Bölüm 357: Gururlu Bay Zhou

avatar
7794 18

I Shall Seal The Heavens - Bölüm 357: Gururlu Bay Zhou


Bölüm 357: Gururlu Bay Zhou


Kutsal Kar Şehri Dongluo Şehrinden çok daha büyüktü ve iç şehir ve dış şehir olarak iki kısma ayrılmıştı. İç şehir Soğuk Kar Klanına aitti, dış şehir ise diğer gelişimcilerin mekanıydı.


Soğuk hava sık sık kar fırtınalarına sebebiyet veriyordu. Bu yüzden beyaz, karlı manzara güney bölgelerinde asla göremeyeceğin bir şeydi.


Dış şehrin doğu kısmında her birinde bir Ruh Kaynağı bulunan bir köşk dizisi yer alıyordu. Kaynaklardan çıkan ruhsal enerji çok fazla olmasa da Siyah Topraklarda böyle konutlar lüks olarak görülüyordu.


Konutların her biri müstakildi ve istenmeyen misafirlerin girişini engellemek için büyülerle korunuyorlardı. Daha da önemlisi koruyucu büyüler, aslında tüm Kutsal Kar Şehrinin birincil savunma büyü formasyonuyla bağlantılı olduğu için inanılmaz bir güce sahiptiler.


Bu konutlarda yaşayan insanlar önemli konuklardı. Tabii ki Meng Hao’ya da bu bölgeden bir yer ayarlanmıştı.


Meng Hao’nun konağı ve avlusu çok büyük değildi ama küçük de sayılmazdı. Vahşi Dev o sırada küçük bir dağ gibi yerinde oturuyor, hafifçe horluyordu. Ara sıra uyanıyor, bunun üzerine yan tarafında duran büyük bir et yığınından biraz alıyor ve ağzına atarak mideye indiriyordu. Eğer uyandığında yanında hiç et olmadığını görürse gözlerini kocaman açarak kükremeye başlıyordu.


Et... Et...” diye tekrarlıyordu.


Bu olduğunda, Meng Hao istemeye istemeye dışarı koşuyor ve et bulup geliyordu. Bu durum Meng Hao artık bir süre sonra patronun aslında kim olduğunu sorgulamaya başlamasına neden olmuştu…


Et sever Vahşi Devin yanı sıra avluda bir de orta yaşlı bir adam vardı. Adamın yüzünde sabit duran acı bir bakış vardı, sanki ağzına bir kudret narı sokulmuş gibiydi. Meng Hao Vahşi Devi iki kez besledikten sonra, bu kutsal görevi bu adama vermeye karar vermişti.


Bu adam Meng Hao’nun ele geçirdiği Batı Çölü Ejderhacısıydı. Onu mührünü açmış ama daha sonra bir zehir hapı yutmaya zorlamış ve adamın iç geçirip kaderini kabul etmekten başka bir şey yapmasına engel olmuştu.


Meng Hao’nun konak için diğer gereksinimlerinden birini yerine getirmek Hanxue Shan’ın baya zamanını almıştı. En sonunda Hanxue Shan Meng Hao’ya hızlandırması için lotus tohumları temin etmişti.


Şu an tüm avlu lotuslarla doluydu. Tabii ki sıradan lotuslar burada yetişmeyecekti; bunlar kar lotuslarıydı.


Kar lotusları avluyu güzel bir manzaraya bürümüştü. Meng Hao çoğu zaman gün boyu bu çiçeklere bakıyordu.


Onların şekillerini gözlemleyerek özlerini hissedebiliyordu. Çiçek özlerine dair aydınlanma kazanarak kendi Lotus Kılıç Formasyonunu geliştirebiliyordu.


Böyle bir hayat tarzı Batı Çölü Ejderhacısı için tuhaftı. Fakat… Meng Hao en sonunda onun ismini ve diğer bazı şeyler hakkında sorular sordu. Adam Meng Hao’nun şeytansıların ne olduğunu anlamasına yardım etti. Ve daha sonra Gu La isimli orta yaşlı adamın kalbi buz gibi oldu ve umutsuzlukla doldu.


Bunun nedeni Meng Hao’nun araştırma yapmayı sevmesiydi. Kan, et ve totemlere çalışmayı seviyordu. Bu şeylere her çalışmasına olay Gu La için tam bir kabusa dönüşüyordu.


Meng Hao şu an bir lotusun önünde bacaklarını çaprazlamış oturuyordu. Çiçeği incelerken Batı Çölü Ejderhacıları hakkındaki bilgiler zihninde dolanıyordu. “Ejderhacılar dokuz kademeye ayrılıyorlar ve 9.kademe Büyük Ejderhacıyı temsil ediyor. Şeytansılar da kademelere ayrılıyor ve onlar basitçe Batı Çölünde yaşayan ve en sonunda şeytansı ismi verilen tuhaf yaratıklar.


1-9.kademelerden sonra 10.kademe geliyor. Bunlara Yersel şeytansılar deniliyor. 11.kademe ise Göksel şeytansılar, ve 12.kademe ise… Totemler!” Meng Hao’nun gözlerinde tuhaf bir ışık parladı. Şu an şeytansılar hakkında bir çok şey öğrenmiş ve Batı Çölü Totemlerine dair anlayışı daha da artmıştı. Artık bu konuda tamamen cahil değildi.


Batı Çölündeki efsanelere göre, kabilelerdeki totemlerin kökeni aynı zamanda Göksel Şeytansılar olarak da bilinen 12.kademe şeytansılardan geliyordu. Sadece o kademedeki şeytansılar totem olabilirdi. Totem olduktan sonra onun soyundan gelenlerin kanı totem dövmeleri çizmek için kullanılabilirdi. Bu bağlamda o totemler nesilden nesle aktarılıyordu.


Büyük bir kabile çok sayıda toteme sahip olurdu. Küçük, zayıf bir kabilenin ise bir tane olabilirdi.


Totemlerin kökeni buydu. Yani farklı farklı totemlerin var olmalarının nedeninin geçmiş bir zamanda 12. kademe bir şeytansının ortaya çıkmasından kaynaklı olduğu söylenebilirdi.


Bir 12.kademe şeytansı gerçekte ne kadar güçlü?” diye düşündü Meng Hao. Bunun onun anlamasının ya da Gu La’nın net bir şekilde açıklayabilmesinin bir yolu yoktu. Sadece onların çok güçlü olduğunu söyleyebilirdi ve detaylarını ise aslında çok az kişi biliyordu.


Batı Çölünde bir çok gelişimci totem gelişimi pratik ediyordu. Ama şeytansıları kontrol edebilme becerisine sadece Ejderhacılar sahipti!


Meng Hao totemlere çalışmanın yanı sıra göksel topraklardaki büyülü sembollere dair aydınlanmasını da artırmaya devam etti. Bunu artık neredeyse bir alışkanlık haline getirmişti. Eğer başka araştırmalar yapmıyorsa boş zamanını dışarıda daha fazla aydınlanma kazanmaya harcıyordu.


Kısa sürede Kutsal Kar Şehrinde günler geride kaldı. Fakat Soğuk Kar Klanı bir daha hiç Soğuk Kar Larvası konusunu gündeme getirmemişlerdi. Aslında yerine getirmesini istedikleri kaynatma hizmetinden de hiç bahsetmemişlerdi. Meng Hao konağında yalnız başına takılıyordu ve sanki onu unutmuş gibilerdi.


Meng Hao’nun acelesi yoktu. Günler önceki savaşta sergilediği güç gösterisinden sonra Soğuk Kar Klanının onu bazı durumlarda kullanmayı planladıklarından emindi. En sonunda birisi onu çağırmaya gelecekti.


Dahası çatışmanın dozu yükseldikçe, özellikle son aşamalara ulaştığında, Meng Hao zehirlerinin çok daha kullanışlı olacağından emindi. O burada misafirdi, onlarda ev sahibiydi ve bu durum asla değişmeyecekti; fakat misafir daha güçlü oldukça ev sahibi doğal olarak ona bir şeyler vermek zorunda kalacaktı.


Bu nedenle Meng Hao çiçeklerin keyfini çıkarttı, totemlere çalıştı ve göksel toprakla ilgili aydınlanma kazanmaya devam etti.


Bu sırada Kutsal Kar Şehrinin iç bölgesinin derinliklerinde, Soğuk Kar Klanının ana tapınak salonunda yaşlı kadın diğer üç kişiyle birlikte oturuyordu. Karşılarında soğuk rüzgarla dans eden ve tapınak salonunda gölgelerin titreşmesine sebep olan bir yağ lambası yanıyordu.


Bu dört insan Soğuk Kar Klanının dört Büyük Kıdemlisiydi. Hepsinin de Gelişim Merkezleri Gelişen Ruh aşamasındaydı ve bu güçle şehrin yöneticileri konumundaydılar.


Bu dört kişiden biri gri saçlı ve alnında ay şeklinde iz olan yaşlı bir adamdı. Alnındaki iz pırıldarken konuşmaya başladı. “Hala Üçüncü Kıdemlinin önerisine katılmıyorum. Soğuk Kar Larvalarına dair konular çok ciddidir. Şu an larva aşamasına ulaşabilecek olan sadece iki tane var. Onlardan birini nasıl yabancı birine verebiliriz!?


Bu dörtlü oldukça uzun zamandır Meng Hao’nun meselesini tartışıyorlardı.


İkinci Kıdemliyle hemfikirim.” dedi bir orta yaşlı adam soğukça. Yüzünde sert bir ifade vardı. “Her şeyden önce, bu zehir uzmanı gelişimcinin nereden geldiğini bile bilmiyoruz. Onun Gelişim Merkezi sadece Nüve Formasyonu aşamasında olmasına rağmen ne yüzle bir Soğuk Kar Larvası talep ediyor bizden!? Büyük ihtimalle Kutsal Kar Şehrinin bocalama sürecinde olduğunu gördü, bu yüzden buraya gelerek bizden bir şeyler koparmaya çalışıyor. Benim düşünceme göre diğerlerine bir uyarı olması için onu öldürmeliyiz!


Bakın, bu meseleyi uzun zamandır tartışıyoruz.” dedi yaşlı kadın. “Bu adamın amacı ne olursa olsun, buraya geliş zamanı kesinlikle şüphe çekici. Fakat bir kaç gün önceki savaşta gösterdiği güç benim bile dikkatimi çekti. Böyle bir müttefiğin yüzüne kapıları kapatmamız doğru olur mu? Eğer bunu yaparsak bizim yardımımıza başkaları gelmeye cesaret edebilir mi? Dördüncü Kıdemli, onun nereden geldiğini bilmediğimizi söyledin. Ama Siyah Topraklarda herkes bir Serseri Gelişimci değil mi? O, nereden geldiğini nasıl kanıtlayabilir?


Dahası, ben söz verdim bile. Sözümden dönemem. Eğer onun zehirleri etkili olmazsa sorun yok. Ama onun zehirleri bize zaferi getirirse, o zaman Soğuk Kar Larvası onun olacak!” Yaşlı kadının sesi sakin ama güçlüydü.


Ana tapınak salonu bir süre sessizliğe büründü. Şimdiye kadar konuşmayan tek Kıdemli Birinci Kıdemliydi. Onun saçları bembeyazdı ve siması oldukça yaşlıydı. Adam kısa ve kamburdu, neredeyse bir cüce olduğu bile söylenebilirdi. En sonunda gözlerini açtı.


Bu gözler hemen parlak bir ışıkla dolarken ana tapınak salonunu aniden aydınlattılar. Hatta yağ lambasından çıkan ışığı bile bastırmış gibi göründü.


O konuşmaya başladığında yaşlı kadın da dahil diğer üç Kıdemli başlarını eğdiler.


Pekala.” dedi adam. “Siz üçünüz bir süredir bu meseleyi tartışıyorsunuz. Herhangi bir karar vermeden önce Bay Zhou’nun o kandaki zehri teşhis etmesini bekleyelim!


Zaman geçti. Dört saat sonra aniden tapınak salonunda ayak sesleri duyuldu. Dört Kıdemli kafalarını kaldırdıklarında yaşlı bir adamın yaklaştığını gördüler. Onun üzerinde uzun siyah bir cübbe vardı ve yüzü gururlu bir ifadeyle doluydu. Adam onlara doğru yürürken arkasından da iki tane genç kız geliyordu. Onların gözlerinde tutkulu bir saygı parladı, sanki önlerinde yürüyen adam için her şeyi yapabilecek gibilerdi.


Yaşlı adam tapınak salonuna girdiğinde İkinci, Üçüncü ve Dördüncü Kıdemliler yüzlerinde gülümsemeyle ayağa kalktılar.


Bay Zhou…” dediler onu selamlayarak.


Selamlar, Yoldaş Taoistler.” dedi bay Zhou sakin bir sesle. Onun ifadesi genel olarak kibirliydi. Siması çok yaşlı değildi, tam aksine yüzü sağlıklı bir parıltıyla aydınlanmıştı. Adam kibirli bir havaya sahipti. Belli ki onurlu bir pozisyona sahip olmaya alışmıştı ya da en azından insanların ona yalakalık yapmasına alışmıştı.


Meng Hao burada olsaydı kesinlikle şaşkına dönerdi. Çünkü bu adamı tanıyordu. Bu kişi esir alınan ve Siyah Topraklara götürülen Doğu Hap Bölümü Ocak Lordu Zhou Dekun’dan başkası değildi!


İlişkileri iyi başlamasa da en sonunda Meng Hao ile iyi bir ilişki şekillendirmişler ve daha sonra iyi birer dost haline gelmişlerdi. Zhou Dekun Meng Hao’yu kral gibi ağırlandıkları bir kaç Gelişimci Klanına ziyarete götürmüştü. Adamın şu an yüzündeki ifade tıpkı eskiden olduğu gibiydi.


Onun ele geçirilmesi Meng Hao’yu endişelendirmişti ve Meng Hao Siyah Topraklara geldikten sonra onunla ilgili biraz soruşturma yapmıştı. Fakat hiçbir bilgi elde edememişti. Meng Hao daima Zhou Dekun’un Siyah Toprakların bilinmeyen bir yerinde işkenceler gördüğünü tahmin etmişti…


Fakat nereden bakarsan bak Zhou Dekun şu an öncekinden bile daha rahat bir hayat yaşıyordu. Onun önceki yaşlı görünüşünün yerini kanlı canlı bir parlaklık almıştı. Yanındaki iki genç kızın ona saygılı, utanmış bakışlar atması yaşlı adam Zhou’yu tıpkı yaşlı bir ağacın aniden çiçek açması gibi bir duruma benzetmişti. Tekrar tekrar çiçekler açmıştı…


Bay Zhou, zehir araştırması nasıl gidiyor?” dedi Birinci Kıdemli gülümseyerek. Bir tek o oturduğu yerden kalkmamıştı ama ifadesi nezaketle doluydu. Zhou Dekun daha Geç Temel Kurulum aşamasında olsa da onunla sanki dengiymiş gibi konuşuyordu.


Benim Simya Tao’mun seviyesini düşününce...” diye cevapladı Zhou Dekun gururlu bir tonla. “Beni Göklerin altında geçebilecek yalnızca iki insan var. Birisi hepinizin bildiği benim Ustam Büyük Usta Hap Şeytanı! Diğeri ise Küçük Kardeş Fang Mu. Bu ikisinden başka, beni Simya Tao’sunda geçebilecek kimse yok!” Zhou Dekun elini salladı ve bir yeşim şişe ortaya çıkarttı.


Bana verdiğiniz bu zehirli kan kesinlikle sıra dışıydı. Onu tamamen anlamam günlerce süren bir araştırma gerektirdi. Başka bir yerde olsa bu kişi Göklerin Seçilmişi olarak sayılabilirdi. Fakat benim gözümde o bir Usta Simyacıdan biraz daha fazlası. Onun zehrini tek bir nefeste dağıtabilirim! Bu adam zehir Tao’sunun basit bir konu olmadığını biliyor olmalı. Simya Tao’su elitleri söz konusu olunca benim dünyada hayranlık duyduğum tek bir kişi var. o kişi de Küçük Kardeş Fang Mu. Onun Delirtme Hapı ortaya çıktığında Büyük Usta Hap Kazanı ismi de yükseldi. O, var olan bütün zehirlerin Patriği olarak görülebilecek birisi!” Zhou Dekun konuşmasını kararlı bir gururla noktaladı. Belli ki Küçük Kardeşinin ne kadar inanılmaz biri olduğunu anlatarak kendi gücünün ne kadar yüksek olabileceğini kanıtlamaya çalışıyor gibiydi.


Birinci Kıdemli dışında düğer Kıdemlilerin yüzleri ciddi ve nazik ifadelerle kaplandı. Zhou Dekun’un arkasındaki iki genç kız ona büyük bir hayranlıkla bakıyordu.







Giriş Yap

Site İstatistikleri

  • 44263 Üye Sayısı
  • 398 Seri Sayısı
  • 44158 Bölüm Sayısı


creator
manga tr