu devasa, sisli hortumu delip geçerek içindeki gelişimcileri yok etmekti.

 

Fakat tam hortuma yaklaştıkları anda yüzleri hemen değişti. Uğultular kopartırken kafalarının üzerinde Çekirdek Qi’leri ortaya çıktı ve çeşitli formlara dönüşerek sisli rüzgâra doğru hücum ettiler.

 

Adamlar neredeyse yüzden fazla gelişimciye yarı yola kadar yaklaşmışlardı ve onlarla aralarında aşağı yukarı otuz metre falan vardı, ama aniden hortumun içinde devasa, hayalet gibi bir figür belirdi.

 

Bu figür rüzgârın kendisinden oluşmuştu ve en az otuz metre uzunluğundaydı. Onun yüzü belirsizdi; görünen tek şey iri yapısı ve vücudunun üzerinde dalgalanan hayali elbiseydi. Hayalet belirdiği anda belirsiz uğuldama sesleri çıkartarak koşmaya başladı. Sanki üzerine gelen üç gelişimcinin farkında bile değil gibiydi.

 

Üç adam öldürme arzusuyla titreşirken elleriyle büyü hareketleri uyguladılar. Çekirdek Qi’si dışarı doğru patlama yaptı, birisi kumlu bir toprak uzantısına, diğeri engin bir uçan kılıç düzenine ve üçüncüsü de bir dağ ve deniz resmine dönüştü. Çekirdek Qi’si tüm alanı sardı ve doğrudan devasa hayalete doğru ilerledi.

 

Parçala!” diye bağırdı üç adam soğuk bir tonla.

 

Fakat onların Çekirdek Qi’si sanki hiç yokmuş gibi devasa hayaleti doğrudan geçip gitti.

 

Bu durum üç adamın ağızlarının açık kalmasına neden oldu. Bunun hemen ardından hayalet döndü ve doğrudan onlara doğru fırladı.

 

Hayaletin hayali olması gerekiyordu fakat adamların vücutları yine de şiddetle titredi. Yüzleri bembeyaz oldu ve bir ağız dolusu kan tükürdüler. Hayret dolu bakışlarla tam geri çekilecekken aniden rüzgârın içinden ikinci, üçüncü, dördüncü… Bir anda on tane daha devasa hayalet çıktı. Hepsi de o sırada hemen geri çekilen üç adama doğru hücuma geçti.

 

Han Nehri Tarikatının Nüve Formasyonu Gelişimcisi diğer ikisine göre biraz daha yavaş kaldı. Daha bir kaç adım bile gerileyememişken hayaletlerden biri onun üzerine çöktü. Gözleri vahşetle dolan gelişimci dilini ısırdı ve havaya bir ağız dolusu kan tükürdü. Elini kanın içinden geçirerek kan renkli bir maske yarattı.

 

Adam kan renkli maskeye doğru bastırdı, onun ateşlenmesini ve ardından devasa bir kan renkli kafatasına dönüşmesini sağladı. Kuru kafa öfkeli bir kükremeyle ileri doğru fırlayarak yaklaşan hayalete yöneldi. İki güç çarpışmak yerine kan renkli kafatası onun içinden geçip gitti ve ardından diğer sekiz hayaleti de geçip giderken en sonunda ortadan kayboldu.

 

Han Nehri Tarikatı Gelişimcisinin yüzünde umutsuz bir bakış belirirken birinci hayalet ona sertçe çarptı. Ağzından kanlar saçılırken kan donduran bir çığlık attı.

 

Patrik, kurtar beni…” Korku ve dehşetle dolu sesi havada yankılandı. Kabarcıklı Patriğin yüzü düştü. Tam adamını kurtarmak için ileri atılacakken gözleri kısıldı. Aniden ileri hücum etmeye cesaret edemeyeceğini hissetti ve bunun yerine geri çekildi.

 

Bunun nedeni aniden rüzgârın içinden yüksek bir hızla çıkan düzinelerce hayaleti görmesiydi. Onlar yaklaşırken sanki bir dev yürüyormuş gibi yer salladı. Uluma sesleri ve kan donduran feryatlar birbirine karışırken Han Nehri Tarikatı Nüve Formasyonu Gelişimcisi ezilerek kanlı bir posaya döndü.

 

Dışarıda bu sahneyi izleyen bütün gelişimcilerin, gelişim merkezleri fark etmeksizin kalpleri güm güm atmaya başladı. Sisli rüzgâr giderek bulanıklaşıyordu, aynı zamanda onların ifadelerinde alaycılıktan eser yoktu. Bunun yerine yüzleri dehşetle dolmuştu.

 

İnsanlar hemen kaçmayı düşünmeye başladılar. Fakat farkında olmadıkları şey arkalarında başka bir sisli rüzgâr ortaya çıkmıştı. Bu rüzgâr onların etrafını tamamen sarmıştı ve kaçış yollarını kesmişti.

 

Bu gelişimciler Meng Hao’yu tehditkâr bir vahşilikle takip etmişlerdi, ama şu an kalpleri buz kesmişti.

 

Bu durum özellikle arkalarındaki ve önlerindeki sisli rüzgârların içinden düzinelerce hayali figürün çıktığını gördüklerinde kendini göstermişti. Figürler koşarken yerin içine göçmesine neden oluyorlardı. Bu hayaletler tarafından vurulunca nasıl yaralanacaklarını ya da öleceklerini hayal etmek zor değildi.

 

Ne de olsa hayaletler bir Orta Nüve Formasyonu Gelişimcisini anında çiğneyerek öldürmüşlerdi. Bu durum diğer gelişimcilerin kalplerini korkuyla doldurmuştu.

 

Kısa bir süre sonra bu rüzgârda koşan figürlerin aslında daha önce alay ettikleri yüzden fazla gelişimci olduğunu fark ettiler.

 

Onlar bölgeyi çevrelerken sesleri daha da gürleşmeye başladı.

 

Beşinci Lorda iman et, sonsuz hayat kazan. Beşinci Lord kendini gösterdiğinde, sıkıntı çıkartmaya kim cüret edebilir!” Bu şok edici sesler yeri göğü sarsıyor, her yerin titremesine ve diğer gelişimcilerin yüzlerinin bembeyaz olmasına neden oluyordu.

 

Bu ne tür bir büyü formasyonu!?” Bu sözler, ne etraflarında giderek büyüyen sisli rüzgâra korku ve dehşetle bakan Al Yanaklı Patrik tarafından, ne de yüzünde çirkin bir ifadeyle olduğu yerde duran Kabarcıklı Patrik tarafından söylenmemişti.

 

Bu sözler başka bir gelişimciye aitti. O kısaydı ve oldukça büyük bir kafası vardı. Bu yüzden kalabalığın içinde kolayca dikkat çekmemişti. Meng Hao bile onu fark etmemişti.

 

Koca kafalı gelişimci konuşunca çevredeki gelişimcilerin yüzlerinde saygılı bakışlar belirirken kibarca geri adım attılar. Kabarcıklı Patrik Han Nehri Tarikatındandı. Al Yanaklı Patrik ise Yüksek Gök Tarikatındandı. Ve bu koca kafalı gelişimci de üç büyük Tarikattan biri olan Tılsım Tarikatının Patriğiydi.

 

Onun gelişim merkezi Geç Nüve Formasyonu aşamasındaydı. Onun yöntemleri acımasızdı ve Dongluo Şehrinde onu kızdırmaya cüret edebilecek sadece birkaç kişi vardı. Dahası bu adam büyü formasyonları konusundaki yeteneğiyle bilinirdi. İleri doğru adım attığında ve sisli rüzgâra baktığında, depolama çantasına vurarak bir yeşim bilezik çıkarttı.

 

Al Yanaklı Patrik ve Kabarcıklı Patrik, Koca Kafalı Patriğin depolama çantasına acı acı gülümseyerek baktılar. Hiçbir şey söylemediler, ama onun büyük Ruh Taşı hırsızlığına kanmadığı belliydi. Belli ki onun depolama çantasına dokunulmamıştı.

 

Koca Kafalı Patrik bileziğe baktı, onun yüzeyi bulanıktı ama üzerindeki sürekli dolaşan yüzden fazla ışık noktası görülüyordu. Onu uzun bir süre inceledi ve ardından derin bir nefes aldı. Gözleri heyecanla parladı ve kalbi titredi. “Ne kadar mükemmel bir Göksel Büyü Formasyonu!” dedi. “Bu, uzun zaman önce dünyadan kaybolup giden, antik zamanlara ait efsanevi bir büyü. Fakat bugün burada bizim gözlerimizin önünde tekrar ortaya çıktı!

 

Bu Göksel büyü formasyonu insan temellidir. Antik gelişimciler güçlü cismani vücutları kullanarak büyünün gözünü şekillendirdiler. Büyü formasyonunda ne kadar çok insan varsa, ortaya çıkan güç de o kadar fazladır… Bu büyü formasyonunun rüzgârı Ölümsüzleri bile katletme potansiyeline sahiptir. Bu hayaletler İnsani Göksellerdir!!” Koca Kafalı Patriğin tüyleri diken diken olmuştu. Aniden kafasını çevirerek arkasındaki sisli rüzgâra baktı ve gözleri ışıl ışıl parlamaya başladı.

 

Fakat bu büyüyü besleyen yalnızca yüz insan var. Dahası, bu insanlar antik gelişimciler değil ve onların gelişim merkezleri çeşitli seviyelerde ve zayıf halde. Yani bunun anlamı… Bu büyü formasyonu kırılabilir! Hangisini seçeceksiniz, önümüzdeki rüzgârı delerek içindeki insanları mı öldürelim yoksa arkamızdaki rüzgârı delerek geri çekilip başka bir planla mı gelelim?” Adam parlak gözlerle Al Yanaklı Patriğe ve Kabarcıklı Patriğe baktı.

 

Üçlü birbirlerine baktılar ve ardından gözleri kararlılıkla doldu.

 

Ben çok fazla şey istemiyorum...” dedi Koca Kafalı Patrik gülümseyerek, gözleri hırsla doluydu. “Sadece şu papağanı istiyorum.”

 

Ben bana ait olanları geri almak ve o herifin depolama çantasındaki içeriğin yarısını istiyorum!” dedi Kabarcıklı Patrik sert bir sesle.

 

O zaman diğer yarısı da bana gelecek...” dedi Al Yanaklı Patrik, öldürme arzusuyla dolmuştu. “Tabii ki onun hayatıyla birlikte!

 

—–








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44338 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr