Bölüm 342

avatar
7943 23

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 342


Bölüm 342: Altın Işık Patriği!

 

İki gün sonra, bir vadiden siyah cübbeli bir figür havalandı.

 

Endişelenme, Büyük Kardeş Ouyang...” dedi kibirli bir tonla. “O utanmaz herifin işini bitirmene yardım edeceğim. Onun kafatasından içki içeceğimiz gün yakın!” Figür havaya fırlayarak o tarafa doğru gelen altın ışıkla buluştu.

 

Bu kişi devasa bir dağ şekline bürünmüş Çekirdek Qi’sine sahipti. Çekirdek Qi’sinin gücüyle birlikte kükreyen totemik bir Dev Maymun Meng Hao’ya doğru sertçe çarptı.

 

Koca Kafalı Patrik uzaklardan yüzünde beklenti dolu bir ifadeyle baktı. En sonunda ona yardım etmeye gönüllü olan bir arkadaş bulmuştu.

 

Hemen arkasını döndü ve elinden geldiğince hızlı bir şekilde oradan kaçmaya başladı.

 

Fakat daha bir kaç nefeslik süre geçmişti ki muazzam bir patlama sesiyle birlikte kan donduran bir çığlık yankılandı.

 

Kalbi titreyen Patrik arkasına baktığında dev maymunun yerle bir olduğunu ve dağın paramparça dağıldığını gördü. Meng Hao’nun yolunu kesmeye yeltenen gelişimci tek bir yumruk saldırısıyla patlamıştı.

 

Meng Hao’nun sağ yumruğu Patriğin tüylerini diken diken etti. Bir ağzı dolusu kan daha tükürerek hızla yoluna devam etti.

 

Bu nasıl bir psikopat! Siyah Topraklarda böyle insanlık dışı biri var mıydı? Ve ben nasıl oldu da onu kızdırabildim?” Kalbi acıyla dolan adam başını eğdi ve hızla ileri doğru yoluna devam etti.

 

Dört gün sonra günbatımında…

 

Korkma, Kardeş Ouyang!” dedi kel bir gelişimci bardağını kaldırarak. “Biz, Siyah Dağın Dokuz Azizi, gelişim merkezi anlamında sana belki rakip olamayız ama iş büyü formasyonuna gelince Gelişen Ruh aşamasının altında olan herhangi birini üç gün boyunca tutabiliriz.

 

Koca Kafalı Patrik solgun yüzüyle gönülsüzce içki bardağını kaldırdı. Fakat gözleri uzaklara doğru kaydı, orada altın bir ışığa doğru fırlayan sekiz figür gördü.

 

Kardeş Ouyang, gerçekten de endişelenmene gerek yok. Sadece bize vereceğini söylediğin Yaldızlı Kertenkele totemini unutma yeter.” Kel Gelişimci güldü, ama bakışlarında belli belirsiz bir küçümseme vardı.

 

İşittiği söylentilere göre bu Dongluo Şehrinin Üç Büyük Tarikatından birinin Patriği olan Ouyang küçük nesilden bir Orta Nüve Formasyonu Gelişimcisini kızdırmıştı. Bunun ardından Siyah Topraklar bölgesinin yarısı boyunca uzanan amansız bir kovalamaca başlamıştı.

 

Ouyang’ın korkmuş halini gören Kel Gelişimci ister istemez ona tepeden bakmış ve bu adamın önceki itibarının büyük ölçüde şişirme olduğu kanaatine varmıştı.

 

Kel Gelişimci içkisinden bir yudum aldıktan sonra konuşmaya devam etti: “Nasıl olur da önemsiz bir Orta Nüve Formasyonu Gelişimcisi Altın Işık Patriği olarak çağırılabilir? Ne kadar komik! Biz Siyah Dağın Dokuz… Huh?” Daha sözünü bitiremeden havayı muazzam bir gümbürtü doldurdu ve yer titredi. Adamı daha da şaşırtan şey ise şu an vakit gündüz olsa da savaşın döndüğü yerde yıldızlı bir gökyüzü görülüyordu!

 

Kel Gelişimci şaşkınlıkla sessizliğe bürünürken Ouyang’ın zihni uğuldamaya başladı. Yüzünde ümitsiz bir ifade belirirken elindeki bardağı yere fırlattı. Göğsüne vurdu, kendini kan tükürmeye zorlayarak gizli tekniğini etkinleştirdi. Yüksek bir hızla uzaklara doğru fırladı, bu son zamanlarda alışkanlık haline getirdiği bir eylemdi. Kel Gelişimci tüm bunları ağzı açık bir şekilde izledi.

 

Adamın yüzünde alaycı bir bakış belirdi. Bir an sonra bu alaycı gülüş hala yerinde dururken vücudundaki bütün tüyler diken diken oldu. Aniden zihni şiddetli bir tehlike hissiyle doldu. Yıldırım çarpmış gibi arkasını döndü. Tam karşısında altın ışıklara boğulmuş bilgin görünümlü bir genç duruyordu. Onun ne zaman geldiğini söylemek güçtü. İçki sürahisini aldı ve ondan bir yudum içti.

 

Sen…” dedi Kel Gelişimci. Bakışını uzaklara doğru çevirdiğinde, sekiz yoldaşının vücutları hala havadan yere düşme eylemini gerçekleştiriyordu.

 

Adamın ağzı açık kaldı ve gerilemeye başladı. Her şey karanlığa gömülmeye başladı.

 

Fakat daha her yer kararmadan önce Kel Gelişimci hızlıca konuştu: “Altın Işık Patriğine sadakatimi sunacağım!” Aniden görüş alanı normale döndü.

 

Amansız takip yedi gün daha sürdü!

 

Koca Kafalı Patrik kendi Tarikatına gitmemeyi seçmişti; o bir Patrikti ve Tarikat Kıdemlilerini önceki yolculukta yanında götürmüştü. Tarikatta şu an sadece Temel Kurulum Gelişimcileri kalmıştı. Tek bir Nüve Formasyonu Gelişimcisi bile yoktu.

 

Dahası şu anki haliyle Tarikatın Büyük Büyü Formasyonunu yönetmeye gücü yetmeyecekti. Ayrıca herhangi bir yerde durmaya kalkarsa öleceğini biliyordu.

 

Bu nedenle tek yapabileceği şey kaçmak ve bölgedeki tanıdık güçlü insanları aramak olmuştu. Ne yazık ki bu insanlardan hiçbirinin gelişim merkezi yeterli değildi; tek bir tanesi bile Gelişen Ruh aşamasında değildi.

 

Genel olarak konuşmak gerekirse Siyah Topraklarda görülebilecek en güçlü uzmanlar Gelişen Ruh Gelişimcileriydi. Başka şartlar altında olsa gidip bazı Serseri Gelişen Ruh Gelişimcilerinden yardım talep edebilirdi. Ama ne yazık ki… Siyah Topraklardaki kaos yüzünden şu an Gelişen Ruh Gelişimcileri hem Siyah Toprak Sarayı hem de Birleşik Dokuz Şehirleri Birliği için son derece değerli varlıklardı. İki taraf da onları yanlarına çekmek için her şeyi yapıyorlardı; Koca Kafalı Patriğin onlarla rekabet edebilmesine imkân yoktu.

 

Bu yüzden umutsuz bir mücadeleyle oradan oraya kaçıyordu. Dongluo Şehrine gitmeyi düşünmüştü am Siyah Toprak Gelişimcilerinin acımasızlıklarını çok iyi biliyordu. Şu anki haliyle Dogluo Şehri için hiçbir anlam ifade etmiyordu. Onun için hiçbir şey yapmazlardı. Eğer daha önce onlara bağlılığını bildirseydi, işler daha kolay olurdu; ona yardım etmek zorunda kalırlardı.

 

Ne yazık ki ilk etapta daha fazla çıkar elde edebilmek adına onlara tekliflerini düşüneceğini söylemiş, ama anlaşma resmi bir boyut kazanmamıştı. Bu yüzden onlardan yardım dilemesi zor olacaktı.

 

Lanet olsun! Bu insanüstü canavar ne zaman Siyah Topraklarda ortaya çıktı!” diye düşündü, içten içe Meng Hao’ya küfürler savurarak. Aniden arkasında altın bir ışık ışını belirdi. Biraz daha kan tükürdü ve kaçtı. Son zamanlarda bir ömür değerinde kan tükürdüğünü hissediyordu. Yüzü bembeyazdı ve yaraları kan kaybından dolayı daha da ağırlaşmıştı.

 

Fakat başka seçeneği yoktu. Karşı koyamazdı, bu yüzden kaçmak zorundaydı.

 

Onun arkasında havada uğultularla ilerleyen ve etrafı altın bir ışıkla kaplı Meng Hao geliyordu. Onun peşinde ise neredeyse dört yüz gelişimci vardı. Bu insanlar Koca Kafalı Patriğin yardım istediği gruplardan katılmışlardı. Ölüm tehlikesiyle karşı karşıya kalınca Meng Hao’ya katılmayı seçmişlerdi.

 

Onlardan biri de Siyah Dağlardaki kel Orta Nüve Formasyonu Gelişimcisiydi. Havada uçan gruptaki tüm insanlar önlerindeki Meng Hao’ya ve altın ışığa bakıyordu.

 

Güç sayıdan gelirdi. Aradan geçen yedi günde bu grup, Siyah Toprakların batı kısmında oldukça ün kazanmıştı. Geçtikleri her yerde gölgeleri toprağı karanlığa boğuyor ve gökyüzünü boyuyorlardı. Buna bir de Meng Hao’yu ve onun bilerek vücudundan yaydığı altın ışığı da ekleyince ortaya şok edici bir görüntü çıkıyordu.

 

Altın Işık Patriği ismini ilk kimin dillendirdiğini söylemek güçtü ama bu isim yayılmaya başlamış ve kısa sürede bölgedeki bütün güçler onu öğrenmişti.

 

Bir gün sonra Koca Kafalı Patrik artık yorulmuştu. Buna rağmen dişlerini sıktı ve uzun bir dağa doğru uçtu. Bu dağın habis bir havası vardı, etrafı siyah sularla çevrelenmişti. Zirvesinde beş tane devasa akbaba dolanıyor, ara sıra tiz çığlıklar atıyorlardı.

 

Dağın en tepesinde üç tane yaşlı adam oturuyordu. Ortada oturan adam yedi renkli bir cübbe giyiyordu ve Geç Nüve Formasyonu aşamasındaydı; diğer ikisi ise Orta Nüve Formasyonu aşamasındaydı.

 

Adamların yüzleri çirin ifadelerle kaplandı. Orada oturdukları yerde meditasyon yapıyor gibilerdi. Fakat gelişim merkezlerini deveran ediyorlardı ve tetikte gibiydiler. Gözleri onlara doğru yaklaşan Koca Kafalı Patriğe ve onu takip eden muazzam altın parıltıya kilitlenmişti.

 

Lanet olsun, o Altın Işık Patriği!

 

Son günlerde, herkes Altın Işık Patriğinin Ouyang’ı öldürmeye çalıştığından bahsediyor. Ouyang’a yardım eden herkesin sonu ise ölümle bitiyormuş!

 

Duyduğuma göre ondan fazla Nüve Formasyonu Gelişimcisi Altın Işık Patriğinin eline can vermiş… Onların en zayıfı Orta Nüve Formasyonundaymış ve iki tanesi ise Geç Nüve Formasyonu aşamasındaymış!

 

Dongluo Şehrinin Üç Büyük Tarikatını unuttunuz mu? Ouyang hayatı pahasına kaçarken diğer iki Tarikatın Patrikleri hiç görünmedi. Onlar çoktan hazin sonla buluşmuş olmalılar. Eğer onları da sayarsak Altın Işık Patriğinin alt ettiği Nüve Formasyonu Gelişimcisi sayısı akıl almaz noktalara ulaşıyor!

 

Bu noktada üçünün de yüzleri son derece çirkin bir hal aldı. Onlar Koca Kafalı Patrik ile arkadaştı ama bu arkadaşlık onların Altın Işık Patriğinin karşısına çıkmaları için yeterli değildi. Fakat Koca Kafalı Patrik belli ki sığınmak amacıyla onlara doğru geliyordu.

 

Yoldaş Taoistler kurtarın beni!” diye bağırdı yalvarırcasına. Onun gelişim merkezini ve statüsünü düşününce bu şekilde bağırması onun ne denli umutsuz durumda olduğunu gösteriyordu. Onun sesi dağın zirvesine ve üç adamın kulaklarına kadar ulaştı. Adamlar biraz acıma belirtisi göstermeden edemediler.

 

Havada uğultularla ilerleyen ve etrafı altın ışıkla sarılı olan Meng Hao yaklaştı. “Siz de karışmak istiyor musunuz?” dedi soğukça, sesi dört bir yanda gök gürültüsü gibi yankılandı.

 

Üç yaşlı adamın yüzleri titreşti. Bu özellikle gelişim merkezi daha zayıf olan iki adam için geçerliydi. Adamların başları döndü ve yüzlerindeki kan çekildi. İçlerindeki çekirdekleri titredi. Üç adam da derin birer nefes aldılar.

 

İster istemez Altın Işık Patriği hakkında yayılan söylentileri düşündüler.

 

O, gelişimcilerin çekirdeklerini parçalamış ve onları çiğ çiğ yemişti! Katliam yaparak arkasında tek bir canlı bile bırakmamıştı! Onun yöntemleri zalimce ve vahşice idi!

 

Meng Hao hakkındaki bu söylentilerin nasıl yayıldığı meçhul idi. Geçen günlerde aslında çok fazla kişi öldürmemişti; katliamın çoğu peşinden gelen yüzlerce gelişimci tarafından yapılmıştı.

 

Ne olursa olsun Meng Hao’nun sözleri dağın zirvesindeki adamlara ulaştığı anda en yüksek gelişim merkezine sahip olan yedi renkli cübbe giymiş yaşlı adam ayağa kalktı. Yüzünde bir gülümsemeyle ellerini kenetledi ve başını eğdi.

 

Selamlar, Altın Işık Patriği. Kesinlikle ikinizin arasındaki meseleye karışmayacağız.” Bunu söylemesiyle birlikte ayağını sertçe yere vurdu ve dağın etrafını saran parlak bir kalkan yükseldi. Koca Kafalı Patriğin kesinlikle içeri girme şansı kalmamıştı.

 

Patrik hüzünlü bir feryat koparttı. Biraz daha kan tükürerek gizli tekniğini etkinleştirdi ve hızlandı. Şu an zayıflamış ve çelimsiz bir haldeydi ve bu halde koca kafası daha dikkat çekici duruyordu. Havada uçarken o kadar zayıftı ki yumruğunu zar zor sıkabiliyordu, kafası aşağı düşüyordu.

 

İleri doğru yol alırken yüzü hüzün ve kızgınlıkla doluydu.

 

İki gün daha geçti. Koca Kafalı Patriğin kızgınlığı daha da arttı. Nereye giderse gitsin dost bildiği insanlar büyülerle onun yolunu kesiyordu. Şu an herkes ona bir vebaymış gibi davranıyordu.

 

Aslında bir grup büyü formasyonunu kullanmakta yavaş kalınca Patrik içeri dalarak onlardan yardım dilemiş ve adamlar bu durum karşısında deliye dönerek ona saldırmışlardı. Görünüşe göre Altın Işık Patriği tarafından yanlış anlaşılmaktan korkmuşlardı.

 

Patrik şu an artık tamamen umutsuz hale düşmüştü. Havada uçarken etrafına bakındı. Ne yazık ki ona yardım edebilecek kimse yoktu. Gücü tükenmişti ve artık kaçamayacaktı. Bembeyaz olan yüzüyle arkasını döndü ve üzerine doğru gelen Meng Hao’ya baktı.

 

On nefeslik sürenin ardından Meng Hao onun karşısına dikildi. “Buraya kadar mı?” diye sordu sakince.








Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 43988 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr